İBB soruşturmasında tutuklanmasının ardından Silivri Cezaevi'nde bulunan İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Doç. Dr. Buğra Gökce sosyal medya hesabından duygu dolu bir açıklama paylaştı. Paylaşımında dün akşam hiç planlamadan yaptığı bir yemek deneyimini anlatan Gökçe, çay makinesi buharında tereyağı ve zeytinyağı ile pişirdiği soğan ve biberleri, çocukluk anılarını hatırlatan bir özenle hazırladığını ifade etti. Paylaşımını yaşam mücadelesi ve direnci üzerine bir mesajla tamamlayan Gökçe, “Teslim olmayacağım! Her olumsuzluğu bir güzelliğe dönüştüreceğim. Sonra bu güzel ülkedeki her olumsuzluğu birlikte güzelliğe dönüştüreceğiz. Bizde bu umut, bu enerji, bu güç ve azim var!” diyerek sözlerini sonlandırdı. Gökçe’nin bu paylaşımına eski CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’ndan da dikkat çeken bir yanıt geldi.
Açıklamasının tamamı şu şekilde:
"BU KADARINI BEN DE HAYAL ETMEMİŞTİM!
Dün akşam hiç de planlı olmayan bir şekilde biraz da gelişine olağanüstü bir yemek yapıp yedim! Kendim de şaşırdım vallahi. Ne mi yaptım, nasıl mı yaptım buyurun Dün öğlen saatlerine avukat görüşüne çıkarken yemek dağıtımı için sefertasımı kapı önüne koymayı atlamışım. Geldiğimde yemek yoktu. Bende bunu fırsat bilip avluya çıkmadan önce çay makinamın buharına azıcık tereyağı, azıcık zeytinyağı koyarak soğan ve biberlerimi doğradım. Hatta kırmızı kapya biberim de vardı onu da koydum. Buharda ağır piştiği için onlar pişedururken ben avluya yürüyüşe çıktım. Bir yandan da düşünüyorum. Ara ara da yemek hayalleri kuruyorum. Mantı mı düşünmedim, nefis bir bolonez soslu makarna mı hayal etmedim, et sote mi pişirmedim neler neler… En son çocukken annem yemek pişirirken böyle soğan-biber-domates biraz da kıyma ile iç hazırlarken sebzesini eklemeden ekmeğimin içine koyar tadımlık verirdi. Pek hoşuma giderdi. Aklıma bu geldi ve akşama bu pişirdiğim içi, bu çocukluk günlerime özenerek yemeye karar verdim. Biberlerime salça ve azıcık baharat ekledim. Odamı mis gibi bir koku kapladı. Ben avluda yürürken tencerem tıkır tıkır yavaştan kaynıyordu. Derken 16.45 gibi akşam yemeği için mazgalım açıldı. Yayla çorba, köfte ve bir adet haşlanmış patates. Köfte arada bir çıkıyor ama hiç mi hiç lezzetli olmuyor. Kıyma kokusu bulaşmış daha çok ekmek tadan köfte benzeri yemeği son 2-3 aydır almıyordum. Bu kez istedim; bir anda o köftelerden kıyma yapabilirim fikri belirdi aklımda. Küçük küçük doğradım, iyice pişmiş yemek içime ekledim. Suyu da ekleyip bir saat daha pişmeye bıraktım, harika kokuyordu. Soframı kuruyorken, daha doğrusu masama gazete sererken, dünün karavanasından kalan lavaşlar bana göz kırptı! Aldım buhar üstünde azıcık ısıttım. Küçük parçalara bölüverdim. Dolapta yoğurdum da vardı. Ona da azıcık sarımsak ekleyip harika bir sarımsaklı yoğurt yapıverdim. Sonra tabağıma koyduğum lavaşların üstüne yemek içlerimi serdim. Kenarına koyduğum sarımsaklı yoğurtla adeta bata çıka yedim. Neredeyse “Kayseri yağlaması” yapmıştım! Ya da “şebit yağlaması." Elbette bu iddiada bulunmak hadsizlik olur ama bana burada bayram ettirdi! Pek güzel oldu. Tam bulaşığı yıkarken mazgalımı açan Adıyamanlı memur arkadaşım “Hocam lahmacun kokuyor, öyle bir şey mi yaptınız?” dedi. Harika kokuyor, bizim oralardaki kokulara benzer dedi. Şaşırdım, burada ikram edemiyorum ama çıkınca kendisini ağırlama sözü verdim. Sağ olsun çok onore etti beni… Dün de bu yaşama tutunuş hikayesiyle sonlandı. Teslim olmayacağım! Her olumsuzluğu bir güzelliğe dönüştüreceğim. Sonra bu güzel ülkedeki her olumsuzluğu birlikte güzelliğe dönüştüreceğiz. Bizde bu umut, bu enerji, bu güç ve azim var!"

"ÇIKTIĞINDA, BENİM DE TUTSAKLIĞIM BİTTİĞİNDE OTURALIM SOKAKİÇİ BİR LOKANTADA"
Aslanoğlu, sosyal medya üzerinden Gökçe’ye şu sözlerle seslendi:
“Varol benim aslan kardeşim. Seni çok özledim, sohbetlerimizi çok özledim. Çıktığında, benim de tutsaklığım bittiğinde oturalım sokakiçi bir lokantada… sonra mı? Sonrasına da sonra bakarız!”





