Hıristiyanlığın en önemli figürlerinden biri sayılan St. John ( St.Jean), Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri. “Aziz Yahya” olarak da bilinen St. John’ın, “Yahya İncili”ni Efes’te yazdığı düşünülüyor. St. John’ın mezarı üstüne inşa edilen bazilika ise erken Hıristiyanlık döneminin en önemli tanıklarından. Bizans İmparatoru Iustinianus’un MS. VI. yüzyılda Aziz St. Jean adına daha önceki yapı kalıntılarının üzerine yaptırdığı St. Jean Kilisesi, ortaya çıkarılan bölümleriyle gezi ve tarih severleri büyülemeye devam ediyor. İncil Yazarı Aziz Yuhanna (St. Jean Theologos), İsa’nın en genç havarisi olup, çarmıhtaki İsa’nın annesini bu en genç havarisine emanet ettiği kabul ediliyor. Bunun üzerine Aziz Yuhanna’nın Meryemana ile birlikte MS 37-48 yıllarında Efes’e geldiği ve yaşamının sonuna kadar burada kaldığı biliniyor. MS.37-42 yıllarında Kudüs’ten ayrılmak zorunda kalan St.Jean, Anadolu’ya gelerek Hıristiyan dinini yaymaya çalıştı. Aziz Paulos’un öldürülmesinden sonra Efes’te bulunan bugünkü yapıdan önce var olan bir kilisenin başına geçen St Jean, ölümünden sonra vasiyeti uyarınca bu kiliseye gömüldü. MS. VII. ve VIII. yüzyıllarda Arap akınları Selçuk’ta da etkili olunca, kesme taş ve tuğladan yapılmış olan kilisenin çevresi surlarla kapatıldı ve böylece şehir ile birlikte koruma altına alındı.
Kazılar, ayağa kaldırdı
Kilisenin ibadet bölümü haç planlı, üç nefli ve klasik bazilika plan düzeninde inşa edildi. Bu bölümün üzeri altı büyük kubbe ile örtülürken bunlardan ikisi orta nefin, ikisi transeptlerin, ikisi de orta mekanın üzerini örtüyor. Aziz Jean’ın mezar odası ise orta nefin sonunda ve apsidin de önünde bulunuyor. St. Jean Kilisesi’ndeki çalışmalar ilk defa 1921-1922 yıllarında Yunanlılar tarafından başlatıldı, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da Avusturya Arkeoloji Enstitüsü 1927-1930 yıllarında buradaki çalışmaları sürdürdü. 1920 yılının kazılarında üç mezar yapısı gün yüzüne çıkarılırken mezarlarda bulunan kutsal kalıntılar daha önce İstanbul Havariyyun (Agioi Apostoloi, Kutsal Havariler) Kilisesi’ne götürüldü. Daha sonra eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü 1957-1958 yıllarında restorasyon çalışmalarına başladı ve kuzey nefteki ikinci kat sütunlarını ayağa kaldırmayı başardı. 1981-86 yıllarında gerçekleştirilen kazılarda St. Jean Kilisesi batı Sur Girişi ile İsa Bey Camii kuzey kapısı arasındaki bağlantı gün yüzüne çıkarıldı. 1982’de gerçekleştirilen kazı sonucunda taş döşeli bir yol da bulunmdu. Daha sonraki kazılarda bu yolun Osmanlı dönemine ait olduğu ancak Bizans dönemine ait bazı yapılar üzerine inşa edildiği tespit edildi.
Kaleyi de görmeden dönmeyin
Ziyaretçiler kilise ve mezar dışında St.Jean Örenyeri sınırları içindeki Ayasuluk Kalesi’ni de görmeden bölgeden ayrılmıyor. Tarihi neolitik döneme kadar uzanan bu kale; Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde de ayaktaydı. Bir bölümü restore edilen Ayasuluk Kalesi’nin kulesi ve surları kadar; içindeki Osmanlı sarayı kalıntıları, hamam ve cami de görülmeye değer.
Hıristiyanlık için son derece büyük önem taşıyan, kutsal bir kişilik olarak kabul gören St. Jean’ın mezarı, doğal olarak günümüzde en önemli ziyaret merkezlerinden biri haline gelmiş durumda. Halen devam eden çalışmaların yapının henüz keşfedilmemiş bölümlerini de açığa çıkarması bekleniyor.