CHP, Silivri'de tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na özgürlük ve erken seçim talebiyle düzenlenen mitinglerin 59'uncusu Bolu Valiliği önünde yapıldı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel şunları söyledi:
"Yiğitler diyarı, Bolu'ya geldik. Tarihi kadim, toprağı bereketli, insanı yürekli Bolu'dayız. Sıkıntıların çok olduğu, derdin çok olduğu, ama umudun yok olmadığı, umudun sizlerin sayesinde ayakta olduğu bir sürecin içindeyiz. Bolu'dayız, meydandayız. Biraz önce belediye başkanımızı, il başkanımızı dinlerken ya da Bolu'dan her bahis geçtiğinde bir Bolu Bey'i hatırlanır, bir Köroğlu hatırlanır. Şöyle bakıyorum meseleye. Bugünün zalimlerine Bolu Bey'i olmaya ne var? Bolu Bey'i olmak için bir kötü yürek bir de tüfek lazım. Ama Köroğlu olmak için bir Köroğlu, bir kırat, bir de arkanda millet gerek millet gerek. Öyle on binler, arkanda binler varken, omuz omuzayken Bolu'yla hep birlikteyken o kötülükten medet umanlar, utansınlar, sıkılsınlar. Biz iyi insanlarla, yürekli, namuslu insanlarla birlikte mücadele etmeye, direnmeye ve hep birlikte başarmaya kararlıyız. Bolu mitinginin bir özelliği de biz mitinglere genel başkan yardımcılarımız, parti meclisi üyelerimiz, milletvekillerimizle gidiyoruz. Ama bugün Bolu'da tam kadroyuz. Cumhuriyet Halk Partisi'nin tüm milletvekilleriyle aranızdayız. Yanınızda her birisi, her birisi birbirinden kıymetli, değerli, bu zorlu süreçte Meclis'te mücadele eden, sahada mücadele eden, saldırılara karşı göğüs göğüse mücadele eden, görev verilince görev yerine koşan, olmadı memleketine koşan saldırılarda baba ocağını korumak için göğsünü siper eden milletvekillerime, grubumuza huzurunuzda teşekkür ediyorum.
Yapılacak ilk seçimle birlikte iktidar olduğumuzda iktidarın da gücüyle Bolu'yu onlarla birlikte bir kez daha ayağa kaldıracağız
Tanju Başkanımız bu grupta birlikte mücadele ettiğimiz, daha sonra 1989'dan beri alamadığımız Bolu'yu Belediye Başkan adayı olarak yüzde 50'nin üzerinde oyla kazanan, yeniden aday olduğunda bu sefer kendi rekorunu da kıran, her gün her dakika Bolu'ya hizmet için çırpınan benim çok değer verdiğim bir kardeşim. Sadece son 18 ayına baktım. Marifet iltifata tabii. Mutlaka bundan önceki beş yıl yapılanları siz Bolulular değerlendirdiniz ve ona rekor oyla destek destek verdiniz. Ben de son bir buçuk yılda ne yaptığına baktım. Bundan sonraki süreçte de hem Tanju başkanımız, hem milletvekilimiz, hem il başkanımız, ilçe başkanımız el ele, omuz omuza, hep birlikte Bolu için çalışmaya devam edecekler. Bolu için ne yapmak isterlerse şimdi yanlarındayız. Ama yapılacak ilk seçimle birlikte iktidar olduğumuzda iktidarın da gücüyle Bolu'yu onlarla birlikte bir kez daha ayağa kaldıracağız. Söz veriyoruz.
Bolu'ya verilip de tutulmayan sözler var
Bizim belediye hizmetlerimiz ortada ama Bolu'ya verilip de tutulmayan sözler var. Yıllardır 600 yataklı hastane derler. 2023'te 600 yataklı hastanenin açılışını yapacağız diye bu meydanda defalarca söz verdiler. Yıl 2025 400 yataklıyı şimdi ölçek küçülttüler. Daha az yataklı bir hastanenin sözünü veriyorlar. Eski sözlerini tutmayanlar. Bolu'nun bereket fışkıran toprakları var. 1.1 milyon dekar ama perişan ettikleri için çiftçiyi 2020'de 10 bin dekar sebze tarlası varken 5 bin dekara düşmüş. Bolu dört yılda yarı yarıya sebze üretiminden vazgeçmiş. Kasım ayında güya kasımı bekletiyorlar. Bu seneki büyük don felaketi Bolu'yu da perişan etti ama beklentilerin çok gerisinde bir destekleme için kasım ayını bekletiyorlar. Türkiye'de ortalama çiftçi yaşı 58. Bolu'da 60. Gençler topraktan kaçar olmuş. Genç yaşta çiftçilik yapan her dört kişiden üçü 'seneye asgari ücretli iş bulursam çiftçilik yapmayacağım' diyor.
