CHP, Şile'de "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingini düzenliyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel konuşma gerçekleştirdi.
Özel'in konuşması şu şekilde:
"Şile'ye uzaktan bakanlar sanmasın ki burası CHP'nin kalesi. 3 dönemdir burayı Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiyordu. Biz milletin verdiği karara bir şey demedik, dönüp Şile'ye kafa tutmadık. Sizin bir evladınızı, benim adaşımı aday gösterdik. 2 kişiden birinin oyunu aldık. Son seçimlerde Şile'de destan yazdık. Şile'nin seçtiği belediye başkanını cezaevinde ziyaret ettim. Diyor ki, 'Geldim 1,2 milyar TL bütçeli belediyeli 1 milyar TL borçla teslim ettiler. Teftiş Kurulu'nu görevlendirdim, 30 dosyada 580 milyon liralık usulsüzlük tespit ettiler. Bunları çıkardım, Ekim 2024'te gözlerinin içine bakarak, belediye meclisine anlattım, kimse bir şey demedi. Savcılık alıp bu dosyaları harekete geçmedi. 30 dosyadan bir örnek, önceki belediye başkanı parkecilik yapan birisi, belediye binasına giriyor, parkeleri beğenmiyor. 720 bin TL'lik parke alınıyor, fatura kayda giriyor, ödeme yapıyor. Fatura var parke yok.
O sandık gelecek millet koşa koşa sandığa varacak
AK Parti'nin MHP'nin seçmenlerine sesleniyorum. Harcanan para hepimizin parası. Özgür Başkan'a bir gizli tanıkla iftira etmişler. Hırsızın partisi olmaz. Bu operasyonda herhangi bir yerde bir yolsuzluk varsa, yapan CHP'liyse de Allah belasını versin, AK Partiliyse de belasını versin. 3 dönem yönetip bezdirdikleri, bu sene belediyeden gittikleri, oyunlarla almak için belediye başkanımıza iftira edip, onun hakkını yiyip, sizin oyunuzu gaspetmeye çalışıyorlar.
Maalesef memleket yoksullukta, gelir adaletsizliğinde Avrupa 1'incisi. Milleti adaletsizlikte, yoksullukta eşitlediler. 16 bin TL'lik emekli maaşına emeklileri mahkum ettiler. 2002 yılında ilk geldiklerinde 8 çeyrek altın alan en düşük emekli maaşı, şimdi iki çeyrek altın alıyor. Emekçileri 22 bin TL asgari ücrete mahkum ettiler. Açlık sınırının altındaki asgari ücretle emekçilerimizi muhatap ettiler. Ülkenin kira ortalaması 25 bin TL. Kendileri iki maaşı, üç maaşı, dört maaşı alıyorlar. En güzel yerlerde kalıyor, milletin sırtından geçiniyorlar. Hiç kaçarı yok. Hiçbir yere kaçamayacaksınız. O sandık gelecek, millet koşa koşa sandığa varacak, bugün içeride tuttuğunuz adayımıza kavuşacak, Ekrem Başkanı cumhurbaşkanı yapacak. O günden sonra bakan evlatlarının dönemi bitecek, vatan evlatlarının dönemi başlayacak. Bu meydanın, bu partinin, bilhassa Ekrem Başkan'ın, Özgür Özel'in, hiçbirimizin AK Partiliyle MHP'liyle derdi yok. Dünya kadar akrabam var 2002 yılında AK Parti'ye oy vermiş Manisa'nın Hacıhaliller köyünde. Hepsi bin pişman. Elbette hesap verecekler, hırsızlar, yolsuzlar, darbeciler, iftiracılar hesap verecek. Asla, AK Parti'nin, MHP'nin üyeleri namuslu hemşehrileriniz, emekliler, esnaflar, asla onlarla işimiz yok. Devr-i sabık yaratmayacağız. Aksine kutuplaşmayı bırakıyoruz, kucaklaşmaya geliyoruz hepinizle.
