Medya Profesörü Dr. Haluk Şahin’in uzun zamandır merakla beklenen anılarının ilk kitabı ‘Babıali’ye Son Tren’ BİZ Kitap tarafından yayınlandı.

Editörlüğünü İZ Medya Yayınlar Koordinatörü Murat Attila’nın yaptığı ‘Babıaliye Son Tren’ Haluk Şahin’in ‘Yarım Yüzyıllık Yolculuktan Notlar’ başlığını taşıyan anılar üçlemesinin ilk kitabı olarak raflardaki yerini aldı.

Türkiye’nin iletişim ve basın tarihiyle ilgilenen herkesin okuması gereken Babıali’ye Son Tren kitabı, üç bölümlük bir yolculuğun ilk evresini anlatıyor. Roman tadında bir anlatımla gerçek anılardan yola çıkarak kaleme alınan kitap 1950’li yıllarda Bursa’da başlıyor.

Kitap oldukça ilgi uyandırırken, Araştırmacı-Gazetici Yazar Yaşar Aksoy,  'Babıali’ye Son Tren' kitabı hakkındaki düşüncelerini İz Gazete'ye yazdı...

***

Yasar Aksoy Haluk Sahin

Devrim’e “en uzak zamanları” yaşıyoruz... Artık bu kelimeyi kullanmak dahi çok zor, çok imkânsız gibi, hatta bazılarına göre gülünç bile... 

Oysa bana göre, Gazi Paşa’dan (Biz İzmirliler, Atatürk’e böyle deriz) sonra Devrim’e en yakın olunan zaman dilimi, 12 Mart 1971 öncesiydi, hatta muhtıradan üç gün öncesi idi (9 Mart’ı kastediyorum) ...

O dönem, Doğan Avcıoğlu ağabeyimin yayınladığı YÖN ve Devrim dergi ve gazeteleri, bu gerçek anti-emperyalist ve ilerici silkinişin fikriyatını oluşturan yayınlardı. Bu yayınların yaygın fikri ve derin örgütsel tabanı da vardı...

Amerikan Emperyalizmi ile Sovyetler Birliği yayılmacılığının kıskacındaki Türkiye’mizde Devrim, hiç şüphesiz o günlerde de, çok ama çok zor bir problemdi; Doğan ağabey bu problemi çözecek parametreleri önümüze ömrü boyunca koymaya çalıştı.

Ama olmadı, darbeler, cici demokrasinin halk karşıtı gelişmeleri, yükselen Faşizm, “solun” sol bile olmadığı süreçler, bizi şimdi yaşadığımız rejime mahkûm etti. Devrim artık ne kadar uzak ise, Karşı Devrim artık içimizde, sokakta ve her yerde...

Doğan Avcıoğlu gibi konuştum, ama bizim gerçeğimiz budur. Doğan ağabey ile mektuplaşmalarım ve dönemin yayınlanmamış gizli belgeleri, “Devrim Mektupları” isimli kitabım yayınlanınca, ne dediğim daha ayrıntılı göz önüne serilecektir.

Haluk Şahin’in kitabı

Bu yüzden Haluk Şahin dostumuzun “Babıali’ye Son Tren” kitabını sayfa sayfa, satır, satır, kelime kelime inceleyerek, içime sindirerek iki üç defa okudum. Öncelikle kutluyorum. 

İstanbul Ulus’taki evimin komşusu dostum Haluk Şahin, hiçbir başka ünlü yazara benzemeyen kibar, mütevazi, daima bilgilendirici, halk dostu üslubu ile bir güzel insandır. Homeros’un destanlarındaki güzel portrelere benzetirim onu... Şehit Han Sokak’taki Gürmak Market’in sahibi Mehmet dostumuzun da şahit olduğu sohbetlerimiz marketin gazete satış standının önünde gerçekleşir ve çok keyif alırım.

Can dostum Murat Attila editörlüğünü yapmış, hiçbir başka kitaba benzemeyen usta işi bir editörlük ve sayfa düzeni ile çok kolay okunan bir kitap olmuş, BİZ Yayıncılık tam not aldı.

