SELİNAY MUTLU / İZ GAZETE- İz Televizyonu’nda yayınlanan Özgür Coşkun ile Gündem Özel programının konuğu Avukat Senem Kiraz oldu. Depremi ve sonrasında yaşanan ulusal problemleri konuşan Kiraz, depremin hukuksal boyutları hakkında açıklamalarda bulundu.

MANŞETTTT2

Türkiye Barolar Birliği’nin ilk günden itibaren deprem bölgesinde çalışmalar yaptığını ve vatandaşlara son derece yardımcı olduğunu ifade eden Kiraz, öncelik anlamında, arama kurtarma ve sağlık alanından sonra üçüncü sırada hukuk olduğunun altını çizdi.

Mevzuatta aykılık var

“Hukuk’un mevcut kayıpları önlemek ve daha sonraki süreçte hak kayıplarının tespit edilmesi anlamında önemli olduğunu gördük” diye konuşan Kiraz, “Kayıpların yüzde 90’ı binaların hatalı olmasından kaynaklı. Bu noktada da yasal sorumluluklar gündeme gelmiş oluyor. Hem mevzuatta hem işleyişte bir aykırılık var. Canımızı ve malımızı kurtardıktan sonra kalanı korumak için yapmamız gerekenler hususunda hukuk devreye giriyor” dedi.

Binalarda güçlendirme

Binanın güvenliğini kontrol ettirmenin önemli olduğunu ve riskli olduğu tespit edildiğinde hazırlık yapılması gerektiğini vurgulayan Kiraz, “Binalar az hasarlı, orta hasarlı ve ağır hasarlı olarak üçe ayrılıyor. Ağır hasarlı binalar can ve mal güvenliğini tehdit ettiği için yıkımı kısa içinde gerçekleşiyor. Orta hasarlı binalarda kayıt kesinleştikten sonra bir yıl içinde güçlendirme gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla orta hasarlı binalarda kentsel dönüşüm yerine güçlendirme şeklinde hareket ediliyor” ifadelerini kullandı.

İmar Kanunu

İmar Kanunu Madde 39 hakkında bilgilendirme yapan ve çok önemli bir madde olduğunun altını çizen Kiraz, “İmar Kanunu Madde 39, yıkılacak derecede tehlikeli olan binalar varsa kaymakamlık ya da valiliğe başvuru yoluyla hukuki desteğe ihtiyaç duymadan teknik heyetin raporla onay vermesiyle bu binaların yıkımının mümkün olduğunu söyler. Yıkımı mülkte oturanlar gerçekleştirmezse kurum gerçekleştiriyor ve yıkım bedeli alınıyor. Yıkımın gerçekleşmesi için yasal çoğunluk aranmıyor. Herhangi bir vatandaşın bile binanın tehlikeli olduğunu görmesi halinde başvuru yapması yeterli oluyor” şeklinde konuştu.

Kentsel dönüşümde avantaj

Bu aşamada vatandaşların binalardan Karot örneği aldırarak kentsel dönüşüme gittikleri takdirde avantajlardan da faydalanabileceklerini belirten Kiraz, ‘’Vatandaş KDV avantajlarından yararlanabilir, faiz desteği ve kira yardımı alabilir. Konut 150 metrekarenin altındaysa KDV avantajlarından faydalanabilir. 6 bin 306 kapsamına girerek yıkılan binalar da malikin üzerine kalıyor diğer seçenekle belediye veya valilik binayı tahliye edip yıkımı gerçekleştiriyorsa yıkım masraflarının yüzde 20’sinden fazlasını ilgili kişiden tahsil ediyor. Hem yıkımın kontrollü ve maliklerin denetiminde olması hem de kentsel dönüşüme de girerek onun avantajlarından faydalanmak anlamında vatandaş yönlendiriliyor” diye konuştu.

