DERLEYEN: YAĞIZ BARUT/ İZ GAZETE-  İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, İZ TV’de yayınlanan Pınar Teke ile Gün Doğdu programına konuk oldu. Barınma krizinden inşaat sektörünün yaşadığı sorunlara, kentsel dönüşümden devletin nasıl bir politika üretmesi gerektiğine kadar pek çok konunun konuşulduğu programda Başkan Eylem Ulutaş Ayatar; yapılaşma ve kentsel dönüşüm gibi alanlarda kamusal bir bakış açısıyla planlı bir yönetimin ve geniş halk kesimlerinin refahını sağlayacak hedeflerin olması gerektiğini ifade etti.

Öte yandan Başkan Ulutaş Ayatar, Türkiye’de mevcut konut üretiminin geniş halk kesiminin barınma ihtiyacına yönelik değil, yabancı ve yerli yatırımcıya yönelik olduğunu da vurguladı.

‘SEKTÖR DARBOĞAZDA!’

Türkiye’nin çok derin bir ekonomik krizin içinde olduğunu vurgulayan ve bunun inşaat sektörüne etkilerini anlatan Başkan Ulutaş Ayatar, “2018 yılında da bir kriz yaşamıştık ve bu tamamlanmayan inşaatlara yol açmış, konkordato ilan eden firmalar olmuştu. Ancak şu an daha derin bir krizin içindeyiz. Ciddi anlamda alım gücü düştü ve yoksulluğa doğru sürükleniyoruz. Bunun inşaat sektörüne de yansımaları oluyor. Aslında inşaat, pek çok yan sektörü de beslemesinden kaynaklı olarak ekonomi için hep bir lokomotif sektör olarak görülmüştür ve bu anlamda desteklenmiştir. Ancak bu ekonomik krizde doğrudan olumsuz bir etki görüyor. Hem kamuda hem özelde süregelen inşaat faaliyetlerinde çok ciddi problem yaşanıyor. Kamu açısından baktığımızda 1-2 yıl önce verdiği fiyat teklifinin bugün çok ötesinde reel fiyatla karşılaşan yüklenicilerle karşılaşıyoruz. Özel sektör açısından ise inşaat girdilerinin ağırlıkla ithal olması ve dolayısıyla dövize endeksli olması nedeniyle ciddi maliyetler ortaya çıkıyor ve bunlar fiyatlara yansıyor. Dolayısıyla konut almak da ücretli kesim için bir hayal oluyor ve bu noktada kiraya yönelmeler nedeniyle de kiralar her geçen gün artıyor. Aslında büyük bir sarmalın içindeyiz ve maalesef Maliye Bakanımızın gözlerindeki ışıltı da sorunları düzeltmeye yetmiyor. Çünkü ekonomi güven demektir ama bunun tesis edilmediğini görüyoruz. Dolayısıyla inşaat sektörü de darboğazın içinde ve inşaat mühendisleri açısından da büyük bir işsizlik sorununu görüyoruz” ifadelerini kullandı.

‘ÖNCE ANLAYIŞ DEĞİŞMELİ’

AKP hükümetinin açıkladığı düşük faizli konut kredilerinin geçmişte de denendiğini ancak bu yöntemin başarılı olmadığını aktaran Başkan Eylem Ulutaş Ayatar, şunları kaydetti:

“Özel sektörde inşaat faaliyetleri konut ağırlıklı yürütülüyor. Aslında barınma ihtiyacını karşılamak için konutlar üretmemiz gerekirken iş artık iyice ranta dönüştü! Cumhuriyetin ilk yıllarında barınma temelli bir konut üretimi vardı ancak 1950’lerdeki şehirlere göç dalgasından sonra devletin de inşaata bakışı değişti ve dolayısıyla konutların bir rant ve yatırım aracına dönüşmesiyle sorunlar daha da büyüdü. Bu anlayış değişirse en temel sorunları bir ölçüde düzeltebiliriz. Yoksa günlük çözümler üreterek başarılı olamazsınız. Siz istediğiniz kadar kredi faizlerini düşürün, vatandaşın alım gücü düştüyse o çözümün bir karşılığı olmaz aksine son kredi paketinde de gördük ki fiyatlar daha arttı.”

Başkan Ulutaş Ayatar, şu anda üretilen konutların geniş halk kesiminin barınma ihtiyacına yönelik olmadığını, yabancı ve yerli yatırımcıya yönelik olduğunu da sözlerine ekledi.

