CHP'nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun serbest bırakılması ve erken seçim talebiyle başlatılan "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingi, Eskişehir'de Tepebaşı Cumhuriyet Meydanı'nda yapıldı.

Merdan Yanardağ’dan casusluk iddialarına yanıt: Ülkemin aleyhine faaliyet içinde olmam söz konusu değil
Merdan Yanardağ’dan casusluk iddialarına yanıt: Ülkemin aleyhine faaliyet içinde olmam söz konusu değil
İçeriği Görüntüle

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şunları söyledi:

"Bugün buraya memleketin istikbalini, geleceğini, ülkenin geleceğini, gençlerimizin umudunu konuşmaya geldik. Eskişehir'in toprağını hem de ülkenin bağımsızlığını savunmaya geldik. Nadir toprak elementleri 21'inci yüzyılın mucizesi. Petrol bulunduğunda o yüzyılın mucizesiydi. Ama bu bambaşka bir mucize. Dünya bir yere geldi. Kaynaklar tükendi. Bazı nadir toprak elementleri var. Ondan gramın binde biri miligram, onun binde biri nanogram, onun binde biri kadar koyuyorsun dünya kadar demiri dünyanın en kuvvetli mıknatısı yapıyorsun, mucize. Bir başkasını alıyorsun, öyle bir kullanıyorsun ki iletkenliği bilmem kaç katına çıkartıyorsun.

"Nadir toprak elementlerinin verilmesinin, Trump'a vereceğinin oğluna sözünü verdi"

Bunların en çok olduğu ülke Çin. Çin kendindekini tüketmiyor. Dünyadakilerinin peşinde. Çin'in rakibi Amerika, kanlı bir savaşın, gözyaşının arasında Ukrayna ile Rusya savaşında duruyor, Zelenski'yi çağırıyor. Diyor ki, 'Nadir toprak elementlerini bana ver. Seni ancak öyle desteklerim'. Ukrayna'nın elementlerinin peşinde. Şimdi Türkiye'de sıfırı tüketen; hem madden, hem manen tüketen siyaseten artık meşruiyetini yitiren, sandık kurulsa ki son sandık kuruldu, 24 yıl sonra yenildi. Son sandığı kurduk 47 yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi'ni birinci yaptık Onu yendik. Sandık kurulsa seçimi kaybedeceğini bilen birisi, meşruiyeti de, geleceği de Amerika'da aramak için yola çıktı. Hatta yola çıkmadan önce 'gelme' dediler, 'bir söz ver' dediler. Trump'ın oğlu Junior Trump'ı İstanbul'a gönderdiler. Haberdar oldum. Rahatsız oldum ve sizlere duyurdum. Dedim ki, 'Sen Cumhurbaşkanısın. Bu Trump'ın oğlu dengin mi? Önce sustu. Sonra Trump doğruladı, kabul etti. Trump'ın oğlu ile oturdu dört konuyu konuştu. Boeing uçak alacağız. Yarısı Airbus yarısı Boeing olması lazım. 'Amerika'dan Boeing alacağım' dedi. Amerikan mallarına vergi sıfırladı, Çin mallarına vergi arttırdı. Üçüncüsü normalden yüzde 20 pahalı ki faturayı sana ödetecek. Doğalgazı gitti Amerika'dan aldı, sıvılaştırılmış doğalgaz. Dördüncüsü nadir toprak elementlerinin Trump'a vereceğinin oğluna sözünü verdi. Bu şartla buna randevu verdiler. Bu şartla gitti, Oval Ofise oturdu. Trump görüşmeden memnuniyetini anlattı. 'Boeing'leri' sattık dedi. Ayrıca Ruhban Okulu'nu Erdoğan'a söyletti. Ayrıca 'doğalgaz' dedi. Toprak elementlerinde henüz bir şey dememişlerdi. Ama mevzunun ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bu millete anlatmayı bir vazife bildim. Füze güdüm sistemi yaparken bu lazım. F-35 uçak yapıyorlar, bu lazım. SİHA motorlarında, uydu teknolojisinde, lazer sisteminde, akıllı telefonda, hızlı trenlerde bu lazım. Yarın bir yerden bir yere ışınlanma olacaksa, 50 yıla olacak diyorlar, bu elementler lazım.

