İz Gazete Haber Merkezi’ne konuk olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’la yapılan söyleşinin ikinci kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.

Aliağa Belediyesi’nden yapılan SGK kesintisi İller Bankası tarafından iade edilmiş. CHP’li belediyeler ‘silkelenirken’, Aliağa Belediyesi’ne gösterilen bu yaklaşımı nasıl değerlendirirsiniz?

“Bu konuda net bir bilgim yok ama merkezi hükümetin borçlarla ilgili, yerel yönetimlerle bağlantılı alışverişlerle ilgili şeffaf olmayan bir hali var. Kimin ne kadar borcu olduğunu, nereye nasıl paralar aktarıldığını bilmiyoruz. Son yerel seçimden önce Cumhurbaşkanlığının ödeneğinden her bir belediyeye 20’şer milyon TL düşecek şekilde açıklamasız bir hibe verildiğini biliyoruz. Bu inanılmaz bir şey. Cebinden çıkarıp veriyorsa olsa ‘hakkıdır’ diyeceğim ama bu para devletin hazinesinden, milletin vergilerinden verilince bu nasıl bir adaletsizlik diyorsunuz. Bu adaletsizliği her zaman yapıyorlar. İktidarın kendi belediyelerini koruduğu ve CHP’li belediyelere de ambargo uyguladığı bir gerçek.”

Körfez kirliliği hariç, ‘kesinlikle çözeceğiz’ dediğiniz bir sorun var mı?

“3 ana sorunumuz var; altyapı, trafik ve kentsel dönüşüm. Bu 3 konuda farkı hissedilecek bir çalışma ortaya koyacağım. Bunlar aslında bize gerçekten yük olacak işler. Bunlarla beraber insanlarımızın moralini düzgün tutacak çalışmaları da yapacağız. Bunlar tabi daha kolay, şehrin dış görünüşünü güzelleştirecek işler yapılması, kültürel ve sosyal etkinlikler, sporda daha fazla başarı elde edilmesi gibi şeyler. Ama biz esas görevimizin ne olduğunu bilerek çalışıyoruz. Ulaşım Master Planı ve toplu ulaşımla ilgili İzmir’in daha da zenginleştirilmesi, bu planla beraber trafiğin düzenlenmesi, kentsel dönüşümle deprem riskli alanların bir an önce düzeltilmesi, kötü yapılaşmış alanların düzenlenmesi, tarihi alanların korunması, altyapıyla ilgili de şebekenin yenilenmesi, arıtmaların sayısının ve kapasitesinin artırılması, denize ya da doğal alanlara olan deşarjın azaltılması.”

Bu yaz Körfez kokar mı?

“Kokmaz diye bir garanti veremem ama geçen yıla oranla çok daha temiz olacağını biliyoruz.”

Son yıllarda İzmir’de dikey mimarinin arttığını ve bir ‘İstanbullaşma’ olduğunu gözlemliyoruz. Bu, kent için bir çözüm mü, ne tür sorunlar yaratabilir?

“Dikey mimariyi yanlış ve çok kötü buluyorum. Hiç taraftar değilim ve elimde olsa hemen durdurmak isterim ama kanuni açıdan sıkıntılı bir süreç. Şunu hatırlamak lazım, liman arkası bölgesiyle, omurga bölgesiyle ilgili bir koruma varken, mahkeme aracılığıyla bunu kaldırdılar. O günden bugüne buralar bu hale geldi ve önü alınamıyor. Bugün için bunu nasıl değiştirebiliriz, bunu konuşuyoruz, tartışıyoruz. Elimizden geldiğince korumacı davranmaya çalışacağız. Bu yüksek yapıların sağlıklı olmadığına eminim, ilk olarak güvenli değil, altyapı açısından sorun çünkü hemen hiçbir yerde kanalizasyon, kirli su bu kadar yüksek yapılaşmaya göre planlanmamış. Tabi ki ulaşım da var, işin içinden çıkılmaz hale doğru gidiyor.”

Hilton Oteli’yle ilgili bir gelişme var mı?

İzmir’in rüyası yeniden sahneye çıkıyor: Her bilet bir umut olacak İzmir’in rüyası yeniden sahneye çıkıyor: Her bilet bir umut olacak

“Bir talep oldu hastane ve otel yapılmasıyla ilgili. Biz onunla ilgili beklentilerimizi söyledik ancak henüz bir cevap gelmedi. Konu şu an ortada duruyor.”

