GÜNDEM

Özgür Özel Brüksel’den seslendi: Demokrasi varsa her sorun halledilir

CHP, Silivri’de tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitinglerini yurt dışında da başlattı. İlk miting bugün Belçika’nın Brüksel kentinde düzenleniyor.

Abone Ol

CHP, Silivri’de tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitinglerini yurt dışında da başlattı. İlk miting bugün Belçika’nın Brüksel kentinde düzenleniyor. Kürsüdeki sözlerine Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket İsterim” şiirini okuyarak başkayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, miting alanını dolduranları, "Hepiniz hoş geldiniz. Belçika'dan, Hollanda'dan, Almanya'dan, Fransa'dan, Avrupa'nın dört bir yanından gelerek ülkesine, demokrasiye, adalete, seçilmişlere ve seçtiğine sahip çıkan Cumhurbaşkanı adayını ve geleceğin iktidarının arkasında duran değerli demokratlar, hepiniz hoş geldiniz” sözleriyle karşıladı.

Ülkenin geleceği, yarınları için söyleyecek sözü olan kahramanlardır

Özel, "Bugün Brüksel Meydanı'ndayız, hava Türkiye'den biraz daha soğuk, sonbahar serinliği var ama bugün bu kalabalık hem bizim hem de Türkiye'deki milyonların yüreğini ısıtıyor. Ayaklarınıza sağlık, emeklerinize sağlık, yüreklerinize sağlık. Bugün bu meydan bize ve Türkiye'ye çok şey söylüyor. Birilerinin dediği gibi, küçümsediği gibi Avrupa'daki Türkler, ülkesinin sorunlarına uzak, ülkesinin dertlerine kulak tıkayan, yılda bir kez gelip tatilini yapıp giden, ülkesini düşünmeyen insanlar değil, aksine Türkiye için, ülkenin geleceği, yarınları için söyleyecek sözü olan kahramanlardır. Hepiniz hoş geldiniz, hepinizi çok seviyoruz" diye konuştu.

AK Parti'nin kalesi denilen yerlerde o şehrin en tarihi, en büyük mitinglerini yaptık

Özel, "Önce miting yapıyoruz sandılar, toplanırlar dağılırlar dediler, uzun sürmez dediler, yaz gelince ne yapacaklar dediler ama her çarşamba akşamı İstanbul'da bir meydanda, yüz binleri, her hafta sonu Türkiye'nin güzel bir ilinde, doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde, çoğunlukla da bir zamanlar AK Parti'nin kalesi denilen yerlerde o şehrin en tarihi, en büyük mitinglerini yaptık. Çünkü yaptığımız şey bir miting değil, bir eylemdi, bir karşı çıkıştı, bir karşı koyuştu" dedi.

Konuşmaya, güç almaya, güç vermeye dosta geldik, dosta sarılmaya geldik

Buraya eylem yapmaya değil, sesimizi duyurmaya, dayanışmaya, sizlerden güç almaya, sizlere umut vermeye geldik" diyen Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Buraya gelmeden önce Türkiye'de iktidar sahipleri her zamanki kolaycılıkla, 'Yurt dışına mı gideceksiniz, Türkiye'yi mi şikayet edeceksiniz?' diye bir safsataya sarılmaya başladılar. Birisi birine gammazlanacak, şikayet edilecekse karşı tarafın düşman olması lazım, hasım olması lazım. Biz buraya dertleşmeye, konuşmaya, güç almaya, güç vermeye dosta geldik, dosta sarılmaya geldik, sizlere sarılmaya geldik. Suçsuz yere 207 gündür hapiste bulunan Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu'na, Adana gibi başkan Zeydan Karalar'a, Torosların yiğit evladı Muhittin Böcek'e, onların da içerisinde olduğu 16 belediye başkanımıza, yüzlerce siyasetçiye, bürokrata, Türkiye'deki tüm siyasi tutsaklara, Selahattin Demirtaş'a, Figen Yüksekdağ'a, fikrinden, düşüncesinden dolayı içeride kim varsa ona sahip çıkmaya geldik."

