İzTV’de Nil Kahramanoğlu’nun sunduğu Mühendis Gözüyle İzmir programının konukları, Kıdemli Kentsel Verimlilik ve İklim Programın yöneticisi Dr. Özlem Bayraktar ile İMO İzmir Şube Yönetim Kurulu Üyesi Pelin kaya oldu. Sürdürülebilir kentler için sürdürülebilir binalar yapılması gerektiğinin altı çizilen konuşulan programda Türkiye’de yapılan çalışmalardan bahsedildi.

İzmir'den yeşil dönüşüme çağrı: Sürdürülebilir binalar uzak değil

Bina sektörü ile iklim değişikliği ilişkisini anlatan Bayraktar, “Sürdürmeye çalıştığımız şey aslında insan hayatının, canlılığın devamı. Doğal kaynakları verimli kullanmak, çevreye verdiğimiz hasarı en aza indirmek, kapsayıcı ve adil politikalar üretmek sürdürülebilirliğin bir parçasıdır. Modern toplumda hayatımızın yüzde 90-95’ini kapalı alanlarda geçiriyoruz. Sadece barınma ötesinde çok daha fazla amaçları var. Ayrıca iklim değişikliğini karşılığında ne görüyoruz; ortalama atmosfer sıcaklıklarında artış var. Aynı zamanda bu toprağın, okyanusların, denizlerin ısınmasına neden oluyor ve tüm canlı hayatını değiştiriyor. Bu gördüğümüz sistem, mevcut olarak bir sisteme oturmuş, iklim koşulların uyumlandırılmış olarak geliştirildi. Bu sistemin dışına çıktığımızda oluşacak felaketlere hazırlıklı değiliz. Ortalama sıcaklıklar arttığı gibi maksimum sıcaklıklar da artıyor ama binalarımızı buna hazırlıklı olarak tasarlamadık. Öte yandan deprem kadar insan hayatını ve binaların yapısal dayanıklılığını tehdit eden bir de iklim kaynaklı afetler var. Biz bina sektörü için sürdürülebilirliği şöyle tanımlıyoruz; çevreye verilen zararların en aza indirgendiği, aynı zamanda sosyal ihtiyaçlara cevap verebilen, sağlıklı ve konforlu yaşam alanları sunan, afetlere dirençli ve ekonomik olarak da erişilebilir binalar olarak tanımlıyoruz. Burada binalardan beklentimiz çok yüksek. Bunun için de hem politika, hem mühendislik hem de bunu uygulayıcıların el ele vererek çalıştığı bir sisteme evrilmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

‘İki çeşit mücadele var’

Bina sektöründe karbonsuzlaşmanın önemli olduğunu ifade eden Bayraktar, karbonsuz bina hedefi iki önemli unsur olduğunu söyledi. Bayraktar, “İklim değişikliğinin ana sebebi atmosfere salınan sera gazlarıdır. Bunların da en önemli olanı da karbondioksit gazı. İklim değişikliğiyle iki çeşit mücadele var; biri azaltım, diğeri de uyum. Azaltımda hangi sektörde olursa, sebep olunan emisyonların hangi kaynaktan odluğu tespit edilerek bunların azaltılması amaçlanır. Uyum başlığında ise, değişen iklim koşullarına hazır olup hemen cevap verecek şekilde direnç sağlamasıdır. Karbonsuzlaşma dediğimiz kavram, bu binalarda özellikle ısıtma, soğutma, aydınlatma kaynaklı emisyonların azaltılması. Bu, bina sektörü için neden önemli? Birincisi küresel politikalar yani iklim değişikliği artık bir gerçek. Türkiye de bu konuda yapılan uluslararası çalışmaların bir tarafı. Özellikle Türkiye’nin de imzacısı olduğu Paris Anlaşması bizim için bağlayıcı. Yani bina sektöründe bazı önlemlerin alınması bağlayıcı. Burada temelde yapılacak olan binanın emisyonu birkaç sebeple oluyor. Birincisi kullanım dönemi bir de binanın yapım aşamasında. Her alanda yapılan çalışmalarla emisyonu azaltmaya çalışıyoruz. Ulusal ve uluslararası politikalar bu noktada yön gösterici. Temelde binalarda enerji verimliliğini arttırmak ve yenilenebilir enerji geçişi bina sektöründe karbonsuzlaşma denilince aklımıza ilk gelecek iki kavramdır” diye konuştu.

‘Hedef 2050’

Karbonsuzlaşma için özellikle Avrupa ülkeleri tarafından ciddi çalışmalar yapıldığını söyleyen Bayraktar, “Her sektöre yönelik özellikle bina sektörünü de önceliklendirerek çalışmalar yürütüyor. AB’nin şu anda ulaşmak istediği en nihai hedefi, 2050 yılında karbon nötr ekonomi olma. Yani, kaçınılmaz olan emisyonlar var. Biz ne kadar enerji verimliliğini binalarda arttırsak, yenilenebilir enerji kurulu güç içerisinde sunsak bile kaçınamayacağımız emisyonlar oluyor. Bu salınan emisyonları tekrar atmosferden uzaklaştırmak hedefleniyor. Bu aynı zamanda bütün binaların da karbon. Nötr olması anlamına geliyor. Türkiye’nin de 2023 net sıfır emisyon hedefi var” dedi.

