CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV’de gazeteci Gözde Şeker’in sorularını yanıtladı. Özel eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın kendisiyle ilgili yaptığı suç duyurusunun sorulması üzerine şunları söyledi:

"Öyle dedi diye atıldı partiden"

“Bu partiden aday yapılmış, önemli makamlara gelmiş, sonra bir daha aday olmuş, kimse istememiş, istenmeyen insan ilan edilmiş, sırf hakkını teslim etmek için, anketlerde önde diye bütün riskleri almışız, dünya laf yemişim, yine de aday göstermişiz, sonrasında çıkmış, partiyi PKK ile iş tutmakla suçlayıp kendini partiden attırmış. Öyle dedi diye atıldı partiden. O zamanlar daha bu süreç yoktu. Sonra da partiye kötülük yapanların maşası haline gelmiş, iktidarın maşası olarak sürekli partinin kurultaylarını iptal... Yani mikropluk yapıyor. Sordular bir yerde, dedim ki ‘Onun aslında yaptığına şaşmamak lazım. Mikroba, ‘Neden hastalık yapıyorsun diye sorulur mu? Onun işi o.’ Şu harcadığım nefese değmeyecek bir insan kendisi.”

"Herhalde 50’nin üzerinde fezlekem var ama suç duyurusu sayısını bilmek kolay değil"

Özel, “Hakkınızda kaç suç duyurusu olduğunu biliyor musunuz şu an” sorusuna, “Onu bilmiyorum ama herhalde 50’nin üzerinde fezlekem var ama suç duyurusu sayısını bilmek kolay değil. Yapılıyor. Kiminde ‘Kovuşturmaya gerek yok’ deniyor. Yüzlercedir. Şimdiye kadar yüzlerce olmuştur ama kaçına işlem yapılıyor, hangi evrede; onları takip etmek zor” yanıtını verdi.

“‘Belediye başkanı imza yetkisi olmadığı için sorumlu tutulamaz ve HTS kayıtları delil olamaz’ maddelerini uygularsanız Silivri'deki arkadaşlarımız çıkar”

Özel, Aziz İhsan Aktaş iddianamesinde yer alan baz istasyonu kayıtlarına ilişkin şunları söyledi:

“Bugün o dediğiniz AYM’nin HTS kararı, bir mahkeme kararında yer almış. Bir belediye başkanının kararına konu olmuş. Belediye başkanı hakkında yolsuzluk iddiası var, soruşturuluyor, belediyede bir yolsuzluk yapıldığı belli ama karar iki maddeden oluşuyor. Bir: ‘Belediye başkanı ihalelerde imza yetkilisi olmadığı için sorumlu tutulamaz’ diyor. İki: ‘HTS kayıtları AYM kararına göre, kişinin biriyle görüştüğünün ispatı olamaz’ diyor. Bu karar kimde biliyor musunuz? Bu karar Umut Yılmaz da, yani Gaziantep'te bizim partimizden AK Parti'ye geçen, bizim partimizdeyken yolsuzluk iddiaları olan, partimizin kendisine mesafe koyduğu, Şehitkamil ilçesinin başkanı Umut Yılmaz'ın yargılamasında bu kararı vererek beraat ettiriyorlar. Neden AK Parti'ye geçti? Bu kararla beraat ettiriyorlar ve anlaşması bu zaten. ‘Seni bu şeyden biz kurtarırız’ diyorlar. Kabul ediyor, beraat ettiriyorlar, AK Parti’ye alıyorlar. Eğer ‘Bir belediye başkanı yapılan ihalede imza yetkisi olmadığı için sorumlu tutulamaz ve HTS kayıtları AYM kararı gereğince kişinin bir görüşmesine delil olamaz’ maddelerini uygularsanız bugün Silivri'deki arkadaşlarımızdan tamamı değilse ikisi hariç gerisi çıkar. Tamamen bu maddeden.

CHP Lideri Özel'den Silivri çıkışı flaş açıklama: İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olmasın diye içeri aldınız!
CHP Lideri Özel'den Silivri çıkışı flaş açıklama: İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olmasın diye içeri aldınız!
İçeriği Görüntüle

“Böyle düzen olur mu? Böyle adalet olur mu?”