Bu millet darbecilerde hesap soracak
AK Parti'nin dönemi kara düzen dönemi. Adını AK koyanlar, Erdemliler Hareketi diye yola çıkanlar, Türkiye'yi kara bir düzenle muhatap etmişlerdir. Bugün AK Parti'nin üyesi de olsan işsizsin, açsın, yoksulsun. Çünkü o kara düzenin seçkinlerinden bir tanesi sen değilsin. Sen kara düzenin sömürdüklerindensin. Sen briket evden gariban oğlunu uzman çavuş eder, eline kına yakar yollarsın. Sonra bir cahilce iş yüzünden bir mağarada, doğru düzgün ölçüm yapmadan sokarlar, al bayrakla evin önüne yollarlar. Anası bayılır, anasına iğne yaparlar, babasına telkinde bulunurlar. 15 gün sonra kimse dönüp bakmaz. Bu kara düzende 8 çeyrek altınla zor geçinen emekliyi 23 yıllık iktidarın sonunda iki çeyrek altına geçinmeye zorlarlar. Bu kara düzende mülakat yaparlar. Listelerde adı olan seçkinler seçilir, vatandaşın evlatları elenir. Bu kara düzende vatanın evlatları hizmetkar olmuştur, bakanın evlatları en tepede kibirli kibirli oturur olmuştur. O yüzden bu AK Parti'nin getirdiği milletin helal oylarıyla zamanında destek aldığı, seçimde yüzünü döndüğü seçimden sonra arkasını döndüğü bu millete dayatılan bu kara düzenle hep birlikte mücadele edeceğiz. Şuna inanın ki sandık gelecek, kara düzen bitecek. AK Parti'nin kara düzeni, saray düzeni gidecek, bu millet AK Partililerden değil, darbecilerden hesap soracak.
Arkanızda biz varız
Bu kadar aç bırakan, açıkta bırakan, yoksul bırakan, darbe yapan ve bu kadar acımasız olan, Mehmet Murat Çalık kardeşime bu zulmü yapan, örneğin Muhittin Böcek, 105 gün Covid'den komada yatmış, 85 gün entübe olmuştu, oradan dualarla kurtuldu. Çeşit çeşit ilaç kullanıyordu. Şimdi bir günde cezaevinin revirinden günde 14 tane hap içiyor.
Hala 600 bin kamu işçisinin çerçeve protokolünü yapmadılar. TÜRK-İŞ Başkanına başka kağıt yazıp gösterdiler, Mehmet Şimşek'in niyetlendiği enflasyonu zam olarak veririz dediler. Bugün TÜRK-İŞ duyduk ki meydanlara çıkıyor. Kötü yaptıklarında kötü dedik, yanlış yaptıklarında eleştirdik. Ama ister DİSK, ister TÜRK-İŞ, ister HAK-İŞ olsun emekçinin haklı talepleri için madem ki meydana çıkmaya karar verdiler, madem ağustos ayında 500 işyerinde grev var. Hiç korkmayın arkanızda millet var, biz varız. Türkiye'nin bütün demokratlarına, bütün hak arayanlara sesleniyoruz ki, mutlaka birlikte kazanacağız. Ağustos ayında eylem yapan işçilere, memurlara sahip çıkın. Hep birlikte kazanacağız. Unutmayın ki işçi kurtulmadan emekli kurtulmayacak, öğrenci huzur bulmadan, polis huzur bulmayacak. Esnaf kurtulmadan köylü kurtulmayacak. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.
Karşısında Cumhuriyetin muhafızları vardır
Bu kara düzenden en kısa zamanda kurtulmamız lazım. Karanlık bir gecede mühürsüz oylarla geldi bunlar. Denetimsiz bir sistemde bütün bir gücü tek adamda topladılar, kimsenin gözünün yaşına bakmadılar. Kara düzen keyfidir, bozuktur. Adeta gecekondu gibi bir gecede gelip memleketin başına kabus gibi konmuştur. Kara düzen AK Parti'nin düzenidir. Adı AK'tır getirdiği düzen karadır. Cumhur İttifakı'nın bir araya geldiği o referandum gününde hileyle, desiseyle ve bu milletle alay ederek, 'Atı alan Üsküdar'ı geçti' diyerek gelmiş, o günden beri kadın cinayetleri artmıştır, çocuk istismarları artmıştır, orman yangınları artmıştır. Bu kara düzen eninde sonunda işi gücü bir avuç azınlığı, devleti ele geçirmiş açgözlü bir takımı zenginleştiren, icap edince milli duyguları sömüren, gerektiğinde herkese terörist diyen, işine geldiğinde tükürdüğünü yalayan dönüp terörist başı dediğiyle düzen kurmaya çalışan bir düzendir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak dün de bugün de Türk'ün de Kürt'ün de seçtiğine, seçme hakkına saygılı olduk. Laz'ını Çerkes'ini Sünni'sini, Alevi'sini Arap'ını Arnavut'unu ayırmadık. Bugün birileri iki lafın başında Türk, Kürt, Arap diyerek, bir partiyi Türklerden, bir partiyi Kürtlerden, kendisini de Araplardan mesul sayıp, Büyük Ortadoğu Projesi'ne geri dönüp çeşitli planların içine girdiyse karşısında en güvenli çatıyı kuran, o çatının altında 100 yıldır bu ülkeyi kucaklayan Cumhuriyet Halk Partisi vardır, Cumhuriyetin muhafızları, Cumhuriyetin aşıkları vardır.
