İZBETON soruşturması kapsamında tutuklanan Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Buca Kırıklar F Tipi Cezaevi’ndeki bir aylık sürecini kaleme aldığı yazıyı sosyal medya üzerinden yayımladı.
Tunç Soyer bir ayını kaleme döktü
Tunç Soyer sosyal medya üzerinden paylaştığı günlüğünde şu ifadelere yer verdi:
"Cezaevi Günlüğü, 2 Ağustos 2025
Tefekkür ve Salıncak
Buca Kırıklar 1 Nolu F tipi Cezaevinde, B/63 nolu tek kişilik koğuşta bir ayı doldurdum.
“Koğuş” büyük bir yer çağrıştırmasın, yaklaşık 15 metrekarelik bir yaşam alanı. Koğuşun açıldığı ve sadece benim kullandığım avluda her sabah yürüyüş ve koşu yapıyorum.
İnsan burada, daha çok kendisiyle baş başa kaldığı için, hem geçmişin muhasebesini daha kapsamlı yapma fırsatı, hem de gelecek vizyonunu tazeleme, yenileme imkanı buluyor. Yani “tefekkür”, kendine dönme hali yaşıyor.
"Sabah özgürlük akşam tutukluluk"
Avlunun demir kapısı her sabah 08:00’da açılıyor, akşam 08:00’de kapanıyor. Açılış ve kapanış sesleri bile kulağıma farklı geliyor. Sabah kuş kafesinin kapısı açılıyor, akşam bütün ağırlığıyla üstüme kapanıyor. Her sabah adeta özgürlüğe kavuşuyor gibi kendimi dışarı atıyorum, üzerime kapatılıp kilitlenirken ise sanki her akşam yeniden “içeri atılıyorum”. Sabah özgürlük akşam tutukluluk..!
Bu iki kutuplu duygu fırtınası, hemen hemen hepimizin her gün yaşadığı ve belki de hayatımıza damga vuran bir salıncağı hatırlattı bana.
Bu salıncakta sallanmanın nasıl bir sanata dönüştürülebileceğini, bir o yana bir bu yana sallanırken yaşam sevincimizi nasıl çoğaltabileceğimizi anlatmak istiyorum bugün.
Yorulmakla dinlenmek gibi,
Terk edilmekle, tekrar kavuşmak gibi,
Sınırsız hüzünle, hayatı devam ettirme neşesi gibi,
Çaresizliğin hayal kırıklığı ile, bir bakışla, bir iki güzel cümleyle mücadele kararlılığını yeniden yakalamak gibi,
Şansla şanssızlık, umutla umutsuzluk gibi.
İyilikle kötülük gibi.
Bir o yana bir bu yana salınan salıncakla barışık olmak, hayattan sevinç duyma sanatının ön koşuludur. Yani hayatın iki uç, iki kutup arasında sallanmaktan ibaret olduğunu bilmek ve bunu anlayarak yaşamak..!
Çünkü yaşamak sanatı, hayatın güzelliklerinin tadını çıkartırken aynı zamanda zor taraflarıyla baş edebilme becerisidir. Çünkü ne sadece sevinçlerle ne daima acılarla yaşanmaz.
"Hayat bir salıncaktır"
Evet hayat bir salıncaktır ve gerilimi veren de budur. Örneğin “haz” ve “feragat”. Hazların zevkine varmayı kim istemez? Elbette herkes ister ama haz sonsuza kadar devam etmez, feragatle dengelenir. Sallanmak, hazların yorgunluğunu atarak, müstakbel hazlara alan açar. Daimi bir haz nasıl mümkün değilse, daimi feragat da yoktur.
Tefekkür, kutuplar, uçlar arasında ölçüyü, dengeyi bulma arayışıdır. Doğru ölçü, “yeterlilik” olabilir. Yani; “daha fazlasına ihtiyacım yok” diyebilmektir. Yeterlilik, sevinci eksik bırakacak bir seviyenin altına inmemeli, ama tahripkar olabilecek bir müptelalığa da dönüşmemelidir.
