CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun serbest bırakılması amacıyla düzenlenen "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin Kadıköy İskele Meydanı'nda düzenlenen 53'üncüsünde yaptığı konuşmada, "Hepinize minnet doluyum. Kadıköy tarihinin en kalabalık mitinglerinden birinde, son yılların en kalabalık mitinginde, bize iletilen rakamlara göre 125 bin eylemci var burada. Burayı hiç şüphe yok ki sadece Cumhuriyet Halk Partililer doldurmadı. Bu meydanı dolduranlar, hedefte olanın bugün Cumhuriyet Halk Partisi değil, demokrasi olduğunu, özgürlükler olduğunun, sandık olduğunun farkında. Bu meydan farklı görüşlerden de olsa bütün demokratların, sosyal demokratların, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, Kürt demokratların, sosyal demokratların, liberal demokratların demokrasiyi güvence altına almak için, darbeyi püskürtmek için omuz omuza verdiği meydandır" ifadesini kullandı.

Özel, şunları söyledi:

Sicili AK Partili bir hakim ve başkötünün koordinasyonunda İstanbul İl Başkanlığı'mıza kayyum atamaya kalktılar

"Geçtiğimiz hafta İstanbul il Başkanlığımıza, binaya dava açtılar, başkana dava açtılar. En son defalarca reddedilen bir talebi, ayarlanmış bir mahkeme, sicili AK Partili bir hakim ve o başkötünün koordinasyonunda İstanbul İl Başkanlığımıza kayyum atamaya kalktılar. Burası Kadıköy, biz birbirimizi biliriz. Hepinizi çok seviyoruz. Biz dayanışmayı büyütüyoruz. Omuz omuza hep birlikte büyüyoruz, biz kazanacağız. Nazım Hikmet şöyle sesleniyor Kadıköy'e: 'Ey Hikmet'in oğlu, Hikmet'in oğlu. Tuna'nın suyu olaydın, kara ormandan geleydin, Karadeniz'e döküleydin, Karadeniz'de mavileşeydin, mavileşeydin, mavileşeydin. Geçeydin Boğaziçi'nden başında İstanbul havası, çarpaydın Kadıköy İskelesi'ne çarpaydın, çarpaydın, çırpınaydın.' Nazım Hikmet'in Kadıköy'üne selam olsun.

Bir kişinin iktidarı sürsün diye her şey göze alınıyor

Bizim bin yıllık devlet geleneğimiz var. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Ama devletin kapılarını bu iktidar millete kapamış. İnsanca yaşamak isteyen herkese kapamıştır. Bugün herkes, bir avuç insanı ihtirasına göre yaşıyor. Bir avuç insanın huzurunu, hepimizin huzurundan önemli görüyorlar. Mahkemeler bir avuç insana hizmet ediyor. Parası olmayanlar, yoksullar her yerden dışlanıyor. Ve bir kişinin iktidarı sürsün diye her şey göze alınıyor. Biz buradan açıkça söyleyelim: Biz Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönetici kadroları, üyeleri ve bize destek veren bütün demokratlar, biz o tek adamın bu ülkenin yoksulluğu pahasına, gençlerin umutsuzluğu pahasına, küçücük çocukların hayata kapatamayacakları kadar farkla geriden başlaması pahasına o iktidarın sürmesine izin vermeyeceğiz. Asla ona teslim olmayacağız.

Emekliler yoksulluk değil, açlık sınırının dahi altında yaşıyorlar

Bu memleketin dört bir yanında soruyorum. Erdoğan sizi seviyor mu? Neden sevmiyor? Çünkü fakirsiniz. Fakir sevmeyen, zengini seven, daha çok zenginler için çalışan onları daha da zengin yapan ama halkı yoksullaştıran bir yönetim anlayışı var. Bugün Türkiye'de resmi rakamla 88 bin liranın altında geliri olanlara 'yoksul' diyor 88 bin lira yoksulluk sınırı. Memuru da, işçiyi de, hele hele asgari ücretliyi, hele hele emekliyi perişan eden bu iktidar orta sınıfı yok etti. Artık emekliler yoksulluk değil, açlık sınırının dahi altında yaşıyorlar. Maaşlar verildiği gün açlık sınırının altında kalıyor. Bunun için bu meydanlara gelenler elbette İl Başkanlığımıza yapılanlara, Ekrem Başkan'a yapılanlara, buna gösterdiğimiz tepkiye omuz verenler aslında bütün itirazları birden bu meydanlara taşıyor. Buradaki sendikaların, meslek örgütlerinin, siyasi partilerin katılımlarını değerli görüyoruz. Bütün dertliler, bütün ezilenler, bütün haksızlığa uğrayanlar, bütün itiraz edenler birlikte meydanlarda oldukça başaracağız, başaracağız, başaracağız.

