Ramis Sağlam - Bu bir Sıla ve Sıla tavrının özlem yazısıdır! İki satırlık adamları ömrümüze musallat edenlere karşı isyanın duruşudur.

Bu yazı; Sıla’nın tavrının, dik duruşa, doğru bildiğini korkmadan söyleyenlere olan özlemin yazısıdır. Göze alabilmenin, özüne sözüne dönebilmenin sözü gibidir.

Tatlı su muhalifliği yapanlara inat, hayatı olduğu gibi karşılamadır; Sıla’nın duruşu. Darbeye karşı ayakta dipçik gibi durmanın,  şova ortak olmamanın gür sesinin adıdır; Sıla!

Sıla’nın duruşu hayat karşısında, iki satırlık adamlar karşısında, önünü iliklememektir. Bir kere daha tekrarlayayım; her şeyi göze alabilmek, “Aslan Gibi” olmaktır.

Kısacası, doğruyu yanlışı görebilmektir. Sanatçı, ısmarlama methiyeler düzmez.

Muhalif olmak, dik durmak zor iştir, vesselam. Önce irade ister,  güç ister, bilinç ister. Hadi, bir de sokak diliyle ifade edelim, delikanlılık ister. Öyle tatlı su balığı gibi, güllük gülistanlık zamanda atıp tutmaya benzemez. Demokles’in Kılıcı’na aslanlar gibi kafa atabilmektir.

Ötekileştirilmeyi, dışlanmayı göze alabilmektir. Sanatçı kimliği ile ön plana çıkmak, ensende boza pişirilmeyi göze almaktır.

Kendisinden önce bu yolda yürüyen dik duruşlu sanatçıların izlerini takip edebilmektir. Nazım Hikmet gibi yurdundan uzak el kapılarında ölebilmeyi, Ruhi Su gibi kanser tedavisi için yurt dışına çıkarılmamayı, Yılmaz Güney gibi hapislere yatmayı, Ahmet Kaya gibi Kürtçe türkü söyleyeceğini açıkladığı için aforoz edilebilmeyi, Fazıl Say gibi okuduğu dörtlük yüzünden hedefe konabilmeyi, Mehmet Ali Alabora gibi halkının direnişine katılıp en önde yürüyüp sıla hasreti çekmek zorunda kalmayı göze alabilmektir.

Muhalif sanatçı olmak, iktidarların hışmına uğramayı göze alabilmektir. Kitaplarınızın basılmadan toplanmasını, Konserleriniz iptal edilmesini, ekmek kapılarınızın yüzünüze tek tek kapanmasını hiçe sayabilmektir.

İsterseniz muhalif olmayı bir tarafa bırakalım. Sanatçı nasıl olmalıdır?

Bu soruya birçok farklı yanıt verilebilir. Bir sanatçıyı bir kalıba koymak herhalde en son benim işim olur.  Bir sanatçı eserleriyle, tavrıyla, sorgulayan, toplumu ilerleten ve aydınlatan nitelikte olması gerekmez mi? Sadece bu tavrı göstermek bile sanatçıyı doğal olarak muhalif bir karaktere büründürmez mi?

Sanatçı, ısmarlama methiyeler düzmez, dik durur...

Dönemsel ısmarlama şarkılar söyleyen sanatçılar, pardon şarkıcılar vardır. Örneğin 12 Eylül 1980 askeri darbe sabahı “Ölürüm Türkiyem” şarkısını yazıp-söyleyen Müşerref Akay örneğinde olduğu gibi... Bu şarkı, uzun süren işkence seanslarının vazgeçilmez, ayrı bir işkence aracıydı. 36 yıl sonra Şarkıcı Müşerref Akay, bu şarkının 12 Eylülcüler tarafından ısmarlandığı geç de olsa ifşa etti.

Yine 12 Eylül ’80 döneminde, 12 Eylül cuntacılarını kutlayan methiyeler düzenlerin arasında, 12 Eylül 2010 referandumunda da “Yetmez Ama Evetçi” Sezen Aksu’da vardı.  Yine aynı Sezen Aksu, Erdal Eren için “ Son Bakışlar” şarkısını bestelemiş miydi? Demek ki neymiş sanatçı kimliği ile tanıdığımız kişiler, rüzgârgülü gibi değil, Sıla’nın şarkısında söylediği gibi dipçik gibi olabilmeliymiş.

Çevirdiği filmlerde, “solun ekmeğini” çiğneyen, onların sırtından geçinen Yılmaz Erdoğan’ın platonik dikenleri gerçekten de “kıçına” batmasa bile, 90’lı yıllarda faili meçhul cinayete kurban olan amcası Namık Erdoğan’ın kemikleri miting sonrası sızım sızım sızlamıştır. Yenikapı mitinginin bol renkli katılımcılarının arasında, bizi hiç de şaşırtmayan Yavuz Bingöl’de vardır. 

İşte bütün tercih burada başlamaktadır. Sıla’nın da dediği gibi, bir şovun içinde olup olmamak meselesidir, mesele... Yoksa darbeye karşı çıkıp çıkmak meselesi değildir mesele.

Neymiş Demokrasi(!) Nöbeti tutmak, kışlada 3/5 nöbetini tutmaya benzemezmiş. Emir komuta zinciri ile mitinge gitmek, sanatçıyı sanatçı yapmaz şov dolgusu yaparmış.

2013’de Gezici, 2016’da...

Taksim Gezi Parkı eylemlerinde, Mehmet Ali Bora gibi Sıla’da en öndeydi. Gezi Parkı eylemlerini destekleyerek, içinde olarak "Konserden sonra Gezi'de buluşalım" deme cesaretini gösterebilmekmiş. Sıla, dün Gezi Parkı eylemlerindeki dik duruşunu, Yenikapı mitinginde de sürdürmüştür. Sormak gerekir dün gezide, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak söylemi buraya kadar mıydı? Halkının yanında kalabilmek, eğrilip, bükülmemek sanatçı kalabilmek kolay olmasa da bu kadar da zor muydu?

Yani salaş bir balıkçı barınağı ile saray arasında bir seçim yapabilmek meselesidir. İki satırlık adamları başımıza musallat etmeme meselesidir. Sağlam kalanlarla yola devam edebilmektir.

Sıla’nın dediği gibi vur kadehi ustam, bu gecede sağlam duruyoruz...

* Koyu renkle yazılmış tüm satırlar Sanatçı Sıla’nın, “Aslan Gibi” ve “Vur kadehleri Ustam” şarkılarından alınmıştır.