CHP’nin, “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinglerinin 73’üncüsü İstanbul’un Güngören ilçesinde düzenledi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şunları kaydetti:

"Güngören’deyiz. 1994’ten beri burada, yerel seçimlerde sekiz kez kaybettik. Yüzde sekiz aldığımız da oldu, yüzde 18 aldığımız da ama biz Güngören'e küsmedik, suçu kimsede bilmedik. Hatayı kendimizde aradık. Güngören’e sırtımızı dönmedik, suratımızı asmadık. Ve o Güngören beş yıllık hizmeti de gördükten sonra, son seçimlerde Ekrem Başkan'a yüzde 44 oy verdi. Hep söylediğim gibi o kale siyaseti bitmiştir. Güngören artık kimsenin değil, milletin kalesidir.

“HEDEF BİN KREŞ, DURMAYACAĞIZ”

Önce, bir metrekare kişi başına yeşil alana bile hasret olan Güngören'e Ekrem Başkan ne yaptı da girdi bu gönüllere bu kadar, ona bir bakalım. Güngören'de 9 binden fazla hane desteğe ihtiyaç duyuyor. Düzenli olarak 6 bin 800 aileye İBB sosyal yardım yapıyor. Güngören'de 5 bin 500 çocuğun sütünü Ekrem Başkan ulaştırıyor. Bin 329 bebeğe doğum paketiyle ‘hoş geldin bebek’ diyor. 4 bin annenin cebinde Anne Kart var. İki yeni kreş yapıldı, devamı gelecek. CHP gelmeden burada belediyenin kreşleri yoktu. Biz yaptık, kızdılar. Engel olmaya, kapatmaya çalıştılar. Valiliklerden yazılar yolladılar. Oysa biz dedik ki bu kreş çocuk için de anne için de çok önemli. Öyle olunca hedefi koyduk ve İstanbul’da sıfır olan kreş sayısını şu an itibarıyla 127’ye, Türkiye'de 770’e çıkardık. Hedef bin kreş, bininci kreşi açacağız, durmayacağız.

Eğitim Sen’den MEB ve ÖSYM’ye sınav merkezi talebi
Eğitim Sen’den MEB ve ÖSYM’ye sınav merkezi talebi
İçeriği Görüntüle

“YÜZDE 44 TAVANIMIZ DEĞİL, TABANIMIZ OLACAK”

Bir de yurtlar var. Hani barınma sorununu görmeden İstanbul'a çağırdığın öğrenciye, ‘Şurada kalacaksın’ demedikleri, açmadıkları yurtlar var. Şu ana kadar 17 tane açtık. Türkiye'de yurt hedefini 100 olarak belirledik. 77 yurt açtık Türkiye’de. Durmayacağız. Sanıyorlar ki silkeleriz dururlar, sanıyorlar ki içeri atarız susarlar, sanıyorlar ki zulmederiz geri dururlar. Ant olsun ki ne mücadeleden ne hizmetten geri durmadık, durmayacağız. Geldiğimiz yoldan geri gitmeyeceğiz. Girdiğimiz gönüllerden düşmeyeceğiz. Asla Güngören’i ihmal etmeyeceğiz. Yüzde 44 tavanımız değil, tabanımız olacak. Çok daha yukarıya gideceğiz. Bu ilçenin gönlüne girdik, onu fethedeceğiz. Güngören'i çok seviyoruz. Ona en güzel hizmetlerimizi yapacağız.