Örneğin dosyası ayrılan, ayrılmasa dışarı çıkacak, dışarı çıksa Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığına geri dönecek, yerine AK Partili vekil seçtiler siyasi yankesiciler. Hakan Bahçetepe'nin dosyasında üç şey var: Aziz İhsan Aktaş'ın bir adamıyla baz kaydı vermek. Aziz İhsan Aktaş'ın benzin istasyonu burada, ruhsatını AK Parti verdi. Bu benzin istasyonuna 24 Kasım günü, 800 metre mesafede baz kaydı vermiş bu benzin istasyonundaki kişiyle. 800 metre ötede bir okul var, 24 Kasım'da Öğretmenler Günü kutlamışlar. Bir başkasında kapalı pazar yeri açmış, bir kilometre ötesinde, oradan baz kaydı vermiş. Bir başkasında da Erasmus öğrencileriyle bir kafede kahve içmiş, o da 400 metre mesafede. Aziz İhsan Aktaş'ın adamı, benzin istasyonunda oturuyor. Bu da civarında ve gün gün ispatlıyor. Bu üçünden, ‘Sen bu üç günde bu kişiyle bir araya geldin, rüşvet aldın’ diyorlar. Ne ihale ne bir şey... Hakan Bahçetepe içeride yatacak, Umut Yılmaz AYM kararına göre ‘HTS kaydı kanıt olamaz’ dendiği için beraat ettirilecek, daha doğrusu ‘Kovuşturmaya gerek yoktur’ denecek, dosyadan ayrılacak ve AK Parti'ye katılacak, mutlu mesut orada yaşayacak. Böyle düzen olur mu? Böyle adalet olur mu?”

“Ahmet Özer tutuksuz yargılanmak mecburiyetinde kalınca yedekleme tutukladılar”

Özel, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın durumuna ilişkin ise şöyle konuştu:

“Aziz İhsan Aktaş dosyasından güya içeride tutuluyor algısı yapıyor. Aziz İhsan Aktaş ile ilgisi yok. O ihaleyi alan şirketin sahibinin Aziz İhsan Aktaş ile gizli ortak olduğu iddiası var. İhaleyi veren kendinden önceki AKP'li. Her ay düzenli ödemeleri yapılmış. Kişi diyor ki ‘Benden rüşvet istediler. Öncesinde benim ödemelerimi yapmıyorlardı. Verince düzeldi.’ Döküyor, her ay aynı gün ödenmiş dediği tarihten önce ve sonra. ‘HTS kaydı var’ diyorlar, kendisiyle değil bir belediye çalışanıyla ki kendiyle de olur; belediye başkanının kapısı açık, herkes geçer. HTS kaydı vermek için belediyenin önünden geçmek de yeter. Ve o suçun yatarı altı ay 20 gün. Zeydan Başkan ne zamandır içeride. Aynı miktarda suçlamayla Ahmet Özer dokuz aydır yatıyor. Ahmet Özer'in bu işle uzaktan yakından ilgisi yok. Ahmet Özer'i kent uzlaşısından dolayı Esenyurt'tan almışlardı. Ahmet Özer'e ‘terörist’ diyorlardı. Devlet Bahçeli, DEM sıralarına gidip yeni bir süreç başlatınca, Ahmet Özer'in suçlaması düşünce Ahmet Özer tutuksuz yargılanmak mecburiyetinde kalınca o dosyadan çıkmadan bu dosyadan yedekleme tutukladılar. Şu anda içeride duruyor. Fiilen 30 Ekim günü bir yılı dolacak. Ancak bu dosyadan bile dokuz ay 20 gündür tutuklu. Tut ki şöyle bir şey oldu: Ahmet Özer dedi ki ‘Hakim bey itiraf ediyorum, o suçu ben işledim. Cezayı kabul ediyorum, indirim de yapma’ dedi. Ahmet Özer'e dört yıl ceza verseler tahliye edecekler, üç ay da alacaklı Ahmet Özer. Hala içeride tutuyorlar.

“‘İmamoğlu'nun beyin takımından birisi içeride durmalı’ dedikleri için Resul Emrah Şahan’ı, yolsuzluktan içeride tutuyorlar”