Basmane Çukuru için bir gelişme var mı?

“Orada görüşmeler devam ediyor ve hukuki bir süreç var, onun sonuçlanmasını bekliyoruz. Ama İzmirlilerin şu konuda bilinçli olmasını istiyorum, oradaki ortaklık o bölgenin tapusu kimde olursa olsun belli oranlarda olacak ve sonuç değişmeyecek. İzmir Büyükşehir’in, TMSF’nin ve onun temsil ettiği hak sahiplerinin yüzde 72 hissesi olacak. Tapu kimde olursa olsun korunacak. Eğer biz yüzde 70’lik hisse karşılığında para ödeyip onu satın alamıyorsak o durumda hissemizi nasıl değerlendirmemizin en mantıklı olduğuna dair bir karar vermemizden başka çıkar yol yok. ‘Orası Kültürpark’a dahil olmalı’ görüşü her ne kadar hepimize sempatik gelse de bunun mali yükünü belediye kaldıramaz. Ayrıca şunu da belirtmek lazım, Kültürpark’ın iç düzenlenmesinde yapmamız gereken onlarca şey varken ona odaklanmayıp macera gibi yüksek maliyetli başka bir fikre odaklanmak bana mantıklı gelmiyor. Aynı şey Hilton’da da öyle, Buca Cezaevi’nde de öyle.”

Buca Cezaevi alanı için pusudalar

“Buca Cezaevi için ‘Orayı yeşil alan yapalım’ dediler. Tamam, sonra ne olacak? Kamulaştırma davası açacak İller Bankası, bugün için 15 ila 18 milyar TL arasında bir maliyet var. Onun yerine diyorum ki o alanın yüzde 65’ini ücretsiz olarak belediye alsın ve orayı yeşil alan olarak kullansın, geriye kalan yüzde 35’ini de verelim İller Bankası’na orayı yapılaşmaya açsın. Ama açıkçası şu an olay öyle bir şekle gelmiş ki İller Bankası pusuya yatmış durumda ve el atma davası açmak istiyorlar. Vallahi parayı kaynağından keserler. Dolayısıyla çok büyük bir para kaybına uğrayabiliriz. O alanın yüzde 65’i zaten oradaki insanların sosyal donatı ihtiyacına yeter. O görüşü ortaya atanlar, o ‘vahim’ hatayı yapanlar.”

İzmir’in kimliği konusunda öncülük yapmak gibi bir eylem planı var mı?

“Kadifekale’den Kemeraltı’na giden tarihi değerleri korumak için Tarih ve Tanıtım Daire Başkanlığını kurduk. TARKEM üzerinden yürüyen işleri yapıyoruz. Türkiye’de bağlantı kurulabilecek başka kurumlar ve kişilerle bunları tartıştık. Üniversitelerle görüştük, kazılarla ilgili çalışmalar için bütçe desteğini arttırdık. Önümüzdeki dönemde de bu artacak. Çevresel yapılar alanın yeniden düzenlenmesiyle birlikte bakıldığında kentsel dönüşüm planlarına ihtiyaç var. Daha önce de tescilli olmayan 200 civarında yapıyı tescillemek üzerine başvuru yaptık. O bölgede korunması gerekeni korumaya alıp, çevresinin nasıl düzenleneceği konusunda gerekli önlemleri alacağız. Sonrasında ise gün ışığına çıkarıp sergileyeceğiz. Bergama, Kültür Bakanlığı’nda. O ayrı bir hikâye. İzmir’in kimliği; İzmirlilerin mutlu olduğu bir şehirdir. Yoksulluğun olmadığı, insanlara insan, doğaya doğa muamelesi yapılan, medeni bir şehirdir. Gerçek kimlik bu. Demokrasi bilinci, örgütlülük, sanat ve kültür yaratıcılığı, sosyal yaşamın zenginliğini, şehir ve uluslararası gelişmişliği getiriyor. En önemlisi ise de kalkınmayı getiriyor. Medeniyet olduğunda kalkınırsınız. İzmir’in köy olduğu hitapları doğru değil. Objektif ölçümlerle değerlendirdiğinde yüzde 90’ı gelişmiş, başarılı bir şehir. İnsan gelişmişliği açısından birinci çıkacak şehirdir, bunu fark etmeliyiz.”

