AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, belediye yönetimlerinin yolsuzlaştığını öne sürerek büyükşehir, ilçe, şehir belediyeleri ve il özel idare sisteminde kapsamlı değişiklik yapılması gerektiğini savunmuştu. Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında gerçekleştirdiği açıklamasının ardından belediyelerden “İmar Planı Yapma Yetkisi, Kentsel Dönüşüm Yetkileri, Bütçe Yapma Yetkisi” gibi yetkilerin alınacağı, ihale ve doğrudan alımların tamamının bakanlığa sorularak yapılacağı iddia edildi. Kulislerdeki yasa değişikliği iddialarını Siyaset Bilimci Dr. Emrah Gülsunar, İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) İmar ve Bayındırlık Komisyonu Başkanı Nilüfer Bakoğlu Aşık, İzBB Plan ve Bütçe Komisyonu Başkan Vekili Onur Saatlı ve İzBB Kentsel Dönüşüm ve Konut Politikaları Komisyonu Başkan Vekili Onur Topuz değerlendirdi.

Amaç CHP’nin önünü kesmek

Dr. Emrah Gülsunar değerlendirmesinde, böyle bir yasa değişikliğinin arkasında CHP’nin yerel yönetimlerin birçoğunu kazanmasının olduğunu aktardı. Gülsunar, AKP hükümetinin böyle bir değişiklikle belediyelerin vatandaşlara hizmet götürmesinin önünü kesmeyi amaçladığını ifade ederek, “Bunun tek bir amacı var, o da ‘vatandaşın takdir edeceği hizmeti belediye değil merkezi hükümet götürsün’ temel amaç budur” dedi.

Buca’da dev operasyon: İki firari kıskıvrak yakalandı
Buca’da dev operasyon: İki firari kıskıvrak yakalandı
İçeriği Görüntüle

AKP iktidarının vatandaşın aldığı hizmetin verimi ya da hizmetlerin aksaması yönünde herhangi bir endişesi olmadığını, sadece kendi iktidarını korumayı amaçladığını kaydeden Gülsunar, “Hizmetleri merkezileştirdikçe yerele özgü hizmet götürmenin incelikleri kaybolmaya başlar, her şeyi merkezden yönetmeye çalışırsanız aksaklıklar, yolsuzluklar, bir sürü sıkıntılar olur. Tabi iktidar bunu düşünmüyor. İktidar, sadece iktidarını korumayı düşünüyor ve ‘Bu verimsizlik mi ekonomik sıkıntı mı yaratıyor, yaratsın. Ben koltuğumu koruyayım, gerisi halledilir’ mantığıyla işler yürüyor” şeklinde konuştu.

Rantın önünü açar

“Belediyelerin İmar Planı Yapma yetkisinin alınacağı” yönündeki iddiaları değerlendiren Nilüfer Bakoğlu Aşık, “Bir defa imar yetkilerini almak demek bütün imar planlarının bakanlık eliyle yapılması, belediyenin kendi kentine hâkim olamaması demek. Bakanlık, Çeşme Alaçatı ve Aya Yorgi Koyu’nun planlarını yaptı ve sürekli davalar açtık. Eğer bu yetki bakanlıktan alınırsa bunun önünü kesmiş ve istediği yere istediği planları yapabilir hale gelmiş olacak. Böyle bir değişiklik olursa belediye başkanının şehir üzerinde hiçbir söz hakkı olmayacaktır” dedi.

Kentsel dönüşüm yetkisinde yapılacak değişikliğin rantın önünü açacağını öne süren Bakoğlu Aşık, “Bir şehrin neresinde ve ne kadar konut ihtiyacı olduğunu, şehrin ne tarafa büyümesi gerektiğini belediye başkanları bilir. Her şeyi Ankara merkezli yapmak doğru değil. Kentsel dönüşüm yetkisinin tamamen bakanlığa verilmesi rantın önünü açar. 2 tane örnek var, Çeşme Alaçatı’da 119 bin metrekare semt oyun alanının tamamını imara açtılar. Altında yine 70 bin metrekare bir alanı AVM’ye açtılar ki bunların ikisi de çok büyük yeşil alanlar” diye konuştu.

Düşük gelirliye zarar

Fikirtepe, Sulukule, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesi ve Tarlabaşı’nda AKP hükümetinin gerçekleştirdiği kentsel dönüşüm projelerinin rant kapısı haline geldiğini söyleyen Onur Topuz ise kentsel dönüşümde yerel hükümetin dışlanmasının yaratabileceği etkileri, “Bu yaklaşımın potansiyel zararları, yaratabileceği rant fırsatları ve merkezi hükümetin bu stratejiyle amaçladıkları, geçmiş projelerden yola çıkarak detaylı bir şekilde değerlendirilebilir. Merkezi hükümetin projeleri genellikle ekonomik rant potansiyeli yüksek bölgelerde yoğunlaşır. Bu durum, düşük gelirli mahallelerin, sosyal dengenin ve kentin kültürel dokusunun zarar görmesine yol açabilir. İzmir’de de bu durum, sahil bölgeleri ve merkezi semtlerin lüksleşmesine neden olabilir” diye değerlendirdi.

Açık ihlali

Onur Saatlı da belediyelerin mali özerkliğini zayıflatmaya yönelik her adımın halka hizmeti sekteye uğratmak olacağını ifade ederek, “Yerel yönetimlerin bütçe yapma yetkilerine dair merkezi müdahaleler, Türkiye’de demokrasi ve yerel yönetim ilkeleri açısından son derece endişe vericidir. Belediyelerin mali özerkliğini zayıflatmaya dönük her adım, yerel demokrasiyi boğmak, halka hizmeti sekteye uğratmak ve merkeziyetçiliği kurumsallaştırmak anlamına gelir. Bu tutum, anayasanın ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın da açık ihlalidir” dedi.

Muhabir: BATUHAN KAYA