Ankara İl Kongresi'ndeki rozeti takana kadar Kartalkaya yangınında vefat sayısını gizli tutmaya çalışıyorlardı
Her şeyden bir beka sorunu üretenlerin milleti bununla korkutanların esas tedbir alması gereken meselenin kendisi de tam burada. Bolu'nun altıda biri ormanlarla kaplı bu iktidar kadına iyi gelmiyor, çocuğa iyi gelmiyor, doğaya iyi gelmiyor, maalesef ormana da iyi gelmiyor. Tam 2004-2024 arası ortalama 788 yangın çıktı ve geçen sene son 20 yılda yanan kadar ormanı maalesef Bolu kaybetti. Tabii bir yandan yangınlar olunca yangın uçaklarından helikopterlerden bahsediliyor. 'Üç büyük uçak daha olsa bu yangın hemen kontrol altına alınırdı' diye konuşanlara sadece şunu hatırlatıyorum. 19 Mart darbesi için harç aldıklarını kendileri itiraf ettikleri 'rezervleri bugünler için tuttuk, bugünlerde yaktık' dedikleri parayla üç değil, 3 bin tane yangın söndürme uçağı alınıyordu. Memlekete yaptıkları kötülüğü bir de bu tarafıyla görmek mümkün.
Bolu'dan Karabük'e uzanan Gerede çayına yapılan ihaneti Bolu milletvekillerimiz yıllardır dillerinde tüy bitercesine anlatıyorlar. 350 kat artan bir kirlilik var. Cennet Bolu vahşi madencilikle boğuşuyor. Mengen'in bu konudaki sesini duyuyoruz. Oradaki ÇED sürecine yönelik mücadeleyi duyuyoruz. Mengen'de vahşi madenciliğe karşı verilen mücadelenin sonuna kadar arkasındayız. Mengen'in sonuna kadar yanındayız.
Bu güzel akşamın en keyifsiz konusu şüphesiz Kartalkaya yangını. Maalesef 36'sı bebek ve çocuk, 78 canımızı kaybettik. Türkiye'nin yüreği yandı. En çok da Bolu'nun yüreği yandı. O gün bütün programlarımızı iptal edip biz buraya koşarken birileri Ankara İl Kongresi'ndeki rozeti takana kadar vefat sayısını gizli tutup, 6'da, 10'da tutup açıklamamaya çalışıyorlardı. Sabah 9'u çeyrek gece Tanju Başkan, milletvekilimiz, il başkanımız gerçek rakamın 60'ın üzerinde olduğunu söyledi ama Ankara İl Kongresi bitene kadar rakamı sakladılar. Güle oynaya rozet taktılar. Ondan sonra gerçekleri açıklamak zorunda kaldılar. O gün ilk görevlendirilen Bolu'nun evladı olan, her birisi bağımsız iyi eğitimli yedi kişilik bilirkişi heyeti verilen üç günlük sürede sorumlulukları saptadı, raporunu hazırladı, teslim etmeye gitti. Baktılar bilirkişi heyeti, 'İl Özel İdaresi, Turizm Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı' diyor. Ne yazıyorsa onu vermişler. Aldılar bilirkişi raporunu, 'Bunu böyle teslim alamayız. Buradan bizim bakanları çıkarın. Buraya bakanlığı kaldırın. Bolu Belediyesini yazın' dediler. Biz böyle yargınlarda böyle felaketlerde bu meseleni siyaset üstü ele alınmasını isteriz.
