İz TV ile FİKİR TV’nin ortak yayınlandığı ‘Fikir Masası’ programının 4’üncü bölümünde FİKİR Genel Yayın Yönetmeni Murat Büyükyılmaz ile İz Gazete Genel Yayın Yönetmeni Ümit Kartal, İzmir gündemini masaya yatırdı.
Doğukan Fikri Fidan/İz Gazete-İzmir’de iklim krizinin etkilerinin her geçen gün derinleştiğine dikkat çeken Ümit Kartal, Ağustos ayında başlayan düzenli su kesintileriyle birlikte İzmir halkının su krizini daha fazla hissedeceğini ifade ederek, “İzmir’de gündem su krizi. İzmirliler etkilerini Ağustos ayında daha net görecek gibi duruyor. Siyasiler konuşup meseleyi şöyle bir savuşturdu ama yaşamdaki karşılığını vatandaşlar hissetmeye başladığında bu konuşmalar yeter mi bilmiyorum. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, geçtiğimiz günlerde su kriziyle ilgili konuşmasında ‘Sünger Kent’ projesine de değindi. “Bir havuz bile dolmaz o projeyle” diyor. Yani projeyi beğenmiyor. Tunç Soyer, sosyal medya hesabından Sünger Kent projesini ve kitapçığı paylaştı. Bildiğiniz gibi, Tunç Soyer döneminde Sünger Kent uygulamasıyla ilgili 400 sayfalık bir kitapçık hazırladı İzmir Büyükşehir Belediyesi. Tunç Soyer’in paylaşımının ardından o kitapçık Büyükşehir Belediyesi’nin sitesinden kaldırıldı. Ama o kitapçıkta onlarca akademisyenden damıtılmış bilgi var. İzmir halkının o bilgiye erişmesinde ne sakınca var ki. Neden kaldırıldığını ben çok merak ettim.
İzmir’in 1 buçuk yılı heba oldu
Açıkçası İzmir Büyükşehir Belediyesi su krizine hazır değilmiş. Geçmiş dönemden sürdürülen işlerle ilgili de sıkıntılar var. Tunç Başkan başka bir tarım mümkün diyordu, Cemil Tugay başka bir tarım mümkün değil diyor. Tunç Başkan başka bir su yönetimi mümkün diyordu, Cemil Tugay ona da mümkün değil diyor. Ancak ne yapacağıyla ilgili şu ana kadar bir şey göremedik. Şunun için üzgünüm, İzmir’in 1 buçuk yılı belediye içi siyasi krizlerle geçtiği için heba edildi. Heba edildiği için vatandaşa dokunan esas meselelere daha yeni yoğunlaşıyoruz. Dilerim ki su krizini çözerler. Biz bu kentte yaşıyoruz ve bu kenti çok seviyoruz. Dolayısıyla insanca yaşam için herkesin üzerine düşen görevleri yerine getirmesini talep ediyoruz” dedi.

“İzmir’in bir su planı yok mu?”
Murat Büyükyılmaz da, bir kentin yönetilmesi için o kentte su yönetiminin de sağlanması gerektiğine dikkat çekerek, “Kentin bir su yönetiminin olması gerekiyor. Bir kenti yönetmek istiyorsanız onun su yönetimini de sağlamak zorundasınız. Burada elbette Bakanlıklara ve merkezi hükümete de görev düşüyor. Ama yerel yönetimlere de düşüyor. Suyun kullanımını daha rasyonel hale getirmek için pek çok uygulama yapılabilir. Cemil Tugay’ın su ile ilgili açıklamalarından henüz İzmir’in bir su planı olduğu sonucunu çıkaramadım. Yağmur yağdığında bu suyu biriktirmek yanlış mı? Bunu toplama biçimi yanlışsa onu nasıl yapacağınızı tartışırsınız. Böyle teknik konularda belediye başkanlarının bile bir adım geriye çekilip, o alana hâkim isimlerin ön plana çıkması gerektiğine inanıyorum. Su krizi İzmir’in en temel problemlerinden bir tanesi. Cemil Başkan, Aralık ayına yetecek kadar planlamayı yaptık diyor. Ancak birçok değişken var ve özel bir yağış beklenmiyor. Genel olarak bir kuraklık var. Suyu korumak için acilen bir plan yapıp hayata geçirmek lazım. Suyun en fazla kullanıldığı alan tarım. Kentte su olup olmaması aynı zamanda tarım politikanızla da ilgili. Dolayısıyla tarımsal üretimin çok yüksek olduğu, kırsalda nüfusun yoğun olduğu, bir tarım, sanayi ve turizm kenti olan İzmir’de tüm bunların birlikte planlanması gerekiyor. Bilim insanlarıyla ve o alanın özneleriyle genel bir strateji oluşturmak çok önemli. Mesela kentte evleri nereye yapacağınız, sizin su krizi yaşayıp yaşamayacağınızı da etkiliyor. Kırsaldaki çalışmalarınız İzmir’in merkezini de etkiliyor. İzmir’in kronik sorunlarını derli toplu bir şekilde masaya yatırmamamız gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.