"Birçok devrimi ıskaladık"

Bu elementler en çok Çin’de. Dünyada 5'inci en büyük rezerv Türkiye’de, Eskişehir’de, Beylikova’da. Şimdi, dünyada üretimin yüzde 70’ini yapan Çin, öbür ülkelerin peşinde, yüzde 1-2 olan ülkelerin peşinde. Bizde dünyanın en büyük 5'inci rezervi var. Osmanlı sanayi devrimini kaçırmasaydı, bugün dünyanın en zengin, en güçlü ülkelerinden biri olurduk. Birçok devrimi ıskaladık.

"Eğer bunu verirsek, geleceği kaçırmış oluruz"

Şimdi büyük bir oyunla karşı karşıyayız. Çünkü Erdoğan, Trump’a nadir toprak elementlerini, Beylikova’dakileri ham cevher olarak, karışım olarak vermeyi taahhüt ediyor. Eğer bunu verirsek, altın yumurtlayan tavuğu vermiş oluruz. Trump’tan bir yumurta alırız, tavuk her gün onun bahçesinde yumurtlar. Eğer bunu verirsek, geleceği kaçırmış oluruz. O yüzden ben bunu her yerde anlatıyorum. Ama bu işe özel bir mitingi Eskişehir’de yapmak, yerinden buna itiraz etmek, sizin desteğinizle birlikte bunu milletimize şikâyet etmeye geldim.

"Erdoğan vaktiyle FETÖ ne istediyse vermişti; şimdi Trump ne istediyse veriyor"

Bakın, Erdoğan vaktiyle FETÖ ne istediyse vermişti; şimdi Trump ne istediyse veriyor. Ama bugün vermeye kalktığı şey: Bu haliyle verirsek, 1 liraya verecek; üretilen ürünü bin liraya değil, 10 bin liraya geri alacağız. Oysa bu elementlerin burada kalması, teknolojinin bu ülkeye kazandırılması, kendimiz çıkartıp, kendimiz üretip, kendimiz kullanırsak bir mucize olacak. Bu boynu bükük gençler, biz dünyanın öbür tarafında hayal eden gençler, burada hayal kuracak. Bu ülke, dünyanın sayılı zengin ülkelerinden birisi olacak. Teknolojisiyle gelişecek, ekonomik varlıklarıyla güçlenecek. Ama bunun için Trump’ın bu oyununu bozmamız gerekiyor. Erdoğan’a ne diyor? 'Onda olmayan bir şeyi veriyoruz' diyor. Amerika Büyükelçisi Tom Barrack… 'Onun Türkiye’de meşruiyeti yok'. Yani rakiplerine darbe yaptı ya; dünyada, Avrupa’da meşruiyeti yok. 'Trump akıllı birisi. Ona meşruiyet verecek, ondan çok değerli şeyler alacak. Bunu göreceksiniz' diyor. Ve son olarak Trump çıktı, dedi ki: 'Bir yıl içinde çok fazla nadir toprak elementimiz olacak. Bu kadar çoğunu ne yapacağız ben de bilmiyorum' diyerek seviniyor, kendisiyle övünüyor.

"Nadir elementler birilerine satılamaz, milletin malıdır"

Biz de diyoruz ki: Türkiye bu noktaya gelene kadar kanun teklifimizi yazdık. İmzaların ilkini ben attım, milletvekillerimiz attılar, Erdoğan’ın önüne koyduk. Şimdi Eskişehir’den, AK Partilisi, MHP’lisi, bu ülkeyi seven herkese sesleniyorum: Bütün AK Partililere sorun CHP’nin kanun teklifi diyor ki: ‘Nadir elementleri devlet çıkarır, nadir elementleri devlet işler. Nadir elementler birilerine satılamaz, milletin malıdır. Gelecekteki mucize kalkınma için korunmalıdır, saklanmalıdır.’