Hala daha baş sorumlu bakanı orada tutuyorlar, koruyorlar. Yazıklar olsun
Açık açık ilk gün, 'Sorumluluk kimdeyse sonuna kadar gidilsin' dedik. Ama o gün yaptıkları işle dışarıdan heyet getirmelerle ve pek çok talebe rağmen yani Danıştay'da Daire Başkanı'nın yüreği yanmış, anlatıyor, Meclis'te konuşuyor, dinlerken herkesin dudakları titriyor. Bolu'da AK Parti'ye çok emek vermiş ailelerin canları yandı. Ortak talep şu: 'Kimseyi korumayın, kimseyi sakınmayın. İzin vermeyerek sorumluların yargılanmasına engel olmayın' dedik. Bunların hepsini yaptılar. Hala daha baş sorumlu bakanı orada tutuyorlar, koruyorlar. Yazıklar olsun. Adalet gelene kadar Kartalkaya ailelelerinin sizler yanında duruyorsunuz, bizler de yanlarında duruyoruz. Bundan sonra da yanlarında durmaya devam edeceğiz. İktidar olduğumuzda başta Soma Davası'ndaki 301 evladımızın adalet talebi olmak üzere Soma'dan Kartalkaya'ya kadar Hendek'i ile Afyon'uyla, Çorlusu'yla ve daha sayamadığım onlarcasıyla yüreğinde adalet talebi iktidar tarafından yönlendirilen bu yargıya takılan herkese söylüyorum. Yüreğinizi ferah tutun. Gün gelecek o davalar yeniden görülecek. Hak yerini bulacak, adalet yerini bulacak.
Bolu'da bir tane fakir kalmayacak
Bugün enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK'e göre enflasyon aylık yüzde 3.2, yıllık yüzde 33 ama gerçek enflasyon ENAG ölçtüğünde yıllık yüzde 63. Arada yarı yarıya fark var. Maalesef bu yarı yarıya farkta emeklinin maaşından, asgari ücretlinin alacağı zamdan, memurun maaşından çıkıyor. Hesaplar TÜİK'e göre yapılıyor. TÜİK, Tayyibi üzmeyen İstatistik Kurumu'nun baş harflerini biliyorsunuz. Ama diğer tarafta yoksulluk artık katlanılamaz bir noktaya geliyor. Bakın bugün geçtiğimiz hafta açıklanan rakama göre resmi yoksulluk sınırı 91 bin lira oldu. Şu meydanda evine ayda 91 bin lira girenler bir kaldırsın. Girmeyenleri bir görelim. Bakın, bu meydan resmi rakamlara göre fakir. Ben soruyorum, 'Erdoğan sizi seviyor mu?' diye. Meydan 'hayır' diyor. Niye? Çünkü fakir sevmiyor. Herkes fakir olduğu için de Erdoğan hiçbirimizi sevmiyor. Ama size şunun sözünü veririm. Biz mevcut fakiri seviyoruz ama fakirliği sevmiyoruz. And olsun ki bu parti iktidar olacak. Bu meydanda bir tane fakir kalmayacak. Bolu'da bir tane fakir kalmayacak. Zor bir şey söylemiyoruz.
43 büyük firmaya bütçede bunlar için geçen sene 700 milyar liralık vergi gelirinden vazgeçme parası koydular
Bakın, 40 haramiler var. 43 büyük firma. Bunlardan bütün ihaleleri alanlar, keyfi yerinde olanlar... Bunlar için bütçeye geçen sene 700 milyar liralık vergi gelirinden vazgeçme parası koydular. Bütçeye bunun hesabını koydular. Yani üretiliyor, kazanıyor, vergisi belli oluyor, ödeyeceği vergiden bizimkiler vazgeçiyor. Oysa bu vatandaşın, şu gariban vatandaşın bir tanesinin 10 lira vergisini affetmezler. Faiziyle, kapısına haciziyle gelirler ama iş zenginlere gelince akıl almaz işler yapıyorlar. Bu biraz önce söyledim. 19 Mart darbesine harcadıkları parayla 160 milyar dolar. Çiftçilere ödenen yani az buluyoruz, artsın diyoruz ya ödenen toplam desteğin 100 katını o darbeye harcadık, 'Emekli maaşını asgari ücret yap' diyoruz. 'Para yok' diyor, 150 katını harcadılar. 'Asgari ücreti 30 bin lira yap ama aradaki farkı da küçük esnafa destekleme olarak öde' diyoruz. Buna lazım olan paranın 120 katını harcadılar. Yani bu meydanda bir tane fakir kalmayacak lafı boş bir laf değil.