Avrupa'da yıllık enflasyonun ortalaması yüzde 2, bizde 33

Zira itiraz AK Parti'nin kara düzeninedir. 38 OECD ülkesi arasında enflasyonda birinciyiz. Avrupa'da yıllık enflasyonun ortalaması yüzde 2, bizde 33. Diyorlar ya 'bütün Avrupa da enflasyon yüksek'. Krizden, pandemiden çıkarken 2 olan 4 oldu. 3 olan 6 oldu. tedbir aldılar döndürdüler. Tek haneli enflasyonu alıp TÜİK'e göre bile yüzde 86'ya çıkartan gerçekte 2 yıl boyunca yüzde 100 enflasyonla fakiri ezen, yok sayan yoksullaştıran ama kur korumalı mevduatla zenginin parasını fakirin sırtından çoğaltan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Şimdi 27 Avrupa ülkesinde toplam 13 milyon işsiz var. Türkiye'de tek başına 13 buçuk milyon işsiz var.

Dünyanın hiçbir yerinde böyle sapma olmaz

Her Eylül'de oturuluyor, Orta Vadeli Program yenileniyor. Revize ediliyor. Bakın geçen sene bugün enflasyon yüzde 17,5 olacak diye ilan etmişler. Bugün yüzde 28,5 olacak diye revize ediyorlar. Geçen sene bugün 2026 enflasyonuna yüzde 9.7 demişler. Tayyip Bey çıkmış, '2026'da tek haneli enflasyona düşeceğiz' demiş. Bugün 2026'da enflasyon yüzde 16 olacak diyorlar. Dünyanın hiçbir yerinde böyle sapma olmaz. Ama geçen yıldan bu yıla baktığınız zaman ne oldu bunları değiştiren? Nasıl oldu da geçen sene yüzde 28,5 değil, yüzde 17,5 diyordun. Ne oldu? Ben size söyleyeyim. Darbe oldu. 19 Mart darbesi oldu. Ve bütün dünya Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin verdiği hiçbir evrağın değerinin olmadığını gördü. Ekrem Başkan'ın diplomasını iptal eden, mazbatasını iptal eden Türkiye'ye en büyük kötülüğü yaptı. Türkiye'nin adını bilmeyen İstanbul'un adını biliyor. Diyor ki '16 milyonluk şehrin seçimini kabul etmeyip iptal edildiği o yerde sonra 1 milyon farklı gelen kişinin bu sefer korkudan diplomasının iptal edildiği yerde, hisse senedine nasıl güveneyim? O ülkede mülk alsam tapusuna nasıl güveneyim? Ben Türkiye'ye nasıl güveneyim' diyor.

Emekliyi ezeni, milleti ezeni, gençleri bezdireni affetmeyeceğiz

Bu büyük kötülüğü Türkiye'ye yapanlar kendi iktidarlarını sürdürmek için hepimizi, hepinizi yoksullaştırdılar ama bunun hesabını onlardan fitil fitil soracağız. Burunlarından fitil fitil getireceğiz. Benim kinim yok. Biz kinin partisi değiliz. Kindar nesil yetiştirmek isteyenler orada. Ama çok net söylüyoruz: Emeklileri pazarlardan sebzelerin meyvelerin ezilmişini toplamaya yollayanlara, asgari ücretliyi kasabın önünden geçemez hale getirenlere esnafı kredi kartlarını takla attıra attıra perişan edip iflas ettirenlere, köylüyü milletin efendisi iken artık perişan eden, hacizlere düşürenlere, köylere sarı taksilerle hacize gidenlere benim kinim var artık kardeşim. Özgür Çelik'e yapılanı affederiz. Özgür Özel'e yapılanı affederiz. Emin olun Ekrem Başkan kendine yapılanı affeder. Ama emekliyi ezeni, milleti ezeni, gençleri bezdireni affetmeyeceğiz."

