YUNUS KARA / İZ GAZETE - Bir Varmış Bir Yokmuş Tiyatro’dan Burak Candan ile karantina sürecini ve bu sürecin tiyatroya etkilerini konuştuk. Candan, yeni sezonda farklı ve yeni yaklaşımların hayata geçebileceğini, karantina sürecini ise üretmek adına bir fırsat olarak kullanılabileceğini söyledi.

‘YENİ YOLLAR ÜRETTİK’

Bir tiyatrocu olarak Kovid19 salgınından ve getirdiği karantinadan nasıl etkileniyorsunuz?

Bir tarihe şahitlik ediyoruz ve çok zorlu bir süreçten geçiyoruz insanlık olarak. Süreç bazı şeyleri fark etmemize de neden oldu. Günlük telaş ve koşuşturmadan kaynaklı kendimize ne kadar az vakit ayırabildiğimizi hatırlattı belki bizlere. Belki de görüşemediğimiz insanlarla daha fazla iletişime geçmemizi sağladı. Tabi bu farkındalık sürecini böyle bir salgınla yaşamak çok talihsiz ve üzücü. Bir tiyatrocu olarak ise bu süreç bizi sahnelerden, seyircilerden, öğrencilerimizden uzakta bıraktı. Tabi bu da bizleri her anlamda olumsuz etkiliyor, çünkü tiyatro insanlarla bir arada olmayı, etkileşimi gerektiren bir eylem. Saat fark etmeksizin üretmeye, çalışmaya alışmış bir insan olarak ilk başta ne yapacağımı bilemedim. Yaptığımız iş masa başında bilgisayarla yapılan bir iş değil. Ama zaman geçtikçe mecburen yeni yollar, yeni fikirler üretmek durumunda kaldım. Daha doğrusu tiyatrocular olarak kaldık.

‘ÜRETMEYE DEVAM!’

Evde kendi karantinanız nasıl geçiyor?

Elimden geldiğince evde boş kalmamaya çalışıyorum. Tiyatro ile ilgili üretimler, araştırmalar, çalışmalar yapıyorum. Ayrıca öğretmenlik yaptığım okulun eğitimleri uzaktan eğitim şeklinde devam ediyor. Uzaktan da olsa öğrencilerim ile internet üzerinden işliyoruz dersleri. Aynı şekilde eğitmenlik yaptığım Çağdaş Drama Derneği İzmir Şubesi ‘doğaçlama birimi’ eğitimleri ve ‘Bir Varmış Bir Yokmuş Tiyatro’nun çalışmaları da devam ediyor. Kalan zamanda ise yeni yemek deneyimleri, film, müzik vb. uğraşlarla zamanı iyi kullanmaya çalışıyorum. Tabi elimden geldiği kadar.

‘FIRSATA ÇEVİRMELİYİZ’

Fiziksel, psikolojik ve ekonomik açıdan kendimizi koruyabilmek önemli. Siz neler yapıyorsunuz korunmak için?

Bu süreç, hangi sektör olursa olsun emekçi insanları ekonomik olarak bir çıkmaza doğru sürüklüyor. Normal süreçte de emekçilerin, işçilerin ne şartlarda çalıştıklarını ya da ne ücretler aldıklarını biliyoruz ama bu süreç bambaşka. Tabi bu süreci fırsata çevirip ceplerini dolduranları da söylemeden geçemeyeceğim. Yani kapitalizmin karantinası da bu şekilde oluyormuş!

Fiziksel olarak, provalarda yaptığımız bedensel devinimleri evde de uyguluyorum. Psikolojik açıdan ise, ‘üretme çabası’ insana iyi gelen bir durum. Tiyatromuz bünyesinde yeni projeler, yeni oyunlar düşünmek, geliştirmek, araştırmak beni ve ekibi psikolojik olarak ayakta tutuyor. Psikolojik ve fiziksel olarak ayakta kalabilmek için de ekonominin çok etkili olduğunu düşünüyorum. Geçim sıkıntısı ya da borçla yaşamak psikolojiyi direkt etkileyen bir durum. Bu durumu yaşayan birçok insan var maalesef.

‘PLANLAMA YAPILABİLİR’

Peki genel anlamda tiyatroya nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz karantinanın?

