İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel’in konuğu Gazeteci Mehlika Gökmen oldu. Basına yönelik baskı ve müdahalelerin konuşulduğu programda Gökmen, “Toplumun her kesimini sindirmeye ve korkutmaya yönelik politikalardan en çok muhalif basın nasibini alıyor” dedi.

Evrensel gazetesi İzmir bürosuna yönelik silahlı saldırıya dair değerlendirmelerde bulunan Gökmen, şunları söyledi:

“Muhalefet üzerindeki ağır sindirme ve korkutma politikası ağırlıklı olarak muhalif basın üzerinde hissediliyor. Toplumun tüm kesimlerinde korkutma, sindirme, tepki verememe halini oturtmaya çalıştırlar ama bu politikalardan en çok nasibini muhalif basın aldı. Zaten bir avucuz. Birçok sorunla boğuşuyorlar. Varlığını sürdürmesi, yayın yapması o kadar zor hale geldi ki başta mali nedenler var, onlarla cebelleşirken iktidarın korkutmaları da başka bir baskı unsuru oluyor. Bu sıkıntılar yaşanırken son olarak da Evrensel’in 10 kurşunla taranması olayını yaşadık. Kendini alkolik olarak tanımlayan biri Evrensel’e çok sayıda kurşun sıktı. Bu öyle rastgele yapılmış bir şey değil. Gazetenin olduğu sokak Alsancak’ta çok dar bir sokak. Bilinçli bir şekilde planlanıp yapılmış bir şey. İşin ilginç yanı gazetenin temsilcilerine haber bile verilmiyor. Ertesi gün işe geldiklerinde haberleri oluyor. Saldırgan tutuklandığında da haberleri olmuyor. Yani süreçle ilgili hiçbir şekilde bilgilendirilmiyor. Neden? Çünkü muhalif duruşlu olan herkese farklı bir hukuk sistemi işletiliyor. Bunlar hukuk sisteminin daha ağır ve cezalandırıcı yönüyle karşı karşıya bıkılıyor. Ama böyle muhalif bir gazeteye saldırı yapanı sarhoş vs diyerek suçu hafifletiliyor. Bu suçu işleyenin tüm bağlantılarının kontrol edilmesi gerekiyor. İktidar yanlısı bir gazete ya da gazeteciye böyle bir şey yapılsaydı cezalar yağdırıldı. Bu bölünmüşlük, ortadan karpuz gibi bölünüp saçılmışlık o kadar içimize işledi ki, hukuk farklı kişilere, farklı düşüncede olanlara başka işliyor. İktidar yanlıları adeta cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Hukuk herkes için eşittir diyoruz ama muhalifseniz bu geçerli değil. Muhalefet üzerindeki baskılar ortada, basın üzerindeki baskılar da sürecek. Gerçekleri yazan, hakikatin peşinde koşan basın kuruluşları için bu baskı, tehdit ve sindirme tahmin ediyorum ki ilk sandık gelene kadar sürecek.”

İzmir'in Belevi Köyü'nde renkli eğlence
İzmir'in Belevi Köyü'nde renkli eğlence
İçeriği Görüntüle

"Daha kalabalık olmalıydık"

“Sesimizi duyurmak, bu saldırıya kayıtsız kalmamak için destek eylemi yaptık” diyen Gökmen, “Elbette bir kalabalık vardı ancak daha fazla gazeteci arkadaşımızın olmasını beklerdim. İnsanlar oturduğu yerden buna tepki gösteriyor ama bu iş biraz da sokakta olur. Sokakta görünmek, sokakta ses vermek farklı bir şeyi ifade eder. Bunu Özgür Özel ve CHP yakaladı ve mitinglerle sokağı iyi kullanmaya başladı. Sonrasında gazete dağıtımı yaptık Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde. ‘Devlet memuruyum alamam’ diyeni duyduk. Bu nasıl bir korku, nasıl bir sindirme. Eskiden Cumhuriyet gazetesi okuyan bu zulüm yapılırdı. Bu çok üzüntü verici bir şey. Toplumumuz birileri gelip bizi kurtarsın psikolojisine çok alışkındır. Aslında kurtaracak olan biziz. Yeni bir Atatürk aramayın. Nasıl kurtaracağız derseniz sandıktan başka bir şey gelmiyor aklıma. Umarım bir an önce sandık gelir ve oylara halel gelmeden herkes sandıktan çıkana razı olur” ifadelerini kullandı.