Getir sandığı, kaçma, millet versin kararını

Meydandan "Tayyip istifa" seslerinin yükselmesi üzerine, Özel, "Bu meydan çok eylem gören, çok mitingler yapılan, çok güçlü bir meydan. Bu meydandan yükselen istifa sesleri sarayı titretiyor. Dizlerini titretiyor onların. Buradan Tayyip Erdoğan'a açıkça ve büyük bir netlikle, kararlılıkla sesleniyorum: Sokağa çıkamaz haldesiniz. Pazara gidemez haldesiniz. Esnafın hatırını soramayan, kimseye 'halin nedir?' diyemeyen bir haldesiniz. Meydanlar istifa diye inliyor. Eğer kendinize güveniyorsanız, cesaretiniz var ise ve yaptığınızın doğru olduğunu, milletin size hak verdiğini iddia ediyorsanız, Halep orada ise arşın burada. Getir sandığı, kaçma, millet versin kararını.

Susma, sustukça sıra sana gelecek

Biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi Türkiye'de çok partili siyaset tehdit altında. Burada hedef bugün CHP yarın bir başka parti ve ne zamanki sıra AK Parti'ye gelecek, iş işten geçmiş olacak. Bazı sanatçılar konuşuyor. Her şeyi göze alıyorlar ama susanlar da var. Bazı sendikalar direniyor ancak teslim olanlar da var. Bazı akademisyenler konuşuyor ama cesaret gösteremeyenler var. Sıra kendisine gelmeden önce meselenin farkına varmayanlara buradan sesleniyoruz: Susma, sustukça sıra sana gelecek. Kimsenin bu kara düzende tek başına kurtulacağına inancı olmasın. Söylüyorum, hep söyledim. İnanarak tekrar ediyorum: Emekliler kurtulmadan emekçiler kurtulmaz. Esnaf kurtulmadan, çiftçi kurtulmaz. Polisler kurtulmadan, gençler kurtulmadan, infaz koruma memurları kurtulmaz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.

Bu arada yarın, İstanbul’daki çalışma ofisimizde, saldırıya uğrayan il başkanlığımızda DEM Parti'nin eş başkanları gelecek. Bugün Ankara’da olsaydık, dayanışma için Zafer Partisi’nin talebi vardı. Önümüzdeki günlerde Zafer Partisi de gelecek. DEVA Partisi, Gelecek Partisi, İYİ Parti’nin Sayın Genel Başkanları, Saadet Partisi’nin Genel Başkanı ayrı ayrı dayanışmalarını ifade ettiler. Hepsine yürekten teşekkür ediyoruz. Burada meydanda bulunan Türkiye İşçi Partisi’ne, Sol Parti’ye, HKP’ye, EHP’ye ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.

Demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışanlara karşı omuz omuza mücadele zamanı

Saraçhane’nin öğrettiği, farklılıklarımızın ayrılık sebebi olmadığıdır. Demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışanlara karşı en sağdan en sola, omuz omuza mücadele zamanı şimdi. 19 Mart darbesinin üzerinden tam 175 gün geçti. 175 gündür Ekrem Başkan’a ve arkadaşlarımıza atmadıkları iftira kalmadı. Ama hepsini tek tek çürüttük. Balonlarını tek tek patlattık. İddiaları biliyorsunuz; 175 gündür bir yalan atıyorlar, balonu şişiriyorlar, biz patlatıyoruz. Yenisini şişirmeye çalışıyorlar. Artık ellerinde delik deşik bir balon var, şişirmeleri mümkün değil.

Gizli tanıklıkla olmadı, iftiracılarla olmadı. Her türlü baskıyla da olmadı. Ama biz bekliyoruz ki, o iftiraların her birini yazsınlar. Yazabiliyorlarsa yazsınlar; biz onların bizi değil, bizim onları yargılayacağımız iddianameyi bekliyoruz. Cesaretiniz varsa yazın.

Suçsuz, günahsız üniversite öğrencilerini tutukladılar

Bu süre zarfında, Saraçhane’den başlayarak suçsuz, günahsız üniversite öğrencileri başta olmak üzere gençleri aldılar, haksız yere gözaltında tuttular. İlk aşamada 301'ini tutukladılar. Sonrasında her eylemde bir bahane bulup gençleri tutuklamaya devam ettiler. Efendim neymiş? 'Gösteri Yürüyüş Kanunu’na muhalefet' Cezayı en üstten alsa bir gün yatarı yok. Zaten erteleyeceksin, hükmün açıklanmasını geri bırakacaksın.