Normalde AKP hiç ilişmese 8 çeyrek altını alıyor olsan bugün 58 bin alacaksın
Bu bir tercih, parayı ya yandaşlara yedirirsin, ya iktidarda kalmak için darbeye girişirsin ya da bu milletin közünün içine bakarsın. Ben de emekli çocuğuyum kardeşim. Emekli maaşının en düşüğü bunlar geldiğinde, bunlar geldiğinde tam 8 çeyrek altın alıyordu. 8 çeyrek altın. Bugünkü parayla hesaplayın. En düşük emekli maaşı 58 bin liraymış. Bugün 16 bin lira. Bakın daha temmuzda zamladılar. Normalde AK Parti hiç gelmese, sana ilişmese, sen 8 çeyrek altını alıyor olsan bugün 58 bin alacaksın. Asgari ücret 7 çeyrek altındı. Hiç ellemese asgari ücret bugün 50 bin liraydı. Öyle baktığınızda iki asgari ücret gelen ev, 100 bin lira para alıyor olsa, yoksulluk sınırı 91 bin liraysa, karı koca çalışan bir aile işte yoksulluktan, fakirlikten kurtuluyor. İki emekli maaşı giren ev bu yoksulluktan, bu fakirlikten kurtuluyor. Buradan açıkça ve net olarak söylüyoruz. AK Parti'nin geldiği ve sizden aldığı ne varsa onları size iade etmek halkın partisinin boynunun borcudur.
Asgari ücretliye yılda bir kere ver, sonra selam bile verme
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkeyi Avrupa Birliği’nin tam üyesi yapacağız. Enflasyonu onlar gibi yüzde 1,5 yapacağız. Bolu’nun çiftçisi de Atatürk’ün dediği gibi 'milletin efendisi' olacak, emeklisi de, asgari ücretlisi de onurlu bir yaşam sürecek. Bu yılın ilk 9 ayının enflasyonu yüzde 25’i aştı, kendi rakamlarıyla. Asgari ücreti yılbaşında 22 bin lira yaptılar. Şimdi onun satın alma gücü o güne göre 16 bin 500’e düştü. Yalvarıyoruz, mücadele ediyoruz. Seçimde 'asgari ücrete dört kez zam yapabiliriz' diyenler yılda bir sefer veriyorlar. Onu da enflasyonun altında veriyorlar. Bir daha asgari ücretliye selam bile vermiyorlar.Buradan hem asgari ücretlilere hem de ona oranlı olarak biraz üzerinde maaş alan herkese açıkça söylüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında insanca bir asgari ücret, aynı dünyadaki gibi bir yıldan sonra kıdemle hızla ondan uzaklaşan bir ücret politikası ve bu asgari ücretle her ay maaşı enflasyona göre ayarlanan ve otomatik olarak zamlanan asgari ücret verilecek. Asgari ücretliye yılda bir kere ver, sonra selam bile verme. Bu devir bitecek. Her yıl bir önceki ayın enflasyonu maaşlara yansıtılacak. Söz veriyoruz. Buradan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaptığı her mitinginde, her eyleminde, her toplantısında sizler böyle kendi geleceğinize sahip çıktıkça, kendi demokrasinize sahip çıktıkça Cumhuriyet Halk Partisi’nin de size nasıl sahip çıkacağını, sorunları nasıl çözeceğini, her soruna hangi çözüm önerisini ürettiğini daha sık ve daha çok duyacaksınız.
Cumhuriyet Halk Partisi adayıyla, grubuyla, örgütüyle, milletiyle birlikte adım adım iktidara yürüyor
Cumhuriyet Halk Partisi grubu yarın Bolu’da yaptığı kamptan sonra hem Meclis zemininde sorunlar kadar çözümleri söyleyen, hem sokaklarda, meydanlarda katıldıkları her toplantıda Türkiye’yi yönetmeye hazır kadrolarımızın ve Türkiye’yi nasıl yöneteceğimizi, ilk 100 günde, 500 günde neler yapacağımızı, kalıcılaşmış görünen sorunları nasıl hızla ortadan kaldıracağımızı teker teker anlatacaklar. Cumhuriyet Halk Partisi adayıyla, grubuyla, örgütüyle, milletiyle birlikte adım adım iktidara yürüyor.