“DÜNYA SİYASET TARİHİNİN EN UZUN, EN KARARLI VE EN KALABALIK KAMPANYASINI BAŞLATACAĞIZ”

Hafta sonu; üç gün, Ankara'da kurultayımızı yaptık. İlk gün programımızı yeniledik. Cumartesi günü seçimli kurultaya başladık. Buradan Türkiye'nin dört bir yanından, 81 ilden koşan gelen bütün delegelerimize bin 333 oyla, parti tarihinin en yüksek oyuyla beni yeniden göreve getirdikleri için teşekkür ediyorum. Bu bin 333 oyun üçünü bile kendime saymıyorum. Bu bin 333 oy mücadelenin, birlikte olma iradesinin, haysiyet mücadelemizin ve iktidar yürüyüşümüzün kararlılığına destektir. Bin 333 oyu Özgür Özel hak etmiyor. Bu bin 333 oyu çağrılınca koşan, gelen, darbeye direnen, seçtiğine sahip çıkan, mücadeleyi bırakmayan sizler hak ediyorsunuz, bu meydan hak ediyor. Şimdi hep beraber bu ülkedeki sorunları nasıl çözeceğimizi, bundan sonra sorunun sahibine çözümü nasıl söyleyeceğimizi önce örgütümüzle çalışıp parti okuluyla bu dertlere çözümleri nasıl anlatacağımızı, kısaca sizlerle çalışıp, gerekirse uzaktan eğitimlerle çalışıp Türkiye'nin değil, dünya siyaset tarihinin en uzun, en kararlı ve en kalabalık propaganda dönemini kampanyasını başlatacağız. Hep birlikte yapacağız. Benimle birlikte, yöneticilerle, milletvekilleriyle, ildeki yöneticilerle birlikte bu orduda yer almaya ve her birimiz birer cumhurbaşkanı adayı olarak sorumluluk almaya hazır mısınız? Onların savcıları, mahkemeleri, hapishaneleri olabilir. Onların elinde devletin güçleri olabilir. Ama biz kazanacağız çünkü inancımız, kararlılığımız var, sizin enerjiniz var. Ahlaki üstünlük, psikolojik üstünlük, çoğunluk enerjisi bizdedir. Biz kazanacağız. Siz kazanınca emin olun Türkiye kazanacak. Bugün görevin AK Parti’li, MHP'li, yoksul, emeği sömürülen 22 bin liraya, 30 bin lira kiranın olduğu ilçede, 22 bin liraya bir ay çalıştırılan AK Partili kardeşim de MHP'ye oy veren işçiler de kazanacak. CHP olarak insana, istihdama, barınmaya dair tüm sorunları halk için çözeceğiz. Halkın düzenini kuracağız. Güngören'e de İstanbul’a da Türkiye'ye de eşitliği ve adaleti getireceğiz.

“ÖYLE BİR KABİNE KURDU Kİ..."

Erdoğan cumhurbaşkanlığı sistemini isterken şöyle söylemişti: ‘Hızlı yöneteceğiz. Şirket yönetir gibi devlet yöneteceğiz.’ Allah var, sözünü tuttu. Bu düzende öyle bir kabine kurdu ki Sağlık Bakanı özel hastaneci, Milli Eğitim Bakanı özel okulcu, Turizm Bakanı oteller zinciri sahibi. Öyle kurdu ilk kabineyi. Sonra dediğini yaptı. Bir şirket kurdu. Başına geçti ve o şirketi yönetir gibi devleti yönetiyor. Adını biliyor musunuz? ‘KADAŞ’ duydunuz mu? ‘Kara Düzen Anonim Şirketi.’ Tayyip Erdoğan başında. Bu şirket yoksuldan alan, zengine veren kara düzenin şirketidir. Bu şirket damatların, evlatların, eniştelerin, torpillilerin yükseldiği; liyakatin, eğitimin, hakkaniyetin ve adaletin asla kendine yer bulamadığı KADAŞ şirketidir. AK Parti’nin kara düzeninde, İstanbul’da geçen yıl ortalama kira 25 bin liraymış. Yüzde 40 artmış, 35 bin lira olmuş. Güngören'de geçen yıl ortalama kira 20 bin liraymış. Bu yıl 30 bin lira olmuş. Ama Türkiye'de asgari ücretin en çok alındığı ilçelerden bir tanesinde, 22 bin 500 liraya asgari ücret alıp 30 bin liralık evlerin kiralık olduğu ilçedeyiz. Öyle bir noktadayız ki örneğin devlet memurları, geçmişte AK Parti geldiğinde emekli ikramiyesiyle bir daire alabiliyordu. Bugün geldiğimiz noktada aynı memur 975 bin lira ikramiye alıyor. Ama emsal ev 5 milyon lira oldu. Yani çalışmanın, biriktirmenin ya da en sonunda ikramiyeyi almanın ve başını bir eve sokmanın artık hayal bile edilemediği bir ülkeye dönüştük.

