Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Deniz Yücel gündeme dair açıklamalarda bulundu. Basın toplantısı düzenleyen Yücel, hayatını kaybeden Eski CHP Genel Başkanı ve gazeteci, yazar Altan Öymen’in vefatından duyduğu üzüntü ile sözlerine başladı. Yücel, “Ömrünü demokrasi mücadelesine, basın özgürlüğüne, Cumhuriyet Halk Partisine adamış koca bir çınarı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Nezaketiyle, ömrünün son günlerine kadar sürdürdüğü çalışkanlığı ve üretkenliğiyle, siyaset ve basın alanında, bir döneme hem damga vurmuş hem tanıklık etmiş, geçmiş dönem Genel Başkanımız Sayın Altan Öymen’e Allah’tan rahmet, ailesine, örgütümüze ve sevenlerine başsağlığı diliyorum” ifadelerini kullandı.

CHP İzmir Milletvekili hayatını kaybeden geçmiş dönem Bursa Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık’ı da unutmadı. Yücel konuşmasında Karabıyık’ı da andı.

“Seçilmişlere zulmedilen bir dönemden geçiyoruz”

CHP İzmir Milletvekili Deniz Yücel İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğuna dikkat çekerek, “Demokrasi, eşitlik, özgürlük, sosyal adalet vaatleriyle iktidara gelen, ülkeyi 23 yıl tek başına yöneten, “Millet iradesiyle” kavramını dilinden düşürmeyen bir iktidarın, seçilmişlere zulmettiği bir dönem yaşıyoruz. 31 Mart Yerel seçimleri başarısızlığının hazımsızlığı ve her geçen gün eriyen oylarının paniğiyle, AKP’yi ve Erdoğan’ı tam 4 kez yenen İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Cumhurbaşkanı adayımıza, bir sonraki Cumhurbaşkanına darbe yaptılar. Demokratik koşullarda, mertçe bir yarışa girin Sn. Ekrem İmamoğlu’yla, bakın bakalım kim seçiliyor Cumhurbaşkanı…23 yıllık tek başına iktidardan sonra, 31 Mart Yerel seçimlerinde 1’inciliği kaybetme ve 2. parti konumuna düşmeye karşı bir şey yapılmalıydı ve yapıldı… CHP’yi düşmanlaştırma ve itibarsızlaştırma planı uygulamaya konuldu…Önce 9 Ekim'de, eski bir siyasi, bir Bakan Yardımcısını İstanbul'a baş savcı olarak atandı … Geçmişte Selahattin Demirtaş, Enis Berberoğlu, Canan Kaftancıoğlu, Sözcü Gazetesi, Çağdaş Hukukçular Derneği gibi siyasi yönü olan davalarda rüştünü ispat eden bu şahıs büyük bir kumpas senaryosunu uygulamaya başladı... Sayın Ekrem İmamoğlu’nun, AKP Genel Başkanını koltuğundan etmesini önlemek için, İstanbul başta olmak üzere 15 belediye başkanımızın hukuk kılıfı altında siyasi operasyonlarla tutuklanmaları ve görevden uzaklaştırılmaları sağlandı” diye konuştu.

“Kimse soruşturulmaktan ve yargılanmaktan muaf değildir”

