İz TV ile FİKİR TV’nin ortak yayınlandığı ‘Fikir Masası’ programının 5’inci bölümünde FİKİR Genel Yayın Yönetmeni Murat Büyükyılmaz ile İz Gazete Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal, gündeme dair önemli gelişmeleri masaya yatırdı. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den istifa ederek AKP’ye katılmasını değerlendiren Ümit Kartal, “Biz bu filmi çeşitli dönemlerde izledik. Metin Feyzioğlu’nda izledik, Mehmet Ali Çelebi’de izledik, Hulki Cevizoğlu’nda izledik. Son seçimde Sinan Oğan’da milliyetçi muhalifler izledi. Şimdi bu filmin senaryosu, oyuncuları, olay örgüsü farklı olabilir ama sonu maalesef ki İzmir’de yaşadığımız süreçle farklı olmayacak bir örgüyle devam ediyor. Temel CHP değerlerine sıkı sıkıya bağlı olan politikacılar ancak AKP’ye karşı dik duruşlu bir mücadele sergileyebilir. Ama AKP’ye ipini kaptıran politikacılar bu mücadeleyi sergileyemez. Maalesef ülkemiz siyasi açından ahlaksız bir döneme denk geldi. CHP kongrelerinde sadece renkler savaştığında, mavi liste kırmızı liste tartışıldığında, kişiler, kişisel egolar, vaatler, işe alımlar, işten çıkarmalar, tehditler gündemde olursa, en aşağıdan başlayıp politikalar ve yöntem tartışılmazsa işte bunlarla karşılaşıyoruz. O yüzden çok da umut veren bir görüntü yok” dedi.
Su krizi deniz suyuyla çözülür mü?
İzmir’de devam eden su krizine değinen Murat Büyükyılmaz, “Su krizi dediğimiz zaman bu meseleyi çok basmakalıp bir lafla mı geçiştiriyoruz bilemiyorum. Son günlerde İzmir’de deniz suyu arıtma projeleri gündeme geldi. Ben biraz bu konuyu araştırdım. Bunu yapmak mümkün. Katar gibi ülkelerde yapılıyor ancak maliyeti çok yüksek. Yüksek bir enerji ihtiyacı da oluyor. Dolayısıyla o kadar kolay uygulanabilecek bir fikir değil. Maliyeti hesaplanmamış, çevreye zararları bilinmeyen bir fikir var ortada. Elbette deniz suyunun kullanımı iyi bir alternatif olabilir. Ancak İzmir’in su sorununa çözüm olur mu bunu henüz bilmiyoruz. Bizim suyu harcadığımız temel alan tarımsal faaliyetler. Suyun yüzde 70’i aslında tarımsal faaliyete gidiyor. Suların geri kazanılıp yeniden tarımsal faaliyetlerde kullanılabilmesi bir rahatlama sağlayacaktır” bilgisini verdi.
İzmir’de kayıp kaçaklar suyu tüketiyor!
Ümit Kartal ise İzBB’nin su kriziyle ilgili herhangi bir yol haritası olmadığını savundu ve şunları söyledi: “Su krizini 1 aydır yakından tartışıyoruz. Biz bu süreçte ne dinledik? Cemil Tugay’ın bir akademisyene hakaretini dinledik. Sadece İzmir’de olmadığını, Türkiye’nin her yerinde olduğunu dinledik. Dünyada bir iklim krizi olduğunu dinledik. Yani bu krizi Allah’tan gelen bir şey olarak dinledik. Cemil Tugay’dan bir türlü ne yapacaklarıyla ilgili bir şey dinleyemedik. Herhangi bir önlem duymadık. Tek gördüğümüz, ilçe belediyelerinin çeşitli günlerde gece saatlerinde su kesintileriyle tedbir alması. İZSU’dan yetkili isimlerle konuştum. Söylenilen şu; vatandaşın kişisel tedbirler almasıyla, suyu idareli kullanmak, daha az duş almak gibi, edilebilecek tasarruf yüzde 5’i geçmiyor. Şu anda tek yapılan çağrı vatandaşlara suyu idareli kullanın çağrısı. İkincisi de ilçelerde akşam saatlerinde suların sırayla kesilmesi. İZSU’dan edindiğim bilgiye göre İzmir’de yüzde 25-26 kayıp kaçak oranı var. Hatların ve altyapının eski olması, kayıp kaçak ihbarlarına geç müdahale edilmesi buna sebep oluyor. Kayıp kaçak için İZSU'yu arıyorum, sırada bekleyen 34’üncü kişiyim. İhbarlara bile yetişemeyecek noktadasın. Eğer kayıp kaçaklar önlenmezse bu krizden kişisel tedbirlerle çıkabilmemizin imkânı yok. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden bir yol haritası duyamadık. Maşallah, bakanlıklarla da aranız iyi. Her gün bir tane bakanla poz veriyorsunuz. Bu konuşmaları imamlar yapsın, inançlı vatandaşlar yapsın. Allah’tan gelen başımız üstüne desinler. Ona saygımız var. Ancak kente karşı sorumluluğu olan seçilmiş belediye başkanının böyle konuşmasına saygımız yok.”