Türkiye Bina Sektörü Karbonsuzlaşma Yol Haritası hakkında bilgi veren Bayraktar, “Yol haritası 2023 yılında yayınlandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yürüttüğümüz bir proje kapsamında hayata geçti. Uluslararsı bir projeydi. Değerli bir belge. Türkiye’de bina sektöründeki mevcut durumu, eksikleri anlatan bir belgeydi. Neler yapılası gerektiğine dair önemli bilgiler yer alıyordu. Binaların yaşam döngüsü için kısa, orta ve uzun vadeleri ortaya koyuyordu. Özellikle bina sektörünün sürdürülebilirliğine katkı sunmak isteyen paydaşlar o doküman üzerinden kendilerini daha iyi konumlandırabilirler. Herkesin erişimine açık. Özel sektör için bir zorunluluk yok, sadece yol gösterici bir doküman. Özel sektör için zorunlu olan tek şey yönetmelikler ve yasalar. Özellikle kamu kuruluşlarının özel sektöre örnek olması için bir zorunluluk getirilmesi planlanıyor. Bir farkındalık da oluşturmaya katkı sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

‘Ücretsiz bir ağ kurduk’

Türkiye Sürdürülebilir Binalar Ağı’ndan da bahseden Bayraktar, “AB tarafından desteklenen bir proje kapsamında hayata geçirdik. Türkiye inşaat sektöründe çok paydaşlı yapı var ancak paydaşlar arasında bir diyalog eksikliği var. Herkes bildiği yöntemlerle, bildiği kişilerle çalışıyor. Buna bir karşılık verebilmek amacıyla kâr amacı gütmeyen bir inisiyatif olarak bir iş birliği platformunu hayata geçirdik. Amacı bina ve inşaat sektörünün yeşil dönüşümünü desteklemek. Şu anda 500’ün üzerinde katılımcımız var. Bu ağ ücretsiz ve herkese açık. Sürdürülebilir binalar, yeşil binalar dediğimiz şey çok uzak değil. Günümüzde yaptığımız inşaat pratiklerine çok uzak değil. Bilmek, doğru uygulamak ve bu konuyla ilgili hevesli olmak gerekir. Bu kavramlardan korkmayalım. Yaygınlaşması için uğraşalım. Bu gelecek kuşaklara sorumluluğumuz bir parçası” şeklinde konuştu.

Foça'da trafik kazası: 1 kişi ağır yaralandı
Foça'da trafik kazası: 1 kişi ağır yaralandı
İçeriği Görüntüle

‘İkinci planda kalıyor’

Sürdürülebilirlik kavramı üstüne konuşan Kaya, şunları söyledi: “Sürdürülebilirlik daimilik olma yeteneğidir. Sürdürülebilir bir yaşam ve şehirler için sürdürülebilir binalar inşa etmek gerekiyor. Bunun için planlarının sürdürülebilir ve multidisipliner olması gerekiyor. Çünkü biri eksik kaldığında nihayetinde ileriye dönük sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Tüketime dayalı bir toplum olduk. Tüketmek için daha çok üretiyoruz. Bilinçli üretmiyoruz. Çevreye verdiğimiz zararın farkında değiliz. Türkiye’de yılda 550-600 bin konut üretiliyor. Ancak nüfus artışı ve göç göz önünde bulundurulduğunda ihtiyaç 850-900 bin konut civarında oluyor. Sürdürülebilir şehirler inşa etmek için öncelikle arzın sağlıklı yönlendirilmesi gerekiyor. İnşaat sektörü ne yazık ki yıllardır geleneksel yöntemlerle ilerliyor. Endüstri, elektrik sektörleri gibi inovasyonla iç içe olan bir sektör değil. Ranta dayalı ilerliyor. BM’nin iklim değişikliğine çözüm bulmak, 2030 yılına kadar kalkınmayı sağlamak amacıyla belirlediği 17 hedef var. Bunlardan 11’incisi sürdürülebilir şehirlerle ilgili. 13’üncü madde de iklim eylemi. Ancak ne kadar uyguluyoruz orası tartışılır. Şu andan binalar depreme dayanıklı değilken sürdürülebilir binalar inşa etmekten bahsediyoruz. Bu biraz lüks görülebilir ancak çok fazla iklim değişikliği nedeniyle sorunlar yaşıyoruz. Türkiye şartları, pahalılık bizi biraz deprem öncelikli ve iklim değişikliğine uygun binalar tasarlama noktasında geride tutuyor ve bu konular ikinci planda kalıyor. En az depremler kadar yıkıcı iklim değişikliğiyle mücadele etmek için, insan sağlığını korumak için teknik insanlar ve politikacılar bir araya gelip sürdürülebilir şehirler inşa etmemiz gerekiyor.”

Muhabir: NİL KAHRAMANOĞLU