Yücel sözlerine şöyle devam etti:
“Bakın, kimse soruşturulmaktan ve yargılanmaktan muaf değildir. Ama sen geçmişi belli, geçmişte görevlendirildiği davalarda yaptıkları belli, siyasi tavrı belli, yetki sınırlarını tanımayan, Türkiye Savcısı gibi hareket eden bir kişiyi özel olarak görevlendirirsen ve onun yürüttüğü soruşturmalar sonucunda bu tutuklamalar gerçekleşiyorsa işte orada hukuk yoktur, hukuksuzluk vardır. Sadece hukuksuzluk değil, orada hukuksuzluğun ötesinde organize bir kötülük vardır. Orada insanların hukuksuz bir şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakılması, insanların haksız yere itibarsızlaştırılması vardır….Orada eşlerin, çocukların döktüğü gözyaşı vardır. Orada anaların ahı vardır… 19 Mart hukuk darbesinin üzerinden geçen 4 aya rağmen ortada hala daha iddianame yok.. Yüzlerce arkadaşımız hiçbir hukuki dayanağı olmayan, soyut iddialarla cezaevinde tutuluyor. Etkin pişmanlık kılıfı altında düşman hukuku anlayışı içinde akla gelmeyecek iftiralar atılıyor...Bu iftiralarla ve yandaş basına servis edilen kurgu görüntülerle algı operasyonu daha da derinleştiriliyor. Darbe dönemlerine rahmet okutacak şekilde sistematik bir baskı ve sindirme operasyonu ile karşı karşıyayız...Hatta bu işi öyle bir noktaya getirdiler ki, bu soruşturmaları yürüten birileri “Beyaz Toros” hatırlatması yapıyor…90’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlerle, işkenceyle, gözaltındaki kayıplarla özdeşleşen beyaz Toros maketiyle mesaj vermeye çalışandan ne hukukçu olur ne de Savcı… Bir savcının gücü yasalardan gelir…Bir savcının gücü hukukun üstünlüğünden gelir. Bir savcının gücü, güçsüzü güçlüye ezdirmemesinden, hukuk kurallarını uygulamasından, Cumhuriyetin Savcısı gibi davranmasından gelir…Bir yargı mensubu, bir siyasi partiye yaranma telaşı ve refleksi ile hareket ediyorsa orada büyük bir çürümüşlük ve kokuşmuşluk vardır."

"İnsanların hayatı dahi hiçe sayılmaktadır"

"Siyasetin kurguladığını belirttiği operasyonlarda “savunma hakkı, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı gibi temel haklar açıkça ihlal edilmektedir" diye konuşan Yücel, "Hukukun en temel kuralları yok sayılarak, siyasetin merkezinden yönetildiği çok açık olan bu soruşturmaları yürütenler, sadece belli kişileri ya da bir siyasi partiyi değil, toplumun büyük bir kesiminin iradesini yok sayan, milletin iradesiyle inatlaşan bir aymazlık içindedir. Bu nedenle dün itibarıyla, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve bu soruşturmalarda görev yapan İstanbul Adliyesi’nde görevli iki savcı hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na şikâyette bulunduk. İktidar hırsıyla, insanları haksız ve hukuksuz bir şekilde Silivri zindanlarına göndermekten çekinmeyen bu akıl, insan hayatını dahi hiçe saymaktadır..” açıklamasında bulundu.

“Murat Çalık kötülüğün resmidir”

Nazım Hikmet’in “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” dizelerini hatırlatan CHP sözcüsü Yücel, Murat Çalık’ın durumunu hatırlatarak, “İşte bugün “Kötülüğün resmini yapmak” iktidara düşmüştür. Murat Çalık’ın durumu kötülüğün resmidir… Murat Çalık’a, annesine, eşine, çocuklarına, ailesine yaşatılanlar kötülüğün resmidir… Tutuklandığında önce Silivri cezaevine götürülen Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık, Belli bir süre sonra hiçbir gerekçe olmaksızın İzmir Buca Kırıklar F Tipi Cezaevi'ne gönderilmiştir. Hızla kilo kaybeden, geçmişte iki kez kanser atlatmış olan Murat Çalık başkan, rahatsızlanması üzerine hastaneye kaldırılmış ancak daha sonra başka bir hastaneye nakledilmiştir. Cezaevi koşullarının sağlığını, hatta hayatını tehdit eder vaziyette olduğu bu kadar açıkken, İzmir Adli Tıp Kurumu’ndan bu rapor verilmemiş ve İstanbul Adli Tıp Kurumuna sevk edilmiştir. Son olarak Mehmet Murat Çalık Başkanımız İzmir Şehir Hastanesi’ne gönderilmiş ve burada hematoloji servisinde tedaviye alınmıştır. Bütün bunlar yaşanırken Murat Başkanımız önemli bir ameliyat geçirmiş, kalbindeki sorun nedeniyle anjiyo olmuş ve bir süre de yoğun bakımda tutulmuştur. İnsanı söylerken bile yoran bu trafik, hasta olan biri için adeta bir işkence haline gelmiştir. Onun için kaygılanan başta annesi olmak üzere eşi, çocuğu ve kardeşleri açısından yaşananlar dayanılması imkânsız bir hal almıştır” dedi.

