Kamuda özelleştirme dalgasının en çok hissedildiği alanlardan biri sağlık olurken, özellikle AKP’li yıllarda sağlık sektörü, diğer tüm sektörlerdeki gibi kamusal bir hizmet olmak yerine bir kâr aracına dönüştü. Sağlıkta özelleştirmenin sonuçlarını derinden hisseden milyonlarca yurttaş, tedavi hizmetlerine ulaşabilmek için ‘kesenin ağzını açmak’ zorunda bırakıldı.
Çift kadro oyunu
İz Gazete’ye konuşan İzmir Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Fahri Yüce Ayhan, kanser hastalarından tedavi süreçlerinde alınan ek ücretlere değindi. Bu ilave ücretin mevzuata aykırı olduğunu vurgulayan Ayhan, “Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nde yer alan bazı istisnai durumlar dışında ilave ücret alınamayacağı tanımlanmış. Kanserli hastalarda uygulanan radyoterapi, kemoterapi, radyo izotop tedavileri de bunlara dahil. Ancak muayene olmak istediğiniz bir hekim için ‘SGK anlaşmasına dâhil değil’ diyebiliyorlar. Yani kadrolarını ikiye ayırıyorlar. Daha çok tanınmış, bu konuda yetkinliğini kanıtlamış doktorları genellikle SGK’lı hastalar için kullanmıyorlar. Bu hekimler ilave ücretle hizmet veriyor” dedi.
Harcanan para yüzde 146 arttı
Türkiye’de nitelikli sağlık hizmetlerine ulaşamayan milyonlarca insan olduğunu ifade eden Ayhan, “Sağlıkta Dönüşüm Programı ile yurttaşların sağlık harcamaları için ceplerinden çıkan para miktarı 15 yılda yüzde 146’ya varan oranda arttı. Dolayısıyla hastanelerin böyle bir sistemden beslenmesi için yan yollar bulması beklenen bir durum. Hastaneleri bir işletme haline getirirseniz, bir işletmenin temel felsefesi kâr etmek. Ya sağlık personeline verdiği maaştan kısar ya personel sayısını kısar ya da kullandığı malzemenin en ucuzunu vatandaşa sunar. Hastaların hastane kapılarında yaptıkları pazarlıklar basına da yansımıştı. Bu sistem daha iyisini parayla satın alabilme lüksü tanıdı hastalara. Ancak bu lükse sahip olmayan milyonlarca insan var. Bu insanlar devlet hastanelerinin köhnemiş yapılarında tedavi oluyor. Ne yazık ki sistem devlet hastanelerini de geliştirmiyor. Hastanelerin yenilenmesi için büyük bir bütçe ayrılmıyor” diye konuştu.
Bütçe azaldı ödeme arttı
Sağlık Bakanlığı’nın tedavi hizmetlerine ayırdığı bütçenin yönetilmesiyle ilgili ciddi sıkıntılar olduğunu kaydeden Ayhan, “Sağlık Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı tarafından yayınlanan ‘Bütçe Giderlerinin Faaliyet Sınıflandırması Tablosu’na göre Kamu Özel İş Birliği Modeli ile Yapılan Sağlık Tesislerine Yönelik Faaliyetler, Haziran 2025 itibariyle 52 milyar 183 milyon 790 bin 186 liralık bir harcama kalemi oluşturdu. Bu rakamın detayları açıklanmamakla birlikte halen faaliyette bulunan 18 şehir hastanesinin hizmet bedeli olduğu öngörülebilir. Yani Sağlık Bakanlığı tedavi hizmetlerine ayırdığı bütçenin yüzde 15’ini 18 şehir hastanelerine hizmet bedeli olarak ödemiş. Bu yılın Sağlık Bakanlığı bütçesi bir önceki yıla göre yüzde 17,4 oranında azaldı. Oysa şehir hastanelerine yapılan ödeme her yıl artmakta. Bakanlığın 2025 yılı bütçesinden en az 104 milyar 602 milyon TL, kira ve hizmet bedeli olarak ödenecek. Bu rakam Bakanlığın tedavi edici hizmetler için ayırmış olduğu bütçenin yüzde 14,7’sine karşılık geliyor. Bir başka ifade ile Sağlık Bakanlığı’na ait 925 hastaneye bütçenin yüzde 85’i ayrılırken 18 şehir hastanesine yüzde 15’i ayrılmakta” bilgisini verdi.
Bakanlık mı ‘broker’ mı?
İzmir’de malzeme sıkıntısı yaşayan, depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkılıp yeniden yapılması gereken birçok kamu hastanesi olduğunu ifade eden Ayhan, “Dolayısıyla bütçe yöntemiyle ilgili tercihte de bir sıkıntı var. Devlet, 18 şehir hastanesine bir yılda ödediği parayla 33 tane yeni sıfır Sağlık Bakanlığı hastanesi yapabilir. Sağlıkta yaşadığımız sorunlar mevcut sistemin tercih edilmesiyle ilgili. Yani özel hastaneler çalışacak, özel hizmetler alınacak, Sağlık Bakanlığı daha çok bir finans aracısı ‘broker’ kurum gibi çalışacak. Anlayış bu. Bu paraların büyük oranda gittiği kısım özel sağlık kuruluşları oluyor. Özel sağlık kuruluşlarına bu para yetmediği için onlar da diğer kaynaklarını zorlayarak yurttaşların cebinden para alıyorlar” dedi.