İzTV’de yayınlanan Nil Kahramanoğlu ile Gündem Özel’in konuğu İYİ Parti İzmir İl Başkanı Ülkü Doğan oldu. İzmir ve ülke gündemine dair değerlendirmelerde bulunan Doğan, İzmir’de meydana gelen yangınlar sonrası yaptıkları saha çalışmalarını da anlattı.
Geçtiğimiz günlerde İzmir’in birçok ilçesinde binlerce hektarlık ormanların yok olmasına neden olan yangınları yerinde incelediklerini ifade eden Doğan, şöyle konuştu:
Orman yangını İzmir için değişmez bir gerçek. Yeterli önlem alınamamasıyla, hazırlık yapılamamasıyla alakalı olarak her yıl biz ormanlarımızın büyük bir kısmını kaybediyoruz. Geçtiğimiz dönemde de çok ciddi, yaklaşık 10 gün boyunca İzmir kâbusu yaşadı. Ortalık mahşer yeri gibiydi. Her bölgeye gittim. Birbirinden kötü manzaralar vardı. Özellikle Seferihisar’da ormanlık alanın yüzde 90’ı ve Seferihisar yüz ölçümünün yüzde 30’u yanmış. Bütün bir ilçe duman altındaydı. Keza Ödemiş’te de çok büyük bir alan yandı. Bunlar, ‘kader, Allah korusun, Allah göstermesin’ diyerek geçirebileceğimiz bir durum da değil. Zira gidip konuştuğumuz herkesten aldığımız bilgilere şöyle bir baktığımızda, yangının temel kaynağı elektrik. İhmal, kaynak yaparken, anız yakarken gibi durumlardan bilinçsizce çıkan yangınlar da var ama bir kısmı elektrik. Önlenebilir bir şeyden bahsediyoruz burada. Cuma günü genel merkezimizden bir heyet geldi. İzmir Milletvekilimiz Hüsmen Kırkpınar, Çanakkale Milletvekilimiz Rıdvan Uz ve Tarım Politikaları Başkanımız Kadir Ulusoy’la birlikte bölgeyi gezdik. Özellikle bu elektrik kaynaklı yangınların önlenebileceğini özellikle belirtmek istiyorum. Çünkü Meteoroloji uyardı. 10 gün boyunca çok şiddetli bir rüzgâr olacağını, İzmir’de zaman zaman Çeşme’de 100 km kadar çıkacağı belliydi. Şimdi şehir ve çevresinde yeraltında elektrik telleri ama özellikle de şehir dışında, ormanlık, kırsal arazide de dışarıda. O muhtarlardan öğrendiğimiz kadarıyla, elektrik direklerinin üzerinde ‘fincan’ diye tabir edilen, kabloları koruyan, 20 yıllık ömrü olan o fincanlar 60 yıldır değiştirilmemiş. Fatura almaya gelince, şimdi biz elektriği özelleştirdik. Bir özel şirkette faturanın tahsiline gelince hiçbir şey yok. Tabii ki kendisi bir özel şirket, kâr etmek üzerine kurulmuş ama altyapı ya da koruyucu tedbirlerin alınması noktasında yoklar. Bunu yapması gereken Orman Bakanlığı olması gerekirken, ama bizim durum şu: özel şirkete verdik elektriği, saldım çayıra Mevla’m kayıra.”
İhmal ve liyakatsizlik
Yangınların çoğunlukla önlenebilir nedenlerle çıktığını söyleyen Doğan, “Germiyan’da çok ilginç bir bilgi aldık muhtardan. 9 aydır Orman Bakanlığı’ndan elektrik direklerinin değiştirilmesi için onay bekliyorlarmış. Her yıl zaten bu bölgelerde bu elektrik direklerinin eskiliğinden kaynaklanan yangınlar çıkıyor. Önlemini almış köylü ama bakanlık 9 aydır cevap vermemiş. Şimdi ben buradan soruyorum Orman Bakanlığı’na: Neden izin vermediniz? Niye o elektrik direkleri değişmiyor? Hepsine bu sorum. Niye fincanları değiştirmiyorsunuz? Ömrü maksimum 20-25 yıl olan, niye 40 yıldır duruyor, neden bununla ilgili bir önlem almıyorsunuz? Dolayısıyla bu geçirdiğimiz yangınlar önlenebilir yangınlardı. Yine ihmale, yine liyakatsizliğe kurban verdik ormanlarımızı. Üstelik bu sefer can aldı. 2 vatandaşımızı kaybettik Ödemiş’te. Önlenebilir ihmallerden dolayı biz hem ormanlarımızı hem geleceğimizi hem de insanımızı kaybediyoruz. Buna dur demek lazım. Ama anlaşılan yetkililerin bu konuda yapacağı bir şey yok. Gidip gördüğümüz yerlerde vatandaşlar çok mağdurlar. Yıllarca yaşadıkları, ‘evim’ dedikleri yerler tamamen kül olmuş durumda. Biz bundan sonrasında bu süreci takip edeceğiz. Bir sonraki yaza girerken yine soracağız. İnşallah iktidarda olmazlar artık” şeklinde konuştu.
