İzmir Barosu, 11. Yargı Reformu Taslağı hakkında açıklama yaptı. 11. Yargı Reformu Taslağı’nın; çocukların, kadınların, LGBTİ+ bireylerin ve toplumun kazanılmış haklarını geriye götürecek, insan hakları hukukuyla bağdaşmayan bir içeriğe sahip olduğu vurgulanan açıklamada, “Söz konusu taslak, mevcut hâliyle yasalaşırsa, Türkiye’de çocuk adalet sistemine ilişkin bugüne dek atılmış tüm olumlu adımları geriye götürecek ve çocuk haklarını zedeleyecek düzenlemeler içermektedir” denildi.

İzmir Barosu’nun açıklamasında şunlar kaydedildi:

“Yaş küçüklüğüne ilişkin olarak taslakta hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınması, hukukun temel ilkelerini göz ardı ederek adeta ‘duruma göre karar verme’ yolunu açmaktadır. Bu durumun hukuk sistemi açısından kabulü mümkün değildir.

Özellikle suça sürüklenen çocuklara yönelik getirilmeye çalışılan düzenlemeler, hem Türkiye’nin tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (BM ÇHDS) ve diğer uluslararası sözleşmelere, hem de Anayasa’ya ve ulusal mevzuatımıza aykırıdır.

2025-2029 Türkiye Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne bakıldığında; hedeflerden birinin ‘çocukların adli süreçte daha etkin korunmasına yönelik mekanizmaların güçlendirilmesi’ ve ‘çocuklara özgü telafi edici adalet uygulamalarının geliştirilmesi’ olduğu görülmektedir.

Belgeye göre devlet;

•Çocuk adalet merkezleri ve çocuk izlem merkezlerini yaygınlaştıracağını,

•Çocuk Koruma Kanunu uyarınca verilen koruyucu ve destekleyici tedbir kararlarının yalnızca görevlendirilmiş mahkemelerce verileceğini ve sürecin etkin biçimde takip edileceğini,

•Bazı ağır suçlar hariç olmak üzere 15 yaşından küçük çocukların ilk defa işledikleri suçların soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmeden, çocuklara özgü koruma mekanizmaları içinde karşılanacağını,

•Cumhuriyet savcılarına kamu davası açarken maslahata uygunluk / kamu yararı değerlendirmesi yapma; hâkime ise takdiren ceza vermeme yetkisi tanınacağını,

•Birden fazla kez suça sürüklenen çocuklara yönelik özel rehabilitasyon tedbirleri geliştirileceğini,

•Suça sürüklenen çocuklar bakımından kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar öngörüleceğini,

•Bu çocuklar hakkında sosyal inceleme raporu düzenlenmesinin zorunlu hâle getirileceğini taahhüt etmiştir.

Dolayısıyla, çocuk haklarını güçlendirmeyi taahhüt eden devlet, 11. Yargı Paketi’ni bu şekliyle yasalaştırırsa kendi stratejik hedefleriyle çelişen, çocukları cezalandırmaya odaklı bir düzenlemeye imza atmış olacaktır.

Japon devi geri dönüyor: İzmir’deki fabrikasına onay çıktı
Japon devi geri dönüyor: İzmir’deki fabrikasına onay çıktı
İçeriği Görüntüle

Taslakta yer alan düzenlemelerin, çocukları korumak ve onarıcı adalet ilkelerini güçlendirmek yerine; cezalandırmayı, hapis cezasını ve kapatılmayı öne çıkardığı görülmektedir.

Çocuklara yönelik her türlü hak ihlalinin karşısındayız

Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye taraf olduğunu ve taraf devletlerin bu sözleşmeye uyma yükümlülüğünü hatırlatır; çocuklara yönelik her türlü hak ihlalinin karşısında olduğumuzu, bu teklifin yasalaşmaması gerektiğinin altını çizeriz.

11. Yargı Paketi’ndeki bir diğer endişe verici düzenleme alanı, LGBTİ+ bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yöneliktir.

Yürütülen politikalar sonucunda zaten ötekileştirilen, sosyal ve ekonomik yaşamın dışına itilen, en temel haklarına erişmekte güçlük yaşayan LGBTİ+’lar; bu tasarının yasalaşması hâlinde kamusal varlıklarını dahi ifade edemez hâle gelecek, görünmez kılınmaya çalışılacaktır.

Tasarı, yalnızca LGBTİ+ bireylerin değil, onlarla dayanışma içinde olan tüm kesimlerin cezalandırılmasını öngören hükümler içermektedir.

Trans bireylerin cinsiyet uyum süreçlerinde alt yaş sınırı 18’den 25’e çıkarılmakta, süreç ağır ve keyfî koşullara bağlanmaktadır.

Bunun yanı sıra ‘biyolojik cinsiyete aykırı davranışlar’ gibi hukuken belirsiz ve muğlak ifadeler ile “özendirme” gibi keyfî biçimde genişletilebilecek suç tanımları, ifade özgürlüğünü, özel yaşamın gizliliğini ve yaşam hakkını doğrudan ihlal etmektedir.

Tasarıda geçen ‘genel ahlaka aykırı tutum ve davranışlar’ ibaresi hukuki belirlilikten yoksundur; keyfî biçimde yorumlanarak yalnızca LGBTİ+ bireyler aleyhine değil, toplumun her kesimine karşı kullanılma tehlikesi taşımaktadır.

Ayrıca, ‘doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bulunmayı alenen teşvik eden, öven veya özendiren kişinin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı’ yönündeki hüküm kabul edilemezdir.

Keza, ‘aynı cinsiyetteki kişilerin nişan veya evlenme töreni yapmaları halinde bu kişilere bir yıl altı aydan dört yıla kadar hapis cezası verilir’ hükmü, Anayasa’nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır.

LGBTİ+ bireyleri hedef alan hiçbir düzenleme kabul edilemez

Anayasada tanımlanmış hak ve özgürlükler ile devletin insan haklarına dair yükümlülükleri, bu tür düzenlemelerle ‘bazı grupların haklara layık olmadığı’ şeklinde çarpıtılamaz.

LGBTİ+ bireyleri hedef alan, haklarına erişimlerinin önüne geçen hiçbir yasal düzenleme ya da politika kabul edilemez.

Böylesi bir tasarının yasalaşması durumunda, hem LGBTİ+ bireylerin varlığı ve meşruiyeti silikleştirilecek hem de nefret söylemi ve şiddet eylemleri meşrulaştırılarak nefret suçlarının artması riski büyüyecektir.

Uzun yıllar süren mücadeleler sonucunda kazanılmış hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasını kabul etmiyor; tasarının bu hâliyle yasalaşmaması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.

Sonuç olarak;

11. Yargı Reformu Taslağı, çocukların, kadınların, LGBTİ+ bireylerin ve toplumun kazanılmış haklarını geriye götürecek, insan hakları hukukuyla bağdaşmayan bir içeriğe sahiptir.

Adaletin temeli özgürlüktür; farklılıkları cezalandırmak değil, eşit yurttaşlığı güvence altına almak hukuk devletinin görevidir. İzmir Barosu olarak, insan haklarına, çocukların üstün yararına, eşitliğe ve özgür yaşama dair mücadelemizi savunmanın gücünden aldığımız kararlılıkla sürdüreceğimizi kamuoyuna saygıyla bildiririz.”

Muhabir: ALEYNA ARSLANBAŞ