Aslanoğlu’ndan İmamoğlu’na: Bu günler geçecek, hem vicdanlarda hem mahkemelerde aklanacağız
Aslanoğlu’ndan İmamoğlu’na: Bu günler geçecek, hem vicdanlarda hem mahkemelerde aklanacağız
İçeriği Görüntüle

Yücel: Mehmet Murat Çalık Başkanımız derhal tahliye edilmelidir

Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın tutukluluğuna dikkat çeken CHP’li Yücel:“19 Mart hukuk darbesi açıkça bir insanın canına kastetmektedir” Mehmet Murat Çalık Başkanımız derhal tahliye edilmelidir. Bu cümleye eklenecek, "ama, fakat, çünkü” gibi sözcükler yoktur. Hastane raporları ortadadır.84 yaşında bir annenin oğlunu görmesini engelleyen, 12 yaşında bir çocuğu, babasının hayatından endişe eder hale getiren bu düzenin sahipleri mutlaka ama mutlaka hukuk önünde bir gün hesap verecektir. Murat Çalık başkanımıza ve ailesine yaşatılanlar büyük bir vicdansızlıktır...Derhal tahliye edilmelidir.” diye konuştu.

“Temmuz ayının sonuna geliyoruz ama iktidardan asgari ücreti arttırmaya yönelik tek bir adım yok...”

Asgari ücrette artırmaya yönelik adım olmadığını belirten Yücel: “Geçim sıkıntısı günden güne artan milyonlar, bu iktidarın umurunda değil… Meclisi, 3-5 yandaş şirketin rantı için gece gündüz çalıştıran AKP, söz konusu olan asgari ücretli olunca meclisin tatil etmenin derdine düştü. Koca bir yasama dönemi geçti, işçinin emekçinin geçim derdine derman olacak, çiftçiyi destekleyecek, esnafa can verecek, kısacası vatandaşın yaralarını saracak tek bir düzenleme dahi AKP’nin gündemi değildi” ifadeleri ile dikkat çekti.

“Yoksulluk sınırı en düşük emeklinin 5 katı”

Yoksulluk sınırına dikkat çeken Yücel: “Açlık sınırı asgari ücretin üstünde. Yoksulluk sınırı en düşük emekli maaşının 5 katı…Meclisi kapatıp tatile gidenlere buradan soruyoruz...” dedi.

Yücel sordu: CHP'nin, asgari ücreti 30 bin 205 lira olmasına dair kanun teklifini neden gündeme almadınız?

Yücel: “En düşük emekli maaşının, asgari ücret seviyesine çekilmesine yönelik kanun teklifimizi neden gündeme almadınız? Milyonlarca emekçiye, emekliye rahat bir nefes aldıracak olan bu teklifler meclis gündemine neden getirilmiyor? AKP tatil, deniz, kum, güneş derdindeyken 86 milyon geçim derdinde… Vatandaşta bıçak kemiğe dayandı ama AKP halka karşı üç maymunu oynamaya devam ediyor. Gözlerini koltuk sevdası kör etmiş. Bu güzel memleketi ve vatandaşı düşündükleri falan yok. Kamuoyunda "zeytin yasası" olarak bilinen teklifi, meclis genel kurulunda kendilerinden geçecek kadar kör olmuşçasına savunmalarını sebebi bu...Zeytinlikleri, meraları maden şirketlerine peşkeş çeken bu kanun, tüm itirazlarımıza rağmen meclis genel kurulunda kabul edildi. Bu kanun kabul edilirken meclis kapısında açlık grevine başlayan köylüleri yok sayan, bilimsel tespitleri elinin tersiyle iten, ‘Yaptım, oldu’ diyen bir anlayışla hareket edildi...26 köyün yaşanmaz hale gelmesine ve boşaltılmasına sebep olacak, binlerce zeytin ağacını yok edecek bu teklif doğaya ihanettir. Kadim bir kültürün, bereketin, bolluğun simgesi olan zeytinin, maden şirketleri para kazanacak diye feda edilmesi, akıl ve izanla açıklanabilecek bir durum değildir. Özel şirketlerin para kazanmasını kamunun üstün yararından daha öncelikli gören bir anlayışla hazırlanan bu yasanın iptal edilmesi için elbette Anayasa Mahkemesine başvuracağız. Bu talan zihniyetinin eşsiz doğamızı yok etmesine karşı başlattığımız mücadelemizi tüm hukuki süreçleri işleterek sonuna kadar devam ettireceğiz” ifadelerini kullandı.