Resul Emrah Şahan'ı da yedeklediler. Çünkü Resul Emrah Şahan da kent uzlaşısından tutukluydu. Şimdi kent uzlaşısı dosyalarının düşeceği öngörülerek Resul Emrah Şahan’ı İBB dosyasına veya bir başka dosyaya karıştırıp yedekliyorlar. Amacın yolsuzlukla mücadele olmadığı nereden belli? Öyle olsa ilk gün o dosyadan yapar. O dosyalar ortalarda duruyor. Hiçbir şey olmadığını biliyor. Sayıştay denetimi geçirmiş, mülkiye müfettişlerinin denetiminden geçmiş, iç denetimden geçmiş... Bütün dosyalar herkesin aynı zaten. Bunların yaptığı, birini almak gerekiyorsa o kişiyi alıyorlar. Bütün dosyaları istiyorlar. Sayıştay’ın suç bulamadığı yerde oradan bir isim buluyorlar. O isme diyorlar ki ‘Malına, mülküne çökeriz. Gel bir itirafta bulun.’ O ismi bulurken de öncelikle büyük ihtimalle belediyeyle işi olanlara bakıyorlar. Hiçbir şey bulamazlarsa bir iş adamını bulup getiriyorlar, ‘Malına çökeriz’ diye korkutup iftiraname alıyorlar. Ama Resul Emrah Şahan'ın sorunu, içeride tutulması gerekiyor. Yoksa Emrah Şahan'ı bu yolsuzluktan suçlu görselerdi bundan bir şey yaparlardı. Bu hiç yoktu ortada. Kent uzlaşısından aldılar. Kent uzlaşısı davası düşecek. Bunun içeride durması lazım. Neden? Ekrem İmamoğlu'na yakın bir isim olarak biliniyor. Eskiden İPA'da genel müdürlük yapmış diye, ‘Ekrem İmamoğlu'nun beyin takımından, akıl takımından, ekibinden birisi içeride durmalı’ dedikleri için baktı buradan tutamayacak bu dosyadan içeriye alıyorlar. Bu dosyadan hiçbir suçunun olmadığı, sekiz aydır buradan kendisine bir soru sorulmadığından belli zaten.”

“Olacak iş değil"

Özel, “Kent uzlaşısında 12 kişi tutuklu. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturmasından gazeteci Ercüment Akdeniz yarın hakim karşısına çıkacak. Bunlar nasıl yan yana yürütülebiliyor” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Aslında yan yana yürüdüğü yok. HDK’dan da bunun yanında kent uzlaşısından da belediye meclis üyelerimiz, eskiden DEM’de siyaset yapmış kişiler, gazeteciler boşu boşuna tutuluyor. Aslında bir ara HDK davasından tahliyeler olmaya başlamıştı. Esasen öyle bir noktadalar ki samimi olarak ‘Kürt sorununa çözüm bulalım. Terörsüz Türkiye'ye ulaşalım’ değil; kendilerince akıllarında bir hesapları var, o hesaba uygun bir takvim yürüyorsa birtakım adımlar atıyorlar, yürümüyorsa o adımları kesiyorlar. Bu da aslında geçmişteki tutuklamaların da ne kadar haksız olduğunu, bu serbest bırakma sürecinin de ne kadar siyasi olduğunu gösteriyor. Ama bu dosyalardan bir kişinin, bir dakika ifadeye gitmesi bile züldür. Olacak iş değildir.”

Yargıtay Başkanı'nın açıklaması kıymetli”

Özel, Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez’in, “AYM bir ihlal kararı verdiği zaman tüm kurumların, herkesin buna uyması gerekir’ açıklamasını şöyle değerlendirdi:

“Ömer Başkan'ın hakkını şurada teslim etmek lazım. Geçtiğimiz süreçte şöyle bir şey yaşanmıştı: Birinci kademe mahkemesi bir karar aldı. AYM bu kararı bozdu ve ‘Yargılamayı durdurmalı, salıvermelisin ve milletvekilliği görevine gitmeli’ dedi. Bu mahkeme direndi ve Yargıtay Üçüncü Dairesi de bu direnmenin arkasında durdu ve AYM-Yargıtay arasında bir tartışma çıktı. Şimdi geldiğimiz noktada, Yargıtay Başkanı'nın, ‘AYM kararı hepimiz tarafından bağlayıcıdır’ açıklaması kıymetli bir açıklama. Türkiye'de kıymetli, dünyada zaten Yargıtay başkanlarının böyle bir açıklamayı yapmasına gerek yok, anayasada yazıyorsa herkesi bağlar, toplum sözleşmesi bu. Bu Anayasa maddesi: ‘AYM kararları gerekçesiyle birlikte yayınlanır. Yayınlandıktan sonra yürütme, yargı, yasama organlarını bağlar’ diyor. Yargıtay Başkanı bunu hatırlatma gereği duydu. Bu çok kıymetli bir adımdır. Çünkü bunun hatırlatılmasına gerek vardı. Ancak Türkiye'nin genelinde AYM kararlarına uyma, Anayasa’ya uyma, kanunların genelliği ilkesi, herkesi bağlaması, hukuk devletine saygı çok kıymetlidir. Bunun hatırlatılmasını çok önemli buluyorum.”