Önergemiz reddedildi
İYİ Parti’nin yangınlar yaşanmadan önce Meclis’e önerge verdiğini belirten Doğan, “Bizim filolarımızın yangın söndürmeyle ilgili mücadele edecek ekiplerimizin durumu nedir? Bununla ilgili bir iyileştirme yapılmasına dair. Ama reddedildi. Keşke kabul etselerdi, keşke inceleme yapılmış olsaydı. Keşke orada ret veren milletvekillerinden bir tanesi de yangın yerine gelseydi de çaresizliğin ne demek olduğunu orada görseydi” dedi.
Sanki birisi düğmeye bastı
İzBB’ye kooperatif üstünden yapılan operasyona yönelik değerlendirmelerde bulunan Doğan, “Öncelikle herkesin de malumu olduğu üzere hukuk; adil, şeffaf ve eşit olmalı, herkes için. Herkes mahkeme önünde, hâkim önünde eşit olmalı. Bir diğer husus da mahkemeler yargılamayı Türk Milleti adına yapar. Her kararda yazar: Türk Milleti adına, gereği düşünüldü. Şu dönemde bakıyoruz, sanki birisi düğmeye bastı ve bu operasyonlar başladı gibi. 19 Mart’ta başlayan bir süreç var. Sayın İmamoğlu’nun diplomasının iptali sonrası tutuklanmasıyla birlikte, sürekli bir CHP’li ya da muhalif belediyelere karşı yolsuzluk operasyonları, rüşvet operasyonları ve sabaha karşı gözaltına almalar ve tutuklamalarla devam eden bir süreç yaşıyoruz 19 Mart’tan bu yana. Birkaç dosyaya baktım, iddialar hangi dönemden diye. Çok farklı dönemlerden. Kimisinin 1 yıl önce soruşturması başlamış, kimisinin daha da öncesinde. Bazılarının çok daha öncesinde. İnsanın aklına şu geliyor: Bir suç duyurusu var, delilleri de toplamışsın, niye bunu o dönemde yargılamaya başlamadın, tutuklama gerekiyorsa tutuklamadın da sanki bir el böyle bir düğmeye basmış, aynı anda birden çok ilin, birden çok savcısının tutuklama kararı vermesiyle gelişmiş bir süreç izliyoruz” diye konuştu.
Hukuka güven azaldı
Hukuka güvenin azalmasının ciddi bir sorun olduğunun altını çizen Doğan, “Ortada bir hukuksuzluk, yolsuzluk varsa mahkemenin bunu şeffaf bir şekilde yürüteceğinden ve sonuçlandığında da suçluların cezasını bulacağından, masumların da aklanacağından emin olmamız lazım. Türkiye’deki durum bunun tam tersi hâline geldi. Bu sefer de sanki muhalifler açısından bir cendere yaratılmış, bir hukuk sopası başlarında sallanıyor. Ama muhalif değilseniz, iktidar yanlısıysanız, o zaman da her istediğinizi yapabiliyorsunuz. Çünkü size kimse dokunmuyor. Böyle bir hukuk düzeni olabilir mi? O yüzden diyorum, bana bir hukukçu olarak bunu sorduğunuzda ben ülkede bir hukuk olmadığının cevabını verebilirim ancak. Hukuka güven bittiğinde, ülkenin en büyük, en önemli ayaklarından birini sarsmış oluruz. Ya da bırakın tutuklamayı, bırakın gözaltını, hiçbir AK Partili belediyenin, MHP’li bir belediyenin şüpheli yanıyla ilgili bir dava açalım, bir bakalım. Yani burada bir iddia var, bu iddiayı bir soruşturalım, öyle bir durumu da yok” ifadelerini kullandı.
