Son seçimde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) İzmir Milletvekili Adayı gösterilen, gazeteci ve yazar İrfan Değirmenci, İz Gazete’den Eren Ihlamur’un sorularını yanıtladı. Değirmenci İzmir gündemine dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

İzmir milletvekilliği adaylığınızdan sonra sizi aktif siyasette pek göremedik, bu süreçte neler yaptınız?

Aslında boş durmuyorum. Partimizde; sokak sokak, fabrika fabrika gezerek ve eylemden eyleme giderek halkımızı özgür ve adil yarınlara inandırarak, umudu örgütleyerek bir başarıya ulaşmak için adım atıyoruz. Genel seçimlerde İzmir’deydim, İzmirlilerin harika desteğini gördüm, birkaç bin oy farkla milletvekili seçilemediğim söylendi fakat mücadelenin tek alanı da parlamento değil elbette. Sonrasında bir yerel seçim geçirdik ve ben yerel seçimde insanlara, “hiç kimseye zorla oy vermek zorunda değilsiniz, alternatifiniz var” diyerek elimi taşın altına koyup Çankaya Belediye Başkan Adayı oldum. Projelerimizden bahsettik Ankaralılara. Kar amacı gütmeyen bir belediyeciliğin mümkün olabileceğini anlattık. Aynı zamanda Türkiye İşçi Partisi’nin Parti Meclisi üyesiyim. Türkiye’de işçi hareketini büyütmek için neler yapılabileceğini konuşmaya devam ediyoruz.

Arızalanan araç Karşıyaka istikametini kilitledi: İzmir’de yola çıkacaklar bu güzergaha dikkat, yoğunluk artıyor
Arızalanan araç Karşıyaka istikametini kilitledi: İzmir’de yola çıkacaklar bu güzergaha dikkat, yoğunluk artıyor
İçeriği Görüntüle

İzmir’de gördüğüm…

Sizce İzmir sizi seçmeyerek bir kayıp yaşadı mı?

İzmir elinden geleni yaptı. Aslında beni de seçti ancak meclise gidip İzmirlileri temsil etmeyi başaramadık. Çünkü Türkiye’de siyaset böyle yapılıyor; hiçbir itirazımızın kabul edilmediği ve birkaç sandık farkla kaybettiğimiz söylenen bir genel seçimden bahsediyoruz. Üstelik rakibimiz de ‘şimdi sırası değil, bu seçim o seçim değil bize oy verin’ diyerek çok etkili bir propaganda yaptı. ‘Biz’ den kasıtlarının kendi listelerine yazdıkları sağcılar olduğunu İzmirliler de anladı. CHP listelerinden seçilip meclise giren Demokrat Partililerin, Saadet Partililerin zaman içerisinde nasıl CHP’den koptuklarını, hatta iktidar saflarına yöneldiklerini hep birlikte gördük. Bu bizim çaresizliğimiz olmamalı. Seçmen korkuyla değil, sadece inandığı için gönül rahatlığıyla oy verebilmeli. İzmir’in sokaklarında gördüğüm; her İzmirlinin gözünde değişime olan umut var. Korkular ve kaygılar kenara bırakılıp önümüzdeki seçimde yapılması gereken yapılacaktır.

Daha iyisini hak ediyor

Son dönemde İzmir’de su ve çöp krizi yaşanıyor. Şu an görevde olsaydınız, kent için nasıl bir politika izlerdiniz? Ayrıca mevcut milletvekillerinin performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Maalesef İzmirliler hak etmedikleri şekilde yönetiliyor, hem de bugün değil; onlarca yıldır. İzmirlilere, dünya görüşleri ve iktidarın karşısındaki konumları ortada olduğu için “çantada keklik” olarak görülen bir seçmen muamelesi yapılıyor. ‘Hizmet etsek de oy veriyorlar, etmesek de oy veriyorlar’ diyenler var. Ama İzmirliler bu yaklaşımın yanlış olduğunu göstereceklerdir en yakın zamanda. Eğer iktidarı eleştiriyorsanız, onun bir ton koyusu olamazsınız. Belediyede çalışan işçilere yapılan zulüm ortada. Sendikal örgütlenme hakkını dahi tanımıyorlar. Sadece kendilerine yakın sendikaların büyümesini istiyorlar. Emeğe saygı göstereceksiniz, emekçiye saygı göstereceksiniz. Hizmet anlamında, altyapı ve şehrin sorunlarını çözmek anlamında herhangi bir vizyonlarının, bir on yıllık planlarının olmadığını da görüyoruz. Sürekli ‘merkezden engelleniyoruz’ diyorlar ama bu engeller istendiği takdirde çok rahat aşılabilecek engellerdir. Şehircilik anlamında İzmir çok daha iyisini hak ediyor.

