CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM Genel Kurulu'nda yapılacak Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üye seçimine ilişkin açıklamalarda bulundu. Günaydın, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, HSK'nın 13 üyeden oluştuğunu, 4'ünü Cumhurbaşkanı'nın atadığını belirtti. Üyelerden birinin Adalet Bakanı, birinin de bakan yardımcısı olduğunu anımsatan Günaydın, şunları söyledi:
"5'TE 5 ÇEKMENİN İSTATİSTİKTEKİ YERİ NEDİR?"
"Geriye 7 kalıyor. 7'yi de TBMM seçecek. Bu kurulun bağımsız ve tarafsız olabilmesi, en azından dengeli olabilmesi için Anayasa'nın 159. maddesi demiş ki, 'ilk turda 3'te 2 çoğunluk arayacaksın. İkinci turda 5'te 3 çoğunluk arayacaksın. Bulamazsan en çok oy alanlardan at çekme suretiyle 3'üncüyü bulacaksın.' Bununla hiç olmazsa altı kişiyi seçen Cumhurbaşkanını dengelemeye çalışmış."
Önceki seçimlerde komisyonda HSK üyelerinin tamamının iktidar tarafından seçildiğini belirten Günaydın, "Burada da istatistik bilimini ağlatarak 5 kişiyi istediğiniz torbadan çekmeyi başardınız. Bu, TBMM adına kara bir lekedir. Bunun altını çizeyim. Hiç kimse böyle bir şey olmadı diye nutuk atmasın. 5'te 5 çekmenin istatistikteki yeri nedir? Siz önce bir ondan haber verin. Bugün bir HSK seçimi daha yapılacak. Grubumuz aynı tiyatronun bir kere daha sahnelenmesine ortak olmayacak. Buradan çıkacağız. Yalnızca burada grup yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımız olacak" diye konuştu.
"ORTADA İSPATLANMIŞ BİR SUÇ YOK, BUNA RAĞMEN İMAMOĞLU VE BELEDİYE BAŞKANLARI, GÖREVLİLERİ TUTUKLU"
İYİ Parti Grup Başkanvekili Mehmet Satuk Buğra Kavuncu da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ailesi ile ilgili bir süreç işlediğini belirterek, şunları kaydetti:
"Önce babası İmamoğlu, daha sonra oğlu Selim İmamoğlu ifadeye çağrıldı ve yurt dışına çıkış yasağı getirildi. Peşinden eşi Dilek İmamoğlu'nun da pasaportuna el konuldu. Arkadaşlar daha mahkeme süreçleri devam ediyor. Ortada ispatlanmış bir suç yok, suçlu yok. Bir iddia var, ithamlar var. Bunun dışında hiçbir şey yok. Buna rağmen İmamoğlu ve belediye başkanları, görevlileri tutuklu. Ben geçmişte, yaşım o günleri hatırlayacak kadar var, bu tutuklamaların olduğu zamanlarda aile ile uğraşıldığını hatırlamıyorum. İnsanların oğluna, evladına, eşine, karısına, kocasına bir şekilde ulaşıldığını, onlarla uğraşıldığını hiç hatırlamıyorum. Benim yakınlarımdan da tutuklananlar oldu. Ben böyle bir dönem hatırlamıyorum ki, milletin tepesine bombalar yağdıran bir darbeci generalin kardeşini nerelere koyduğunuzu da gördük. Suçun şahsiliği ilkesinde buralarda hiçbir sıkıntı yok.
Bakın sadece İmamoğlu ailesi değil, birçok tutuklunun ailesi ciddi sıkıntılar yaşıyor. Kadriye Kasapoğlu'nu ziyaret ediyorum. Ortada somut hiçbir şey yok. 13 yaşında evladı annesinden haber bekliyor. Ali Sukas, ağabeyimiz. Yıllarca beraber yürüdük. Ailesi kendisinin akıbetiyle ilgili bilgi bekliyor. İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Ramazan Gülten kızının doğumuna gitmek istedi, müsaade edilmedi. Bir evi, arabası var. Kredi borcunu ödemekle uğraşıyor. Buğra Gökçe cezaevindeyken evlendi. Ya nikah fotoğraflarını vermekten imtina eden bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu bir zulüm tablosudur. Yargılama sürer, yapılır, ayrı. Suçu vardır, yoktur; ayrı ama zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur. Bakın hukuk herkes için geçerli. Daha dün terörist ilan ettiklerinizle ilgili dün neler söylediğinizi duyduk. Öyle size göre yargı olmaz. Dün canım cicim olanlar bugün terörist. Dün terörist ilan ettikleriniz bugün canım cicim oluyorsa ve yargı da buna göre pozisyon alıyorsa böyle bir ülkede ileride çok büyük sıkıntıları kendi elinizle yaratırsınız diyorum."