Benim ne solculuğumdan ne Kürt meselesine çözüm odaklı bakışımdan ne de vatanseverliğimden kimsenin şüphesi yok

Özgür Özel, “Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın CHP’ye katılması, partinizin sürece dair tutumuyla çelişen bir adım mı” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Değil. CHP’ye gelen arkadaşlarımız partinin tüzüğüyle, programıyla bağlı; partimizin tüzüğü de genel başkanın pozisyonunu, parti politikalarını ifade etmesini, belirlemesini, uygulaması noktasında yetkilendiriyor. Onlar da bunu biliyorlar. Ama onlar şunu da biliyorlar: Ümit Dikbayır olsun, daha önce ittifak ortağı partilerimizden bize katılan bütün arkadaşlarımız olsun, Cemal Enginyurt, Adnan Beker şunu biliyorlar: Bizim Genel Başkan komisyona girer, komisyonda çalışır, komisyonda Kürt sorununun çözümü için önemli adımların atılmasına katkı sağlayabilir ama bizim Genel Başkan Türkiye'nin aleyhine hiçbir şeye evet demez. Bizim Genel Başkan’ın evet diyeceği yerden barış çıkar. Terörle mücadeleye para harcanmaz, silahlara para harcamaz. Bu para Kürt'ün de Türk'ün de yoksuluna harcanır, emeklisine verilir. Ülkenin güvenliğiyle ilgili bir zaafı olacaksa biz orada olmayız. Şehitleri, gazileri üzecek hiçbir işin içine girmeyiz. Yani özetle abdestimizden şüphemiz olmadığı için namazımızdan da kimse şüphe duymaz. Benim ne solculuğumdan ne Kürt meselesine çözüm odaklı bakışımdan ne de vatanseverliğimden kimsenin şüphesi yok. Benim olduğu gibi yönetim kadrolarımızın, Meclis grubumuzun bunla ilgili kimse... Öz güvenli siyaset böyle bir şey. İşte öyle olunca CHP bütün demokratlara çağrı yapabiliyor. Muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar, Kürt demokratlar, liberal demokratlar, sosyalist demokratların bir arada olabildiği ya da birlikte oy verebildiği ya da birlikte miting yapabildiği, birlikte Türkiye'yi değiştirme iradesi olan demokrat kendi partisindedir, bir başka partidedir ama Türkiye'yi birlikte değiştireceğimize inanmıştır, günü gelince beraber oluruz. Partisinde sorunu vardır, partisizdir, kararsızdır; bakmıştır CHP’ye, CHP'nin durduğu yer artık onun gönlüne uygun bir yerdir. Gelir, oy verir.

CHP’nin Kürtlerle ilişki kurmak için bir DEM Parti’ye ihtiyacı yok”

CHP’nin Kürtlerle ilişki kurmak için DEM Parti’ye, HDP'ye ihtiyacı yok. Ama bu DEM’e ve HDP'nin kurumsal kimliğine saygısızlık yapacak demek de değil. CHP Kürtlerle doğrudan ilişki kurabilir. Diyarbakır'ın, Şanlıurfa'nın, Mardin'in, Batman'ın, Van'ın sokaklarında. Cesaretle kayyumlara birlikte de karşı çıkabiliriz. Yarın bu iktidar yanlış bir iş yapıyorsa ona hayır da diyebiliriz. Ama herkesin bildiği bir şey var: Biz Türkiye'nin mutlu, barış içinde, zengin ve özgür yarınlarına talibiz. Bunu yapabilmek için de muhalefetin birbiriyle uğraşması, çelişmesi yerine dayanışması lazım. Ben Kürtlerle en samimi duygularımla, iyi ilişkiler içindeyim. DEM Parti ile de kurumsal olarak birbirine saygılı ve birlikte muhalefet etme sorumluluğuna sahip şekilde davranırım. Buradan döndüğümde bu tarafta Saadet Partisi varsa, Gelecek Partisi varsa, DEVA Partisi varsa onlarla da aynı kurumsal, aynı saygılı, aynı birlikte ilişkiyi sürdürmem lazım. Çünkü herhangi bir dönemde değiliz. Herhangi bir dönemde biz birbirimizle rekabet de edebiliriz, kavga da edebiliriz. Gün, o gün değil. Meselenin kendisi şu: Ülkeyi yönetenler kendisinden olmayan kim olursa onu sindirmek için; dün Kürt siyasetine, bugün Türk milliyetçisine, yarın bir başkasına sırayla... Bunlara karşı ortak bir cepheden, ortak bir reaksiyon, ortak bir itiraz vermek lazım. Demokrat olmanın gereği budur. Yoksa bırakırsak bunlar bir gün birini ezip posasını çıkarıyorlar, öbür gün öbürünü ezip. O yüzden çok kıymetli. Ben muhalefeti de hatta bu iktidarın zulmettiği kim varsa ayırmadan sahiplenmeyi hepimizin aydın sorumluluğu olarak görüyorum.”