Sırf annesine, babasına, 'Çocuğuna mukayyet ol' demek için; sırf gençlere 'Bakın arkadaşlarınız gibi içeri girersiniz, eyleme katılırsanız' demek için, yıldırmak için bunları yaptılar. Ama biz bir gün bile genç arkadaşlarımızı yalnız bırakmadık. Bundan sonra da asla yalnız bırakmayacağız.

Bu gençlerden ve içeriye atılan bürokrat arkadaşlarımız var. Maaşları kesiliyor ve aileleri zorda oluyor. Biz onlarla dayanışma gösteriyoruz. Ama gençleri yurttan atıyorlar, gençlerin bursunu kesiyorlar. 19 Mart darbesinin bütün mağdurları için, bir genç arkadaşım eyleme katıldı diye yurtsuz kalmaması, kesilen bursunun yerine gelmesi için Ekrem Başkan’la birlikte bir dayanışma düşündük. Benim önsözünü yazdığım, Ekrem Başkan’ın son sözünü yazdığı, ama meydanlarda sizin yazdığınız bu kitap var. Adı ‘Millete Emanet.’ Kitabın yazımını toparlayan koordinatörümüz Yavuz Oğhan. Bu kitapla ilgili hiçbir kimsenin bir kuruş cebine para girmeden tamamını bu darbe sürecinde mağdur edilen gençlere aktarmak üzere, bu kitaba sahip çıkacağız. Cumhuriyet Halk Partilileri, tüm demokratları gençlerimize sahip çıkmaya, arkadaşlarımıza sahip çıkmaya, dayanışma göstermeye davet ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi, AK Parti'nin kara düzenini meşrulaştırmayacak

Bu hafta içinde İstanbul İl Başkanlığı'na yapılan saldırı nedir? Yargı içinde bir Ak Toroslar Çetesi var. Bunlar aileye saldırır, eşe saldırır, babaya saldırır, evlada saldırır. Bunlar bir İBB borsası kurmuşlar. İş insanlarına da diyorlar ki: 'Bak onun başına ne geldi? Gel bakalım, bir konuşalım.' Bu zalimliğe karşı partimize, partimizin gösterdiği dirence karşı, hapiste canımıza kastedenler İstanbul'da evimize saldırdılar. Bunun tek bir amacı var: Özgür Çelik gibi bir il başkanı olmasın. Böyle bir il yönetimi olmasın. Sokak sokak direnmeyelim, meydan meydan itiraz etmeyelim istiyorlar.

'Efendim, git Ankara'da otur, partinin başında huzur bul.' diyorlar. Buradan açıkça ilan ediyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi, majestelerinin muhalefet partisi değildir, olmayacak. Cumhuriyet Halk Partisi, AK Parti'nin kara düzenini meşrulaştırmayacak. Şimdi çıkmışlar; bir yargı kararıyla, Ak Toroslar Çetesi'nin manipülasyonuyla CHP’de ikilik çıkarmaya çalışıyorlar. Ama CHP’de ikilik değil, birlik var.

Bizi birbirimize düşürmek isteyenler avuçlarını yalayacak

Özgür Başkan'ın seçildiği çekişmeli kurultayda neredeyse yarı yarıya bir rekabet vardı ve o rekabette az bir farkla Özgür Başkan seçildi. Bugün partiye yapılan bu saldırıdan sonra, o delegelerin tamamına yakını noterlere koşturdu ve darbeye karşı Özgür Başkan’a sahip çıktı. Toplam 1300 delegemiz var. Biz yarıştık, çok küçük farklarla o seçim kazanıldı. Partiye kayyım atamak için 19 Mart’ta harekete geçtiklerinde çağrıda bulunduk, o delege koştu geldi, iradesini tazeledi. Geçerli oyların tamamını bana verdi.

Özgür Başkanın kongresi üzerinden İstanbul'un iradesini, onun üzerinden bizim kurultayımızı hedef almaya çalışan Ak Toroslar Çetesine karşı geçen hafta 1,5 gün içerisinde Türkiye'nin 81 ilinde, İstanbul delegeleri ve doğal delegeler hariç, imzası kurultay toplayabilecek 1037 delege arkadaşımız koşa koşa gittiler, imza attılar, kurultay istediler. Bizi birbirimize düşürmek isteyenlere, kumpas kuranlara sesleniyorum: 'CHP'yi çatırdatacağız, o sayede huzur bulacağız, birbirleriyle uğraşırken saray düzenini sürdüreceğiz' sananlar avuçlarını yalayacak, avuçlarını.