“BÜTÇEDE NE EMEKLİNİN NE ASGARİ ÜCRETLİNİN NE ESNAFIN DERDİNİ DUYAN VAR”

Daha dün, bu adaletsiz sistem bir bütçe geçirdi Meclis’ten. O bütçede ne asgari ücretlinin yüzüne bakan var ne emeklinin ne çiftçinin derdini duyan var, ne esnafın, ne Güngören'e gelip insanların yüzüne bakacak bir bütçe var ne de sorunları çözmenin inancı, kararlılığı var. Bir de çıkmış Erdoğan diyor ki bugün, ‘Türkiye alan elden veren ele dönüştü.’ Bakın, kimden alıyor, kime veriyorlar söyleyelim. Trakya'daki çiftçi bir kilo buğday satıp bir litre mazot alıyordu. Şimdi beş kilo buğday satıp bir litre mazotu zor alıyor. Pamuk üreticisi Çukurova’da, Aydın'da, Manisa'da, Hatay'da bir kilo pamuk satıp iki buçuk litre mazot alıyordu. Şimdi iki buçuk kilo pamuk satıp bir litre mazotu zor alıyor. İşte AK Parti'nin kara düzeni bu şekilde işliyor. Eskiden alan eldik, şimdi veren el olduk. Aldığı el belli. Ama kime veriyor? Bakın, bütçeye koydular. Bu sene zenginlerden alınacak vergi, vazgeçilecek vergilerin tutarı; yani adam kazanmış, vermesi lazım, gidiyor, kırk haramilere af çıkarıyor ya onun toplamı 768 milyar. Kur korumalı mevduata ödediği para 2 buçuk trilyon lira. Bu yılın ilk sekiz ayında faize ödediği para 1 buçuk trilyon lira. Bu üç kalemi topladığında 4,7 trilyon yapıyor. Asgari ücreti olması gereken noktaya çıkarmak için gereken para var ya ‘Bunlara teşvik ver’ diyeceğiz, ‘Yok para’ diyorlar. Tam 90 katını bu üç kalemde zengine ödediler. Ya da emekli maaşını insanca, hakça bir noktaya getirmek için gereken paranın tam 110 katını faize, kur korumasına, vergi affını ödediler. Aynı paraları bu sene de zengini ödemeye niyetliler.

"BU ÇOCUKLARIN HAKKI NE OLACAK

Meclis’ten geçti; Cumhurbaşkanlığı’nın ya da Meclis Başkanı'nın korumalarına 30’ar bin lira seyyanen zam vermişler. O çocuklara verip de… Pandemi olur, polis çalışır. Sokağa çıkmak yasak, polis çalışır. Maçta polis çalışır. Bayramda polis çalışır. Sen ortalığı ayağa kaldırırsın, gece gündüz polis çalışır. Bu çocuklara bir kuruş vermediler. İnfaz koruma memuruna, jandarmalara vermiyor, atamıyor öğretmenleri atadığına da para vermiyor, memura vermiyor, emekliye vermiyor. Ama kendi etrafında gözünün gördüğüne geçinmek zor, ‘Otuzar bin lira verelim.’ O çocukların hakkı ama bu çocukların hakkı ne olacak? Bu kadar adaletsizliğe isyan ediyoruz. Size buradan bir söz vereyim: Bazen öğrenciyle polisi karşı karşıya getiriyorlar. Size söz veriyorum, hatta Özgür Başkan söz veriyor, o orayı çok iyi bilir. Hani bir seçim olacak ya çok yakında, hani o sandık gelecek ya biz o gece seçimi kazanacağız ya pazartesi günü hepiniz davetlisiniz, Özgür Başkan ile birlikte Bozdoğan Kemeri'nin önüne gideceğiz. Polislerle öğrencileri omuz omuza halay çektireceğiz. Çünkü öğrenci kurtulmadan polis kurtulmaz. Emekli kurtulmadan, emekçi kurtulmaz. Çiftçi kurtulmadan esnaf kurtulmaz. Türkler kurtulmadan Kürtler, Aleviler kurtulmadan Sünniler, kardeşlik kurulmadan bu ülke kurtulmaz. O yüzden diyorum: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.