CHP iktidar olsaydı bu açılımı yapardı ama MHP gibi birbiriyle çelişen bir şekilde yapmazdı”

Özel, “MHP’nin yaptığı bu açılımı CHP yapamaz mıydı” sorusuna şu yanıtı verdi:

“CHP iktidar olsaydı bunu yapardı ama MHP gibi birbiriyle çelişen bir şekilde yapmazdı. Yıllardır ne diyorduk: ‘Kürt sorunu çözülmelidir. Bu sorun Meclis eliyle çözülmelidir. Bir komisyon marifetiyle ilerlenmelidir.’ CHP iktidarda olsaydı hem de böyle MHP gibi kitleleri şaşırtacak değişik şeyler yaparak da değil, Meclis eliyle bu işi yapardı. Zaten yapacaktık da bu cesaret, bu kararlılık vardı. Hatta haksızlık etmeyelim; ‘birinci çözüm süreci’ diyeceğimiz süreçte Erdoğan o zaman BDP ile birlikte adayla bir süreç götürürken Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Bu sürece ben kredi veriyorum’ demişti. Gün içinde, ‘Al kredini başına çal’ diye cevap vermişti Erdoğan. Yani CHP o gün de tarihsel bir tutarlılık içinde bugün de yarın iktidar olduğunda da bu sorun çözülecek diye gayret gösterecek. Birileri yıllarca bu yaklaşımımızı, ‘Teröre taviz verecekler, teröristlerle anlaşacaklar, Türkiye'yi böldürecekler, bayrağı indirecekler, vatanı böldürecekler...’ Böyle bir şey olmadı, şimdi kendileri yapmaya çalışıyorlar.”

"Şimdi mesele, siz kararlı bir siyaset izliyorsanız, bunun karşısında bazen devletin organizasyonu, bazen böyle pis işler ama siz kararlı siyasetinizde durursanız ahalinin geneli bunu görüyor, hissediyor ve destekliyor. O günden beri de bizim önümüze kağıtlar gelmiyor. O günden beri mesela Meclis bir şey yapacaksa biz diyoruz ki Meclis Başkanına bir tartışma açın, konuşun, oya sunun ama bizim önümüze A4 getirmeyin biz AK Parti'nin tasdik makamı değiliz. Ben bununla niye bir A4'ün altında buluşacağım?"

"Vatandaş özgüvenli siyaset istiyor"

Özel, "Eberleri bozmanın sokakta herhangi bir maliyetini yaşadınız mı? Yurttaştan herhangi bir tepki aldınız mı" sorusuna şu yanıtını verdi:

"Hayır aksine şöyle bir şey var, insanlar samimi, kararlı, cesur siyaset istiyorlar. Bunun desteğini görüyoruz. Ben bu işleri yaptıktan sonra yani mesela o camide saldırıya uğradıktan iki buçuk ay sonra sandığa girdim. 47 yıl sonra birinci parti olduk. Manisa'da yüzde 60 oy aldım. Ben siyasete girdiğimde belediye başkan adaylığı görevini üstlenmem istenmişti. Benden önceki belediye başkan adayımız yüzde 6 oy almıştı. Ben yüzde 14 oy alarak başladım. En son yüzde 60 oy aldık. Allah rahmet eylesin Ferdi Zeyrek yüzde 60 oy aldı. Orayı kazandık. O yüzden bu meselelerin maliyeti sandıkta görülür. Bir de bazen de her şey sandık hesabıyla da yapılmaz. Bazen tarihin doğru tarafında durman lazım. Yani birilerinin oyun planı öyle diye orada o oyun planına dahil olmak zorunda değilsin. Bazen bedel ödemek, maliyeti olmasına rağmen de tarihin doğru tarafında durulur. Sağ popülizm çok tehlikelidir. Ama sol popülizm de çok tehlikelidir. Yani sırf popülizm olsun diye de bir iş yapılmaz. Bazen de doğru olduğu tarafta yani her zaman kalabalıkla birlikte bir yöne koşmazsın. Bazen sen kalabalığa karşı koşarsın sonra bakarsın üçer beşer 10'ar kalabalık sana katılmaya başlar. Tarihin akışı da değişebilir. Vatandaş öz güvenli siyaset istiyor.