Ekrem Başkan o diplomasızı üç kez üst üste yendi
Ekrem Başkan'ın sebebsiz yere içeride yattığını kimse sanmasın. Büyük bir suçu var. Çünkü, örneğin 31 yıl önce birisi bir cinayet işlemiş olsa, bugün itiraf etse, yargılanmıyor, 'zaman aşımı var' diyorlar. Ekrem Başkan'ın 35 yıl önce, 17 yaşındayken, kayıt yaptırıp 34 yıl önce nakille geldiği, diploma aldığı üniversitenin diplomasını 31 yıl sonra iptal ediyorlar. O başımızdaki diplomasızı gönderip yerine helal diplomasıyla Ekrem Başkan'ı getirmeye kararlı mısınız? Şimdi öyle bir suçu var ki, Ekrem Başkan o diplomasızı üç kez üst üste yendi. Dördüncüyü yenmeye de karar verdi. O yüzden saldırıyorlar bu kadar.
Çok kıymetli mineralleri, nadir elementleri Trump istediği için, aynı Ukrayna'da olduğu gibi, Trump'a vermeye çalışıyor
Erdoğan kendine çalıştı, yetmedi. Zenginlere çalıştı, yetmedi. Şimdi kime çalışıyor? Trump'a çalışıyor. Öyle bir şey ki, Trump'ın istedikleriyle kendi isteğini Trump'a ediyor. Dünyanın en acımasız alışverişi, o kadar zengin ülke, bu kadar yoksulluk, zorluk içinde yaşayan bir ülke, onların bize katkı yapması gerekirken, gidiyor, anlaşma yapıyor. 250 tane Boeing alacak. Fahiş fiyata Amerika'dan sıvılaştırılmış gaz alıyor. Türkiye'de Eskişehir'dekiler başta olmak üzere çok kıymetli mineralleri, nadir elementleri Trump istediği için, aynı Ukrayna'da olduğu gibi, Trump'a vermeye çalışıyor.
Peki bunları yapıp da karşılığında ne alıyor? Hiçbir şey. Ne almış biliyor musunuz? Kendisi için meşruiyet almış. Ben söylemiyorum. Ben söylesem çıkıp itiraz etmekte haklı. Demesi lazım ki, 'Ya ben seçime girdim de, seçimden çıktım da, o da bu da'... Meşruiyetin iki ayağı var. Birisi sandıktan çıkacaksın ama sonra demokratik ve adil yöneteceksin. Ben, sandıkla ilgili kısmıyla bunu getiren anayasa değişikliğinin öncesinde, sırasında, sonrasında olanlar; başta OHAL olmak üzere zaten meşruiyeti tartışmalı ama dese ki, 'Son sandıktan çıktım, devamında da adil yönetmedin, demokratik yönetmedin'. Ama bunları ana muhalefet lideri olarak ben değil; gidip de icazet aldığı, yan yana poz vermek için uğraştığı Trump söylüyor.
Türkiye'de bir meşruiyetinin kalmadığını, Amerikan kamuoyunun da onu meşru bir aktör görmediğini kendi tespit etmiş
Gitmeden önce Trump'ın Ankara Büyükelçisi, 'Hiç aklıma gelmemişti. Trump çok zeki bir adam. Erdoğan'a meşruiyetini vereceğim. Her şey güzel olacak. Her şeyi alacağım' diyor. Gittiği gün Filistin'le ilgili bir soruya, 'Trump savaşı bitiremedi' dedi diye bu sefer Dışişleri Bakanı, Erdoğan hakkında '5 dakika görüşmek için yalvarıyorlar. Erdoğan da gelecek, görüşecek. Bütün meseleler burada biter. Bir de ileri geri konuşuyorlar' diyor. Bu büyükelçi, o Dışişleri Bakanı bunu dedikten sonra, hiçbir şey olmamış gibi, Trump'ın yanına gitti. İlk cümle ne? Trump dedi ki: 'Hileli seçimleri en iyi bu bilir.'