Büyük bir hoşnutsuzluk var

İzBB Başkanı Cemil Tugay’ın siyasetteki ve yerel yönetimlerdeki performansını nasıl buluyorsunuz?

İzmirlilerle konuştuğumda her şeyin ortada olduğunu görüyorum. Büyük bir hoşnutsuzluk olduğunu söylememek yalan söylemek olur. Bu hoşnutsuzluk umarım bir değişime ön ayak olur ve “ceketimi koysam kazanır” zihniyetini de alaşağı eder İzmir. Bence Türkiye’deki dönüşüm buradan başlar.

TİP, muhalefete mi, iktidara mı aday?

Partimiz işçi sınıfının iktidarına talip… Küresel kapitalizmin içine girdiği krizden çıkamayarak savaş politikaları ile faşizmi yükselttiği bir ortamda; sosyalizmden yana olan bizlerin de demokrasiden, adaletten, özgürlükten bahsedip sesimizi yükseltebilmemiz gerekiyor. Türkiye İşçi Partisi’nin de hedefi bu ve iktidara yürümektir.

Parmaklıkların arkasındaki herkese sahip çıkma zamanı

İzmir’de bir kooperatif operasyonu yapıldı. Önceki dönem İzBB Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu başta olmak üzere birçok isim cezaevinde… Bu operasyonları hem İzmir ölçeğinde hem de genel siyaset bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?

İktidar kendi muhalefetini tanzim etmeye çalışıyor. Muhalefetin sadece kendilerine destek olacak figürlerden oluşmasını istiyorlar. Artık görünür görünmez tüm baskılar öyle bir hâl aldı ki, dünyada sadece sembolik sandığın kurulduğu ama sandıktan iktidarın dışındaki kimsenin çıkamadığı otoriter, koyu baskıcı rejimlerden birine dönüşmüş durumda Türkiye. Bu pencereden bakınca, “Acaba onun suçu neymiş? Suçu gerçekten var mıymış?” gibi soruları kamuoyunda tartışmanın anlamı yok. Tabii burada bir parantez açayım; Türkiye’de siyaset yapıyorsanız, bir beyaz sayfa kadar temiz olmanız gerekir. Özellikle iktidara karşı söz söylüyorsanız, iktidarın en çetrefilli yolsuzluklarını dahi uzaktan tanımalı ve fersah fersah uzak durmalısınız. İktidarın eline koz vermemek gerekir. Ancak bizde bir düstur vardır; cezaevine düşenle ilgili söz söylememek. Şimdi, parmaklıkların arkasındaki herkese sahip çıkma zamanıdır. Çünkü o parmaklıkların arkası, iktidarın karşısında konumlanmış binlerce insanla dolu. Sadece bugün de değil, yıllardır böyle. İnsanları “terörist” yaftasıyla demir parmaklıkların arkasına atıp yıllar boyunca çürüttükleri bir düzenden söz ediyoruz. Kim olduğuna bakmaksızın adaletsizliğe uğramış herkesin yanında olduğumu bir kez daha söylemek istiyorum.

Barışın tabana yayılması gerekiyor

Türkiye İşçi Partisi’nin de içinde bulunduğu komisyonun çalışmaları devam ediyor. Sizce bu sürecin toplumsallaşarak başarıya evirilebilmesi için kritik faktörler nelerdir?

Toplumun her kesimiyle barışın inşa edilmesi çok önemli ancak meclis komisyonu da dahil olmak üzere barış tartışmalarının çok tepeden bir bakışla yürütüldüğünü görüyorum. Barış tartışmalarının toplumsallaşabilmesi için tabana yayılması gerekiyor. Aksi yine kandırmacaymış gibi geliyor. Sürecin başarısızlıkla sonuçlanmasından çok endişe ediyorum çünkü bölgemizde ihtiyaç duyduğumuz şey barış. Ancak sizin karşınızda muhalefet yapanları cezaevine atmaya, kurumlara kayyum atamaya devam ettikleri sürece tüm bu baskı ortamında kimin barıştan söz ettiğini ve barışın hangi kirli ağızlarda içi boşaltılmış bir ütopyaya dönüştüğünü daha iyi analiz etmek gerekiyor.

Muhabir: EREN IHLAMUR