"Gelen tezkerenin aynısını Meclis'in önüne getirmişler"

Eskiden tezkereye hayır dedin mi vatan hainisin değil mi? Suriye'de rejim değişmiş, Suriye devlet olmaktan çıkmış, statüsü belirsiz bir halde şu anda, görüşmeler oluyor, daha bir anayasası yok, geçiş hükümeti yönetiyor. Suriye'de her şey değişmiş. Irak'ta her şey değişmiş. Şu anda terörsüz Türkiye barış süreci silahlar yakılıyor. Beş yıldır gelen tezkerenin aynısını Meclis'in önüne getirmişler. Sadece iki ya da üç kelime değişiyor. Bir buçuk cümle değişiyor. Diyor ki buna onay ver. Kardeşim öyle bir tezkere yazarım ki o tezkereye DEM bile onay verir bak. İddia ediyorum size. Öyle bir tezkere yazabilirsiniz ki ona DEM de oy verir, CHP de oy verir. Ama tezkerenin dili olsa işte terörsüz Türkiye süreci var, komisyon faaliyette, Kuzey Irak'ta silah bırakma, silah yakma var. Bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri'nin orada hem güvenliği tesis hem birtakım işte sebeplerle bulunma ihtiyacı var, yeniden çatışmalı bir döneme dönülmemesi provokasyonlara izin verilmemesi için Suriye'de rejim değişti, istikrarsızlık var, orada şuna, buna ihtiyaç var, şu sebepten üs bölgelerimiz var, en kısa sürede Suriye'nin demokrasiye kavuşup Kürt'ün, Türkmen'in, Dürzi'nin, Alevi'nin, Sünni'nin işte hepsinin birden huzura kavuşacağı bir anayasa yapılıp da Suriye üniter bir devlet olduktan, Suriye'de işte Kürtlerle diğer unsurların hep bir arada olduğu bir barış devleti kurulana kadar Mehmetçik'in orada görev yapması gerektiğinden, bu tezkerenin iki yıllığına uzatılması dese, buna ben nasıl hayır oyu vereceğim? DEM niye hayır oyu verecek? Saadet veya bilmem başka bir parti niye karşı çıkacak? Ama bak aynı görev ama o kadar liyakatsiz, o kadar küstah, o kadar iletişimsizler ki iki sene önceki tezkereyi önümüze sürüyorlar, 'Oy verin.'

"Başka kapıya gidecekler"

Özel, "Cinsel yönelime hapis cezası düzenlemesi konuşuluyor. Bu konuda tavrınız ne olacak?" sorusuna da şöyle yanıt verdi:

"Bu siyasetçilerin vereceği bir karar değil ki. Bu karar tıp insanlarının vereceği bir karar. Kişinin kendisinin vereceği bir karar. Böyle bir şeye eğer kişinin talebi işte bir sürü tıbbi gerekçe, bilmem ne gerekiyorsa bu ameliyatın 20 yaşında yapılması gerekirken 25 yaşına kadar tıp başka söylüyorken AK Parti başka bir şey diyor diye bu nasıl olacak yani? Bu dünyanın en saçma işi. Onun dışında hapis cezası, sen kimin neyine hapis cezası getiriyorsun? Neye hapis cezası getiriyorsun? Neye göre yani? Bu ne kadar saçma bir şey biliyor musunuz? Bu geçmişte şey yapıyorlardı mesela başörtülü öğrencileri üniversiteye sokmuyorlardı ya, her şeyin başında kadına karşı bir ayrımcılık. Erkek öğrenci aynı fikirde ama onun düşüncesini gösterecek bir şeyi yok. Kadın öğrenci inancından dolayı başını bağlıyor. Sen giremezsin sen girersin. Hapis cezası verin diyene, sana ne? Toplumun düzenini bozmak bilmem ne onlar ayrı yerlerde düzenlenir. Toplumun düzenini ben de bozsam, cinsel yönelimi başka birisini de bozsa cezalandırılsın. Hiçbirimizin özgürlüğünün önüne geçilmesin. Ama kişiyi kendi tercihinden dolayı cezalandırmaya kalkıyorsan ve bunu bunu toplum düzenine tehdit görüyorsak sen hastalıklı bir yerden bakıyorsun meseleye yani. Örneğin geçmişte tezkereye hayır oyu vermekle nasıl terörist olunmuyor, nasıl bölücü olunmuyor, nasıl bayrak indirilmiyor, vatan bölünmüyor ama algı yönetimi yapılıyorsa burada da tükenmiş bir iktidar toplumun hassas Türk toplumunun genelde tedirginlikle baktığı bir konuyu kaşıyıp kaşıyıp oradan kendine siyaset devşirmeye çalışıyor. Başka kapıya gidecekler."