Meşru olmadığını, Türkiye'de bir meşruiyetinin kalmadığını, Amerikan kamuoyunun da onu meşru bir aktör görmediğini kendi tespit etmiş. Mineraller, madenler, Boeingler, gazlar karşılığında ona meşruiyet vermiş. Buradan Erdoğan'ın gözünün içine baka baka söylüyorum. Meşruiyet okyanus ötesinden, Amerika'dan alınmaz; Bolu'dan alınır, milletten alınır.
Yıllardır elini sıkmadıklarına şimdi el uzattılar diye hiçbir günahı olmayan kişilere ağır gelecek sözler söylenmesin
Bu kadar zulüm, bu kadar haksızlık, bu kadar mücadele, bir de gitmiş Trump'tan icazet alıp darbeye girişmiş, bir de üstüne meşruiyeti de oralarda arıyor. Açıkça söylüyorum. Geçtiğimiz hafta bu otobüsün üstünde Filistin mitingi için muhalefet partilerinin liderleriyle birlikteydik. Her zor günümüzde bize koşan, gelen, destek açıklayan güçlü bir muhalefet var Türkiye'de. İYİ Parti'nin, DEVA'nın, Gelecek'in, Saadet Partisi'nin yeni mücadele hattıyla, Yeniden Refah Partisi'nin, DEM Parti'nin tüm süreçlerde CHP'ye yapılan saldırılarda destek açıklamalarını okuduk, ziyaretlerini kabul ettik, müteşekkirliklerimizi de bildirdik. Birileri kendini gayrimeşru görüp, birileri CHP'nin olmadığı yerde 'aman aman' deyip yıllardır bayramlaşmadığı partileri davet edip çay içti diye, yıllardır elini sıkmadıklarına şimdi çeşitli umutlarla el uzattılar diye esas kızılacak dururken, hiçbir günahı olmayan kişilere, parti seçmenlerine ağır gelecek sözler, laflar söylenmesin. Çünkü bildiğimiz bir şey var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi'ni bir cephe olarak savunmuyoruz. Biz Türkiye'nin bütün demokrasisini savunuyoruz. Bunun için de şunu biliyoruz ki: Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.
Kimse, iktidara muhalefet etmek varken muhalefete muhalefetle uğraşmasın
Bunun için muhalefete muhalefet devrini çok gerilerde bıraktık. Geçmişte hatalar oldu, kusurlar oldu, tartışmalar oldu. Haklıyı, haksızı orada bıraktık. Biz önümüze bakarken kol kola, omuz omuza, dayanışma içinde; başımızdaki bu kötülüğe karşı kendini getiren, sandıktan kaçan, demokrasi treninden inen, bir daha seçim yapmamayı bile hesap eden, yapacaksa da kendinden sonrasına veliahtı bile aileden arayan birine karşı demokratik mücadele ile kazanacağız. Mücadeleyi büyütmeye, bütün muhalefete hep beraber sarılmaya söz mü? Söz mü? Sakın ha sakın kimse, iktidara muhalefet etmek varken muhalefete muhalefetle uğraşmasın. Bizim hedefimiz belli. Sandık gelecek, başımızdaki bu cebbarut iktidar gidecek.
Tüm uluslararası temaslarla grubumuz Filistin'in yanındadır
Beyaz Saray, Gazze planını açıkladı. Maalesef günde 100 çocuğun öldüğü yerde bütün dünya da 'belki kan durur' diye durdu; bir baktı ve aslında bu adil olmayan, haksız, eşitsiz yaklaşıma -hiç olmazsa kan dursun diye- bir şans vermeye başladı. Ama daha bunun üzerinden bir gün geçmeden İsrail, Sumud Filosu'na saldırdı. 37 vatandaşımız ve 200 aktivist şu anda İsrail'in elinde. Türkiye'de hukuk devletini işletmeyenler dünyada da vatandaşlarımıza yapılan hukuksuzluklara ses çıkaramıyorlar. 37 tane civcivini alsan İngilizin, Amerikalının, İsraillinin karşına dikilir. 37 tane canımız İsrail'in elinde; bizimkilerin hiçbir şey yaptığı yok. Buradan açıkça söylüyorum: Biz Filistin meselesinde yanarlı dönerli, çıkarlı mıkarlı ilişkilerin içine girmeyiz. Tarihsel bir tutarlılık içindeyiz. Ağzından 'günü gelince Filistin'i düşürmeyenler' böyle bir süreçte Filistin planında Gazze'nin bir yandan boşaltılması, yerine Trump'ın gelmesi, oralara kendince bir takım yatırımlar yapması, önündeki hidrokarbon yataklarına çökmesi gibi Amerika'nın kazançlı çıkacağı bir planı, Filistin lehine çevirebilmek için dünya kamuoyunu harekete geçirmek durumundadır. Ben kendi adıma hem başkan yardımcısı olduğum Sosyalist Enternasyonal'de hem Avrupa'daki bütün sol-sosyal demokrat partilerin örgütü PES'de bunun için mücadele ediyorum; etmeye de devam edeceğim. Tüm uluslararası temaslarla grubumuz Filistin'in yanındadır. Sonuna kadar arkasındadır.