MERKEZDE MÜHENDİS OLMALI

Türkiye’deki yapı üretiminde mühendislik gerekliliklerin yerine getirilip getirilmediğini teknik olarak anlatan İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Ayatar, “Yapı üretimi insan hayatıyla doğrudan ilintili. Teknolojideki ve yönetmeliklerdeki ilerlemelere baktığımızda yapı üretiminin gerekliliklerini tam olarak yerine getiremediğimizi görüyoruz. Bu konu, mühendisinden mimarına ve ustasına kadar ele alınması gereken bir konu. Oda olarak bu konuda önerilerimiz de oluyor ki İzmir’de yaşadığımız deprem sonrasında yıkılan ya da yeniden yapılan yapılarla ilgili pek çok şey söyledik. En azından bundan sonrası için yapı üretiminde merkeze mühendisliğin konulmasını istiyoruz. Örneğin; bir yapım işindeki şantiye şefinin tam zamanlı olarak işin başında bulunmasının zorunluluk olması gerektiğini ifade ediyoruz. Şu anda bir şantiye şefi, beş farklı yerde şantiye şefliği görevini üstlenebilir durumda. Bu sorun çözülürse hem daha güvenli yapıları göreceğiz hem de istihdam alanı yaratılacak. Yetkin mühendislik kavramının da artık kanunlaşması gerekir. Öte yandan yapı denetimde görev alan mühendislerin güçlendirilmesi ve kamu yetkisiyle donatılması de gerekiyor. Mevcut yapıların periyodik kontrollerinin yapılması gerekiyor. Dolayısıyla mühendisliğin tam anlamıyla yerine getirilmiyor olması çok ciddi bir eksiklik” diye konuştu.

GÜÇLENDİRME İYİ SEÇENEK

İzmir’de 30 Ekim 2020 tarihinde yaşanan ve 117 yurttaşın vefatına neden olan depremin aslında bir uyarı depremi olduğunu, İzmir’in çok ciddi riskler barındırdığını söyleyen ve konuyla ilgili yapılması gerekenlere değinen Başkan Ulutaş Ayatar, “30 Ekim Depremi bir uyarı depremiydi çünkü İzmir merkezli değildi! İzmir merkezli bir deprem yaşadığımızda ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın senaryolarına göre çok olumsuz bir tabloyla karşılaşabiliriz. Burada yapı stoku için elbette envanter çalışması yapılması gerekiyor. Kaldı ki biz Büyükşehir’le Bayraklı’da envanter çalışmasını bitirdik, bunun kent geneline de yayılması gerekiyor. Ancak Ulusal Deprem Stratejisi Eylem Planı’nda 2017 yılına kadar tamamlanması gereken kamu yapıları ve tüm konutların envanterinin çıkarılmasının yapılmadığını görüyoruz. Aslında sayı çok büyük olduğu için hepsiyle baş etmek mümkün değil ama ölçeklendirme çalışmaları ile öncelikler sıralaması yapıp hedefi oraya yönlendirebiliriz. Öte yandan 2012 yılında ‘kentsel dönüşüm kanunu’ diye ifade ettiğimiz bir kanun çıkarıldı ve burada yapı stokunun iyi olmadığı kaydedildi. Ancak İzmir’de ‘Şimdi ne yapacağız’ sorusu daha çok deprem sonrası sorulmaya başlandı. Burada binaları güçlendirme seçeneği nedense es geçilerek yenileme üzerinde duruldu. Aslında güçlendirmenin daha düşük maliyetleri nedeniyle iyi bir seçenek olduğunu düşünüyoruz; çünkü kentsel dönüşümün ekonomik krize takıldığını da görüyoruz” sözleriyle envanter çalışmalarına ve binalarda güçlendirme çalışmalarına vurgu yaptı.

SOSYAL DEVLET OLMALI!