Olumsuz etki ettiği aşikâr! Tabi ki bu yine en çok ekonomik anlamda. Türkiye'de birçok özel tiyatro zaten zor zar ayakta durabilirken şimdi daha da çıkmaza sürüklendi ve ayakta kalmaya çalışıyor. Ülke olarak maalesef ki bu duruma bir çözüm planımız ya da altyapımız yok. Tiyatroları ayakta tutmak zaten zorken şimdi çok daha zor bir hale geldi.

İşleyiş olarak ise, karantina sürecinde yeni ve farklı tiyatro uygulamaları da ortaya çıkıyor. İnternet üzerinden yayınlanan oyunlar, evden canlı performanslar, internet platformları üzerinden verilen eğitimler hep bu sürecin ürünleri. Tabi ki tiyatronun etkisi ya da büyüsü uzaktan ne kadar etkili olur o da tartışılması gereken başka bir soru. Tiyatro, bu süreçte tam amacına elbette ulaşamayacaktır ama ayakta kalabilmek ve üretebilmek için şuan çokta alternatif gözükmüyor.

Üretim sürecinde ise belki bu karantinayı fırsata çevirmek gerekiyor. Normal zamanlarda aklımızdaki projeleri çok düşünemiyor, planlayamıyoruz. Yani kendi adıma öyle en azından. Fırsat bu fırsattır diyerek bu fikirlerin planlamaları yapılabilir. Yeni sezon için yeni araştırmalar, oyun okumaları, rejileri yapılabilir. Yeni projeler geliştirilebilir. Çünkü bu süreç sona erip, tiyatroya fiilen geri dönünce her zamankinden fazla işimiz olacak en azından bu süreci verimli kullanıp yolun birazını kat etmiş oluruz ve bu süreçten en sağlıklı şekilde çıkmış oluruz.

‘İÇ İÇE OLMALIYIZ!’

Bu süreci atlattığımızda tiyatro yapmak sizce nasıl bir hal alacak?

Çok değişiklik olacağını düşünmüyorum açıkçası. Tiyatro yüzyıllardır nasıl yapılıyorsa öyle yapılmaya devam edilecektir. Belki de isteğim bu yönde! Aslında tüm insanlık açısından böyle ama tiyatro yapan insanlar olarak birbirimizle dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu anladık. Hem ekonomik hem de manevi olarak. Bu süreçten sonra tiyatrolar, yerel ve genel yönetimler ile tiyatro seyircileri arasında daha büyük ve sıkı bir dayanışma olması ümidimdir. Tabi ki öncelikle, tiyatro yapan insanlar olarak bu dayanışmayı sağlamlaştırmamız, güçlendirmemiz gerekiyor. Birbirimizi olumsuz yere eleştirmek yerine, birbirimize el uzatmalı ve paylaşarak, üreterek, tartışarak güçlenmeliyiz. Bu bahsettiğim dayanışma, herkesin egolarını rafa kaldırarak ya da bir sandığa kilitleyerek gerçekleşecektir. Eğer bunu başaramazsak bu süreci sadece evde oturarak geçirmiş oluruz. Bu süreçten sonra daha fazla sokakta, meydanlarda, köylerde, alanlarda tiyatro yapılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Hem kendimizi hem de şu anda internet üzerinden her şeye ulaşabilen insanları bu tembellikten kurtarmak belki de bu şekilde olacaktır. Kapalı salonlarda yapılacak tiyatrodan daha çok insanlarla iç içe yapılacak tiyatronun daha verimli olacağı kanaatindeyim.

‘DERDİMİZİ ANLATMAK AYAKTA TUTUYOR’

Bu süreç tiyatro için yeni yaklaşımlara sebep olabilir mi?

Elbette olabilir ama umarım bunlar; evde kalma sürecinin sonunda ortaya çıkan üretimlerin hayata yansıyan sonuçları olur. Yani bu üretimler yaşamda bedenleşirse kazanarak yolumuza devam etmiş oluruz. Fakat yeni yaklaşımlar internet ortamına evrilirse kısır ve etkileşimden uzaklaşan bir sürece girmiş oluruz. Bu hiç olmasını istemediğim bir şey olur. Normal hayata geçtiğimizde tiyatro adına yeni ve farklı şeyler yapılabileceğini düşünüyorum. Hem birbirimize hem de seyircilerimize anlatacak şeylerimiz çok birikti. Bir derdimiz var ve bunu anlatmak bizi ayakta tutuyor!

Editör: Haber Merkezi