Serkisof saat beyinli yazar

Kitapta en çok ilgimi çeken ve üzerinde düşündüğüm bölüm Doğan Avcıoğlu bölümü idi. Bu konuda Haluk Şahin’in yorumu şöyledir:

“… Hızlı kalkınma formülü arayışının Üçüncü Dünya devrimleriyle Mısır’a ve kimi Afrika ülkelerine bile yayılması üzerine sabırsızlanan Doğan Avcıoğlu’nun “Hadi artık, sıra bizde, yönetecek ise yönetelim” dediği söylenir.

(…) Türkiye’nin Düzeni kitabının yazarı Avcıoğlu, 12 Mart askeri darbe girişimine rağmen, (dahası 12 Eylül 1980 darbesine rağmen. Y.A.) 1983 yılında, yönetme fırsatını bulamadan, ama hayal kırıklıklarıyla tanışarak genç yaşta ölür...”

Nokta dergisi yazarı Haluk Şahin, 1983’te hastane odasında mide kanseri olan ve durumu artık ümitsiz olan Doğan Avcıoğlu ile buluşur. Doğan ağabey, bu genç yazar ile el sıkışır iken, Şahin’in yazılarını kastederek “Vay Serkisof saat beyinli Haluk Şahin” demiş.  

Haluk Şahin, bu sözü, hayatının en önemli övgüsü olarak kitabında anlatır ve yanlış göstermeyen, ya da hep doğruyu gösterdiğine inanılan bir Rus saat markası olan Serkisof benzemesiyle haklı gurur duyduğunu belirtir. 

İşte bu kısa anıcık (s:57), benim her bakımdan Türkiye siyaseti, sosyolojisi, kültürü, medyası, ekonomisi hakkında nice bilgi ve derslerle dolu kitabı su içercesine okumama yol açtı. 

Tam bir gazetecilik kitabı

Kitabı okuyanlar roman tadı da alacaklar. Bursa’da, Ankara’da, Beyoğlu’nda, Manchester’da, Mekke’de, Washington’da geçen bun anı-roman-belgeselde Türkiye Basın Tarihi ile de önemli ayrıntılar sergilenmekte.

Bu yolculuk sırasında Malcolm X, Bülent Ecevit, İsmail Cem, Hıfzı Topuz, Cemal Süreya, Halit Refiğ, Oğuz Atay, Çetin Altan, Aziz Nesin, Doğan Avcıoğlu, Ercan Arıklı gibi nice isimler Haluk Şahin’e eşlik ediyor.

Bursa basını, edebiyat dergileri, TRT, Politika Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi, Nokta Dergisi gündeme geliyor.…

Haluk Şahin’in anılarında anlatılan Türk medyası değil, Türkiye’nin ta kendisi...

1961 Anayasası'nın açtığı alanda yeni kimliğini arayan (hatta bana göre gerçek devrimi arayan) Türkiye’nin daha özgür, daha bağımsız, daha halkçı ve daha kaliteli bir medya arayışı da sorgulanıyor... Sansürler, kapatmalar, mahkemeler ve yeni ufuklar irdeleniyor.

Devrim ne zaman?

Devrim çok uzakta dedik...

Yoksa... 

Devrim’in çok ama çok uzakta olduğu, sosyal demokrasinin “demokrasi” olmadığı, solun “sol” olmadığı, milliliğin “milli” olmadığı, sağın “sağ” olmadığı, milliyetçiliğin “milliyetçilik” olmadığı, İslamcılığın “İslam” olmadığı, özetle Doğan Avcıoğlu’nun deyimiyle Emperyalizmin güdümündeki ve terörle baş başa kalmış, “Otoriter bir cici demokrasinin” egemen olduğu bu düzen, acaba gerçekte Devrim’e en yakın zamanı mı göstermekte?

Serkisof Saat, buna ne der acaba?

Editör: Duygu Kaya