Gizem TABAN/İZGAZETE- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM) Üyesi ve İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu ile söyleşimizin ikinci kısmında seçim sonuçlarını, parti içi değişim tartışmalarını, kurultay sürecini ve muhalefet cephesindeki son gelişmeleri konuştuk. 

manşet2-21

Pırıl pırıl parlamıyordu

Öncelikle seçim hikâyesini konuşmak isterim. Altılı Masa, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanamadı. Millet İttifakı, seçmene yeterince kendini anlatamadı mı? Çünkü seçimde en belirleyici donelerden biri algı operasyonları oldu. Bunun yanı sıra AKP hükümetinin özellikle ekonomik anlamda en zayıf olduğu dönem olarak nitelendirilmesine rağmen seçim kazanılamadı. Bu noktada bir özeleştiri olması da gerekmiyor mu?

Bu konuda onlarca done ortaya konulabilir. Ben seçimi kazanamamış olmamızın tek bir sebebi olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’nin genel konjonktürü yetmedi.  Burada en temel unsur, bir siyasi parti ile değil devletle yarışmış olmak. Seçim sürecinde Cumhur İttifakı tarafından yaratılan algı operasyonları, devlet gücünü kullanma, hepsi birer sebep… Yaratılan algılar gerçekmiş gibi gösterilmek üzere bir mekanizma yürütüldü. Yıllardır ezberlediğimiz, doğru zannettiğimiz ‘Boş tencerenin götüremeyeceği hükümet yoktur’ gerçeğinin aslında bir şehir efsanesi olduğunu, çünkü insanların, karar verme süreçlerini etkileyen farklı yollar ve yöntemler olduğunu gördük. Toplumun çok büyük bir kesiminin gerçekten açlık seviyesinde olduğu tartışma götürmez bir gerçeklik ama buna rağmen farklı unsurların öne çıkmış olması, toplumun önemli bir kesiminin buna itibar etmiş olması da bir genel sonuç… Benim, özellikle seçim konularında doğru olduğunu düşündüğüm bir şey vardır; eğer yıldızınız pırıl pırıl parlamıyorsa o seçimi almanız zor. Altılı Masa’nın yıldızı o anlamda pırıl pırıl parlamıyordu. Benim tarif etmeye çalıştığım pırıltıda olmamasında; örgütlerin etkisi olabilir, başka şeylerin etkisi olabilir. Bunu tespit gibi sunmak istemem ama ‘Kazanacak aday’ lafı bence, yıldızı, parlamaktan ilk engelleyen laftı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ‘Kazanacak aday’ söylemi önemli bir etkendi diyorsunuz?

Bence çok önemli bir etkendi. Bir de ondan sonraki gidip gelme süreci var. Çünkü insanlar, güvenecekleri, sırtını yaslayabilecekleri bir dağ arıyorlar.

Yani Sayın Akşener’in bu söylemi ve 6’lı Masa’dan ayrılıp geri dönmesi, seçmenin güveninin kırılmasına mı neden oldu?

Tabii ki… Seçmen güven ister. İYİ Parti, bu etkenlerden biri oldu. 

Peki CHP örgütleri yeterince sahada mıydı? Tüm örgütte yeterli dinamikliği gördünüz mü?

Bunların hepsi tartışılır, ben ‘evet’ desem de tartışılır, ‘hayır’ desem de tartışılır. Burada bir tane ölçü vardır; siyaset ve sporda tek tartışılmaz şey sonuçtur, onun dışındaki tüm yorumlar sübjektiftir. Belli eksiklikler olmuş ki sonuç istediğimiz gibi olmadı. Yani, ‘Çok iyi oynadık ama 5 gol yedik’ böyle bir şey olmaz. 

Yapmadığı tek şey söyleyin

Seçimi sadece CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu kaybetmedi ama parti içinde dahi kendisine yönelik eleştiriler var. Fatura Sayın Kılıçdaroğlu’na mı kesilmek isteniyor?

Bunu böyle değerlendiren arkadaşlara şunu sorabilirim; Sayın Kılıçdaroğlu’nun yapması gereken ama yapmadığı bir tane şey söyleyin. Bence yok. Sayın Kılıçdaroğlu, bir liderin bir seçim kampanyası sırasında yapması gereken her şeyi, gösterebileceği özverinin tamamını ortaya koymuştur. Ben en ufak bir şüphe duymuyorum. Ama biz işin kolayına kaçıyoruz, ‘Bir sorumlu bulalım, sorumlu Kılıçdaroğlu, gitsin’ demekle olmaz. Bir defa soruyu doğru tespit edeceksin, sorduğumuz soruların cevabı ne ise ona göre bir şey yapacaksın. ‘Değişim olmalı’ sözü kulağa hoş gelebilir ama şartlarını, içeriğini doğru tarif edemedikten sonra ‘Sen git, ben geleyim’ demenin bir anlamı yok. O zaman herkesin ‘Ben gitmiyorum’ deme hakkı doğar.