Kumpasçıları da gömeceğiz, işbirlikçilerini de gömeceğiz

Bu partiye sahip çıkanlara minnet borçluyuz. Bir yandan, sanki CHP’liymiş gibi bizim partiden daha önce uzaklaştırdığımız 30 kişilik bir listeyi İstanbul Emniyetine vermişler. Listenin içinde, önceki genel başkanımıza küfreden de var, Özgür Başkanımıza küfreden de var, milletten 'Seni belediyede işe sokacağım' diye 20 bin lira para alıp garibanları dolandıranlar da var. Biz onları partiden attık. Şimdi diyorlar ki: 'Bunları koyalım İstanbul’un başına. Seçilmişler giremesin, bunlar o binaya rahat girip çıksın.' Biz bu kötülüğün milim milim nasıl tasarlandığını, dilekçelerin kime verdirtildiğini, mahkemenin nasıl ayarlandığını, bu sarayın kumpasını çözdük. Merak etmeyin. Kumpasçıları da gömeceğiz, işbirlikçilerini de gömeceğiz.

Geçtiğimiz gün Kadıköy mitingi için hazırlıklar yapılırken Özgür Çelik'e nasıl sarıldığınızı, nasıl sahip çıktığınızı gördüm. Başkasının adını anıp da hak etmediği bir önemi kimseye vermeyin. Ayrıca bugün İl Başkanlığını Bahçelievler ilçemizin ikinci katına taşıdık. Oraya bugün Kayseri’den Özgür Çelik’i görmeye biri geldi. İlçe başkanı aradı, haber verdi. Köşedeki bakkaldan bir kilo çay, bir paket de şeker almış, destek olsun diye. İşte bizi bunlar ayakta tutuyor. Bizi bu sevgi ayakta tutuyor. O yüzden sevginin, dostluğun egemen olduğu yerde 9 Eylül çelengini; 8 Eylül günü 5 bin polisle partiye gelenlerle değil, 9 Eylül’de Özgür Çelik’le birlikte 7 bin kişiyle koyduk. Her birisi, bu mücadeleye sahip çıkmak için oradaydı. Her birisi, Taksim Meydanı’nın milletin meydanı olduğunu bildiği için oradaydı. Atatürk’ün huzurunda Özgür Çelik, Özgür Özel bir başına gitmesin diye günün ortasında bir Twitter paylaşımıyla Taksim Meydanı’nı dolduranlara selam olsun, helal olsun. Buradan açıkça söylüyoruz: Taksim Meydanı emekçilerindir. O meydanı geri alacağız, o meydanı emekçilere geri vereceğiz.

İstanbul Valiliği ve İçişleri Bakanlığı, adres değişikliğini yapmamakta direniyorlar

İl Başkanlığı Bahçelievler’e taşındı. Mevcut bina ise Genel Merkeze kayıtlı. O günden beri İstanbul Valiliği ve İçişleri Bakanlığı, bir dilekçeyi sisteme girip adres değişikliğini yapmamakta direniyorlar. Milletvekillerine, dokunulmazlığı olan milletvekillerine gaz sıkanları, darp edenleri; baba evinde, Atatürk’ün evinde direnenleri 'sokağı karıştırmak' gibi bir şeyle suçluyorlar. O insanları biz babaevine çağırdık. Siz babaevinin kapısını çevirip onları sokakta bırakan sizlersiniz. Sokak karışsın diye umutlanan da sizsiniz. Ama bu kitle ne sizin o tehditlerinize boyun eğer ne de sizin oyununuza düşer.

Biz ne yaptığımızı biliyoruz. Çağrı yapıldığında sokağa gelenleri, milyonları, darbeleri püskürtenleri görüyoruz. Bu darbecilere karşı meydanları dolduruyoruz, sokaklara güveniyoruz ama asla şiddete bulaşmıyoruz. Bizi şiddete çekemezler, ancak asla da eve gönderemezler. Direneceğiz.