Erdoğan teşkilatına güvenmiyor, Akın Gürlek'e güveniyor
Malum, 19 Mart darbesinin üzerinden tam 198 gün geçti. İktidar o gün milletin sofrasından kalktı, gitti Trump'ın sofrasına oturdu. 198 gün sonra burada Bolu'dayım ve o günlerde söylediği bir sözü Bolu'ya hatırlatayım: Diyordu ki, 'Bir aya kalmaz insan içine çıkamayacaklar.' Bak, 7 ay sonra otobüsün üstüne çıktım yine. Bolu'nun gözünün içine bakıyorum. Birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar diyordu; milletin yüzüne bakıyorum, Bolu'nun gözünün içine bakıyorum ve buradan söylüyorum ki sen siyasi mücadeleyi bıraktın. Örneğin Erdoğan, Bolu AK Parti teşkilatına güvenmiyor; Bolu Ak Gençlik'e güvenmiyor, kadın kollarına güvenmiyor. Onun için yeni bir kol kurmuş, bizi yenmek için AK Parti'nin yargı kollarına güveniyor; yargı kolları başkanı Akın Gürlek'e güveniyor. Biz Bolu'da siyaseti, milletvekilimizle, il başkanımızla, belediye başkanımızla birlikte yapıyoruz. Biz sonuna kadar Bolu'ya inanıyoruz, gücümüzü de Bolu'dan alıyoruz; hizmeti de Bolu'ya yapıyoruz.
Oraya bir yargı kolları başkanı koymuş. Bugün Fatih Altaylı'nın duruşması vardı. 104 gündür tutuklu, boş koltuk yayınını milyonlar izliyor adam içerideyken. Tutmuş, çıktı bugün 104 günün sonunda serbest kalması dışında bir seçenek yok, yapılan suçlama ağzınla söylediği lafın başını kırpmış, sonunu kırpmış. Efendim Cumhurbaşkanına tehdit ve hakaretmiş; içinde ne tehdit var, ne hakaret. Bugün tutukluluğun devamına karar verdiler.
Yavuz Bingöl Gezi'de suç işlemedi bugün AKP'nin kara düzenine alet olduğu için suç işliyor
Ayşe Hanım 13 yıl önce Gezi Parkı'na gitmiş; buradan duyuralım: Şikayetçi, bunu şikayet eden diyor ki: 'Ayşe Barım'ı tanımam, sosyal medyadan Gezi'ye gittiğini gördüm, kızdım, şikayet ettim; gözümle görmedim' diyor. 248 gündür tutuklu. Hakim karşısına çıktı. Gezi'ye onları Ayşe Barım götürdü dedikleri bütün sanatçılar, 'Ayşe söylemedi' dediler. Hatta birisi dedi ki 'Ne Ayşe'si, ya beni Yavuz Bingöl çağırdı' dedi. Yavuz Bingöl o zaman özgürlükçüydü, bugün darbeci oldu. Erdoğan'ın dizinin dibine oturdu. Eğer şu kadarcık haysiyeti olsa birilerinin bu ifade üzerine giderler; nasıl karga tulumba herkesi alıyorlar öyle de değil. Bir telefon açın ya, bir telefon açın; Yavuz Bingöl'e bir ifadeye çağırın, göreyim. Ama Yavuz Bingöl Gezi’de suç işlemedi. Bugün AK Parti'nin kara düzenine alet olduğu için suç işliyor.