Erdoğan ile bir al‑ver ilişkisi içerisinde oldukları için Türkiye'deki demokrasiye karşı kurulan kumpasa karşı susanlar var

Özel, Avrupalı kimi belediye başkanlarına teşekkürlerini iletirken bir yandan da CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğuna karşı sessiz kalanları eleştirdi. Özel, "Diğer yandan, Erdoğan ile bir al‑ver ilişkisi içerisinde oldukları için Türkiye'deki demokrasiye karşı kurulan kumpasa karşı susanlar var, sessiz kalanlar var. Türkiye sığınmacılara baksın, ileri karakolumuz olsun diyenler var. İşte bugün buradaki bütün demokratların varlığını bildiğimiz gibi, bir takım çıkar hesaplarıyla Türkiye'nin karşısındaki planlara suspus olanları da tarih önünde kaydediyoruz. Kimse bundan endişe etmesin" dedi.

Erdoğan'a sevap olan başkasına neden günah olsun?

Özel, şunları kaydetti:

"Avrupa'daki bütün kardeş partileri saygıyla selamlıyorum, hiçbirini ayırmadan hepsini saygıyla selamlıyorum ve İngiltere İşçi Partisi'nin kıymetli üyelerine, yürekli mücadele insanlarına, yönetim anlayışından bağımsız olarak saygılar sunuyorum. Onları da seviyoruz. Irak'ın işgaline Amerika ile birlikte 'nükleer silah var' diyerek susanları nasıl tarih bugün utandırıyorsa, bugün de Amerika ile birlikte Suriye'deki hesaplar için Türkiye'deki darbeye susanları görüyoruz, not ediyoruz. AK Parti iktidarı siyasete, işine geldiği gibi kural koymaya çalışıyor. Türkiye'de ne olursa olsun 'ben yaparım, orada kalır' diyor; 'sen çıkarsan, dışarıda konuşursan, beni şikâyet ediyorsun' diye şikâyet ederim diyor. O iş o kadar kolay değil. Nerede bu yoğurdun bolluğu? Erdoğan'a sevap olan başkasına neden günah olsun? Ona helal olan neden başkasına haram olsun?

Darbeye uğrayan kendisi olunca dünyadan dayanışma bekliyor; darbeyi kendi yapınca 'bunu dünyaya anlatmayın' diyor

Türkiye'de öğrencilerin başörtüsü sorunu vardı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne geldiğiniz davayı açtınız; o günlerde bir hak mücadelesiydi. Ben de karşınızda olmadım, ama o gün gelip, Türkiye hakkında dava açarken, bu şikâyet değil. AK Parti'ye kapatma davası açılmış, 4 kişilik heyet yapmış, dünya başkentlerini geziyor, bu şikâyet değil. 15 Temmuz darbesi olmuş, kapımızı çalıyor; 'Avrupa sizi tanır, dünya bizden iyi bilir; birlikte anlatalım bu darbeyi, dünyaya şikâyet edelim' diyor. Darbeye uğrayan kendisi olunca dünyadan dayanışma bekliyor; darbeyi kendi yapınca 'bunu dünyaya anlatmayın' diyor. Vallahi de anlatacağım, billahi de anlatacağım; bir adım geri durmayacağım.

Bakamayacağın işi yapmayacaksın; yaptıysan da gözünü kimseden kaçıramazsın

Haksızlığı yapan kendisi olunca 'susun' diyor. Susmayacağız ve konuşacağız. Esas sorun nedir biliyor musunuz, değerli yol arkadaşlarım? Sorun Brüksel'de, Avrupa'nın kalbinde, başkentinde bunları konuşmak değil; Avrupa'nın başkentinde, 60 sene önce tam üyesi olmak istediğimiz Avrupa Birliği'nin başkentinde, kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyi'nin varlığında Türkiye'de yaptığınız işlerin Brüksel'de söylenmesinden utanıyorsanız, utanılacak işler yapıyorsanız esas sorun buradadır. Ben küçücük bir çocukken bir kusur işlediğimde anneannem, Selanik doğumlu Sadriye Hanım, beni karşısına alırdı, iki omzumdan tutardı. Ben utanır, yüzümü kapatırdım. Bana derdi ki 'şuna bak, yapmaya utanmıyor, bakmaya utanıyor gözüme' derdi. Erdoğan'a buradan söylüyorum: 'Avrupa'nın parçasıyız' diyeceksen, Avrupa Birliği'ni hedefleyeceksen ne yapacaksın? Yapıyorsan da dönüp Avrupa'nın gözünün içine bakacaksın. Ben öyle yapıyorum kardeşim: bakamayacağın işi yapmayacaksın; yaptıysan da gözünü kimseden kaçıramazsın.