"Nadir elementler bu ülkenin geleceğidir"

Buradan Erdoğan’a sesleniyorum: Burası Eskişehir’in Cumhuriyet Meydanı. Burası seçimlerde güya iddia koymaya kalkıp sonra boyunuzun ölçüsünü aldığınız Eskişehir. Ve burada herkes ayakta; nadir elementlerin satılmaması, ülkenin geleceğinin satılmaması için burada bir araya gelmişler ve buna direniyorlar. Nadir elementler bu ülkenin geleceğidir. Sana sattırmayız. Satacaksan, satama. 'Erdoğan istifa' diyorlar.

"Ülkenin dertleriyle meşgul değil; varsa yoksa kendi derdi"

Maalesef bunların tek derdi, yapıştıkları koltuklar olmuş. Bu Erdoğan öyle biri ki… Vaktiyle benim yaşımdaydı. Kendi yaşındaki Necmettin Erbakan Hoca’ya ‘Yaş yetmiş, iş bitmiş’ diyordu. Benim yaşımdaydı. Rahmetli Bülent Ecevit’e ‘Senin yaşın memleketin sorunu oldu. Ölünce mi bu işi bırakacaksın be adam’ diye terbiyesizlik yapıyordu. Şimdi sadece ve sadece koltuğunu korumak, oturduğu koltuktan kalkmamak, orayı kaybetmemek için ülkenin bütün geleceğini feda etmeye niyetlenmiş. Ülkenin dertleriyle meşgul değil; varsa yoksa kendi derdi: iktidarda kalma, koltuğu kaybetmeme derdi. Eskişehir yaşıyor, Eskişehir görüyor. Bu ülkeyi yönetenler yanınıza geliyorlar mı? Hatırınızı sorabiliyorlar mı? Çarşıda varlar mı? Pazara, sokağa çıkabiliyorlar mı? Çünkü onlar artık bu ülkenin gözünden de düştüler, gönlünden de düştüler. Bu ülkeyi yaşattıklarından sonra bir daha sizin yanınıza gelebilecek durumda değiller.

"Bir depo mazot 220 lira daha pahalandı"

Milyonları fakirlikle, yoksullukla iç içe ettiler. Maalesef bu ülke… Avrupa’da yıllık enflasyon yüzde 3, Türkiye’de yüzde 33. Avrupa’daki bir yıllık enflasyon, bizde sadece eylül ayı enflasyonu. Avrupa’daki toplam 27 ülkede 13 milyon işsiz var; bizde tek başımıza 13,5 milyon işsiz var. Daha iyiye giderken Avrupa, dünya… Biz çok daha kötüye gidiyoruz. Daha dün mazota iki haftada ikinci zam geldi. Mazot 56 lirayı buldu. Dünkü zam ile bir depo mazot 220 lira daha pahalandı. Küçük depo neredeyse 3000 liraya dolmaya başladı. Tabii mazota gelen zam, benzine gelen zam; iğneden ipliğe her şeye zamma dönüyor. Bakın, şu meydana bir bakın. Şimşek bir baksın. Meydanın yüzde 65-70’i emekli. Bu emeklilerin yüzde 80’i en düşük emekli maaşını alıyor: 16 bin lira alıyor. Bakın, bu iktidar geldiğinde, 2002 yılında en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün çeyrek altın 10 bin lirayı geçti. Yani AK Parti gelmese, size hiç ilişmese, hiç düzeninizi bozmasa, bugün en düşük emekli maaşı 80 bin lira olacaktı. Hani beğenmedikleri Rahmetli Ecevit var ya… Ya da laf ettikleri, MHP ile birlikte Ecevit’in kurduğu üçlü koalisyon var ya… O dönemde emekli 8 çeyrek altın alıyordu.