Tunç Soyer yargılanmadan yargı dağıttı!
Tunç Soyer’in geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabından kentsel dönüşümle ilgili yaptığı açıklamalara değinen Ümit Kartal, “Tunç Soyer ve arkadaşları 19 Eylül’de ilk mahkemeye çıkacaklar ve yargılanacaklar. Tunç Soyer özellikle sosyal medyadaki şu 3 paylaşımıyla, kentsel dönüşümü rantsal dönüşüm olarak görenleri yargılıyor. İnsanların konut ihtiyacını müteahhitlerin rant arzusundan geçilecek bir yol olarak görenleri yargılıyor Soyer. Bazı bölümleri okumak istiyorum. “TÜİK’in yayınladığı “Yapı Kullanma İzin Belgesi İstatistikleri”ne göre, 2002 yılında kooperatifler tarafından imal edilip yapı kullanma izin belgesi almış binaların sayısı toplamın yüzde 31,97’si iken bu oran 2024 yılında yüzde 1,15’e düşmüş. Özel sektör ise 2002’de yüzde 66,71’iken 2024 yılında yüzde 93,10’a çıkmış. AKP hükümeti, inşaat sektöründe kooperatifçiliği bitirmiş ve özel sektörün çok büyük bir ağırlık kazanmasına sebep olmuştur” diyor Soyer. Tunç Soyer şu anda Halk Konut projesini yapmaya cüret ettiği için cezaevinde. “Sonuç olarak; modelimiz halktan yanadır ve müteahhit karını, rantı ortadan kaldırır. Gayrimenkul Sertifikasındaki reklamda söylendiği gibi, gerçek anlamıyla vatandaşın “küçük paylarla büyük yatırım” yapmasının önünü açar. Bu projenin durdurulmasının kimi memnun etmiş olabileceğinin cevabını ve bugün gelinen ortamda yaratmış olduğu olumsuz sonuçların değerlendirilmesini sizlere bırakıyorum. Refahın adil paylaşılması için; ulaşımda İZTAŞIT’tan tarımda kooperatiflere verilen desteğe, kadınların kooperatiflere katılımının desteklenmesinden sokak toplayıcılarının kooperatifleşerek güçlenmesine kadar birçok alanda sosyal demokrat belediyeciliğin gereği olarak bu modelin yanında yer aldım, savundum ve destekledim” diyor Soyer.