"SİYASET VE TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ AMACIYLA YÜRÜTÜLDÜĞÜ ARTIK APAŞİKAR"
TELE1 soruşturmasını da gündeme getiren Yeni Yol Grubu Başkanvekili Mehmet Emin Ekmen, şunları kaydetti:
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı eliyle yürütülen soruşturmalardan birçoğunun özel bir gündemle, siyaset ve toplum mühendisliği amacıyla yürütüldüğü artık apaşikar karşımızda duruyor. Ancak bu casusluk suçlamasına ilişkin çok hazim bir tablo olduğunu ifade etmek istiyoruz. Bu soruşturmanın en az ahmak davası kadar ahmakça ve en az çirkin davası kadar çirkin olduğunu ifade ediyoruz. Yargı iktidar eliyle bir silah olarak kullanılacak olduğunda bu silah bumerang olarak gelir sahibini mutlaka vurur. Siyasi tarihimiz bu örneklerle doludur. Kendisi de bizzat değişik yargısal soruşturmaların mağduru olmuş bir iktidarın, bir liderin bu kez yargı eliyle siyaseti ve toplumu dizayn etme çabasını hüzünlü bir şekilde izliyoruz.
Henüz soruşturma devam ediyorken ve saçma sapan bir soruşturma devam ediyorken TELE1'in yönetimine kayyum atanmış olması da adeta bunun bir fırsat olarak kurgulandığını gösteriyor. Bir fırsatın değerlendirilmesi değil, kurgusal olarak bunun öncesinde planlandığını gösteriyor. Bu ve benzeri yanlışlardan iktidarın bir an önce vazgeçmesini, hukukun kendi alanında bağımsız ve tarafsız bir şekilde başka bir siyasi gündemin parçası olmadan ilerlemesi gerektiğini savunuyoruz."
“ADALET ADINA YAPILMASI GEREKEN BİR AN ÖNCE DEMİRTAŞ'IN TAHLİYE EDİLMESİYKEN...”
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli de Edirne F Tipi Cezaevinde hükümlü bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tahliyesine değinerek, şunları kaydetti:
"Burada her gün söz aldığımızda ısrarla hukuktan, adaletten, demokrasiden bahsediyoruz ve bu konuda atılacak adımların ne kadar önemli olduğunu, geç kalınmaksızın atılması gerekliliğinin altını her seferinde çiziyoruz. Bugün itibariyle 9 yıl bir gün oldu, Selahattin Demirtaş hala tutuklu. Oysa karar ortadadır. Hukuk devleti adına, hukuk adına, adalet adına yapılması gereken bir an önce tahliyesinin verilmesiyken hâlâ siyaset bunun üzerinde yorum yapıyor, konuşuyor. Oysa hukuk net. Biz artık bu anlayışla meselelere yaklaşmak zorundayız. Yani siyasallaşmış bir yargıdan artık kendimizi kurtarmak zorundayız ve bunun gibi Türkiye özellikle bu süreç içinde barışa olan özlemiyle, toplumun beklentileriyle karşı karşıyadır."
Sürece ilişkin bir başka önemli adımın da İmralı'ya gidecek komisyonun bir an önce harekete geçmesi olduğunu belirten Temelli, "Geçmişte şöyle bir mesele vardı; ne zaman İmralı'ya gitme konusu söz konusu olsa 'koster bozuk' diyorlardı. Şimdi de anlıyoruz ki zihinler bozuk. Bu zihin bozukluğunun örneğini anket diye algı yönetimi üzerinden de izliyoruz. Oysa şunu çok iyi biliyoruz ki toplum, barış konusunda kararlıdır. Barışın yolunun da bu müzakerelerden geçtiğini, Meclis'in bu anlamda önemli bir adres olduğunu ama meselenin esas aktörüyle de müzakere yapılması gerektiğini çok iyi biliyor. Toplumun neredeyse yüzde 70'inden fazlası bu konuda kararlılığını ortaya koymuşken bu anket denen uydurma şeylerle algı yönetimine kalkışmak aslında topluma kötülük yapmaktan başka bir şey değildir" diye konuştu.r."