Kooperatifleşme

Ortak dayanışmanın da çok önemli olduğunu vurgulayan Kiraz, “Belediye binaların güvenli olup olmadığını tek tek tespit eder, vatandaş da kentsel dönüşüm noktasında sorumluluğu alır” dedi. Bu anlamda belediyelerin faaliyetleri konusunda Bayraklı Belediyesi’nin kooperatifleşme çalışmalarının olduğunu ifade eden Kiraz, “Kooperatif sistemi binanın çok daha az maliyetle yapılmasını sağlayan bir sistem. Kentsel dönüşüm özelinde de kooperatifçiliğin canlandırılması ve geliştirilmesi birçok ortamda konuşulan bir konu. Onun dışında büyükşehir belediyesinin zaten İZBETON isminde bir iştiraki var. Yerinde dönüşüm olarak bloklar yapıyor. Bunlar önemli adımlar” şeklinde konuştu.

Mirascılık sistemi

Can ve mal kayıplarında vefat eden vatandaşlarımız için sürecin takipçisinin kişilerin mirasçıları olacağını söyleyen Kiraz, “Mutlaka Mirasçılık sisteminin işletilmesi gerekiyor. Depremde öldüğü tahmin edilen ancak vücuda ya da cesede ulaşılamayan, kişiler için gaiplik sistemi dediğimiz hukuki bir unsur var. Kişinin öldüğü, yasal süreç sona erdikten sonra kabul ediliyor ve bundan sonraki süreçte mirasçıları hak sahibi oluyor. Binanın durumu hakkında mirasçıları yapının depremde yıkılmasından kaynaklı olarak yapı müteahhidine sorumluluk yükleyebiliyor. Çünkü binanın yapımında bir eksiklik varsa burada en başta bunu yapan kişi sorumludur fakat denetleme mekanizmasında eksiklik varsa burada buna ruhsatı veren ilgili birimden, belediye başkanlığına kadar devam edebilen bir sorumluluk zinciri var. Burada da hukuki anlamda tazminat, cezai anlamda da savcılık şikâyet süreci olarak işletilecektir” diye konuştu.

Revize gerekli

7269 sayılı hasar tespit kanununun ciddi şekilde revize edilmesi gerektiğine dikkati çeken Kiraz, “Afet bölgesiyle ilgili verilecek hasar kayıtları, alınacak yardımları, sonraki uzun süreçleri de kapsayan bu kanunun verdiği süreler çok az. Biz uygulayıcılar olarak hakimler ve avukatlar çok zorlanıyoruz. Hak talep eden vatandaş zorlanıyor. Hasar testlerinin doğru yapılması noktasında vatandaşların da olabildiğince takipçi olması ve sonucunda hasar tespitlerinin gerçekçi olması gerekiyor” şeklinde konuştu. 

Elimizden gelen tek şeyin ‘olduğumuz yerde maddi anlamda minimum zararla minimum maliyetle en iyi ne yapabiliriz onu bulmak’ olduğunu dile getiren Kiraz, “Bu konuda yerel yönetimler gerçekten destek olmalıdır. Sosyal belediyecilik anlamında bence en önemli belediyecilik hizmeti binalarımızın güvenliğini gelip kontrol etmeleridir. Vatandaşın şu an en çok buna ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.

İstanbul modeli

En önemli hususun aslında depremden önce hazırlık olduğunun altını çizen Kiraz, bu konuda kesinlikle ‘İstanbul Modeli’ni uygulamamız gerektiğini vurguladı. Kiraz, “Bina güçlendirmede ciddi bir maliyet olması sebebiyle devlet kredi veriyor. Bu noktada da İstanbul Modeli dediğimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çekilen kredileri ödeme hamlesi oldu. KİPTAŞ’ın garantör olarak yeniden inşa noktasında faaliyet göstereceği bildirildi. Bunun sonucunda belediye hem garantör hem de süreci yönetme noktasında devreye girmiş oldu. Bu durum hem yerinde dönüşüm olması hem de ciddi bir güvencenin olması açısından çok avantajlıdır. İzmir için de baktığımızda yapılması gereken budur.’’ diye konuştu.

Editör: Duygu Kaya