Tunç Soyer’in İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde hayata geçirilen Halk Konut Projesi, uluslararası alanda ilgi görmeye devam ediyor. Japonya’da İzmir’e gelen, akademisyenlerin ve araştırmacıların oluşturduğu heyet, halk konut modelini yerinde inceledi. Halk Konut Projesinin Bayraklı’daki simge yapılarından olan Soyer Apartmanı’nda incelemelerde bulunan heyet, binaya ve projeye övgüler yağdırdı. Heyet, apartman sakinleriyle de fikir alışverişinde bulundu.
Hayran kaldılar
Apartman sakinlerinden İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) önceki dönem başkan yardımcısı ve Bayraklı Kent Konseyi Başkanı Aytekin Keskin, buluşmanın detaylarını İz Gazete ile paylaştı. Yurttaşların sürece dahil olduğu bir kentsel dönüşüm modelinin Japon heyetin dikkatini çektiğini ifade eden Keskin, “Halk Konut Projesi, Tunç Soyer’in vizyonuyla hayata geçtiğinde bizi Kanada Devlet Üniversitesi’nden bir heyet ziyaret etti. Onlar 2 yıldır Halk Konut Projesini inceliyorlar. Bununla ilgili makale de yayınladılar. Üniversitedeki hocalar Japonya’da bir sunum yapıyorlar. Dünyada uygulanabilir sosyal demokrat bir kooperatif modeli olarak anlatılıyor. Japonlar da böyle bir model olduğunu görünce bizimle temasa geçtiler. Geçen hafta gelip modeli yerinde incelediler. Bize şunu söylediler: ‘Bina yapmak zor değil, kentsel dönüşümde en zor şey vatandaşı sürece dâhil etmek.’ Dünyada, ekolojik bina tasarımlarında vatandaşın katılımını sağlayan çok fazla model yok. Ancak Halk Konut Projesi’nde şeffaf, katılımcı, vatandaşın sürece dâhil olduğu denetlenebilir bir model gördüklerini ifade ettiler. Model bu nedenle ilgilerini çekti. Binayı gezdiklerinde de böyle bir şey beklemediklerini söylediler. Binamızda onları bile şaşırtan bir tasarım var. Çünkü ekolojik, teknolojik ve depreme karşı son derece dirençli bir bina. Hayranlık dolu cümleler kurdular” diye konuştu.
Tunç başkan acımızı hissetti
Projenin hayata geçiş sürecini de paylaşan Keskin, “30 Ekim 2020 İzmir Depremi olduğunda bu binada (Dilber Apartmanı) oturuyorduk. Burası orta hasarlı olarak tespit edildi. Büyük bir şok yaşadık ve bir barınma sorunu ortaya çıktı. Herkeste büyük bir karamsarlık vardı. Biz de herkes gibi müteahhitlerin kapısını çalmaya başladık. Bazı müteahhitler bizi aşağıladı. Benim de çok gururum incindi. Başka bir çıkış yolu aramaya başladım. 31 kat malikinin olduğu yerde insanları bir araya getirmek ve örgütlemek kolay değildi. Burada bize destek olacak ve güveni artıracak bir yapıya ihtiyaç duyduk. Tesadüfen İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin şirketlerinden Egeşehir A.Ş. ile yollarımız kesişti. Derdimizi onlara anlattık, raporumuzu sunduk. Depremin yıldönümünde Tunç Soyer’in ev sahipliğinde depremde hayatını kaybedenlerle ilgili bir anma töreni vardı. Orada Tunç Başkan ile konuştuk. Bir belediye başkanının bu kadar insani, bu kadar duyarlı, bu kadar temiz, kirlenmemiş bir yapısı olduğunu ilk defa Tunç Bey’de gördüm. Bizimle konuşurken acımızı hissettiği duygusu bende ve komşularımda oluştu. ‘Bu adam iyi bir insana benziyor ve klasik bir siyasetçi değil’ diye düşündük. Kooperatif kurulması noktasında hemfikir olduk. Apartmanımızda yüzde yüz uzlaşı sağladık. Halk Konut Projesi böyle ortaya çıktı. Bizim modelimizin en büyük farkı oybirliği temelli olması. Yurttaşlar olarak sürecin tamamında yer aldık. Model, apartmanımızda çok sağlıklı bir şekilde ilerledi ve örnek oldu. Fiyatımız sabitti ve ne ödeyeceğimizi biliyorduk. Müteahhitler yasalardan kaynaklı olarak haklarımızın hiçbirine dokunamadı. Dolayısıyla vatandaşlarımız müteahhitlerin kıskacından kurtulmuş oldu. Halk Konut Projesi alternatif bir güç haline geldi. Müteahhitlerin fiyatları hızlıca düşmeye başladı. Yeşil çatı Türkiye’de ilk defa binamızda uygulandı. Çatımızda güneş panellerimiz var binamızın ortak alan elektriğini karşılıyor” dedi.
Hepimizin Soyer'e borcu var
Tunç Soyer’in cezaevinde olmasını ‘utanç verici’ olarak değerlendiren Aytekin, “Burada dönüşüme giren tüm binalarda vatandaşın cebinden 2 milyon lira daha az para çıktıysa, bunu Tunç Soyer’e borçlu. Öncelikle ekonomik olarak herkes Tunç Soyer’e borçlu. İkincisi vicdani olarak borçlu. Burada her binada fore kazık, zemin bodrum kat uygulaması zorunlu hale geldi. Belediyenin depremden sonraki yaklaşımı son derece insani ve kendi gücünü aşan bir durumla oldu. Bu insanların cezaevinde olması gerçekten utanç verici. Vicdana sığmaz. Eğer yerel yönetim değişikliğinden sonra yerel yöneticiler, halk konut kooperatifi yöneticileriyle bir kez bile oturup bu sorunları konuşmuş olsaydı, bugün süreç çok daha farklı olurdu. Maalesef Halk Konut Projesi devam etmedi. Yerel yönetimlerde asıl olan sürdürülebilirliktir. Kooperatifçilik sol dünya görüşüne ait bir yaklaşım ve sahip çıkılmalı” diye konuştu.