Değişim lafı hoş gelir ama …

Seçimin hemen sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu değişim bayrağını açtı. Sayın İmamoğlu’nun değişim anlayışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

CHP’nin kamuoyuyla yapılan paylaşıma göre 1 milyon 300 bin civarında üyesi var. Bu seçimde Sayın Kılıçdaroğlu 25 milyon oy aldı. Yani üye sayısının 20 katından fazla bir oy alındı. Dolayısıyla bu hayal kırıklığını yaşayan insanlar sadece CHP üyeleri değil, Türkiye’nin yüzde 48’i bu hayal kırıklığıyla karşı karşıya… Bu hayal kırıklığının içinde içi bomboş olsa da değişim lafı insanlara hoş gelir. Bu yaşadığı hayal kırıklığının bir çözümü olabileceğini düşünebilir. Ama en azından siyasi örgütlü olarak yapan insanlar, yani CHP’liler konuyu şöyle değerlendirmek zorundalar; değişim hoş bir şey ama içeriği ne olacak, nasıl değişim olacak… Bu değişimden kasıt; CHP’nin kurumsal yapısındaki kimi işleyişlerin değişmesi mi, tüzük değişikliği mi ön seçim meselesi mi, üyelerin daha aktif hale gelmesi mi, üye sayısının artırılması mı? Yani değişimin ne olduğu ve nasıl olacağının herkes tarafından anlaşılır bir şekilde netleşmesi lazım. Örneğin üye sayımızın nasıl artırılacağı, mevcut üyelerimizin nasıl daha aktif hale getirilebileceği, parti için eğitimin hangi yollarla geliştirilmesi gerektiği, parti içi demokrasinin hangi mekanizmaları işleterek kurumsal hale getirilebileceği ve daha pek çok konuda mutlaka oturulmalı, konuşmalı ve paylaşılmalı. Ben buna yönelik bir şey görmedim. 

Soyer’in bildirisine imza atarım

Peki siz değişim konusunda ne düşünüyorsunuz, sizce nasıl bir değişim gerekli?

Bizim bu konuda ne düşündüğümüzü İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer bir manifestoyla kamuoyuna açıkladı. Sayın Soyer’in bildirisinin altına imzamı atarım. ‘Ben değişim istiyorum’ demek bana manalı gelmiyor, Sayın Soyer’in bildirisinde nasıl bir değişime ihtiyaç olması gerektiğine dair açık bir tarif var. Böyle bir içerikle doldurmazsanız, bir tarif yapmazsanız, insanların sizin değişimden ne anladığınız konusunu ‘Sen git ben geleyim’ diye anlama hakları doğar. 

Sayın İmamoğlu’nun genel başkanlığa da talip olacağı konuşuluyor. Sayın İmamoğlu genel başkan olursa bahsettiği değişimle parti daha iyi bir noktaya gelecek mi?

Ben, kişilik olarak ve bugüne kadar pratik davranışları bakımından Sayın İmamoğlu’nu çok başarılı buluyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yıllar sonra kazanılmasında çok büyük katkısı olmuş, partili bir arkadaşımız. Dolayısıyla onun iş yapma biçimine, değerlendirmelerine çok önem veriyorum. Ama önerdiği değişimin partiye yarar getirip getirmeyeceğine dair bir içeriğine halihazırda rastlamadım. Eminim ki bu konuda bir içerik yayınlanacaktır. En azından şu ana kadar benim bildiğim; bir internet sitesi ve ‘buraya görüşlerinizi yazın’ dışında bir şeye rastlamadım. Herkesin görüşlerini almaya çalışmak ve buradan sentez bir şey yaratmaya çalışmak da değerli bir iş… 

İstanbul’u AKP’ye teslim edemezsiniz

Tartışmanın bir yönü de İstanbul’un kaybedilmemesi gerektiği… Bu noktada Sayın İmamoğlu’nun belediye başkanlığı görevine devam etmesi yönünde görüşler var. Siz neler söylersiniz?