"Bu sonuç değil süreç odaklı bir mesele"

Özel, 24 Ekim'de görülecek kurultay davasına ilişkin de şunları söyledi:

"Bir şey beklemiyorum ilk gün de söyledim, bu sonuç değil süreç odaklı bir mesele. CHP tartışılsın diye. Mahkemede bunu böyle yapıyor diye de söylemiyorum. İşte bugün de gördünüz dilekçe veriyor. Şahit dinletmek istiyor. Onu yapıyor, bunu yapıyor. Mahkemeyi meşgul etmeye çalışıyorlar. Amaçları sonuç almak değil, partiyi tartıştırmak, partiyi yıpratmak. Biz bunlara karşı serin kanlı yaklaşıyoruz. Yine serin kanlı yaklaşmaya devam edeceğiz. Ben olumsuz bir karar beklemiyorum açıkçası. Ne cumadan ne daha sonrasından. En kötüsü olursa ondan da işte belli bir süre sonra, bir ay sonra, üç hafta sonra, beş hafta sonra olağan kurultayımız geliyor. Bugün Hatay il kongremiz yapılıyor ve il kongrelerimizin tamamı bitiyor. Ve bütün delegelerimiz belli olmuş oluyor. Biliyorsunuz Yüksek Seçim Kurulu'nun ve ilçe seçim kurullarının il seçim kurullarının istikrarlı kararları var. Bu seçilen delege artık değiştirilemez. Başlayan bir seçim süreci durdurulamaz. İstanbul'da kaç kere denediler uğraşmaya. Şimdi de kurultay süreci başladı. Durdurulamaz. Kurultay yapılacak parti yeni genel başkanı seçecek. O ben olurum başkası olur. Yani şu anda ben partinin mevcut genel başkanıyım ve gelecek kurultayda da yeniden aday olmayı düşünüyorum. Çünkü yapacak işimiz var. Kazanacak seçimimiz, verilecek mücadelemiz var diye düşünüyorum. Ama bunu farklı düşünen arkadaşlarımız varsa da 'Ben daha iyi yaparım' bu çok kıymetli bir iddiadır, gelirler kurultayda aday olurlar. Ben nasıl geçen kurultayda çıktım bütün Türkiye'yi gezdim. Delegelerle konuştum. Yeterli imzayı topladım. Geldim başvurdum ki biz şimdi o imzayı daha da düşürdük yarıya da düşürdük."

"Zamanı gelmiş bir değişimin önünde kimse duramaz"

Özel, "CHP bölünür mü?" sorusuna "Yok. Bölünmez. CHP ana gövde ve gövde bölünmez. Yani onun dışında partinin bambaşka kanatları, dalları olabilir. Ama biz ana gövdeyiz ve ana gövdede hiçbir şey olmaz" yanıtını verdi. Özel, "Peki aynı şeyi muhalefet için sorsam, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki seçim sonucu bize aslında şunu gösterdi: Halkın beklentilerini esas alan bir politika uyguladığınızda rakibiniz ne kadar güçlü bir desteğe sahip olursa olsun zafer gelebiliyor. Yani biz bunu aslında 31 Mart'ta da gördük. Yenilenen İstanbul seçiminde de gördük. Demokrasi tüm taleplerin temsiline dayalıysa şayet ki öyle olmalı muhalefet bugün fotoğrafını çektiğinizde beraber mi?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Birincisi Kıbrıs seçimi için yürekten Tufan Başkanı CTP'yi ve bütün Kıbrıs'ı kutluyorum. Kıbrıs seçiminde Tufan Erhürman'a sadece CTP'liler oy vermedi. Kıbrıs'ta iradesine kimsenin karışılmasını istemeyen herkes oy verdi. Kıbrıs seçimini Kıbrıs'a yavru vatan muamelesi yapanlar, arka bahçe muamelesi yapanlar, 82 plaka numarası biçenler kaybetti, Kıbrıs halkının iradesine saygı duyan bizler karışmadık ve Kıbrıs halkı baskı yapanlara karşı özgür iradesiyle bir cumhurbaşkanı seçti. Bu çok önemli. Zamanı gelmiş bir değişimin önünde kimse duramaz. Bu Kıbrıs'ta da böyle, yarın öbür gün Türkiye'de de böyle olacak. Türkiye'de muhalefet ben önümüzdeki seçim sürecinde bir ve birlikte olacağını düşünüyorum. Muhalefetten sapıp savrulanı seçmeni dışlayacak zaten. Seçmenin beklentisi bu düzenin değişmesi. Bu baskı düzeninin değişmesi, bu haksız düzenin değişmesi. Vatandaş bu düzen değişsin istiyor."