Atatürk'ün Cumhuriyeti'ne yakışan cumhurbaşkanı arayışı
Son günlerde yıllardır arkasında durduğumuz Kürt sorunu çözülecekse Meclis'te çözülecek dediğimiz bir komisyon üzerinden 'CHP girmesin, korkarız kandırılır, öyle olur, böyle olur'... Buradan büyük bir öz güvenle sesleniyorum. CHP'nin olduğu yerden değil olmadığı yerden korkun. Partinize güveniyor musunuz? Bana güveniyor musunuz? Özgür Özel'in olduğu, Cumhuriyet Halk Partililerin olduğu hiçbir yerde değil Cumhuriyetin kolonlarını kesmek, kolonuna çivi çaktırırsak şerefsiziz. Tayyip Efendi bizi dışarıda bırakmaya, kullandığı kötü üslupla tahrik etmeye, bu işin dışında tutmaya, içeride hayalini kurduğu bir üçlü ittifak kurmaya kalkıyor. Anında yalanlamalar geldi. Bu millet kışı atlatır ama yediği ayazı unutmaz. Açıkça söylüyoruz. Onun hayalleri kırık not almış, zayıf not almış, sınıfta kalmış birinin kopya çekme çabalarıdır. Tayyip Erdoğan, 29 almış, sınıfta kalmış, kopya çekmeye uğraşıyor. Onu orada ne yalnız başına bırakacağız, istediği gibi at oynatsın ne de ülkenin kodlarıyla oynatacağız, biz buradayız. Barışın da kardeşliğin de güvencesi olan, mücadelenin de güvencesi olan icabında meydan meydan direnen sokak sokak direnen, icabında Meclis'te mücadeleyi veren Atatürk'ün partisi CHP'ye güvenin. Şundan herkes emin olsun ki CHP sadece kendi partisindeki kişileri değil, bu ülkede kendisine oy versin oy vermesin herkesin hakkının hukukunun güvencesidir. CHP'lilerin meydanlarda verdiği mücadele kendileri için değil, ülkenin geleceği içindir. Gösterdiğimiz direniş, Ekrem Başkan'a koltuk arayışı değil, bu ülkeye hakkaniyetli, namuslu, dürüst, Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyetine yakışan bir cumhurbaşkanı arayışıdır.
CHP, müezzininden polisine, mühendisinden çiftçisine, emekçisinden emeklisine Türkiye'nin partisidir. Ormanlar yandı, ciğerlerimiz yandı. Damacanayla, suyla yangın söndürmeye çalışan insanımız, tekeri patlak tankerle su taşıyan köylümüz, tişörtüyle yangının arasında kalan işçimiz var, gönüllümüz var. Ama ne yok. Milletin yanında duran bir devlet yok. Türkiye'de şu anda bir devletsizlik krizi yaşıyoruz. Yaşadığımız her krizde, her afette, iktidar koltuğu boşmuş gibi millet kendini korumak zorunda ya da kendini yalnız hissediyor. Orman yangınında asıl sorumlu Orman Genel Müdürlüğü olduğu halde hatta belediyeler izin yokken ormana bile giremediği halde yalana sarılmış, yalana sığınmış iktidar fırsatını bulduğunda belediyeleri bile suçlayacak hale geliyor. Oysa, orman yangınlarının önlenmesi, yangına etkili müdahale edilmesi, sonradan diğer çalışmaların hepsinin yapılması Orman Genel Müdürlüğü'nün görevi. İmkan olsa aslanlar gibi yaparlar. Ama Orman Genel Müdürlüğü, son 3 yılda 2 bin 300 personel kaybetmiş, 29 bin kadrosu şu anda boş durumda. Kendisine bütçeden ayrılan paranın yüzde 38'ini kullanmış. Araç yok, uçak yok, ekipman yok ama Mehmet Şimşek bütçeyi bırakmadığı için cayır cayır ormanlar yanarken bir taraftan para yok diyenler, bir taraftan 19 Mart darbesinden bugüne kadar 3 bin tane uçağı alabilecek parayı cayır cayır yaktılar.
