İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel’in konuğu 3 Fidan’ın yol arkadaşı Mete Ertekin oldu. Denizlerin idam sehpasına gidene kadarki süreçte yanlarında olan ve birlikte mücadele veren Ertekin, 6 Mayıs 1972 tarihinin yıldönümünde o günlere dair anılarını anlattı. Türkiye’de devrimci mücadelenin simge isimleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın son 90 gününe şahitlik eden Ertekin, yarım asırdan fazla zaman geçmesine rağmen 3 Fidan’ın mücadelesinin sürdüğünü söyledi.
Türkiye’de adalet, kardeşlik, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veren 3 Fidan’ın başkaldırısının sadece bir kıvılcım çakmak amacında olduğunu söyleyen Ertekin, “Yiğit bir mücadeleydi. 68 kuşağı bu ülkede emperyalizmin belini kırmıştır, 6. Filo’dan diğer bir sürü eyleme kadar. Amerikan askerlerini kaçırdığımız bir eylem sonrası yakalandık. Sorguyla geçen bir hafta. Artık lafını bile etmek istemiyorum ama çok ağır işkenceler gördük ama konuşmadım. Yakalandığım yer Amerikalıları koyduğumuz evin 80-90 metre uzağındaydı. Ardından Ulucanlar Cezaevi’ne gönderildik. Mücadele boyunca hiç kopmadık” diye konuştu.
Dördüncü bendim
Denizlerle vedalaşma anına dair anısını da anlatan Ertekin, “18 kişilik bir idam listesi vardı. Hüseyin de Deniz de onlardan sonra idam edilecek dördüncü ismin ben olduğumu söylediler. Umurumda değildi. Elbette ki yoldaşlarımla birlikte idam edilmek benim için bir onurdu. 5 Mayıs gecesi Mamak Cezaevi’ndeki sesler ve telaş, o gecenin yoldaşlarımızla son gecemiz olduğunu belli etti. Deniz’le aynı hücredeydik. İkimiz de gülümsüyorduk. Ama neye gülümsediğimizi bilmiyoruz çünkü sonumuzu biliyorduk. Ölüm vız gelip tırıs gidiyordu. Son sözlerimiz de gırgırdı. ‘Senden önce gidiyorum, gidince torpil yaparım’ dedi. Bunları tebessüm ederek söylüyorduk. Ranzada oturuyordu, ayağına prangaları taktılar ve en baştaki hücreye aldılar. Sarıldık birbirimize. Düşmanın gözyaşlarımızı görmesini istemiyorduk. 3-4 gün önce de açlık grevindeydik. Türkiye’de giderek artan devlet terörüne karşı bir şey yapmamız gerekiyordu. Hüseyin önerdi biz de kabul ettik. 18 gün sürdü. Ancak güçten düştük ve idam sehpasına dimdik çıkmak istiyorduk. Halit Çelenk’e bu talebimizi ilettik. Arkadaşlarımızın sendeleyerek idam sehpasına çıkmasını istemiyorduk. Sonra açlık grevinden çıkıldı. Bulgur çorbası, ekmek, kibrit kutusu kadar peynir, sulandırılmış süt ve çay verdiler. Bunlar midemize girince kendimize geldik. Sonra portakal verdiler o zaman iyice toparladık. Arkadaşlar idam için hücrelerden alınınca ‘hadi eyvallah’ dediler. Bunu duyunca bizler de marşlara başladık. Çok zor dakikalardı. Ama acılara yenilmeyen gülüşlerimiz vardı ve son anda bile bunu bırakmadık” şeklinde konuştu.
Uydu Devrim’i trafik boyasıyla yazdık
ODTÜ Stadı’na ‘devrim’ yazası yazan isimlerden biri olan Ertekin, olayın gerçekleşme sürecini şöyle anlattı: “Benimle beraber 6 kişiydik. ODTÜ 1 Nolu yurtta kalıyorduk. Tüm günümüz yorgunlukla geçtiği için genellikle boş zamanlarımızı kitap okuyarak değerlendiriyorduk. Bir gece Hüseyin Aslan geldi ve elinde 5 teneke trafik boyası olduğunu söyledi. Japonya’dan geldiğini söyledi. Karayollarında çalışan bir sempatizanımızın verdiğini söyledi. Ben kimya okuyordum, aynı zamanda da güzel sanatlarla ilgilendiğim için cam asidinin ne işe yaradığını biliyordum. Trafik boyasının stadyumun tribünlerinde yer alan betona işleyeceğini düşündüm. Cam asidini bulmak için çok uğraştık. Sonunda bulduk. Hüseyin İnan’la dolaşıyoruz ve ODTÜ’de nereye ne yazalım diye düşünüyoruz. Sonra Hüseyin ‘Stadın tribünlerine kocaman bir devrim yazalım’ dedi. O zaman Taylan Özgür hayatta. Ben, Taylan Özgür, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Alpaslan ve adını hiçbir zaman söylemediğim bir arkadaşımızla beraber yazıyı yazdık. 50 metrelik bir halatımız vardı, onu şablon olarak kullandık. Saat bir buçukta başladık, sabaha karşı 6 buçukta bitirdik. O zaman gözümüze muhteşem geldi. Çok yorulduk çünkü oradaki her harfin yüksekliği 33 metreydi. Kocaman bir devrim yazısı çıktı, bu bizim için muhteşemdi. Çünkü sabah oradan geçen herkes o yazıyı görecekti. Hüseyin İnan’ın fikriydi ve hepimiz tarafından da kabul gördü. 53 yıl oldu. Çok uğraştılar silmek için ama silemediler. Çünkü yazı 3 buçuk santimetre betona işlemişti. Yıllar sonra yazının yenilenmesi için beni çağırdılar. Şablon zaten vardı üstüne yeniden boya sürmüş olduk.”