Büyükşehir Meclisi’nden çıkan emsal artışı kararına yönelik de bir açıklama yapan Başkan Ulutaş Ayatar, “Buna teknik olarak iyi demek mümkün değil. Çünkü tüm yapılaşma ve kentleşme, planlar dahilinde yapılır. Bizim ülkemizde ne yazık ki sosyal devlet anlayışının tam olarak içselleştirilmemesinden dolayı ve sürekli bir rant yaratmak gerektiğinden emsal artışı her deprem sonrasında çözüm olarak sunulur. Ancak kentsel dönüşüm ve yapılaşmanın sadece güvenlik yönü yoktur; bu işin alt yapısı, sosyal yapısı, psikolojik etkisi, ekonomik boyutu var. Bu anlamda devletin kamusal bir bakış açısıyla somut bir politikası olması gerekiyor. Burada yerel yönetimle eşgüdüm de çok önemli, yerel yönetimlerin desteklenmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu soruna bir kredilendirme ya da emsal artışı ile değil bakış açımızı değiştirerek çözüm bulabiliriz. Dar gelirlinin ve orta kesimin ciddi bir barınma sorunu var. Devletin de bu sorunu çözme, vatandaşını güvenli ve sağlıklı bir çevrede yaşatma gibi bir sorumluluğu var. Dolayısıyla bu sorunun çözümünün piyasaya bırakılmaması ve devletin kentleşme politikası hazırlaması gerekiyor” diyerek önemli mesajlar verdi.

HALK KONUT PROJESİ’NDE ARTI VE EKSİ YÖNLERİ VAR

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin depremzedeler için hayata geçirdiği ve Türkiye’de ilk kez uygulanacak Halk Konut projesi ile ilgili ilk imzalar geçtiğimiz gün atılmıştı. 30 Ekim Depremi’nde orta hasar alan ve ardından yıkılan Bayraklı’daki Dilber Apartmanı sakinlerinin kurduğu Halk Konut 1 Yapı Kooperatifi temsilcileriyle, İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketleri EGEŞEHİR A.Ş. ve İZBETON A.Ş. ile Bayraklı Belediyesi şirketi BAYBEL A.Ş.’nin oluşturduğu ortak girişim yetkilileri arasında sözleşme imzalanmıştı. Sözleşmeyle Büyükşehir ve Bayraklı belediyelerinin depremzedelerin kendi konutlarını yapabilmesi için belediye güvencesi ve teknik destek sağlayacağı açıklanmıştı.

UMARIZ BAŞARILI OLSUN

Bu konuyla ilgili de açıklamalarda bulunan ve projenin başarılı olmasını dilemekle birlikte olumlu, olumsuz ve belirsiz yönlerine de dikkat çeken Başkan Ulutaş Ayatar, “Halk Konut Projesi’nde konut sahipleri kooperatifleşiyor ve Büyükşehir ile Bayraklı belediyelerinin şirketlerinin ortak girişimleri ile sözleşme imzalıyor. Buradaki yapım sürecinde kooperatifin karar verici olduğu ve ortak girişimin teknik destek sağlayacağı görülüyor. Tabii burada projelerin üretimini serbest mühendis ve mimarlar yapıyor, Büyükşehir kendi şirketleri üzerinden o projelerin yapım faaliyetine giriyor. Bunun artıları ve eksi yönleri var. Vatandaşın yapı güvenliğine kavuşacak olması olumlu bir gelişmedir ama tabii Büyükşehir’in mühendislik hizmetine burada hak ettiği değeri vermesi gerekiyor, yani kötü bir imalat olmaması lazım. Büyükşehir, TOKİ gibi mağduriyet yaratmamalı ve öyle iyi bir çalışma yürütmeli ki biz bir daha dönüp envanter çalışması yapmamalıyız. Projenin belirsiz yanı ise bu sistem emsal artışı üzerine kuruldu. Ancak emsalle ilgili bir dava süreci var ve mahkemeden emsal artışına yönelik iptal kararı çıkarsa ne olacak bilmiyoruz! Projede revizyon yapılması gerekirse bu maliyete de yansıyacak. Bunlar belirsiz şeyler. Ayrıca şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı üzerinden yola çıkarak bir maliyet hesabı yapılıyor ama bir süre sonra gerçek maliyet ortaya çıkacak! Projenin eksi yönü ise alan bazlı değil, bina bazlı yenileme olmasıdır. Bu noktada da alt yapının uygunluğu ve nüfus yoğunluğunun gözetilmesi gerekiyor. Ama umuyoruz ki proje başarılı olsun. Elbette depremzedelere yönelik harekete geçilmesi ve sorumluluk alınması önemli ama işin içine kamu kaynakları girdiği için çok dikkatli, şeffaf ve iyi bir planlama olması gerekir” diye konuştu.

Ayrıca Başkan Ayatar, Büyükşehir’in alan bazlı yürüttüğü kentsel dönüşümün de çok kıymetli olduğunu çünkü yüzde 100 uzlaşı ile yapıldığını ve yerinde dönüşümün sağlandığını ifade etti.

Editör: Haber Merkezi