Bizim birbirimizle uğraşmaya değil, hep birlikte mücadele etmeye ihtiyacımız var
Furkan Karabay, Akın Gürlek hakkında haber yaptığı için tutuklandı; 114 gündür hapiste, arkadaşımızı bugün yine hapisten salmadılar. Onun için söylüyorum: Bizim birbirimizle uğraşmaya değil, hep birlikte mücadele etmeye, hep birlikte kazanma ihtiyacımız var. Ne diyoruz: 'Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber.' Bugün Bolu'da, Bolu tarihinin en önemli akşamlarından birini yaşadık. Dezavantajlı bir zamanda muhteşem bir birlikteliği hep birlikte yaşadık. Karşımızda bundan 23 yıl önce kendi hocasına Erbakan Hoca'ya 'Yaş yetmiş, iş bitmiş' diyen biri vardı. Bundan 25 yıl önce rahmetli Ecevit'e, 'Ölünce mi bırakacaksın be adam' diyen birisi şimdi o yaşlara geldi. Ben kimseye ne ölümü anarım ne yaşla dalga geçerim; Allah herkese sıhhat, afiyet versin. Güçleri yetiyorsa mücadele etsinler; bizi yensinler. Ama biz, gücünü Amerikalarda arayan, bu milletin gözünden ve gönlünden düşmüş olanlara karşı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini bir kez daha birinci parti yapmaya ve geçen seçimlerde olduğu gibi 'Türkiye'nin birinci partisi Cumhuriyet Halk Partisi' dedirtmeye devam edeceğiz.
Adaleti, mahkemede de cüzdanda da sağlayacağız
Biz oğlan mı olsun, damat mı olsun, atanmış bakanlardan TikTok'çu mu olsun; yoksa çıksın Erdoğan mı olsun? Rakip konusunda bir tercihimiz yok. Çünkü biz karşımızda kimin olduğuna değil, kimin gözünün içine baktığımıza bakıyoruz. Biz işçilerin, alın teriyle çalışanların, toprağa alnının terini sürüp oradan bereket fışkırtanların, açtığı dükkanında helal kazanç için siftah bekleyenlerin, geleceği dünyanın öbür ucunda değil hayallerini burada kurmalarını istediğimiz gençlerin partisiyiz. Biz emeklinin de, emekçinin de; yaşlıların da, gençlerin de; çiftçinin de, köylünün de, esnafın da partisiyiz. Biz bu halkın partisiyiz, biz sizin partiniziz. Hep beraber, partimizin yenilediğimiz programıyla, hükümet programımızdaki tüm vaatlerimizde açıklanan her bir vadimizle kimin yarasına merhem süreceğimizi söyleyerek, bu güzel ülkeyi güçlendirerek, kalkındırarak, adaleti, mahkemede de cüzdanda da sağlayacağız. 100 liralık verginin 89 lirasının milletten, 11 lirasının şirketten alındığı değil... Bugün yüzde 68 vergi dolaylı vergi. Çerezci dükkanına girince, ayakkabı alırken, elektrik faturasında, su faturasında, benzinde, telefonda fabrikatör ile kapısındaki bekçi aynı vergiyi ödüyor. Maaşlardan kesilen vergi ise yüzde 21. Etti 89. Yüzde 11 kurumlar vergisi. Biz bunu tam tersine çevireceğiz. Çok kazanan çok vergi verecek, az kazanan az verecek, kazanmayan vergi falan vermeyecek. Söz veriyoruz. Her gün, sabah güneş doğduğunda yatağınızdan kalkarken şunu düşünün: İktidara dünden bir gün daha yaklaştık. İstedikleri kadar kaçsınlar, o sandığı kaçırsınlar; eninde sonunda o sandığı da getireceğiz, bu iktidarı da değiştireceğiz. Ve en sonunda, hep beraber Türkiye’yi kurtarmanın, demokrasiyi yeniden kurmanın ve bu ülkeyi hepimizin ülkesi yapmanın azmindeyiz, kararlılığındayız. Bunun için bir tek şeye ihtiyaç var: O da sizin inancınızı kaybetmemenizdir, gösterdiğiniz cesareti sürdürmenizdir. Bu meydanlara sığmayan mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeliyiz. Biz kazanacağız."