Bu darbe sürecinin milletimize bir faydası var mı?

Esas sorun bu kadar sorunu, işleri yapmaktır; bunu hepimiz biliyoruz. Biz içeride de dışarıda da Türkiye'nin menfaatlerini savunmaktan geri durmayız. Türkiye'nin ana muhalefet partisi yurt dışına çıktığımızda Türkiye'nin partisiyiz ama karşımızdaki iktidar sadece kendi menfaatlerini koruyan, kollayan, kendi çıkarı için Türkiye'nin çıkarlarını bir kenara bırakabilen ve bu yüzden de her türlü müzakereyi kendi iktidarını sürdürmek üzere yapan bir iktidardır. Soruyorum: Bu darbe sürecinin milletimize bir faydası var mı? Türkiye'nin demokrasiden kopmasının milletimize bir faydası var mı? Bu yapılanların Türkiye–Avrupa ilişkilerine bir faydası var mı? Ekonomiye faydası var mı? İşsizliğe faydası var mı? Memlekete faydası var mı? Hiçbiri yoksa demek ki Erdoğan yanlış yoldadır, Türkiye'nin menfaatinin karşısındadır; kendi iktidarı için pazarlık halindedir. Türkiye'nin tarafında olan, Türkiye'nin zenginleşmesinde, gençlerinin iş bulmasını isteyen ve Türkiye'nin tarafında olan parti Cumhuriyet Halk Partisi'dir; kurulduğu gün gibi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin birinci partisidir.

Ülkede bulamadığı meşruiyeti, Avrupa'da, dünyada bulamadığı meşruiyeti Beyaz Saray'ın kapılarında, Oval Ofis'lerde arar oldu

Türkiye'nin çıkarına değil de kendi çıkarlarına çalışan her şey bir yana, yandaşının çıkarına çalışan, sadece zenginlere çalışan AK Parti iktidarı artık Trump'a çalışmaya başladı. Ülkede bulamadığı meşruiyeti, Avrupa'da, dünyada bulamadığı meşruiyeti Beyaz Saray'ın kapılarında, Oval Ofis'lerde arar oldu. Artık milletin desteğini kaybetti; milletin yitirdiği desteğine karşı Trump'a güveniyor. Ülkenin her şeyini pazarlık konusu yaptı: 300 Boeing uçağı da masada, Türkiye'nin pahalıya yakacak gaz alması da masada. Maalesef gelecekteki en büyük zenginliğimiz, dünyada 5. sıradayız, nadir elementlerimiz de Trump ile pazarlık masasında. Oysa ülkeyi kuran parti olarak bakın bize en zor günümüzde, Cumhurbaşkanı adayımız, İstanbul Belediye Başkanı tutuklanmışken ve en zor günlerde Avrupa'nın, dünyanın desteği bekleniyorken, Almanya hükümeti Eurofighter'ları Türkiye'ye vermekten vazgeçti, blokaj koydu. Onlar olsa, AK Parti olsam, mağdur olan kendisi olsa buna çok memnun olur; 'aman vermeyin, der süründürün bunları' der: önce biz kurtulalım sonra Eurofighter gelsin der. Biz ne yaptık? Ekrem İmamoğlu, yattığı hapishaneden, hücreden mesaj yazdı. Ben Şansölye Yardımcısıyla, Savunma Bakanı ile görüştüm. Almanya hükümetine bizzat mesajı ilettik. Bizim yaşadığımız hukuksuzluk ayrı, Türkiye'nin savunma kaygıları ayrı. Eurofighter'ı Türkiye'ye mutlaka verin dedik. Almanya blokajı kaldırdı ve Türkiye Eurofighter alma noktasına geldi. Bir tarafta Türkiye'nin nadir elementlerini Trump'a peşkeş çekenler, bir tarafta kendi canından geçip ülkenin menfaatini düşünenler.