"3 bin lira veriyor, çeyrek altının üçte birini alamıyor"

Bugün geldiğimiz noktada bir emekli maaşı 1,5 çeyrek altına düştü. Asgari ücret, bunların döneminde 7 çeyrekten 3 çeyreğe düşmüştü; şimdi 2 çeyreğe düştü. En düşük memur maaşı bile 14,5 çeyrek altından 4,5 çeyrek altın düzeyine düştü. Burası Eskişehir. Eskişehir, Eskişehirlilerden ve Türkiye’nin dört bir yanından koşup gelen güzelim gençlerden oluşur. Eskişehir’in üniversite gençliğini yürekten alkışlayalım. Burası bir çekim merkezi. Türkiye’de 2 milyon öğrencinin diplomasının altında Yılmaz Hoca’nın imzası var. Bu öğrenci kentinde öğrenciler barınma sorunu çekiyorlar ve ekonomik güçlükler yaşıyorlar. Bakın, beğenmedikleri Rahmetli Ecevit, ülkeyi bunlara bırakırken Tayyip Erdoğan diyordu ki: ‘45 liracık KYK kredisi veriyorlardı.’ Şimdi 'biz, geçen sene de bunu 2 bin lira yaptık' dedi, 'bu sene de 3 bin lira'. Bakın, 45 liracık dediği KYK kredisi 30 liralık çeyrek altından 1,5 tane oluyordu. Bugün 3 bin lira veriyor, çeyrek altının üçte birini alamıyor. Yani öğrenci normalde 1,5 çeyrek altın alsa 15 bin lira öğrenci kredisi alacak. 3 bin lira veriyor, onda da yalan söylüyor. ‘45 liracıktı, ben yükselttim; 3 bin lira yaptım’ diyor. Diğer taraftan Türkiye’de öğrencilerin sadece yüzde 15’ine devlet yurdu verilebiliyor. İktidar olacak mıyız? Olacağız. İcraat yapacak mıyız? Yapacağız. Ama ilk iş olarak ne yapacağız? TOKİ’yi çağıracağız! ‘Bir yıl içinde bitireceksin. Her öğrencinin yurdu olacak. Cumhuriyet yurtlarını yapacaksın’ diyeceğiz.

"Bu ülkedeki herkes vatandaş olmanın onurunu yaşayacak"

Cumhuriyet Halk Partisi yerelde iktidar olduğunda İstanbul’da hiç kreşi yoktu belediyenin ve hiç yurdu yoktu. Türkiye’de de Yılmaz Hoca gibi iyi örnekler dışında bu işlere eğilen kimse yoktu. Biz hedef koymuştuk, dedik ki ‘Bu dönemin sonuna kadar bin tane kreş ve 100 tane öğrenci yurdu.’ Geçtiğimiz gün rakamları çıkardık, daha 1,5 yılı geçti, 19 ay oldu, önümüzde üç yıldan fazla var. 79 tane öğrenci yurdu, 780 tane kreş yaptı belediyelerimiz, 780 tane kreş. Ne demek kreş? Yoksulun çocuğu yedi yaşına kadar, altı yaşına kadar öğretmen görmeyecek, el becerisi gelişmeyecek. Bir eksikliği, bir kusuru varsa fark edilmeyecek. Ne demek kreş? Eğer yoksa, kadın evde oturacak çocuk bakacak. Sosyal hayata katılamayacak. İş hayatına, istihdama katılamayacak. Kocasının eline bakacak, kocası ne derse o olacak. Ne demek yurt? Eğer yurt varsa zengin - fakir demeden bütün öğrenciler barınacak. Yurt yoksa, onlara cemaatler, tarikatlar kucak açacak. Alacak, devşirecek, yetiştirecek, muhtaç edecek, eksiklendirecek, borçlandıracak. Günü gelince bu millete, bu devlete değil; bir cemaate, onun başındaki şeyhine itaat ettirecek. 15 Temmuz gibi gerekirse milletin karşısına diktirecek. Bunun için CHP iktidarında kreş de yapılacak, yurt da yapılacak. Hiçbir çocuk hayata kapatamadığı kadar farkla ve geride kalmayacak. Babadan oğula, anadan kıza yoksulluk miras kalmayacak. Bu ülkedeki herkes vatandaş olmanın onurunu yaşayacak. Söz veriyoruz.

"Yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa geliyor"

Diğer yandan bu hafta sonu İsviçre’de Sosyal Demokrat Parti’nin kongresinde bu hafta sonu açılış konuşması yaptım, onur konuşmacısı ve Türkiye’deki başarıyı, mücadeleyi anlattım. Ondan önceki hafta Amsterdam’da Avrupa Sosyalist Partisi’nde, Avrupa Birliği’ne üye tüm partilerin çatı örgütünde. Ondan önceki hafta Madrid’de Sosyalist Enternasyonel‘de, dünyadaki 78 ülkeden 89 parti ile bir araya geldik. ‘Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğine destek, tam destek veriyorum’ diyen 89 partinin kapı gibi imzasını aldık, kapı gibi. Bunun için gençlere sesleniyorum. Gençlere, hani 31 Mart akşamı bir seçim daha beklemeye karar veren gençlere sesleniyorum. Dünyanın en yavaş ve en pahalı internetine muhtaç değilsiniz. Dünyanın en pahalı etini de internetini de bize zaruret gibi dayatan iktidarı değiştireceğiz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hızla, GRECO kriterlerini ve Avrupa Birliği’nin standartlarını sağlayacağız. Aldığımız büyük destekle Türkiye’yi yıllar önce başvurduğumuz CHP iktidarında başvurduğumuz Avrupa Birliği’ne tam üyeliğine taşıyacağız. Ve seçimdeki sloganımız şudur: Yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa geliyor. Eskişehir şu güzelliğe bir bakar mısın? Bu tablo senin, bu muhteşem manzara senin. Eskişehir’de hep beraberiz ve Türkiye’ye iyi bir gelecek, kutuplaşma değil, kucaklaşma, birbiriyle kucaklaşma, kimseyi şeytanlaştırmadan, kardeşleştirmeyi vadediyoruz. Biz Türkiye’yi seviyoruz. Türkiye’yi germeye, kutuplaşma yaratmaya değil; yüzleri güldürmeye, ülkeyi kalkındırmaya geliyoruz. Buradan bir kez daha söylüyorum Cumhuriyet Halk Partisi, gençlerin partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi, kadınların partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi, bütün anket kırılımlarında geçmişte olduğunun aksine, alt gelir seviyesinin partisidir. Yoksulların, emeklilerin, emekçilerin partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin geleceğinin partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi kurulduğu gün gibi, 31 Mart daha dün gibi. İnanmayan baksın anketlerin bütününde aslanlar gibi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisidir.

"Son seçimleri acı bir hezimet oldu"

Biraz önce söyledim. Yarım saatlik gecikmenin sebebi 19 Mart darbecilerinin yeni kalkıştığı kötülük. Milletin bu kadar derdi, gençlerin bu kadar beklentisi varken, maalesef başımızdakiler işi gücü bırakmış partimize, partililerimize, belediye başkanlarımıza saldırıyorlar. Çünkü onları sandıkta yendik. Yıllardır galibiyetlerle övünüyorlardı. Son seçimleri acı bir hezimet oldu. Ve 47 yıl sonra Cumhuriyet Halk Partisi, kazandığı seçimden sonra sadece sosyal demokratların değil; hem seçimdeki başarıyla hem devamında sosyal demokratların, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, Kürt demokratların, liberal demokratların, sosyalist demokratların, yani Atatürk’ten emanet Cumhuriyet’i Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazandırdığı çok partili rejimi sandığı benimseyen bütün demokratların partisidir. Ve bu birlikteliğin adı Türkiye İttifakı’dır. Nasıl iki kişiden birinin oyunu Eskişehir İttifakı ile aldıysak, nasıl yerel seçimleri Türkiye İttifakı ile kazandıysak, önümüzdeki seçimleri de Türkiye’nin bütün demokratlarının birlikteliği ile renklerini ay yıldızlı al bayraktan alan Türkiye İttifakı’yla biz kazanacağız, Türkiye kazanacak.

