İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel’in konuğu önceki dönem Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu oldu. Gündeme dair değerlendirmelerde de bulunan Maçoğlu, aktif siyaset sonrası üretime ağırlık verdiğini hatırlattı, bu alanda yaşanan sorunlara daha yakından tanıklık ettiğini ifade etti. ‘Komünist Başkan’ olarak tanınan Maçoğlu, önümüzdeki dönemde aktif siyasete döneceğine dair sinyaller de verdi.

Japon heyetten İzmir'deki Halk Konut'a övgü
Japon heyetten İzmir'deki Halk Konut'a övgü
İçeriği Görüntüle

Sistemin çökmeye başladığını ifade eden Maçoğlu, “Adalet, eşitlik, birlikte paylaşma anlayışı ortadan kalkınca yönetemez hale gelmişti. 19 Mart aslında bu durumun başlangıcı gibi oldu. Toplum hiçbir şekilde siyasete güvenmiyor. Böyle olunca da daha sessizleşiyor. Gerçi 19 Mart’ta toplum biraz hareketlenmişti ama onu da yönetemediler. Toplum, nasıl bir gelecek olacağına dair kaygılar barındırıyor. Bir yandan da bu durum kapitalist sistemin sonunun geldiğinin göstergesi. Burada sosyalistler, demokratlar ya da iyi siyaset yapanların güçlü bir durumu yok. Yönetebilecek durumu yok. Bu da bizim eksikliğimiz. Sosyalistlerin bir arada olmaması, komünistlerin bir arada olmaması, demokrasi kuvvetlerinin bir arada hareket etmemesi… aslında bizim gibi düşünenlerin umudu büyüyor. 10 yıl öncesinden bugünleri okuyorduk. Gelecekle ilgili de bu baskı sürecinin devam edeceğini düşünüyorum” diye konuştu.

"İyi işler yaptık"

Üretime ağırlık verdiğini anlatan Maçoğlu, “Daha mutlu, iyi ve sakin işler yaptık. En altta, sahada, tarladayız ve onun örgütlü kısmı içerisindeyiz. Kooperatifler kuruyoruz. Türkiye’deki kooperatiflerin başına seçtiler beni. Artık bu ülkede tüketilen ürünlerin büyük bir çoğunluğunun nasıl üretildiğini, üretim aşamalarını, üretim sürecindeki emek sömürüsü her şeyi biliyoruz. Buna uygun çalışmalar yürütüyoruz. Türkiye’nin üretim bölgelerinde neler oluyor bunları öğrenmeye başladık. Bizim için çok daha iyi bir dönem” dedi.

"Çok değerli bir iş"

Bornova Belediyesi’nin İzmir’de hayata geçirdiği kent bostanları örneğinin önemli bir çalışma olduğuna dikkat çeken Maçoğlu, “Ovacık Belediye başkanı olduğum dönemde Dersim merkezde HDP belediyesinde de bostan çalışması olmuştu. Çok değerli bir şey. Toprakla uğraşıyorsanız, toprağı, yer altı suyunu, insan sağlığını, börtü böceğin yaşamını koruyorsunuz demektir. Bu anlamıyla büyük ya da küçük nerede üretim biçimi varsa, toprağı da zehirlemeden bu çok önemli. İstanbul’la başlamıştı, Bornova’da da yapılıyor olması mutluluk verici. İzmir’in bunu büyütebileceğini düşünüyorum. İzmir, kendisine yetebilecek bir kent aslında. Kırsal kalkınmanın, köy ve üretimin çok olduğu bir yer. Büyük köy derler ya İzmir ve Antalya tam olarak öyle yerler. Keza Muğla, Adana ve Mersin de öyle. Buralarda kendine yetebilecek üretim biçimlerini çeşitlendirebilme olanakları yüksek. Başkan Eşki’yi tebrik ediyoruz. Bu tür durumlarda kent bostanlarının üretim alanları, kime dağıtıldığı, pazar alanları ve stant alanları geliştirilmelidir. 25 milyon hektarlık yerde kendisine yetebilen bir ülkeyken artık üretimin yapılmadığı, insanların tarımdan elini çektiği, bırakın sağlık olmasını doymak için gıdaya erişemediği bir dönemde bu tür çalışmaların yapılması çok değerli oluyor” ifadelerini kullandı.

"Hizmet devam etmeliydi"

Siyasi gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Maçoğlu, İzmir’deki operasyonla ilgili şunları söyledi:

“Belediye dediğimiz şey kamu. Bu tür kurumlar doğrudan yasal zemin üzerinde çalışma yürütüyor. Birçok kurumda eksik ve hata olabilir hatta bile isteye kötü bir şey de yapılabilir. Hukuk bunu inceler, belli bir karara varır. Bu karar neticesinde hareket eder. Hiçbir karar almadan direkt cezalandırma yaparsanız siyasal operasyon dediğimiz durumu yaratırsınız. Adil bir yerde yapılan yargıla sonrası çıkan bir karar olsa ‘şeriatın kestiği parmak acımaz’ dersiniz. Ama öyle değil, önce alalım sonra ceza buluruz derseniz doğru olmuyor. Toplumun güvenmediği kısım da budur. Bir de her yerde, her alanda bu tür operasyonlar olması haklı olsanız bile ki değil, güvenini kaybediyor. Tunç Başkan’la seçim sonrası dönemde İzmir’e geldiğimde ziyaret ederdim. Değerlendirmelerde bulunurduk. Kırsal kalkınmayla ilgili çalışmalarını çok önemli buluyorum. Ayrıca bir belediyenin barınma hakkını kooperatiflerle düşünmesi de çok önemli. Amasız fakatsız doğru bir karar olduğunu düşünüyorum. Ancak kamuda süreklilik esastır. ‘Benden öncekinin çalışmasını yapmayacağım’ deme gibi durumunuzun olmaması lazım. O zaman o kooperatife umut bağlayan, belki ömrü boyunca bir ev alamayacak insanın umutlarını kırmış olursunuz. Siyaset burada tıkanmış oluyor. İspanya’da bu kooperatiflerle ilgili çok güzel örnekler de var. Yerel yöneticiler o kentte yaşayan insanların sosyolojik yapısını biliyor. İzmir’de yaşayan bir belediye başkanı, İzmir’in hangi mahallesinde kimlerin oturduğunu, nerede yoksulların olduğunu ya da kentin yüzde kaçının barınma sorunu yaşayacağıyla ilgili istatistiki bilgiler alıyor. Bütün kentler için geçerli. Belediye başkanları zaten bunun için var. O yüzden kooperatiflerin de önemli olduğu düşünüyorum. Tabii bire bir görüşmemiz olmadı ama başladığınız projeyi sizden sonra gelenin devam ettirmesi gerekiyor. Bu ülkenin gelişmesi, insanların haklarının kaybolmaması adına önemli olduğunu düşünüyorum. Bu hizmetin yapılmış olması lazımdı.”

"Süreç iyi yönetilmedi"

Toplumun, yapılan operasyonların siyasi olduğu duygusunda olduğunu belirten Maçoğlu, “İktidar artık haklı bir iş yapsa bile, örneğin bir belediye başkanının hukuksuzluğunu yakalamış olsa bile artık halk tarafından kabul görmeyecek. Suç işlememiş olması önemli ancak hiçbir belediye başkanının içeri atılmasını doğru bulmam. Toplum şöyle bakıyor; son 10 yılda iktidara da yakın ya da ittifaklar düzeyinde birçok kurum ve kişiyle ilgili çok sayıda iddia çıktı, kimse yargılanmadı. O yüzden halk bu meseleye inanmıyor. Yani hukuki olduğuna inanmıyor. Muhalefet bunun neresinde? Örneğin geçtiğimiz günlerde kooperatif mağdurları CHP Genel Başkanına gitti, dertlerini anlatmaya çalıştı. Muhalefetin bu meseleyi topluma iyi anlatması ve sonuç alıcı girişimlerde bulunması lazım. O girişimler olmadığında bir yerden sonra bıkma ve sönümlenme durumu olur. Ana muhalefet partisi genel başkanının mücadeleci yanını görüyorum. Bu iyi bir şey. Önemlidir. Ama topluma baktığımızda da bir kaygı var. Kendi arasında çelişki, çekişme var gibi bir izlenim var. Eğer böyle bir durum yoksa bunu anlatması lazım. Varsa da halkın bu kadar sıkıntı yaşadığı bir dönemde bunu yapmalarını doğru bulmayız, bir araya gelmeleri gerekir. Çünkü 16 belediye başkanı tutuklu. Kendi içerisinde bir birlik ve bu durumlara kaşı mücadele etmeleri gerekiyor. Toplumda siyaset yapanlardan beklenti var. Bu beklentiler karşılanmadığında kopuş yaşanır. O yüzden ne yazık ki sürecin iyi yönetilmediğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.

"Siyasetin dışında kalmadık"

Aktif siyasete dönüp dönmeyeceği sorusunu yanıtlayan Maçoğlu, “Farklı siyasetten, partiden arkadaşlar bu meseleyle ilgili konuşmalar yapıyor. 40 yıllık bir siyasetin faaliyetini yürütüyorum. Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun (SMF) önümüzdeki süreçle ilgili bir planı var. Ben ya da başka yoldaşlarımızla ilgili bir karar aldığı söylenemez ama biz siyasetin bir paçası olacağız. Bugün de bir parçasıyız, önümüzdeki süreçte de parçası olacağız. Ülkede bu kadar sıkıntının yaşandığı, özgürlüklerin bastırıldığı, kimsenin rahatça konuşamadığı, gazetecinin, avukatın baskılandığı, işçini grevine kadar karışıldığı bir yerde komünistlerin, sosyalistlerin ‘siyaset yapmıyorum’ bencilliğine girme ihtimali yok. Bu anlamıyla da biz de önümüzdeki sürece hazırlanıyoruz. Yoldaşlar o sürece geldiğinde nasıl bir karar verir bilmiyorum ama bizler siyasetin hiç dışında kalmadık” açıklamasında bulundu.

"Kötü yönetildiğimiz için bu durumdayız"

Maçoğlu ayrıca, şunları kaydetti:

“Bu ülkenin düzelmesiyle ilgili bir sorun olmadığını düşünüyorum. Kötü yönetildiğimiz için bu durumdayız. Son 50-60 yıldır kötü yönetiliyoruz. Ancak son süreç daha da kötüye gittiğini gösteriyor. Bu ülkede azınlık çoğunluğun hakkını gasp ediyor.”

Muhabir: NİL KAHRAMANOĞLU