"Ciddi bir hayal kırıklığı"

İzBB’nin Meclis Karar Özetleri’ni artık komisyon kararıyla gazetelere verme kararını eleştiren Gökmen, “Meclis Kara Özetlerinin gazetelerde yayınlanması Tunç Soyer dönemine dayanıyor. Çünkü iktidar, tasarruf genelgesi kapsamında belediyelerin yerel basına ilan ve reklam vermesini yasakladı. İGC yönetimi olarak meclis karar özetlerinin Basın İlan Kurumu’na tabi gazetelerde yayınlanmasını istedik. Çok yüksek rakamalar değil ama sembolik de olsa anlamı olan ve gazetelere cansuyu olan bir uygulamaydı. Büyükşehir Belediyesi’ne sunduk ve olumlu bir karşılık aldık. O zamandan beri yerel basına bir gelir akışı oldu. Şimdi görüyoruz ki bundan vazgeçilmiş. Neden vazgeçildiğiyle ilgili bir öngörüm yok. Çünkü aklıma çok kötü şeyler geliyor. Hele ki bir komisyona havale edip aralarından seçeceğim demek olayı daha da tatsızlaştırdı. Ben Cemil Başkan’dan hiç böyle bir şey beklemiyordum. Yerel basını desteklemesini, benimsemesini beklerdim. AKP ne yaptı o zaman? AKP, devamlı kendini iyi yazan, tek taraflı yazan bir medya yaratarak inanılmaz bir konfor alanı yarattı. Muhalefetsiz bir basın oluşturdu. O konfor alanında devam etti. Şimdi baktığımızda o konfor alanı burada da mı yaratılmak isteniyor? Nerede kaldı basın özgürlüğü? Bu saatten sonra o komisyon istediğini yazan, istediğin yazmayan gazete ayrımı yapıp, aralarından birkaç taneyi eleyip diğerlerine veriyoruz derse biz hangi demokrasiden, basın özgürlüğünden bahsedeceğiz? CHP’li bir belediyenin olduğu İzmir gibi bir yerde biz bunu yapamayacaksak, ayrımcılığa tabi tutulacaksan nasıl gazetecilik yapacağız? ‘Küstüm konuşmuyorum’la gazetecilerle iletişim kurulmaz. Bunu açıklamakta zorlanıyorum çünkü ciddi bir hayal kırıklığı. Umarız bu endişelerimiz gerçekleşmez” açıklamasında bulundu.

"Umutsuzluğa kapılmamalı"

Tüm ayrışmaların toplumu umutsuzluğa sevk etmek için yapıldığının altını çizen Gökmen, “Bu duygu en tehlikelisi. Bu da yapılır mı dediğimiz argümanlara hiç bakmaksızın istediğini yapıyor. Çünkü birinin bir şey demesi halinde hemen içeri alınıyor. İktidar, toplumu bölmek, ayrıştırmak, korkutup sindirmekle ilgili politikasını yıllardan beri sürdürüyor. Bugün artık bu noktaya gelindi. Artık bilinmesi de kendisi için bir anlam ifade etmiyor. Herkesi hapse attıktan sonra mı seçim sandığını getirecek? Böyle mi olacak? Sessiz ve tepkisiz dediğimiz toplum kesimleri sesini umarız sandıkta duyurur” şeklinde konuştu.

Muhabir: NİL KAHRAMANOĞLU