"220 gündür üzerimize geliyorlar"

Bizde bu özgüven, sizde bu heyecan olunca Erdoğan artık partisine güvenmiyor, kendisine güvenmiyor. Kadın kollarına, gençlik kollarına, ana kademeye güvenmiyor. Kime güveniyor? Yeni kurduğu, başka hiçbir partide olmayan 'yargı kollarına' güveniyor. Yargı kollarıyla, AK Toroslar çetesiyle 220 gündür üzerimize geliyorlar. Suç örgütü lideri 770 yılla yargılanıyor, aramızda dolaşıyor. Suçsuz ve günahsız belediye başkanlarımız iddianame beklediler. Nihayet biri geldi, bomboş biri iddianame. Kanıtlar yok, yalanlar çok. Ama diğer yandan halen daha İBB iddianamesini bekliyoruz. Şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız, bunu bütün samimiyetimle söyledim. Geçen iddianamenin boşluğunu görenler, İBB‘de hiçbir kanıt bulamayanlar, iftiraları ispatlayamayanlar, gerçekler karşısında çaresiz ve milletin inancı karşısında mahcup olanlar ‘İddianameyi yazarsak alacak hakim. Diyecek ki ‘tutuksuz yargılama.’ Kaçıracağız elimizden. Bir daha tutamayacağız, durduramayacağız.’ Bunun için bir yandan iddianame hazırlanırken, bir yandan geçmişin FETÖ’cüleri gibi yeni bir suçlama, bu sefer ‘casusluk’ diye bir büyük iftirayla bugün Ekrem Başkan'ımızı yeniden adliyeye çağırdılar.

"Babadan emanet Eskişehirsporluyum"

Buradan, bu meydandan İstanbul Çağlayan‘a bir teşekkür etmek isterim. Onlar geçmişte yaptıkları gibi köprüleri kaldırdılar. Babam Talat Özel, emekli bir öğretmen. 1943 doğumlu, ilk görev yeri Eskişehir. Benim babam hiç büyük takım tutmaz. Babama diyordum ki ‘Sen hangi takımı tutuyorsun?’ ‘Eskişehirsporluyum.’ ‘Baba üç büyüklerden biri Eskişehir.’ ‘Eskişehir’den büyük bir takım yok oğlum, ben Eskişehirsporluyum’ diyordu. Burada babamın bir adaşı var. Babacığım, babam beni izliyordur, bu yakışıklı il başkanı yeniden seçildi, hayırlı olsun. Adı Talat, senin adaşın. Talat sana Eskişehirspor’un formasını yaptırmış, ‘Talat Özel’ diye. Bana da, bir ‘Özgür Özel’ diye var. Ben de Eskişehirsporluyum. Babadan emanet Eskişehirsporluyum. Babam şimdi Manisa’dan, evden bağırıyordur, tempo tutuyordur. Bütün babaların, bütün anaların ellerinden öpüyoruz. Hepsine şükranlarımızı sunuyoruz. Bugün Çağlayan Adliyesi’nde Ekrem Başkan Dilek Hanım’la, oğlu Semih ile görüşsün diye mücadele ettik. Ben de 10 dakika yedinci katta Ekrem Başkan'ımla görüştüm. Buraya geleceğimi söyledim. ‘Eskişehir, ne zaman gitsem beni bağrına bastı. Hocamın ellerinden öpüyorum. Eskişehir’in birbirinden değerli belediye başkanlarına, il başkanına, milletvekillerine selamlarımı söylüyorum. Bütün Eskişehirliler benim canımdır. Selamlarımı yolla Genel Başkanım’ dedi. Buradan haram yemeyen, ne bir haram yiyen ne bir cana kıyan, 16’sı da birbirinden kıymetli belediye başkanlarımıza, Türkiye’deki bütün siyasi tutuklulara bir Maçkalı, Allah rahmet eylesin Volkan üstat ile sesleniyoruz ve 'Yiğidim Aslanım' diyoruz.Eskişehir’e kocaman bir alkış. Bu muhteşem koroya teşekkür ediyoruz. Bugün bizi evden izliyor, her mitingimizi evden izliyor. Ben sordum hatrını Seyhan Hanım. Hocamızın hayat arkadaşı ve Seyhan Hanım’a sesleniyorum. Eskişehir çok güzel, yine hocamla Eskişehirlilerle birlikte çok güzel senin yiğidin aslanın da bir yerde yatmıyor, aslan gibi burada yanımızda, arkamızda duruyor.