"ONLARA HAK ETTİKLERİ BİR YAŞAM SUNMAK İÇİN İKTİDARA GÜN SAYIYORUZ"

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bu kara düzen engellilere gün yüzü göstermiyor, hala engellilerin verileri sağlıklı olarak açıklanmıyor. Çalışmayan engelliye 4 bin 300 lira gibi sefalet ücreti veriyorlar. Biz bu eksiklikleri söylerken bir vatandaş bana dedi ki: 'Özgür Bey, benim yakınlarım engelli, her çarşamba sizi izliyorlar ama o mitingi siz bir tek duyanlara mı yapıyorsunuz?' O zaman aklımıza dank etti. Otobüsün üzerinde işaret dili tercümanımız var ilk kez Güngören'de. Bundan sonra her çarşamba mitinginde otobüsün üstünde tercüman var, ekranın köşesinde engellilere selam var. Engellilerin önündeki bütün engelleri kaldırmak, onların sesini duymak, onlara hak ettikleri bir yaşam sunmak için iktidara gün sayıyoruz.

"ASGARİ ÜCRET 39 BİN LİRA OLMALI"

Yoksulluk sınırı 97 bin liraya çıktı. Yani bir haneye 97 bin lira girmiyorsa fakirsin. Memlekette 30 bin lira açlık sınırı, 97 bin lira yoksulluk sınırı, asgari ücret 22 bin lira. Türkiye’nin en çok asgari ücret alınan ilçelerinden biri, asgari ücretin başkenti Güngören, doğru mu? Memleket öyle bir açmazda ki, asgari ücret alan için çok düşük, veren için çok yüksek. Eğer verildiği yer tekstil ise Merter’deki tekstil atölyesi Hindistan’ın asgari ücretiyle dünyanın dört bir yanındaki yoksul ülkelerin asgari ücretiyle baş edemiyor. Asgari ücretli de bu maaştan geçinemiyor.

Geçen sene 30 dedik, sözü dinletemedik. Bu sene hem geçen seneki 30’a sadece TÜİK yansıtması yapsak bile asgari ücret 39 bin lira olmak zorunda. 22 bin liralık asgari ücrete geçen seneki enflasyonu koysalar, bu seneki beklenti enflasyonunu koysalar, küçücük refah payını koysalar, kendi asgari ücretleri bile 35 olmalı. Bugün bizim teklifimiz, asgari ücret 39 bin lira olmalı. Ama Merter’de çalışan emekçiye 39 bin lira asgari ücret olsa iyi gelir mi? Yetmez ama bir nefes aldırır. Ama Merter’deki tekstil atölyesi bu maaşı ödeyebilir mi? Onu ödeyemez, kapatır. İşte devlet burada ortaya çıkacak, diyecek ki: 'Biz kanun teklifini hazırladık, yarın veriyoruz.' 1 ila 10 çalışanı olan iş yerlerine 10 bin 540 lira, 10 ila 49 arasında işçi çalıştıranlara 8 bin 400 lira, 50 ve üzeri çalışanı olanlara 5 bin 100 lira asgari ücret için sosyal güvenlik destekleme primi verilsin. Yani birileri 'İflas ederim, ben veremem.', öbürü 'Ben bu maaşla geçinemem.' diyorsa araya devlet girecek, bu yükün önemli kısmını işverenin sırtından alacak. Biz bir kez daha tarih önünde söylüyoruz: Hak edilen maaş en az 39; biz bunun altında yokuz.