Alsancak’ın altyapı yenileme projesi hakkında bilgi verir misiniz?

“Alsancak’ın yağmur suyu ve atık su hattı birleşik, bunları ayıracağız. Şehrin en yoğun kullanılan alanları olduğu için buralara öncelik verdik. Onunla ilgili bir halka tanıtım çalışması yapılması lazım. Belli alanlar kazılacak, mümkün olduğunca en hızlı çalışmayı yapacağız. Kordon’un trafiğe kapatılması ayrı bir konu. Kordon’u hiç olmazsa belli saatlerde trafiğe kapatalım, orası daha çok kullanılsın diye bir projemiz var. Tam gün değil ama belli saatler için.”

Suya yapılan zammın ardından tepkiler geldi. İzmir’in su ihtiyacına dair ne düşünüyorsunuz?

“Suya, elektriğe yüzde 25 zam geldiği için zam yaptık. Şu anda temin ettiğimiz suyun yüzde 75’ini yer altı sularından elektrik kullanarak elde ediyoruz. O nedenle mecburen bir zam yapıldı. Amacımız fazla su tüketimini baskılamaktı. O nedenle yüzde 35’lere varan artışlar oldu. Bazı sanayi kuruluşları için kademe koyduk ve aşırı tüketimlere artış sağladık.”
“Benim içimdeki şeyi de söyleyeyim. Belli bir metreküpe kadar olanı çok düşük bir fiyattan gelip temel ihtiyaç miktarlarına insanların rahat erişebilmesini istiyorum. Bir de sözüm var, ‘2 sene içerisinde büyükşehirler arasında en uygun şekilde getireceğim’ diye, o sözüm de devam ediyor. Gördes Barajının yapımı ile ilgili maliyet var, onu büyükşehir ödüyor, ayrıca alınan su için de bir bedel ödüyor. Orada büyükşehir belediyesi bir haksızlığa maruz kalmış durumda. Oradaki suyu sulama için de kullanıyorlar ve yaza kadar su kalmayacak. Aslında o bölgede 3 baraj vaat edilmiş ama 1 tanesi yapılmış. Efem Çukurundaki Çamlı Barajı da mutlaka yapılması gereken bir baraj. Oradaki altın madeni engel değil, yatırım için kaynak ayrılmıyor.”

‘Fair Play’ siyaseti bitti mi?

“Bir yerde uzun süre bir parti iktidarda kalınca iki taraf arasındaki rekabet de derinleşiyor. İzmir’de de uzun yıllardır CHP yerel iktidarı var. Merkezi Hükümet de aynı kalınca biraz fazla kutuplaşmış ve uzlaşmaya uzak bir siyaset yapıldığını düşünüyorum. Bunu da herkesi için hatalı buluyorum. Bizim için de iktidar için de halk için de hatalı bir durum.”

Yapmak zorunda olup da yapmayı sevmediğiniz şey?

“Reklam yapma tarafını hiç sevmiyorum. En çok eleştirdiğim konu bu. Karşıyaka’da da aynı şeyleri duydum, kendinizi ve yaptığınız şeyleri anlatmıyorsunuz diyorlar. Anlatmaya başlayınca da inanmıyorlar. Siyasi ranttan hoşlanmıyorum. Sorun çözmekten hoşlanıyorum. Sorunu ise şehre ve içinde yaşayan insanlara anlatıyorum, ben bunu seviyorum. Sevgiye bağlıyım. Siyasetçi ve bürokrat yönüm arasında ‘siyasetçi’ yönüm daha ağır basıyor.”

Cemil Tugay kendini 3 kelimeyle nasıl özetler?

“Romantik bir insanım. Edebiyat ve müzik gibi sanat dallarına çok düşkünümdür, okumayı çok severim. Sanatseverim diyebilirim, üçüncüsü de gerçekten doğasever biriyim. Doğaya aşık biriyim. Boş zamanlarımda belgesel seyredip bilgilenmeler, duygulanmalar sağlayan biriyim.”

Muhabir: BATUHAN KAYA