"Casus çıkmaz, hain çıkmaz"

Son sözüm şu: ‘Atacak iftiralar tükendi’ diyorduk, tükenmemiş. Ekrem Başkan gibi milliyetçi bir Trabzon delikanlısından casus çıkarmaya kalkıyorlar. Kimse inanmıyor, inanmasın. Ama Ankara’ya giderseniz 23'üncü, 28'inci ve 33'üncü Ağır Ceza Mahkemelerinde koca koca dosyalar var. Hele hele 28'inci. Bundan önceki MİT Başkanı, şimdiki Dışişleri Bakanı Hakan Fidan zamanında MİT’teki verileri çaldırmışlar. Yeni MİT Başkanı gelince yolladı. Bütün MİT’in verileri, sekiz bakanlığın ya da bağlı yerlerin, vatandaşlıkla ilgili bilgiler, maaş bilgileri, sağlık bilgileri, emeklilik bilgileri hepsini çaldırmışlar. Onlar çaldırıyor, dünyanın öbür ucunda parayla satılıyor. Dönüp de bunlara, Hakan Fidan’a soran yok, bakanlara soran yok, Erdoğan’a soran yok. ‘Efendim 'İstanbul Senin' projesinin verileri bilmem nereye sızmış, casusluk faaliyetiymiş. Yıllarca CHP’ye terör merör dediniz, yıllarca Cumhuriyet Halk Partisi‘ne ‘Vatanı böldürecekler, bayrağı indirecekler, ezanı dindirecekler’ dediniz. Ezanı okuyan müezzinin hakkını bu Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri savunuyor. Sınırı bekleyen uzman çavuşun, astsubayın hakkını bu Cumhuriyet Halk Partisi’nin milletvekilleri savunuyor. Bayrağı dalgalandıran, bayrağın bekçisi Türk polisinin hakkını Cumhuriyet Halk Partisi savunuyor. 1 Mart tezkeresine ‘dur’ diyen Baykal‘ın partisinden, Kıbrıs fatihi Karaoğlan’ın partisinden, Lozan’da Sevr’i yırtıp atıp tapu senedine imza bastıran İsmet Paşa’nın partisinden, ‘Geldikleri gibi gidecekler’ deyip bütün düşmanı def eden gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinden casus çıkmaz, hain çıkmaz. Casus arayacaksan ne istedilerse verdikleri FETÖ'yü semirten kadrolarında ara. Ankara'yı parsel parsel satan Melih Gökçek’te ara hainliği, Melih Gökçek’te ara. Hain arayacaksan namuslu Türk ordusuna Balyoz, Ergenekon kumpası kurulurken ‘Ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ diyen bakanlarında, Zekeriya Öz’ün altına zırhlı araç çeken Recep Tayyip Erdoğan’da ara. Buradan büyük bir memnuniyetle tüm Türkiye’ye, tüm dünyaya haykırmak isterim ki, artık bu iktidarın sonu gelmiştir. Bu millet ayaktadır, Eskişehir ayaktadır, Türkiye ayaktadır, meydanlar ayaktadır. Hep birlikte ayaktayız. 100 yıl sonra bir kez daha işgali bitirmek için, bir kez daha vatanı kurtarmak için, bir kez daha demokrasiyi kurmak için hazır mıyız? Hazır mıyız? Birlikte yürüyecek miyiz? Birlikte yürüyecek miyiz? Birlikte yürüyecek miyiz? Haydi o zaman, yürüyelim arkadaşlar."

Kaynak: ANKA