Demokrasi giderse, sandık giderse her şey felaket olur

Biz olduğumuz yerde dimdik duruyoruz. Biz Türkiye ittifakıyız. Türkiye'nin çıkarlarını savunuyoruz. Burada, bu meydanda sadece sosyal demokratlar yok; Allah eksikliklerini göstermesin, muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar, Kürt demokratlar, liberal demokratlar omuz omuzadır çünkü demokratlar bilir ki demokrasi varsa her sorun halledilir. Demokrasi giderse, sandık giderse her şey felaket olur. Bunu en iyi bilenler sizlersiniz. Batı sadece bir yön değildir, bir anlayış meselesidir. Batıya gidildikçe saraylar gider; tarihi saraylar vardır, ancak ülke daha mütevazi mekanlarda yönetilir. Konvoylar kısalır, arabalar mütevazileşir, liderler denetim altındadır, mütevazidir; ancak halk zengindir. Oysa bundan uzaklaşınca, otoriterlik artınca saraylar başlar. Bin odalı saraylar, uzun konvoylar. Dünyanın en pahalı makam araçları, uçak filoları... Ancak itibar çoktur, ancak halk fakirdir. Şimdi Erdoğan ve biz iki farklı akımı temsil ediyoruz. Bir yanda uzun konvoyları, bin 500 odalı sarayları, tasarruf etmediği itibarı ve yoksulluk vaat ettiği halkıyla Erdoğan; bir tarafta onun uçan sarayına, en pahalı limuzin Mercedes'lerine değil, ülkenin demokrasisine talip olan bizler varız. Andolsun ki biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız."

Buradan bütün Türkiye'ye, Brüksel'den Afyon'a, Emirdağ'a selam olsun. Buradan bütün Türkiye'ye selam olsun. Biz muhalefetteyiz. Ancak güçlü, demokratik, zengin bir ülke için çalışıyoruz. Mücadele ediyoruz. Muhalefetteyken bile yurt dışındaki tüm temaslarımızda Küzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin, Filistin'in, Azerbaycan'ın çıkarlarını savunuyoruz. Bunu kimseden çekinmeden cesaret ile yapıyoruz. Biz bunu icazet ile değil Gazi Mustafa Kemal'in partisinde olmanın verdiği cesaret ile yapıyoruz.

Ekrem Bey'in tek suçu Erdoğan'ı yenmektir

Siz çok yakından yaşıyorsunuz ki Avrupa'dan bakınca Türkiye'de olanı biteni anlamak çok kolay değil. Türkiye'de yirmi üç yıllık bir AK Parti iktidarı var. Yirmi üç yıl sonra ilk kez seçim kaybetti. Biz kırk yedi yıl aradan sonra ilk kez birinci parti olduk. Seçimde yüzde 38 oy aldık. Belediyelerin yüzde 65'ini kazandık. Bugüne kadar 'demokrasi' diyen, demokrasiden dem vuran Erdoğan demokrasi treninden o istasyonda indi. O günden bugüne artık sandıktan değil başka yerlerden medet umduğu için Türkiye'de demokrasiyi askıya almaya çalışıyor. Halkın tercihine saygı duymadı. Önce belediye başkanlarımızı, bakanlarına, 'bunları silkeleyin' diyerek gelen paraları keserek, geçmişten birikmişleri CHP'li belediyelerden bir seferde tahsil ederek hizmeti aksatmaya çalıştı. Baktı bu yeterli olmuyor. Bu sefer Cumhurbaşkanı adayımızın diplomasını 31 yıl sonra iptal etti. Bu diploma 31 yıldır Türkiye'de her konuda kullanılmış, hiç sıkıntı yok. 25 sınıf arkadaşından bir tanesi Türkiye'nin en önemli işletme fakültesinin dekanı, sıkıntı yok. Ne zaman ki Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı, diplomayı iptal ediyor ki karşısına rakip aday olamasın. Diplomayı veren fakülte dahi iptal etmiyor. Yetkisiz bir kuruldan diplomayı iptal ettiriyorlar. Bunun Almancaya tercümesi yok. İngilizceye, Fransızcaya tercümesi yok. Bunu uzun anlatmak lazım, iyi anlatmak lazım. Ekrem Bey'in tek suçu Erdoğan'ı yenmektir. O yüzden diploması iptal edilmiştir diye anlatmak lazım.

7 aydır artık iddianameyi beklediğimizi iyi hatırlatmak, iyice anlatmak gerekiyor

Bundan 206 gün önce, bir ay içinde 'bütün kanıtlar çıkacak' dedikleri ancak 7 aydır tek bir kanıt ortaya koyamadıkları bir iftira ile arkadaşlarımızı hapse attılar. Orada tutuyorlar. Sonra da dönüp Türkiye'ye, dünyaya 'Bu bir yolsuzluk konusu' diyerek bir algı operasyonu yapıyorlar. Öncelikle, 210 gündür, 7 aydır tek bir kanıt olmadığı gibi önceden söyledikleri her şeyin kendi içinde çürüdüğünü, yalanlandığını ve 7 aydır artık iddianameyi beklediğimizi iyi hatırlatmak, iyice anlatmak gerekiyor.