İşin bu boyutu benim açımdan tartışılmazdır. İşte bu tam bir matematik problemi… Seçimlere 7-8 ay kala İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni AKP’ye teslim edemezsiniz. Meclisin aritmetiği ortada… Ben zaten Sayın İmamoğlu’nun böyle bir şeyin içinde olacağına ihtimal vermem. Ama her CHP’li gibi İmamoğlu’nun da genel başkanlığı hedeflemesi en doğal hakkıdır. Her CHP’li genel başkanlığı hedeflemelidir.

Güvenli liman bence kurultay

Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu bu değişim tartışmaları çerçevesinde gemiyi güvenli limana götürmek istediğini ifade etti. Bu ‘güvenli liman’ kimileri tarafından yerel seçim, kimileri tarafından da kurultay olarak yorumlandı. Sizce Sayın Kılıçdaroğlu yerel seçime kadar görevinin başında olmalı mı?

İnsanların siyaseten hangi noktada duracakları, hangi göreve aday olacakları kişisel olarak karar verecekleri bir konu… Ama ben Genel Başkanımızın grup toplantısında ‘Partimizi güvenli bir limana götürene kadar bu işin başındayım ve bırakmayacağım’ demesini çok doğru buldum, çok duygulandım. Bir partili olarak var olan umudum daha da yeşerdi. Ben bunu kurultay olarak algıladım. Çünkü kurultaylar bu tür dönemeçlerde partililerin karar vereceği en üst organlardır. İnşallah Genel Başkanımız sabrı, vizyonu, duruşu ile partimizi bu güvenli limana götürür. 

Seçmeni olumsuz etkileyebilir

Peki şu an süre gelen değişim tartışmaları seçmeni olumsuz etkileyecek bir algıya neden olur mu? Bu tartışmalar CHP açısından yerel seçim sürecini nasıl etkiler?

Değişim iddiasından, tarif ettiğimiz kurumsal yapının iyileştirilmesi ve daha efektif bir yapı haline gelmesi konusundaki iddialardan, vazgeçilmemeli.  Ama belli mecralarda bunun dışında hiçbir konuyu tartışmayıp yaklaşan bir yerel seçim yokmuş gibi sadece buraya odaklanmak hedefi şaşırtmak olabilir. Çünkü bazen niyetiniz çok iyi olabilir ama attığınız kimi adımlar zarara dönüşebilir.  Bu konuyu unutmak ya da gündemden çıkarmak doğru değil ama başka meselemiz yokmuş da tek meselemiz buymuş gibi bunu birincil sorun olarak tartışmaya çalışmak da bence doğru değil. Bu, seçmen üzerinde de olumsuz etki yaratabilir.

İttifak şartları zorlanmalı

İYİ Parti Kurultayı’nda Genel Başkan Meral Akşener, CHP’ye yönelik sert açıklamalar yaptı ve ittifaktan ayrılış sinyali verdi. Şu anki tabloda yerel seçimde ittifak yapılması olasılığının düşük olduğu konuşuluyor. İYİ Parti’nin ittifaktan ayrılması CHP için kayıp olur mu?

Ben 11 büyükşehir belediyemizin, il belediyelerimizin, ilçe belediyelerimizin asla kaybedilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun yolu da yine ittifaktan geçiyorsa bu ittifakın şartları sonuna kadar zorlanmalıdır diye düşünüyorum. Hatta ‘Bizim açımızdan ittifak bitti’ dense bile zorlanmalıdır. Eğer ortaya konan model doğruysa ve elinizdeki matematiksel sonuçlar kimi başarıları elde etmeniz konusunda bazı zorlukları karşınıza çıkarıyorsa mutlaka ittifakın şartları zorlanmalı. Olması konusunda her şey yapılmalı. Hatta 11 büyükşehir belediyesini nasıl artırırız planı yapılmalı. 

Aday çıkarması problem doğurabilir

HDP büyükşehirlerde ve illerde kendi adaylarıyla seçime gireceğini açıkladı. HDP’nin yerel seçimde kendi adaylarını çıkarması CHP’yi nasıl etkiler?

Geçtiğimiz seçimlerde Millet İttifakı’nın adayı Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’na destek sağlamak konusunda en başarılı partiyi HDP olarak görüyorum. Ben böyle düşünüyorum. HDP’nin tabii ki her yerde kendi adayını çıkarma hakkı var. Ancak uygulamada böyle olursa bu büyük bir problem doğurabilir

Editör: Duygu Kaya