Çiftçiler, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’dan her geçen gün daha az pay alırken, bir de iklim krizi sonucu ortaya çıkan kuraklık ve her sene, ‘Acaba ürettiğim ürün satılır mı?’ kaygısı arasında kaldı. Ekonomik zorluklarla boğuşan çiftçiler, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ne ‘ürün seçimi’ ve ‘kuraklık’ kıskacı altında girdi.
Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Hakan Çakıcı, çiftçilerin sıkıntılarını, “Bizim en büyük problemimiz üretim maliyetleriyle ilgili. Çiftçiler hangi ürünü kaça mal edeceklerini öngöremiyor ve hangi ürünü ekeceklerini bilemiyorlar. Sezon daha yeni başladı ve çiftçiler, ‘Neyi eksem para kazanabilirim?’ düşüncesindeler. Geçen sene de özellikle domates ve biberde çok büyük sıkıntı yaşadık” diye dile getirdi.
Devlet aracı olmalı
Çakıcı, ürün seçimi konusunda devletin aracı olması gerektiğini ifade ederek, “Ürün seçimi konusunda devletin aracı olması gerekiyor. Zaten şu anda ürün planlamayla ilgili bakanlığın destek vermesi ve yönlendirmesi gerekiyor. Her ürünün rekoltesi ve ihtiyaçları piyasa tarafından belirleniyor. Bu sene mesela salça fabrikaları daha az domates alacaklar çünkü ihracat yapamayacaklar. Şu an piyasa kendisini dengeliyor. Örnek olarak söylüyorum, bu sene don oldu ve üretici kendi kafasına göre ürün belirlemeye çalışıyor” dedi. Çakıcı ayrıca, çiftçi birlikleri kurulması gerektiğini de kaydederek, “Çiftçi birlikleri olsa bu sıkıntıları tolere edip fiyat belirleme konusunda daha güçlü bir noktada olabilir. Öbür türlü çiftçi piyasa ve sanayicinin eline kalır” diye konuştu.
Maliyetler çok yüksek
Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu ise çiftçilerin sıkıntılarını, “Çiftçinin 2 büyük sorunu var. İlki piyasaya, pazara erişim, ikincisi de maliyetlerin çok yüksek olması. Maliyetler her geçen gün artıyor çünkü öğretilen çiftçilik kimyasala bağlı ve devlet de aslında çiftçiye değil şirketlere destek veriyor. Devletin, ‘Milli Tarım Politikası’ adı altında sunduğu şey, ‘sertifikalı tarım yapana destek’, yani ‘şirket tohumu kullananlara destek verilmesi’” şeklinde açıkladı.
Çobanoğlu, devletin verdiği tüm desteklerin tarım şirketlerine yönelik olduğunu açıkladığı konuşmasında, “Desteklemelere ilişkin en büyük problem, bütün destekler ve tarım politikaları şirketlerin önünü açmaya dönük. Bu sene de 2 yıl üst üste ekim yapmayanların topraklarını el koyma gündeme geldi. Devlet, ‘üretim yapacaksın’ diyor ama aslında ‘Benim planladığım şeyleri üreteceksin’ diyor. Havza bazlı planlamada söylenenden başka bir şey üretirsen destek verilmiyor. Adam yıllarca hububat üretmiş ama ‘domates üret’ deniyor, bunu denerse bilmediği ürünün üretimini yapmaya çalışır ve bu sefer sıkıntı yaşar” ifadelerine yer verdi.
Tarım politikaları değişmeli
Çobanoğlu, desteklerin çiftçilere doğrudan vermesi gerektiğini ifade ederek, tarım politikalarının tamamen değişmesi gerektiğini söyledi. Çobanoğlu açıklamasında, “İlk önce destek doğrudan çiftçiye verilmeli ve devlet üretim tarzını kimyasala bağımlı üretiminden agroekolojik tarıma yönelik destekler vermeli. Bu destekler de eğitim, pazara erişim, mali destek şeklinde çoğaltmalı. Mesela şirketler sözleşme yapıyor ama sözleşmeyi tanımayıp alım yapmayabiliyor. Geçen sene neredeyse orta ölçekli üretim yapan çiftçiler bile aç kaldılar. Bu politikalar tamamen değiştirilmeli” diye konuştu.
Tarım işçilerinin sorunları
Tarım işçilerinin de en az çiftçiler kadar sorunu olduğunu aktardığı konuşmasında, işçilerin sosyal güvence olmadığının çalıştığını aktararak, “Tarım işçilerinin de sorunu var. Geçmişte mevsimlik tarım işçileri daha azdı çünkü köylerde imece usulü destek oluyordu, zaman içerisinde önce Doğu ve Güneydoğu’dan gelen vatandaşlar sonra da göçmenler mevsimlik tarım işçisi haline geldi. Bunlar da sosyal güvencesiz çalıştılar. Çalışmaya geldikleri yerde yatacak yerleri bile yok. Bu insanlar çadır kurmak zorunda, çocuklar sağlıksız ortamlarda çalışmak zorunda kalıyor” dedi.
3 milyon hektar tarım dışı kaldı
Önceki dönem CHP İzmir Milletvekili Ziraat Mühendisi Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Mart 2025 itibarıyla icrai takibe alınmış olan çiftçi borcu 5,7 milyar TL civarındadır ve ödeyemeyen çiftçilerimizin üretim kaynaklarına, toprağına, makinasına, traktörüne ve hatta ev eşyalarına el konulmaktadır. Tarım Kanunu’nda, “Tarımsal Desteklemelere bütçeden ayrılacak kaynak, Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 1’inden az olamaz” şeklinde bir hüküm yer almaktadır. Ancak hiçbir yıl çiftçilere verilen destekleme yüzde 1’i bulmamıştır. Bunun gibi pek çok sebepler üzerine 2002 yılından günümüzde 3 milyon hektardan fazla arazi tarımsal üretimin dışında kalmıştır. Mazot, gübre, yem, ilaç gibi en temel girdiler enflasyonun üzerinde artış gösterirken, çiftçinin ürünleri değerinde satılamamakta, çiftçimiz her geçen gün fakirleşmektedir.”