Kendisini yenecek birisine adaylığına engel olmak istiyor

Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı iken rüşvet ile, irtikapla, ihaleye fesat karıştırmakla, terör örgütlerine destek vermekle suçlandı. Yargılandı. Ancak bir gün evine polis gelmedi. Bir gün tutuklu yargılanmadı. Bir gün değil cezası mahkemede görüldüğünde, kesinleşene kadar kimse kendisine karışmadı. Ancak Erdoğan kendine yapılmayanı sabah 6'da eve polis yollayarak seçilmiş belediye başkanını tutuklayıp cezaevine koyarak, 7 aydır İddianame çıkartmayıp onu millete hizmetten alıkoyarak ve şimdi de anlaşılıyor ki her türlü kumpası çevirip bu yargılama sürecini geciktirerek kendisini yenecek birisine adaylığına engel olmak istiyor.

Yoksulluğu yönetmeye değil, yok etmeye ant içtiğimiz için bu saldırı altındayız

Ancak yapmaya çalıştığı mesele sadece Ekrem Başkan'a, partisine kötülük değil. Bugün Brüksel'de dolaşan milletvekillerimiz bakıyorlar. Belçika'da asgari ücret; Türkiye'nin 4.2 katı, En düşük emekli maaşı; Türkiye'nin 4.7 katı. Türkiye'de bir asgari ücret 30 kilo kıyma alabilirken, Belçika'da asgari ücret 128 kilo kıyma alabiliyor. Ekrem Başkan, ben, Mansur Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi; Erdoğan'ın lüks arabalarına, uçaklarına, sarayına değil. Türkiye'deki emekçinin kursağından geçecek lokmayı arttırmaya, asgari ücreti arttırmaya, emekli maaşını arttırmaya, yoksulluğu yönetmeye değil, yok etmeye ant içtiğimiz için, ona talip olduğumuz için bu saldırı altındayız.

Bu kavga zulmeden ile zulüm gören arasındadır

Dünyanın bu düzeninden memnun olanlar Erdoğan'ı istiyor. Zengin daha zengin olsun, fakirler sürünsün isteyenler Erdoğan'ı istiyor. Bu milletin eşitliğini isteyenler, kardeşliğini isteyenler 'hep birlikte kazanalım, hakça, eşitçe paylaşalım' diyenler, sosyal adalet isteyenler Ekrem İmamoğlu'nu istiyor, CHP'yi istiyor Bu kavga zengin ile fakir arasındadır. Bu kavga zulmeden ile zulüm gören arasındadır. Bu kavga partiler arasında değil, sınıflar arasındadır. Ezilenden yana olanları, vicdanı olanları bu mücadelede İmamoğlu'na ve CHP'ye sahip çıkmaya davet ediyorum.

Ant olsun ki CHP iktidarında Avrupa Birliği'nde buluşacağız

Tam 64 yıl önceydi. Sirkeci Garı'ndan kalkan bir tren Almanya'ya geldi. Şimdi oranın ayrılmaz parçası oldunuz. 2'nci, 3'üncü kuşak ile birlikte artık gurbetçilerden değil, dedeleri gibi gururumuz olan gençlerden, pırıl pırıl bir nesilden bahsediyoruz. Siz birilerinin küçük gördüğü gibi, uzak durduğu gibi değil; bu ülkenin Avrupa'daki pırlanta gibi temsilcilerisiniz. Hepimizin umudu sizdedir, Avrupa'daki gençlerimizdedir. Hepinizi çok seviyoruz. Siz siyasete uzak durursanız, Avrupa'daki gençler siyasete uzak durursa Türkiye'de konserleri iptal edenler, sanatçıları sabahleyin evinden alıp sözde 'uyuşturucu kontrolü' diye onları toplum önünde küçük düşürenler, gençlerin arzu ettikleri gibi bir ülke yerine bir Orta Doğu ülkesine Türkiye'yi çevirenlerin işine geliyor. Buradan hem buradaki çok değerli Türk toplumuna, özellikle gençlere çağrıda bulunuyorum: Lütfen siyasetten uzak durmayın, sandıktan uzak durmayın. Türkiye'nin geçmişte benim iki amcamın da bindiği Sirkeci'den kalkan o tren gurbetçileri taşıyordu. Şimdi biz o gurbetçilerin torunlarıyla hasreti bitireceğiz. Ant olsun ki CHP iktidarında Avrupa Birliği'nde buluşacağız. Sınırları kaldıracağız.