Mahmut Tanal duyurdu: CHP İstanbul İl Başkanlığı binasının taşınmasına dair dilekçe valilik tarafından bekletiliyor
Mahmut Tanal duyurdu: CHP İstanbul İl Başkanlığı binasının taşınmasına dair dilekçe valilik tarafından bekletiliyor
İçeriği Görüntüle

İmamoğlu'nun 'suçu' Recep Tayyip Erdoğan’ı yenmek

Haftada bir Ekrem Başkan’ı ziyaret ediyoruz, haftada birkaç kez mektuplaşıyoruz. Ciddi şeyler yazışıyoruz. Bu sefer bize bunlar niye yapılıyor diye düşününce şunu çok net gördüm, şunu hepimiz biliyoruz: Ekrem Başkan’ın ağır bir 'suçu' var. Bunu itiraf edelim, birbirimizden gizlemeyelim. Onun suçu, Recep Tayyip Erdoğan’ı yenmek. Bunu bir kez yapmadı, dört kez yaptı. Akıllanmadı, aynı 'suçu' bir daha işleyecek. Bunu biliyor Recep Tayyip Erdoğan. Özgür Başkan’ın da 'suçu' var. Onun 'suçu' ise Tayyip Erdoğan’a baş eğmemek, baş eğmeyecek olmasıdır.

Öyle bir süreçteyiz ki teslim alınmak istenen aslında Türkiye’de demokrasidir, Türkiye'nin son güvencesidir. Ben iki emekli öğretmenin devlet parasız yatılı bursuyla büyümüş bir çocuğuyum. O Özgür’ü korkutabilirsin. O Özgür’ü belki sindirebilirsin, pes ettirebilirsin de Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı Özgür’e baş eğdiremezsin. Baş eğdiremezsin. Kanapiçe’de Musa’yı vermeyen Cumhuriyet Halk Partisi ne Ekrem’i verir, ne bir başka yoldaşını, ne feda eder bir tek arkadaşını.

O günkü ahlaki üstünlük, bugün bu meydandadır, bizdedir, millettedir

Taif Zindanı’nda ‘Hürriyet’ diye haykıran Mithat Paşa’nın, Samsun’a boynunda idam fermanı ile giden Mustafa Kemal Paşa’nın, darbecilerin topları Meclis’e döndüğünde ‘Ben ölümü göze almışım evladım’ diyen İsmet Paşa’nın, darbecilerin Zincirbozan’da alt edemediği Karaoğlan’ın ve Haydarpaşa’ya gelip de işgal donanmasını görüp de Kartal İstimbotu’nun üstüne çıkıp da o donanmanın arasından geçerken ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyen Mustafa Kemal Paşa’nın, donanmaya halı serenlere karşı ya da sıkışınca İngiliz zırhlısıyla kaçacak olanlara karşı ahlaki üstünlüğü vardı. Vatanı savunuyordu. O günkü ahlaki üstünlük, bugün bu meydandadır, bizdedir, millettedir.

O yüzden eksiklikleri söyleyenlere ‘Bulunur, yapılır, çözülür’ diyordu, kurtuluşa inanıyordu. O günkü ahlaki üstünlük, 100 yıl önce bu milletin psikolojik üstünlüğü getirmişti. Düşmanlar güçlüydüler ama karşılarındakiler haklıydılar, haklıydık. Bugün tüm saldırılara karşı ahlaki üstünlük bizdedir, psikolojik üstünlük bizdedir. Allah eksikliğinizi göstermesin, çoğunluk enerjisi bizdedir.

Biz özgür, adil, zengin bir Türkiye’ye hep birlikte yürüyeceğiz

Bu iktidar ne yaptıysa yaptı. Yani AK Parti’nin kara düzeni kadınlara iyi gelmedi, kadın cinayetleri arttı. Ormanlara iyi gelmedi, ormanlar yanıyor, canlar yanıyor. Çocuklara iyi gelmedi, çocuğa karşı işlenen suçlar da arttı, çocukların işlediği suçlar da arttı. Maalesef ne işçiye iyi geldiler, ne emekçiye, ne emekliye. Bu işten kurtulmanın bir tane yolu var. Hep birlikte omuz omuza mücadele. Zeytine de saldırıyorlar, canlara da saldırıyorlar, yaşama saldırıyorlar, umuda saldırıyorlar. Karşısında büyük bir güçle, azimle, kararlılıkla ve hep birlikte durmak durumundayız. Biz bu yüzden Türkiye İttifakı’yız. Türkiye İttifakı rengini ay yıldızlı al bayraklarımızdan alıyor. Biz özgür, adil, zengin bir Türkiye’ye hep birlikte yürüyeceğiz. Türkiye İttifakı’nı meydan meydan, sokak sokak büyüteceğiz. Biz bu ülkeyi seviyoruz, biz birbirimizi seviyoruz. Kendini büyük sanan, senden büyük millet var. Millet kazanacak. Biz kazanacağız."

Kaynak: ANKA