Köy Enstitüleri, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün himayesinde İsmail Hakkı Tonguç’un çabalarıyla gerçekleştirilen devrim niteliğinde bir projedir.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüsü projesinin baş mimarlarından Hasan Ali Yücel. Köy Enstitülerinin kıvılcımını yakan ise yüce deha Atatürk. “Köy Enstitüleri eğitim modeli” Atatürk'ün öngördüğü bir modeldi ve kurulma çalışmaları da Atatürk’ün sağlıklı olduğu dönemde başlamıştı.

Köy Enstitüleri nedir?

Köy Enstitüleri hareketinin temel ideolojisi; yüzyıllarca ihmale uğramış köy insanına, kendi yazgısını değiştirecek bilinç ve beceriyi kazandırmaktı. Eğitim bunun bir aracı idi. Asıl amaç, köy insanının bilinçlendirilmesi ve canlandırılmasıydı. Çünkü okur-yazar olmayan bir toplum ile Atatürk Cumhuriyeti'nin hedefi olan çağdaş uygarlığa ulaşılamazdı. İşte Köy Enstitüleri ile bu eksiklik giderilecekti.

İlkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. 

Köy Enstitüleri ne amaçla kuruldu?

Köy Enstitüleri,  köye hem bir öğretmen hem de modern üretim araçları ve tarım yöntemleri sağlamak ve eğitimin mali yükünü hafifletmek amacıyla kurulmuştur.

Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim veriyor hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretiyorlardı. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Cumhuriyet ile köylülü meselesinin çözümü doğrultusunda uygulamalar, ilk kez Köy Enstitüleri ile gündeme alınmıştı.

Köy Enstitüleri nasıl işliyor?

Köy Enstitüleri'nde kitaplar okunuyor, karma eğitimle çağdaş bir nesil yetişiyordu. Köylerde büyümüş öğrencilere klasik müzik enstrümanları ve geleneksel sazları çalması da öğretiliyordu. Aşık Veysel, enstitüleri gezip öğrencilere saz çalmasını gösteriyordu. Bunun yanı sıra öğrenciler piyano, keman, mandolin gibi enstrümanlar da öğreniyordu. 

Ayrıca Köy Enstitüleri işleyiş bakımından da eşsiz bir ideoloji benimsemişti. Enstitülerde öğrenciler tek tip üniforma giyiyordu ve enstitü müdürü bile buna uyup aynı üniformayı giyiyordu. Öğrenciler bizzat yönetime katılıyorlardı. 

1940-1946 arasında köy enstitülerinde 15.000 dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 yeni fidan dikilmişti. Oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü.

 Ayrıca 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. yol yapılmıştı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu öğrenciler tarafından getirilmişti.

ABD rahatsız oldu

İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, Stalin tehdidine karşı ABD’den yardım talep edildi. Bu desteği vermeye hazır olduğunu belirten ABD, Truman Doktrini ile finansal yardıma başlamıştı ama karşılığında Türkiye’de serbest seçimlere dayanan demokrasi düzeninin yerleştirilmesini, "5 yıllık kalkınma planları" ve "Köy Enstitüleri" gibi uygulamaların kaldırılmasını talep etti. 

ABD yardımı için Köy Enstitülerinin kapatılması şartı mecliste sunuldu. İsmet İnönü, DP’nin Enstitüler ’in ilk kapatılma teklifini reddetti, ancak ikincisini onayladı. 27 Ocak 1954’te kapatıldı.

Kimseden almadık, bizden alsınlar

Köy Enstitülerinin kurucularından Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel istifaya zorlandı, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ise görevden alındı. Yücel’in yerine Millî Eğitim Bakanlığı’na Reşat Şemsettin Sirer atandı.

Sirer’in görevi, Köy Enstitülerini “Köy Enstitüleri” olmaktan çıkarmaktı. Bu görevini başarıyla yerine getirdi.

Hasan Ali Yücel’in “Bu bizimdir, kimseden almadık; bizden alsınlar” diyerek milli ve özgün bir proje olduğuna işaret ettiği Köy Enstitüleri, pek çok yabancı bilim adamının da dikkatini çekmiş, akademik çalışmalara konu olmuştur. UNESCO da bu modeli gelişmekte olan ülkelere tavsiye etmiştir.

Editör: Tuğkan Üsküp