Emin olun bu sorunları ne olduğunu da nasıl çözeceğimizi de biliyoruz

Hep birlikte başaracağız. AK Parti yıllarca vaatlerde bulundu, oy aldı, sırtını döndü. Oy isterken yüzü size dönüktü. Oyu verince sırtını döndünüz. Şimdi verdiği sözleri unutmayan ve seçim kazanınca kibire kapılmayan, kimseyi dışlamayan, kutuplaştırma yerine kucaklaşmaya, şeytanlaştırma yerine kardeşliği savunan güçlü, inançlı bir parti ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisinin 100 yıl sonraki iktidar yürüyüşü ile karşı karşıyasınız. Emin olun bütün sorunları biliyoruz. Emin olun bu sorunları ne olduğunu da nasıl çözeceğimizi de biliyoruz. Ama birileri gibi oy alana kadar yüzü dönük, oyu aldıktan sonra sırtı dönük bir anlayışımız yok. O yüzden Ekrem Başkan ilk seçimi 13 bin fark ile, ikinci seçimi 806 bin fark ile üçüncü seçimi 1 milyon 100 bin fark ile kazandı. O yüzden Mansur Yavaş girdiği seçimde yüzde 60 destek alarak Ankara'yı tekrar kazandı. Biz gelince unutan değil, aksine hizmet ettikçe tanışılan, beğenilen ve iktidarından memnun olunan bir anlayışız. İşte iktidarımızda bugün normaldekinin 4 katı, 5 katı fiyata çıkartıp uçak biletlerine Avrupa'dan Türkiye'ye gitmeyi sizlerin üzerinden bir fırsatçılığa çeviren anlayışın aksine her sene memleketine tatil için bir gelip, dönmeyi kışın en ucuz tarifeden bilet ne ise bir kere işaretleyip, yılın istediği günü kullanılacak. Hasret biletinin sözünü ben veriyorum size. Brüksel'den; Ankara'ya, İstanbul'a, Afyon'a uçmak kışın en uygun, en düşük fiyatlı bilet kaç liraysa o bilet bir kere alınacak, yılın istenildiği günü kullanılacak.

Buradaki vatandaşın Kötü niyet olmamasına rağmen tepesine devlet çöküyor

Getirdiğiniz arabalara 185 gün yurt dışı çıkışı gibi bir meseleyi çok daha akılcı, yani suistimal yollarını kapatan ama burada yıllarca çalışmış birinin Türkiye'ye gittiğinde aracını bir sefere mahsus vergisiz götürebileceği, gittiğinde aracını eşi kullanmış, kayınçosu kullanmış cezalar geliyormuş. Böyle ucuz işlerin peşini devletin bırakacağı, acil durumlarda tepene binecek değil halden anlayacak bir devlet yönetim anlayışını hayata geçireceğiz. Emeklilik konusundaki çileyi çözmek için emekli yurttaşlarımızın yurt dışında tam zamanlı çalışmasının önünü kesen uygulamayı kaldıracağız. Yurt dışında çalışanın Türkiye'de anasının hak sütü gibi helal emekli maaşına dokunmayacağız. Sizlere bakınca para makinesi gibi görüyor. 'Geldi Eurolar' diyor. Buradan aldığın telefonun parasının üzerinde bir parayla, Türkiye'ye gidince 45 bin liraya telefon kaydettirme soytarılığına son vereceğiz. Bedelli askerliği bu kadar emek ile kazanılan paraları inek sağar gibi sağan devlet anlayışından, vatandaşı vatandaşlıktan uzak düşüren anlayıştan makul bir yere çekeceğiz. Türkiye'de kaç para ise burada da o para olacak söz veriyorum. Sağlıkta sadece acile başvurursun. Yıllarca geldi burada çalıştı. El emeğe göz nuru döktü burada. Gitti Türkiye'ye. Türkiye'de hastalandı. Türkiye devleti sana bakmaz. Bu memlekete yıllarca getirdikleri dolarlarla, eurolarla, marklarla bakana kötü gününde de devlet bakacak kardeşim, ant olsun. Türkiye OECD'ye verdiği bir anlaşma ile verileri paylaşıyor. Buradaki vatandaşın Kötü niyet olmamasına rağmen tepesine devlet çöküyor. Veriyi paylaşırsan paylaş ama çifte vergilendirmeye, iki kere sigortaya, olur olmaz cezalara karşı vatandaşını da korumak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin boynunun borcudur.