Kentsel dönüşümde mağduriyetler ve sürecin teknik boyutu
Soyer’in üçüncü paylaşımı olan mağduriyetler ve sürecin teknik boyutu bölümünde “Elbette sorunsuz yaşanan bir süreç olmadı ama en büyük sorun İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kooperatiflerle yapılan sözleşmeleri tek taraflı feshettiğini bildirmesi ile yaşandı” diyor ve burayı açıyor “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin fesih gerekçesi olarak gösterdiği yazı 2023 Temmuz ayında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü tarafından İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yazılan yazıdır. (Yazıda imzası bulunan ilgili İl Müdürü görev sürem sonrası İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı EGEŞEHİR’de genel müdür yardımcısı olarak göreve getirilmiştir.) İl Müdürlüğünce gönderilen yazıda hukuki dayanağı olmayan yorumlarla inşaatların durdurulması talep edilmiştir. İnşaatların durdurulması ancak ve ancak Mahkeme kararı ile olabilir. Zira taraflarca imzalanmış bir sözleşme ve buna bağlı devam eden inşaatlar olduğu için hiçbir yetkisi olmayan Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünün yazısı ile inşaatların durdurulması kooperatif üyelerinin mağdur olmasından başka bir işe yaramamıştır. İzmir Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşavirliği bu yazı ile ilgili görüş sorduğumda, “yasal ve teknik kontroller yapılarak inşaatlara devam edilmesinde hukuki bir engel olmadığı”’na dair cevap yazmıştır. Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu İhale Hukuku uzmanı Dr. Eren Toprak’tan ayrıca hukuk görüşü alınmış, devam edilmesinde hukuki bir sorun olmadığı kanaati pekiştirilmiştir. Bu nedenle inşaatlara devam edilmiştir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İzmir İl Müdürlüğü gibi pek çok Bakanlığın, ildeki müdürlükleri Büyükşehir Belediyesine yazı yazar, talepte bulunur, bir işi yapın ya da yapmayın diyebilir. Ancak bu kurumların Büyükşehir Belediyesi üzerinde bir hiyerarşik üstünlüğü olmadığı gibi, yaptırım yetkisi de yoktur. Dolayısıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kendi kurumunun hukuki görüşü ortadayken, İl Müdürlüğünün görüşüne istinaden tek taraflı fesih talebinde bulunması yanlıştır. Bu o kadar büyük bir yanlıştır ki, ortaya çıkan kaos ve hak arama süreçleri belki uzun yıllara yayılacaktır. Hem İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni hem de mağduriyet yaşayan kooperatif ortaklarını memnun etmeyecek bir hukuki kördüğüme dönüşme potansiyeli taşımaktadır. Sonuç olarak kuyuya atılan taşı çıkartmak hiç kolay olmayacaktır. İzmir Büyükşehir Belediyesi hem kooperatif mağdurlarının sorunlarına hem de hak sahiplerinin mağduriyetlerine çözüm üretmek, hak sahiplerinin yeni evlerinin anahtarlarını kendilerine teslim etmek zorundadır.” Tunç Soyer’in paylaşımının en çarpıcı kısımları bunlardı. Bunlar kamuoyunda konuyu bilip bilmeden konuşan ve sosyal medyada trollük yapanlara bir cevap ama Halk Konut projesini öldüren zihniyete de bir cevap. Kentte 2 milyona yakın insan riskli binalarda yaşıyor. Bunları Soyer’in sosyal medya hesabından okumanızı ayrıca öneririm” bilgisini verdi.
Cemil Tugay’ın AKP’ye geçmesine gerek var mı?
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın da AKP’ye geçeceğiyle ilgili iddialara değinen Kartal, “Cemil Tugay AKP’ye geçecek mi diye bana da soruyorlar. Ben de size soruyorum, geçmesine gerek var mı? Fikren zaten bambaşka yerlerde şu an. İzmir Büyükşehir Belediyesi konut meselesinde geçen dönem bambaşka bir çizgideyken, şu anda buna karşı çıkanlarla aynı çizgide duruyor. Cemil Tugay’ın AKP’ye geçmesine gerek var mı? Zaten zihniyet değişti” ifadelerini kullandı.
Kentsel dönüşüm şirketlerin tekeline bırakılamaz
Murat Büyükyılmaz da kentsel dönüşümün İzmir için hayati bir konu olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu: “Halk Konut projesi doğrudan bizim hayatımızı etkileyen bir tercih aslında. Türkiye’de kooperatifle konut üretme geleneği aslında eskidir. Bütün yurttaşların daha güvenli evlerde kalabilmesi için çok büyük bir tercih farkı bu. Bunun İzmir’deki STK’lar ve İzmir halkı tarafından da gündeme alınması gerekiyor. Konut krizini sadece şirketlerin ve TOKİ’nin çözeceği modele yurttaşların bir cevabı olması gerektiğini düşünüyorum.”