"O balta çekince ben yine canın sağ olsun diyecek halim yok"

Özel, "Siz Ankara merkezli siyaset yapsaydınız bugün nasıl bir Türkiye olacaktı?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Ben 19 Mart darbesinden önce 'Türkiye'de bir darbe mekaniği işliyor. Darbeler iktidara yapılır. Bugünkü iktidar kendisinden sonraki iktidara ve kendinden sonraki cumhurbaşkanına darbe yapmaya niyetlendi' demişim. Biz geçen sene 1 Ekim gününe kadar normal bir siyaset takip ettik ve tematik mitingler yapıyorduk. Kimseyle kavga etmiyorduk. Tayyip Erdoğan'a bir şey söylemiyorduk. Kimseyle didişmiyorduk. Hatta bize kötü söz söyleyenlere canın sağ olsun diyorduk. Ama geçen sene 1 Ekim'den sonra 2 Ekim günü Sayın Erdoğan fevkalade siyasi bir kişilik olan bakan yardımcısını oradan alıp İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı yaptı. 9 Ekim günü göreve başladı. 30 Ekim günü Ahmet Özer'i aldı, dört gün gözaltında tuttu. Kayyum atattı ve Silivri'ye attı. O günden beri dediler bana ne oluyor? Dedim ki savaş ilan ettiler. Biz ne güzel çalışıyorduk. Bize Erdoğan balta çekti. Balta çekince ne yapacağım? O balta çekince ben yine canın sağ olsun diyecek halim yok. Dedim ki savaş ilan edilen bir kişi, bir kurum, bir parti ne yaparsa onu yapacağım, mücadele edeceğim. Ondan beri mücadele ediyorum.

"Tekmeye kafayı uzatmak üzere sahaya çıkmışız biz"

Ankara merkezli siyaset dediğiniz onun dediği şu 'Gel bir şeye karışma. Koltuğunda otur' dediği 'Yıllarca muhalefet partisi genel başkanı ol' diyor. O bedava. Türkiye'de en kolay iş onu yaparsınız. Ama benim işime karışma iktidar alternatifi olma diyor. Biz öyle yapsaydık partiye bir tane daha dava açılmazdı. Mesela 'Ben adayım' deseydim. Salıdan salıya veya arada bir çıkıp Tayyip Erdoğan'la kayıkçı kavgası yapsaydım ve 'Merak etmeyin ben adayım kimse olmaz Mansur kimmiş Ekrem kimmiş otursunlar yerine' deseydim hiçbirimize ilişmezlerdi. Bana da ilişmezlerdi. Günü gelince seçimlere girerdik. Seçimleri kaybederdik. Koltuğumuzu korurduk. Ama milletin hakkını koruyamazdık. Şimdi Ekrem İmamoğlu da Mansur Yavaş da ben de bu ülkede iktidarı değiştirme inancının, o fikrin insanlarıyız. Bu fikrin varsa huzurun yok. Sana da huzur vermezler, ailene de huzur vermezler. Bundan saldırıyorlar. Mansur Başkan'a da ondan saldırıyorlar. Ekrem Başkana, Kürt'üyle, Türk'üyle, Karadenizli olduğu için ayrı bir rahatsızlık yaratıyordu, büyük bir destek alıyordu o yüzden saldırdılar. Mansur Başkan İç Anadolu'dan da, büyükşehirlerden de, batıdan da muhteşem bir destek alıyor. Onun için hedefte. Ben de bu iktidarı değiştirmek için ne yapmak gerekiyorsa onu yapmaya hazırım ondan. Bu koltuğun hakkını vermek için başka bir siyaset yapıyor olmak lazım. Öyle Ankara merkezli olmaz. Merkezi Ankara'da olan ama 81 ile 973 ilçeye dokunan neresi sızlıyorsa sorun neredeyse oraya koşan gerekirse tekmeye kafasını uzatan milli takımda hani böyle maçı kazanmak, kupayı getirmek için her şeyi göze alan futbolcular var ya bizim CHP'de ekibimiz öyle bir ekip. Tekmeye kafayı uzatmak üzere sahaya çıkmışız biz. Öyle gelecek sezon transfer olur muyum hesabım yok. Aman sakatlanmayayım, değerim düşmesin bilmem ne yok."

Kaynak: ANKA