“Sokağa ve mutfağa baktığımızda görünen tablo neyse, rakamlara baktığımızda da aynı şekilde kendisini gösteriyor” diye sözlerine devam eden Deniz Yücel,
“Yılın ilk altı ayında 1 milyona yakın vatandaşımız işten çıkarıldığı için İşsizlik Sigortası Fonuna başvurdu. Bu başvurular, geçen yılın ilk altı ayına göre yüzde 12 arttı. İşsizlikle ve geçim sıkıntısıyla sınanan vatandaş, çareyi kredi kartlarında ve ihtiyaç kredilerinde aradı. Vatandaşların, bankalara olan bireysel kredi ve kredi kartı borçları, Temmuz ayının ilk 10 gününde 39 milyar lira daha artarak 5 trilyona yükseldi. Böyle giderse 2025 yılı bütçesinde oluşacak açık için ek bütçeye ihtiyaç duyulabileceği öngörülüyor. Ayağını yorganına göre değil, yandaşlarına, rant musluklarına göre uzatan AKP iktidarı, 2025 bütçesini ilk altı ayda harcadı, kasayı tam takır kuru bakır yaptı! Kamu emekçilerine, emeklilere ve asgari ücretliye yapılacak harcamaları hesaba katmadan, tutarsız ekonomi politikalarıyla ilerleyen iktidarın yaptığı bütçe elbette ki işçiye, emekçiye, emekliye, memura yetmeyecek! Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da, yılın ikinci yarısında artacak harcamalar için bir ek bütçe yapılmak zorunda kalınacak… Ama ne yazık ki; şunu da biliyoruz, bu ek bütçeden asgari ücretliye ve emekliye yine bir şey düşmeyecek….” diye konuştu.

“Ülkede doğru olan, doğru giden ne var diye baktığımızda bir şey bulamıyoruz”

Yücel AKP iktidarını hedef aldığı konuşmasında, “Ülkede doğru olan, doğru giden ne var diye baktığımızda bir şey bulamıyoruz. Çünkü AKP doğru değil...Bir ağzı bozuk kişi, üstelik de Milli Eğitimden sorumlu bakan, çıkıp konuşuyor ama gerçekten bomboş konuşuyor. Üstüne bir de çıkıp “biraz kaba bir üslupla söyledim, çünkü artık dayanılacak gibi değil” diyor. Cumhuriyet karşıtlığıyla tanınan, aklı ve bilimi reddeden ÇEDES projeleriyle, sevdalısı olduğu tarikat protokolleriyle bilinen, LGS sınav sorularını çaldırıp, sonra hiç utanmadan, hiçbir şey olmamış gibi davranabilen bu şahsın derhal o koltuktan uzaklaştırılması gerekmektedir. Bu şahıs Milli Eğitim bakanlığı koltuğunda oturduğu sürece, Cumhuriyetimizin teminatı olan çocuklarımız, gençlerimiz tehdit altındadır. 7 yıl önce şüpheli şekilde hayatını kaybeden ve ölümü hala aydınlatılamayan minik yavrumuz Rabia Naz’ın babası Şaban Vatan 7 gündür cezaevinde… Dönemin Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin açtığı hakaret davası sebebiyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan acılı babaya yapılan eziyetin son bulmasını istiyoruz. Evladını kaybetmesi yetmedi mi bir de hapse atıyorsunuz? Evladının katillerinin yakalanıp yargı önüne çıkarılmadığı yetmedi mi bir de hapse atıyorsunuz? Kızının şüpheli ölümünü aydınlatmak için, 7 yıldır tek başına mücadele veren bir babayı cezaevine koyacak kadar vicdansız, Ucu size dokunacak diye katillerini aramayacak kadar yüzsüzsünüz! Buradan söz veriyoruz! Bu ülkeyi adaletin ışığıyla aydınlatmaya başladığımız ilk gün, kimse kayırılmadan, kimse korunup kollanmadan Rabia Naz için adalet sağlanacaktır” diyerek sözlerine son verdi.

Kaynak: HABER MERKEZİ