Bu millet bunu yutmaz
Şu anda devletsizlik krizi had safhada. Bir yanda yenidoğan çetesinin acısı zihinlerde ama sorumlu bakan duruyor. Kartalkaya yangının yargılamasının birincisi yapıldı, yüreklerimiz yanıyor, sorumlu bakan duruyor. Diğer tarafta Kartalkaya'yı hemen açığa çıkaracağım diyen İçişleri Bakanı'nın verdiği sözler ortada duruyor. Her şey bir yana bir ‘Tiktokçu’ Hakan var. Güya Dışişleri Bakanı. Bu Bogota'da hazırlanan İsrail'e yaptırımlar içeren bildirgeyi imza attırmamıştı. Çünkü korktular, İsrail ile deniz ticaretinin kati şekilde yasaklanmasından korktular. İsrailli katillerin Türkiye'de de yargılanacak olmasından korktular. Geçen sefer nasıl Mavi Marmara'dakileri sattılar, Türkiye'deki davaları düşürüp ezberden kendileri tazminatta anlaştılar. Bu sefer İsrail ile ters düşmekten korktular. Bunu söyleyince 'Uluslararası Deniz Anlaması var, biz o anlaşmanın bazı maddelerine karşıyız, o yüzden atmadık'. Oysa Ege dışında her yerde UNCLOS anlaşmasını uyguluyorsun dedik. Bak başka ülkeler şerh koymuş, sen de koyaydın dedik. Utanmadan bize Yunan'ı tutuyorsun dedi, asabımızı bozdu, gerekli cevabı verdik. O günden sonra Türkiye ayağa kalktı. Bu ‘Tiktokçu’ bakan, sanki söylediklerini söylememiş gibi tükürdüklerini yaladı, aynen dediğim gibi anlaşmaya şerhi koyup altına imza attılar. O gün Cumhuriyet Halk Partisi'ne Yunan tezini destekliyorsun diyen Hakan Fidan, ne dedim sana. Bu millet bunu yutmaz, alnını karışladı senin, alnını.
Böyle Dışişleri Bakanı olmaz
Bu milletin sırtında daha fazla yüke, damarında keneye ihtiyaç yok. Kimseye hak etmediği itibarı tanımayacağız. Bu kağıttan kaplanları millete tanıtacağız. ‘Suriye’ye dört kişi gönderirim, Türkiye’ye sekiz bomba attırırım, işi hallederim’ deyip de yakalanan MİT Başkanı budur. Kendi sağlığını koruyamayan, MİT Başkanı’yken ‘Beni zehirlediler’ deyip kendisine mağduriyet ararken, MİT'i rezil eden muhteris budur. 15 Temmuz’dan haberi olmayan, Cumhurbaşkanına haberini dayısının verdiği 15 Temmuz’da yemek yiyen, tabağı sıyıran, o sırada memleketi FETÖ’cülere bırakan budur. MİT personelinin kimlik bilgileri bunun döneminde çalınmıştır. MİT Başkanlığından sonra Tayyip Erdoğan emriyle Dışişleri Bakanlığı’na alınmıştır. 100 yıldır olmayan olmuş, Türki Cumhuriyetler, Kuzey Kıbrıs’ı tanıyacaklar diye beklerken, gidip Güney Kıbrıs’ı tanımışlardır. Trump ve Putin’i Ukrayna için Türkiye’de buluşturacaktı. Tık yok. ABD elçisi Türkiye’ye hakaret ediyor. Tık yok. Ama Dışişleri Bakanı’nda varsa yoksa tiktok. ‘Sayın Bakanım buraya bakalım.’ Bakıyor. ‘Eli cebe koyalım.’ Koyuyor. ‘Saati gösterelim, az vaktiniz kaldı demiş olalım.’ Pahalı saati gösteriyor. Oradan Kurtlar Vadisi basıyorlar. Bak ‘Tiktokçu’, pabucumun ‘Tiktokçusu’. Böyle Dışişleri Bakanı olmaz. Pabucumun Tiktokçusu seni.