“Başarı”, bugün dünyanın en sihirli sözcüğüdür. Herkesin peşinden koştuğu, mutluluk anahtarı olarak sunulur. Oysa başarıdan daha büyük mutluluk kaynağı, senin için hayatın anlamı olarak tarif ettiğin ve seni cezbeden şeyin peşinden gidebilmektir. Ancak bu yol yalnız yürünmez. Çünkü “anlam” başkalarıyla kurulan bağlarla oluşur. Hayatın zıt kutupları arasında birlikte salınmak, hem ilişkileri sağlamlaştırır hem de zorlukları atlatma gücünü arttırır.
"Ailesi ve arkadaşları olmadan kimse yaşayamaz"
Anlayış gösteren, hesapsızca arkasını kollayan ailesi ve arkadaşları olmadan kimse yaşayamaz. Birbirini tanımayan ama o anlam arayışında ortaklaşan insanların arasında yaşanan bağlılık ve sevincin karşılıklılığı böyle oluşur. Aile, arkadaşlık, yoldaşlık, iyi ve kötü zamanlar arasında salındıkça, iyi zamanların verdiği mutluluk artar, kötü zamanların tahribatı azalır. Bu bağlardan geriye, gelecek kuşaklar için takip edilecek güzel izler ve ortak tecrübeler kalır.
Arkadaşlık, özgürce seçilmiş ilişkidir ve ruhu zenginleştirir, yalnızlığın ümitsizliğinden kurtarır. Seneca bundan 2000 yıl önce söylemiş; “Yalnız başına kalan hiç kimse mutlu bir yaşam süremez.” Çünkü arkadaşlık aynı zamanda eşitliktir.
Asla unutmamalıyız ki, son nefesimize kadar hayat salıncağında kutuplar arasında sallanmaya devam edeceğiz. Sonsuza kadar iyi hissetmenin mutluluğuyla, yaşama sevincinin olduğu kutupta yaşayıp, diğer kutbu ortadan kaldıramayacağız. İnsanlığın bu kainattaki varlığının başından beri kimse o kutbu ortadan kaldıramadı. Kısacası o nafile çabaya hiç girişmemek ama o kutbu frenleyip, yumuşatma gayretinden de asla vazgeçmemek gerek.
"Her birinize minnettarım"
Bana bu yazıyı yazdıran avlu kapısına dönerek bitireyim; O demir kapı sabah özgürlüğe açılmaya akşam hapse kapatmaya devam edecek. Bütün mesele, dışarı çıkacağım güne kadar, bu salıncağın getirdiği sevinç ve hüzünle barışık yaşamayı becermekte.
İşte bunu yapabilmemin en büyük güç kaynağı sizlersiniz.
Başta canım ailem. Her biri canımın parçası kıymetlilerim.
Direnme gücümü pekiştiren, birbirinden güzel, içtenlikle yazılmış mektuplarınız.
Ziyarete gelen avukat, belediye başkanı, milletvekili ve izin alıp gelebilen tüm dostlar.
Gelecek güzel günlere, aydınlık bir memlekete duyduğumuz ortak inanç ve heyecanla nabzı atan, tanıdık, tanımadık güzel insanlar, arkadaşlar, yoldaşlar, her birinize minnettarım.
Mutlaka buradan çıkacağım ve hayat salıncağında hep birlikte sallanmaya devam edeceğiz. Sevinci, umudu, mutluluğu çoğaltıp hüznü, acıyı, mutsuzluğu azaltarak. İyiliği büyütüp kötülükle savaşarak…
"11 kişi kaldık hapiste"
Son söz kader arkadaşlarıma;
Bildiğiniz gibi, 1 Temmuz sabaha karşı gözaltına alındık, 59 kişi tutuklandık, 48 arkadaşımız tahliye oldu, 11 kişi kaldık hapiste.
Zerre kadar suçu olmayan değerli kardeşlerim; en büyük üzüntüm, özgürlüklerinizden, ailelerinizden, sevdiklerinizden mahrum kalmanız. Her birinizle gurur duyuyorum ve biliyorum ki en kısa sürede bu mağduriyet bitecek. Tarih uğradığımız bu haksızlığı ve buna sebep olanları unutmayacak, ama siz geleceğe pırıl pırıl hayatlarınızın pırıl pırıl, tertemiz izlerini bırakacaksınız. İyi ki sizleri tanıdım, iyi ki birlikte çalıştık. Çok yaşayın, sağolun var olun..!"