Turizm sektöründe ‘Yeryüzündeki cennet’ olarak da adlandırılan Ölüdeniz, bütün dünyada büyük bir üne sahip olan turizm merkezi. Muğla'nın göz bebeği olan bu doğa harikası her yıl milyonlarca turistin ilgi odağı oluyor. Peki daha önce Ölüdeniz isminin nereden geldiğini merak ettiniz mi? Ölüdeniz ismi nereden geliyor? İşte anlatılan o efsanelerden biri...

Ölüdeniz ve Belcekız Efsanesi

Efsanelere göre, bundan yüzlerce yıl önce Fethiye açıklarından geçen gemiler bu plajın açıklarında demirler ve içme suyu temin etmek için sandallar ile kıyıya gelirlermiş. Günün birinde yaşlı bir kaptan ve oğlu gemileriyle bu bölgeden geçerken su almak için kıyıya yakın bir yere demir atmışlar. Kaptanın genç oğlu, kayığına binerek usulca koya çıkmış. Koya çıktığında karşısında güzelliği dillere destan Belcekız’ı görmüş. Böyle bir güzellik karşısında donakalan genç oğlan, gördüğü ilk anda Belcekız’a âşık olmuş. Kızın kalbinde de aynı hisler oluşmuş; ilk anda kaptanın yakışıklı oğluna vurulmuş. Ancak geminin varacağı bir liman, oğlanın ise terk edemeyeceği yaşlı bir babası varmış. Ölüdeniz Plajı hakkında tüm efsaneler işte ilk bu hikayeyle başlamış.

Kaptanın oğlu, güzeller güzeli Belcekız’ı görünce kıyıya çıkma amacını unutup rüyalar alemine dalmış olsa da artık gemiye dönmesi ve yolculuğuna devam etmesi gerekiyormuş. Oğlan suyu alıp gemiye dönmüş, Belcekız ise uzaklaşan geminin arkasından seyre durmuş. O günden sonra, Belcekız her gün o koyda belki bir gün vurulduğu delikanlı gelir diye beklemiş. Kaptanın oğlu ise bir gün tekrar o koydan geçmeyi...

Gemi koydan her geçişinde, oğlan da kayığa atlayıp hem su almaya hem de sevdiği kızı görmeye gelmeye başlamış. Zamanla birbirlerine karşı daha da sevdalanan gençler kavuşmayı iple çekerken, yine bir gün o büyük an gelmiş. Gemi koya yaklaşmış, oğlan sevdiğine kavuşacağı için heyecanlanmış. Ama gemi tam koya yaklaşırken büyük bir fırtına patlamış. Oğlan, kaptan babasına koyun korunaklı olduğu, koya girerseler fırtınadan kurtulacaklarını anlatmış. Babası ise oğlunun sevdiği kızı görmek için koya gitmek istediğini, giderseler geminin daha da fazla hasar alacağını sanmış. Fırtınayla birlikte baba ile oğulun da kavgası şiddetlenmiş. Gemi tam kıyıdaki kayalara çarpmak üzereyken baba, kavganın ve fırtınanın bilincini esir alması nedeniyle bir anlık öfkeye kapılıp kürek ile oğluna vurmuş; oğlan ise denize düşüp köpüren dalgaların arasında gözden silinip gitmiş. Kaptan gemiyi kurtarma derdindeyken oğlunu unutmuş ama Belcekız kıyıdaki kayaların üstünde olan biten her şeye şahit olmuş. Sevdiğinin bir daha o kıyıya çıkamayacağını anlayan kız, bu acıya dayanamamış ve kendini kayalardan aşağı atıp canına kıymış.

İşte o günden beri, kızın kendi canına kıydığı yere Belcekız; oğlanın sularda kaybolup gittiği yere Ölüdeniz denir olmuş. 

Editör: Tuğkan Üsküp