"SENDİKALARA SESLENİYORUM"

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun yapısı için de önerimizi sunduk, sendikalara sesleniyorum: Türkiye’de asgari ücret temel ücret oldu. Asgari ücret, bütün dünyada ilk 1 yıl alınan, kıdemle hızla uzaklaşılan bir ücrettir ama burada asgari ücret herkesin maaşına yön veriyor. Onun için sendikalar asgari ücret mücadelesine omuz vermelidirler. Asgari ücrete zam insanca hakkımızdır; söke söke almak için tüm Türkiye’yi, tüm emekçileri, tüm işçileri mücadeleye davet ediyoruz, yanlarında olacağız.

"SAMİMİ İSENİZ ÖNERİYİ SİZ GETİRİN BİZ OYLAYALIM"

Biz, müesses nizama, AK Parti'nin kara düzenine karşı büyük mücadele veriyoruz. Bir avuç insanın bu milletin sırtından geçinmesine son vermek istiyoruz. 19 Mart darbesini yapan Ekrem Başkanı 259 gündür içeride tutan, sevgili Ahmet Özer çıktı şükür; onu bir yıl içeride tutan, 16 belediye başkanımızı içeride tutan, üçü bizim toplam on üç belediyeye kayyum atayan, seçtiklerinize değil kendi atadıklarına kentleri yönettirmek isteyen bir anlayış var.

Bu anlayış, 8 ay bize iddianame bekletti. 'TRT'den canlı yayın, biz her isteyen televizyonun yayın yapacağı bir link, buna yasal düzenleme istiyoruz' demiştik. Devlet Bey bunu desteklemişti. Tayyip Bey'e sordular, 'Devlet Bey istiyorsa olur' demişti. Dün kanun teklifini Meclis’e getirdik, kanun teklifini sunduk, bütün muhalefet destekledi; AK Parti, MHP oylarıyla reddedildi. Şimdi daha vaktimiz var, buradan Devlet Bey’e, Tayyip’e sesleniyorum: İki ihtimal var. Ya CHP getirdi diye oy vermediniz, verdirmediniz; o zaman samimi iseniz getirin öneriyi, siz getirin biz oylayalım. İftiracıları da, hakikati de millet dinlesin, kararı millet versin.

"ERDOĞAN İDDİANAMEYİ AĞZINA ALAMIYOR ARTIK"

Bütün yaz boyunca TRT, A Haber, bunun yanında TGRT ve çok sayıda televizyonda bütün yaz şunları duydunuz: 'Tarihin en büyük yolsuzluğu, 560 milyar lira rüşvet belgesi' dediler; iddianame var, 560 liranın ispatı yok. 'Ekrem İmamoğlu'nun lüks arabaları' dediler; MHP milletvekilinin çıktı. 'Kurultayda İBB 1200 telefon dağıttı' dediler, iddianamede bile yer almadı. 'Bavullarla para taşındı' dediler; iddianamede bavullardan para değil jamer çıktı. 'Parkenin altında 2 milyon dolar bulundu' dediler; kör kuruş bulunmadı, iddianamede yer almadı. Yaz boyunca ne yalan duyduysanız, ne anlatıldıysa içi boş çıktı, iddianamede çıkmadı. Erdoğan iddianameyi ağzına alamıyor artık.

"KÜRT SORUNUNU ÇÖZME İRADESİ CHP'DE VARDIR"

Sayın Erdoğan bugün çıkmış, öyle eski havası civası yok ama yine partimize dünya kadar hakaretler yağdırmış. Efendim, kendisi hem milletten gizleyerek İmralı'ya milletvekili yolluyor ama 'Hareket yapmayın, susun' diyor, bunu gizliyor; bizim açık, net tavrımızı savunmamızı, milletimize izahımızı kıskanıyor. Erdoğan'a sorarsan Kürt meselesi yoktur, bizce var. Kürtler 'Sorunum var.' diyorsa vardır. Bu sorunu çözmek için CHP'de irade vardır. Bunun için tek reçete demokrasidir, demokratikleşmedir; bunun için gerekli cesaret bizde vardır.