Türkiye'den kariyer göçü ile buraya gelmiş olanları elbette isteriz ki dönsünler bir gün. Ama buraya gelmiş olanları 'kaçtılar, gittiler' bilmem ne diye gören düşman bir zihniyet var. Ehliyet yenilemesinde bile zulüm görüyor expatlar. Gençler, hepinize söz veriyorum: Siz Türkiye'nin ne sırtında yüksünüz, ne gittiniz diye gönlümüz kırık, burnumuz size bükük. Biz sizi Türkiye'nin gücü, Avrupa'daki temsilcileri olarak görüyoruz. Bırakın zulmetmek başımızın üstünde taşıyacağız. Hep birlikte olacağız.

Atatürk’ün partisini iktidar yapacağız

Burada milyonlarca vatandaşımızın sorunu çok, çözecek kimse yok. Ben yıllar önce ‘Yurtdışı Seçim Çevresi’ önerisinin altına imzayı atan ilk milletvekiliyim. Sizler karar vereceksiniz, oyunuzu atacaksınız, temsilcilerinizi Ankara’ya Meclis’e yollayacaksınız. Söz veriyoruz. Şimdi o zaman sözün sonunda bir konuda anlaşmaya varalım. Bundan sonra siyasete uzak durmak yok. Gençleri, evlatları, herkesi oy kullanabilecek şekilde motive edeceğiz. Sandıkları takip edeceğiz. Omuz omuza, kol kola verip sandığa koşacağız. Bu dertleri bitirecek Atatürk’ün partisini iktidar yapacağız. Ben 31 Mart seçimlerinde ‘Partimizin üstünde yüzde 25’lik bir cam tavan var. Bu yüzde 25’lik cam tavanı kırıp dökeceğiz’ demiştir. 31 Mart gecesi cam tavanı tuzla buz ettik ve yüzde 38’lik oyla partimizi birinci parti yaptık. Şimdi Belçika’da başımızın üzerinde yüzde 16’lık görülmez bir cam tavan var. Gün bugündür. Bundan sonra çoğalarak, birleşerek, kararlılıkla Belçika’daki cam tavanı tuzla buz etmeye var mısınız?

Bundan sonrada Avrupa’nın her yerinde sizlerle birlikte olacağız

Bu birbirimize duyduğumuz hasreti, gurbeti bitirip artık Türkiye’de gençler için yasaksız Türkiye, vizesiz bir Avrupa’yı inşa etmenin bir seçim meselesi olduğunu, bir sandık mesafesinde olduğunu herkes bilsin. Bugün 79 ülkeden 87 partinin CHP’nin Avrupa Birliği tam üyelik hedefini desteklediğine dair Sosyalist Enternasyonal bildirgileri mevcut. Burada temsilcileri konuşan değerli kardeş partilerimiz ve çok değerli yapılar, CHP Türkiye’yi demokrasi yolunda ilerletirse önünü açmak için sadece kardeşlik ve dayanışma vadediyorlar. Türkiye’yi bütün dünyanın kendisine düşman olduğu, kimsenin istemediği, yalnızlaştırılmış bir ülke haline sıkıştırıp, bu nefret üzerinden oy toplamaya çalışanlara inat modern dünyanın, modern Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası; yasakların yasak olduğu, sınırların ortadan kalktığı Avrupa Birliği’ne tam üye bir Türkiye için mücadeleye hazır mısınız? Hasreti bitireceğiz, güzelim memleketin güzel insanları ile burada da orada da omuz omuza, kol kola yepyeni bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz. Biz Brüksel’e şikayet etmeye de kavga etmeye de değil, dayanışmaya, moral bulmaya, güç almaya, güç vermeye geliriz. Bundan sonrada Avrupa’nın her yerinde sizlerle birlikte olacağız. Meydanlara sığmayıp taşacağız. Yarınları birlikte kuracağız. Güzel memleketimin güzel insanları hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi ki varsınız."