“Anonim sosyal medya hesapları gazeteciliği karalıyor”
Öte yandan Ümit Kartal, sosyal medya platformlarında anonim bazı hesaplardan yapılan karalama haberlerine de değindi. Bu hesaplara etkileşim verildiği zaman algı operasyonlarının başarıya ulaştığının altını çizen Kartal, okurların bu hesaplara itibar etmemesi gerektiğini söyledi. Kartal, gerçek gazetecilere itibar edilmesi gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Ankara Kuşu diye bir sosyal medya hesabı var. Kim olduğu belli değil ama milyonlarca takipçisi var. Özellikle siyasi iktidarın CHP’li belediyelere yönelik baskıları döneminde de rol oynayan bir hesap haline geldi. Biyografisinde gazeteci yazdığı için de bir cevap hakkı doğdu bize. Gazeteciler olarak bir problemle karşı karşıyayız, bu problemin ortadan kalkmasının yolu okurların bir tutum almasından geçiyor. Maalesef ülkemizde gazetecilik mesleği itibarını her geçen gün yitiriyor. Yitirmesi için de egemenler elinden gelen her şeyi yapıyor. Ama gazeteciliğe sahip çıkmak, gazetecilerin olduğu kadar okurların da sorumluluğunda. Ülkede kendini muhalefette ve dışlanmış hisseden, ülkenin yarısı zaten gerçek habere erişim konusunda ciddi problemler yaşıyor. Muhalif medya, azınlık medya olarak tarif edilir hale geldi. Yine bu dönemde ne olduğu belli olmayan Instagram ve X hesapları furyası başladı. Bu hesaplar algı operasyonları yapıyor. Ankara Kuşu da bu hesaplardan bir tanesi. Özellikle İzmir’deki ilçe belediyeleriyle ilgili ortaya bir şeyler atıyor. Bunların hiçbir karşılığı yok. Mahkeme, iddianame, hakim, savcı… Ortada hiçbir şey yok.
Lütfen bu hesaplara etkileşim vermeyin
İnsanlara bir itibar cellatlığı yapılıyor. Birbirinize böyle şeyleri gönderdiğinizde etkisi olduğu düşünülüyor ve amacına ulaşıyor. Böyle algı ve psikoloji savaşlarının bir parçası olmamak gerekiyor. Bu konuda okurları uyarmak isterim. Bunu herhangi bir gazeteci yapsa cezaevine girerdi. Hiçbir etik kurala uymamasına ve itibar suikastı yapmasına rağmen belli ki bu hesaplar kollanıyor. Psikolojik savaştan ganimet çıkarmaya çalışan bir ekip burası. Lütfen bunlara ilgi göstermeyin. Maalesef bu hesaplar şu zamana kadar muhalefet tarafından kullanıldı. Bu canavarlar onlar tarafından yaratıldı. Buradan İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne de bir uyarı yapalım. Adı, kimliği, adresi belli olmayan, basın mensuplarının çalışmadığı fenomen sosyal medya hesaplarıyla yaratılmak istenen algı bugün ters tepti. Hep beraber canavarlar yaratmayalım ve gerçek gazetecilere itibar edelim.”

Dikili’de çiçek işçilerinin örgütlü mücadelesi
Murat Büyükyılmaz, İzmir'in Dikili ilçesinde Queen Flower tarım işletmesinden atılan işçilerin örgütlü olduğu Tarım, Orman ve Çevre Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikasının (BTO-SEN) mücadelesinden bahsetti. Sendika çatısı altında örgütlenen işçilerin, işverenle 3 kez toplu sözleşme için masaya oturduğunu hatırlatan Büyükyılmaz, süreci şu sözlerle anlattı: “Toplu sözleşmede önce görüşmeler iyi gidiyor, ilerliyor. Mesele ücrete geldiği zaman işveren çalışanlara asgari ücretin biraz üzerinde bir maaş verebileceğini, yeni gelenlere de asgari ücret verebileceğini söylüyor. Burada tabii ki bir uzlaşma mümkün olmuyor. Buradaki köylüler geçinebilmek için Danimarkalı bu şirketin serasında çalışmak zorunda kalıyor. Bunun üzerine hukuki bir mücadele sürüyor ama şirket tanımıyor ve dava açıyor."

“Bu çiçekleri almayın, aldırtmayın!”
Büyükyılmaz, sözlerine şöyle devam etti; "Ali isminde genç köylü bir arkadaşla tanıştım. 21 yaşında. Kendi deyimiyle şimdiye kadar hep beden işçiliği yapmış. Ali, sendikada örgütleniyor ve sendika temsilcisi oluyor. Şirket masadan kalkınca sendikalı işçilere davranışlar değişiyor. Ali’yi önce serada kullanılan suyun depolandığı kuyuya inmeye zorluyorlar. Pis bir su, güvenlik yok. Ali girmek istemiyor ama sen yaparsın diyorlar. Ali bir ipe bağlanıp kuyuya indiriliyor. İşini kaybetmemek için Ali buna katlanıyor. Sonra Ali’yi güvenlik önlemi olmaksızın seranın çatısına yolluyorlar. Ali bu işi de yapıyor. Daha sonra Ali’yi kovuyorlar. 21 yaşında ne istedilerse yapan genç bir köylü çocuğu işten çıkarılıyor. İşçiler mücadelelerini sürdürmeye devam ediyor. Şirketin önünde dayanışma ve adalet çadırı kuruldu. Bundan sonrasını da işçilerden dinlemek lazım. Diyorlar ki, sizin sevginizi anlatmak için aldığınız çiçekleri üretirken biz yaşayamıyoruz, biz tükeniyoruz diyorlar. Onlar boykot çağrısında bulunuyorlar. Bu şirketin çiçeklerini almayın diyorlar ve dayanışmaya çağırıyorlar. Ben de bunları İzmir halkına iletmek istedim.”