Tarım ve Orman Bakanlığı’nın uzun süredir tartışmalara neden olan 'toprak düzenlemesi' 1 Eylül itibarıyla yürürlüğe girdi. Türkiye'de atıl durumda kalmış tarım arazilerini canlandırmak ve ekonomiye dâhil etmek amacıyla hayata geçirilen uygulama kapsamında 2 yıl boyunca ekim yapılmadığı tespit edilen tarım arazileri devlet tarafından kiralanacak.
Anayasa ihlali
Uygulamayla ilgili değerlendirmede bulunan 25, 26 ve 27’nci Dönem CHP İzmir Milletvekili ve Ziraat Yüksek Mühendisi Kamil Okyay Sındır, çiftçilerin elinden mülkiyet hakkının alınmasının kabul edilemez olduğunu savundu. Bakanlığın bir tarım politikasının olmaması sonucu tarım arazilerinin boş kaldığını söyleyen Sındır, “Bu uygulamayla, üretim maliyetleri ve düşük ürün geliriyle zarar eden çiftçinin üretmeme hakkını da elinden alıyorlar. Ülkenin bütün tarım topraklarının değerlendirilmesi elbette önemli ama bu uygulama plansızlığın bir sonucu. Tarım alanlarının üretimde kullanılması esas olmalı ama yöntem olarak anayasadaki mülkiyet hakkının ihlal edilmesi kabul edilemez. Zararına üretmek durumunda kalan çiftçinin elinden tarlasını alıp başkasına kiralamak, çiftçiyi tarlasından, toprağından koparmak demek. Tarım politikasının birinci amacı üretimi desteklemek olmalı” dedi.
Ekilmeyen tarım arazilerinin tespitiyle ilgili de kafalarda soru işareti olduğuna dikkat çeken Sındır, “Ülkemizde toprakların 3’te 2’si kuru tarım toprakları. Yağışa dayalı üretim yapılır, sulama imkânı yok. Dolayısıyla nadasa bırakma zorunluluğu var. Nadas bir zorunluluk iken nadası bile yok sayıp ‘Sen üretmiyorsun, toprağına el koyuyorum” demek kabul edilemez. Ekilmeyen alanları tespit etmek için bütün bölgelerin uydu görüntüleriyle taranması lazım. Sonuç olarak üretici kendi toprağını birileri ekip biçerken onlara bakacak. İtiraz hakkı yok. Arazisinde olmadık ilaçlarla, uygulamalarla toprağını yok ederlerse sorumluluk kimde olacak? Çiftçi bunun hesabını sorma hakkına sahip mi? Sen kendi toprağına gözün gibi bakarsın ama o toprak başkasının eline geçtiğinde artık bir meta haline gelir. Üreticinin toprağını yok sayan bir anlayışla karşı karşıya kalabiliriz” diye konuştu.
Tekelleşme riski
Ziraat Yüksek Mühendisi Ferdan Çiftçi ise uygulamanın ‘tekelleşme’ riskini beraberinde getirdiğini ifade ederek, “Verim alınacak olsa, ekilmeyen bir tarım alanını başkası zaten kiralar ve eker. Çiftçiler ve üreticiler kazanamadıkları için ekmiyorlar. Çiftçiler emeğinin karşılığını alamadıkları için üretimden kopuyor. Para kazanan bir işletme kapatır mı? Çiftçinin kazanamadığı bir yerde bunu kiralayan nasıl kazanacak, kira ücretini nasıl ödeyecek? Bu el değiştirmelerin bir şirketleşmeye doğru evrilip evrilmeyeceği de soru işareti. Tekelleşme de önemli bir risk. Tarım arazilerinin ekilip ekilmemesinde önemli olan tarımsal ekosistemi iyileştirmek. Yani üreticinin ürettiğinden kazanabildiği, tüketicinin de bu gıdaya ulaşabildiği bir sistemi kurgulamak” ifadelerini kullandı.
Uygulama hukuki açıdan tartışılıyor
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İzmir Şube Başkanı Dr. Hakan Çakıcı da uygulamanın hukuki yönüne dikkat çekerek, “Çıkış noktası olarak aslında doğru. Bizim tarım alanlarına ihtiyacımız var. Bu tip sorunlu araziler olduğu bir gerçek. Çiftçilerin keyfi olarak ekmemesinin yanı sıra mirasla bölünmüş olan, sahipsiz kalan çok sayıda arazi var. Bir de ekonomik olmadığı için ekilemeyen araziler var. Mesela ülkede bu kadar boş ev varken halen barına krizinin yaşanıyor olması zaman zaman gündeme gelir. Bu da öyle bir konu. Hukuki yönü tartışmaya açık” yorumunu yaptı.
İzmir'de 50 dekar alan var
İzmir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından Mart 2025’te yayımlanan 2024 Brifing Raporu’na göre, İzmir’in yüzde 29,84’ü işlenebilir arazi, yüzde 3,56'sı çayır-mera, yüzde 31,46’sı ormanlık ve fundalık araziler, yüzde 35,13’ü diğer araziler tarafından kaplanıyor. Ayrıca İzmir’de 30 İlçe Müdürlüğünde oluşturulan Tespit Komisyonları tarafından potansiyel işlenmeyen tarım arazilerin kontrolü sağlanarak, bu arazilerden kiraya verilebilecek olanlar tespit edildi. 4 İlçe Müdürlüğü tarafından 21 mahallede 46 parsel ve toplam 647 dekar alan askıya çıkarılmış, yapılan başvurular veya itirazlar sonucu 2 ilçede toplam 4 parsel olmak üzere 50 dekar alan ilk yıl kesinleşen işlenmeyen tarım arazisi listesine eklenmişti.