Amerikan şirketine satamazsınız
Son bir uyarıda bulunuyorum. Amerika’nın Türkiye’deki Büyükelçisi Barrack… Bu nasıl bir büyükelçi, anlayamadık. Bu sefer de çıktı 10 gün önce, ‘Zengezur koridorunu Amerikalı şirkete verin. 100 yıl işletsin’ dedi. Bugün de aynısını Trump teklif ediyor. Bunlar susuyor. Zengezur koridoru, Azerbaycan ile Nahçıvan arasında geçişi sağlayan, Türkiye’nin Nahçıvan üzerinden Azerbaycan’la doğrudan geçişini sağlayan, Rusya, İran ve Çin ile olan ilişkilerde, Kafkaslar üzerinden Türkiye’yi güçlendiren en önemli kanalken, nasıl oluyor da Büyükelçi ‘Bunu Amerikalı şirkete verin’ diyor. Trump, bunu tekrar ediyor. Tiktokçu susuyor, onu atayan Erdoğan susuyor. Hem Azerbaycan’ın, hem bizim, hem Kafkaslardaki tüm Türki Cumhuriyetlerin menfaatlerini 100 yıllığına bir Amerikan şirketine satamazsınız. Sattırmayız, sattırmayacağız.
Bu millet AK Torosçulara teslim olmayacak
Bugün Silivri’de çok arkadaşı ziyaret ettim. Ama elime dört mektup geldi. Bugün hızla arkadaşlarımız yine gittiler. Haftaya yine gideceğim. Ama geçen 100’üncü gün, ‘100 kara gün’ eylemini yaptığımız günün akşamında Saraçhane’de toplandığımızda orada toplanan gençlerden Zeynep, Büşra, Irmak, Göksu ve Hatice Kübra Silivri Cezaevinde yatıyorlar.
19 Mart darbesinin üzerinden 133 gün geçti. Tek bir iddiayı ispat edemediler, bir kuruşluk yolsuzluk bulamadılar. Ne yalan attılarsa geri tepti. 1990’larda Beyaz Toros’larla korkutanlara inat onlara teslim olmayan bu millet, şimdi Çağlayan’ın AK Toros’çularına teslim olmayacak. Şimdi üç, beş savcı ile yol yürüyenlere karşı milyonlarla birlikte yol yürüyenler, sokağa çıkamayanlara, pazara gidemeyenlere, serin salonlarda kendi atadıklarından alkış bekleyenlere karşı, yazın ortasında bu sıcakta, bu meydanda toplanan Şile’de Şile’den fazlasını toplayanlara helal olsun. Bir zorlu yürüyüşü birlikte gerçekleştiriyoruz.
Ekrem Başkan çıkana kadar Cumhurbaşkanı Adayı olarak kalkmaya hazır mısınız?
En zoru şu; gençliğimiz var, inancımız var, harika bir adayımız var. Ama Silivri’de tutsak. Bunun için bir inanca, bir gayrete, bir dayanışmaya ihtiyaç var. Soruyorlar, ‘Ekrem İmamoğlu Silivri’de. Cumhurbaşkanı Adayı kim olacak?’ Buradan ilan ediyorum. Cumhurbaşkanı Adayı sen olacaksın, sen. Gözünün içine baktıklarım, siz olacaksınız. Her sabah yataktan Ekrem Başkan çıkana kadar Cumhurbaşkanı Adayı olarak kalkmaya hazır mısınız? Onun yerine çalışmaya, konuşmaya, komşuya, arkadaşa, akrabaya, iş yerindeki yanında çalışana, her şeyi anlatmaya, Cumhurbaşkanı Adayı olarak koşmaya, çalışmaya var mısınız? Cumhuriyet’i yeniden kuracak mıyız? O Cumhuriyet’in başına Ekrem İmamoğlu’nu oturtacak mıyız?"