Hukuki değil siyasi
AKP iktidarının toplumu kutuplaştırdığını aktaran Doğan, “Mahkemelere güvenmeyi ve şunu arzu ediyorum: Bir yanlışı varsa, herhangi bir kişinin bir suç işlemişse, o suçun adil bir şekilde yargılanarak, şeffaf bir şekilde de kamuoyu nezdinde de tatmin edici bilgiler verilerek bu sürecin yürütülmesini, suçluysa cezasını almasını, masumsa da beraat etmesini bekliyorum. Bir vatandaş olarak benim beklentim bu. Ama sürecin yürütülüş şekli, sadece belli bir kesime yapılışı, bize bu sürecin hukuki olmaktan ziyade siyasi bir dönem olduğunu gösteriyor. Bu böyle gitmez. Hepimizi mi tutuklayacaklar? Artık insanlar tweet atarken de korkuyorlar. Tutuklananlar sadece CHP’li belediyeler de değil. Gazeteciler tutuklanıyor. Gençler tutuklanıyor. Yani ağzını açan, iktidarı eleştirme cüretinde bulunan herkes cezalandırılıyor. Ama biz demokratik bir ülkedeyiz. Yasal sınırlar içerisinde iktidarı eleştirebilmeliyim. İktidar da eleştirilebilmeli. Çünkü iktidar makamı böyle bir şeydir. Yani biz hesap sorarız, onlar hesap verirler. Ama bundan sonraki süreç içerisinde bindiğimiz dalı kestiğimizi fark etmesini ümit ediyorum. Ne yazık ki AKP iktidarı döneminde toplum ikiye ayrılarak, kutuplaştırma siyasetiyle politika yapıldı. Türkiye, son 25 yıldır hakikaten de biz ve onlar gibi ikiye bölünmüş durumda. Oysa bir milleti millet yapan o birlik ve beraberliğidir” açıklamasında bulundu.
Korkutma işe yaramaz
“İktidar muhalefetsiz Türkiye mi istiyor?” sorusunu da yanıtlayan Doğan, “Eninde sonunda önümüze bir sandık gelecek, vatandaş da bu izlediği tabloya göre bir tercihte bulunacak ülkesinin geleceğine ilişkin. Her demokratik ülkede zaten yanlış yapan iktidar sandıkta milletine hesabını verir. Bu operasyonların asıl amacının muhalefetsiz bir Türkiye yaratmak olduğu belli. Ama muhalefetsiz bir Türkiye mümkün değil. Aslına bakarsak, şu an sandığı kursak muhalefet artık AKP olacak. Anket şirketlerinin verileri ortada, hem de sokağa çıktığımızda vatandaşın söylediği bu. Çünkü iktidarın yaptığı yanlışları sesini duyuracak insan bitmez bu ülkede. Dolayısıyla ben muhalefetin biteceğini düşünmüyorum. Bunlar korkutma ya da farklı taktikler olabilir ama işe yaraması mümkün değil. Biz mücadelemizi sonuna kadar vereceğiz” dedi.
Reçete belli
Yaşanan tüm sorunların sebebinin tek adam sistemi olduğunun altını çizen Doğan, “İYİ Parti olarak her fırsatta biz, Tayyip Erdoğan’ın yeniden adaylığının önünü açabilecek versiyonlarının tamamına kapalı olduğumuzu belirtiyoruz. Anayasal olarak da mümkün değil. Bu bir anayasa değişikliği ya da benzeri bir versiyonla mı yapılmak istenecek bilemiyoruz ama erken seçim de bunlardan bir tanesi. Bu sistem sürdürülebilir mi? Yani Türk usulü başkanlık rejimi dediğimiz, 2018 yılında geçtiğimiz ucube sistem. Türkiye’nin en büyük krizlerinden bir tanesi 2001 kriziydi. Şu an biz 2001’den de daha büyük ve daha derin bir kriz yaşıyoruz. 200 lira, 2009’da ilk çıktığı dönem içerisinde 132 dolar seviyesindeymiş. 5 bin 280 TL değerindeymiş. Velhasıl savaş dönemlerinde dahi olmayan bir ekonomik küçülme, değer kaybından bahsediyoruz. Bize başkanlık rejimi adı altındaki bu ucube sistemin verdiği tek şey bu: çok derin bir ekonomik kriz. Bu ülkenin en büyük gerçekliği ekonomik kriz. Başta uyarmıştık, bu bizi tek adam rejimine götürür diye. Tam da uyarılarımızın gerçekleştiği dakikadayız. Dolayısıyla da bizim için reçete belli. Biz daha öncesinde de tecrübe ettiğimiz parlamenter sisteme dönmeliyiz” diye konuştu.
Terör zaten bitmişti
Son olarak ‘terörsüz Türkiye’ söylemiyle başlayan sürece dair konuşan Doğan, “Diğer yandan Türkiye’de tabii ki terör istemiyoruz. Ülkenin ayağına en büyük prangadır. Senelerce hem çok fazla insanımızı kaybettik hem de çok ciddi bir ekonomik yüktü. Elbette ki biz terörsüz bir Türkiye’yi hayal ediyoruz ama Türkiye içerisinde terör zaten bitmişti. Bu teröristlerin, bu PKK’nın farklı ülkelere giderek yapılanmasını taşımışlardı zaten. Keza bu sürecin böyle yürütülmesi, binlerce kişinin katili olan bir insanın sanki kurtarıcıymış gibi lanse edilip, bu kadar acıya neden olmuş bir insanın böyle gösterilerek de şehit ailelerinin duygularıyla da oynanmasının doğru olmadığını düşünüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletinin de terör örgütünden ve terörist başından büyük olduğunu da hepimiz biliyoruz” açıklamasında bulundu.