"KİMSE KÜRT YURTTAŞLARIMIZLA BİZİM ARAMIZA BİR SET ÇEKMEYE ÇALIŞMASIN"

Suriye'deki gelişmeleri doğru okuyoruz, okumalıyız. Türkiye'nin geleceği için Kürt ve Türk'ün bir olması kaçınılmazdır. Bunu asla ıskalamamalıyız ve doğru yerde durmalıyız. Orta Doğu'ya Cumhuriyet Halk Partisi ve Türkiye'deki tüm partilerin bir barış, bir uygarlık, bir medeniyet, bir kalkınma ve birlikte kazanma perspektifiyle yaklaşması gerekmektedir. İsrail'in çeşitli emellerine karşı müteyakkız olmak, hep bir arada durmak, kavgayı bir tarafa bırakmak, huzuru, barışı, kalkınmayı getirmek, Türkiye'yi güçlendirmek hepimizin görevidir.

Biz, Erdoğan gibi Kürt meselesinin varlığını inkar edip günü bitince büyük büyük laflar etmeyiz; bu işin siyasetinde de ticaretinde de yokuz, sonuna kadar samimiyiz ve Meclis çatısı altında milletin verdiği görevi yapmakta kararlıyız. Kimse Kürt yurttaşlarımızla aramıza set çekmeye, ayrı düşürmeye, bu alanları bloke etmeye çalışmasın. Cumhuriyet Halk Partisi halkın partisidir; Türkiye'deki tüm insanları kardeş bilen, kardeşliği savunan partidir. Bundan sonra da kararlarını kendi verecek hesabı da millete verecektir.

Kayyumların kaldırıldığı, kayyum atamalarına yasak getiren düzenlemelerin hızla yapıldığı, her türlü demokratik adımın cesaretle atıldığı, bu ülkede kardeş kavgasının yerin bin metre dibine gömüldüğü, yarınlara birlikte yüründüğü bir Türkiye mümkün. Cumhuriyet Halk Partisi bunu savunuyor, sonuna kadar da savunacak.

"ARTIK YOKSULLUĞU YÖNETMENİN DEĞİL, YOK ETMENİN REÇETESİNİ ANLATMA VAKTİ"

Türkiye'nin önemli sorunları var. Sorunlara çözümleri bir yıl boyunca çalıştık, tartıştık. 600 akademisyen, 600 örgüt temsilcisi, sivil toplum, meslek örgütleri, 250 parti dışından gençler ve partinin bütün organlarıyla hep birlikte çalıştık. Artık yoksulluğu yönetmnin değil, yok etmenin reçetesini de, Türkiye'yi tarımda hak ettiği noktaya geriye getirmenin de, çiftçinin kazanacağı, satın alanın da gıdayı ucuza alacağı bir düzenin kurulmasını da, eğitimin bütün sorunlarının aşılmasını da, işsizlikle ilgili yapacaklarımızı da, biraz önce dediğim gibi Alevi meselesini de, Kürt sorununa da yaklaşımımızı da milletimize artık tane tane anlatmanın, basit, kolay anlaşılır, kolay anlatılır broşürlerle kapı kapı çalışmanın vakti gelmiştir. Sorunu olanı gidip yerinde biz bulacağız, çözümü biz getireceğimizi ona tane tane biz anlatacağız.

Vakit fabrikaları örgütlemek, işçi servislerini uğurlamak, karşılamak; onlara emeğin partisi olduğumuzu anlatma vaktidir. Vakit çiftçiyi, köylüyü köyünde, tarlasında bulma vaktidir. Vakit ev hanımının kapısını çalma, ona konuk olma, ona çözümü anlatma, evladının güvencesinin biz olduğumuzu anlatma vaktidir. Vakit sokakta olmak, vakit ayakta olmak, vakit mücadele etme vaktidir. Bizim 15,5 milyon oy almış Cumhurbaşkanı adayımız hapistedir, tutsaktır. Ancak onun yerine 2 milyon adayı vardır; tüm Cumhuriyet Halk Partililer adaydır."

Kaynak: ANKA