Gizem TABAN/İZ GAZETE- Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı’nın Kemal Kılıçdaroğlu olması, ittifakta yaşanan İYİ Parti krizi ve seçim kampanyası süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

maxresdefault

Riski üstlenmedi

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in 6’lı masadan ayrılması ve tekrardan masaya katılmasını değerlendiren Prof. Dr. Tanju Tosun, “İYİ Parti’nin masadan geçici süreyle ayrılmasında en önemli etken, Kemal Bey’in aday olması durumunda seçimin kazanılamayacağıydı, görünürde neden buydu. Ancak bunun arkasında, İYİ Parti içindeki milliyetçi, ülkücü kökenli kadroların Kemal Bey’in adaylığına mesafeli yaklaşması vardı. Meral Hanım’ın masadan kalkmasında bu etkili oldu ama daha sonra Meral Hanım, masadan ayrılmanın maliyetinin büyük olacağına ilişkin birtakım somut verilere baktı. Bu somut veriler; masa dışı kalmanın İYİ Parti’nin seçmen sosyolojisinde kırılmaya yol açması, bunun parçalanmaya dönmesi ve oy kaybı… Özellikle Batı illerinde azımsanmayacak liberal ve seküler bir seçmen var. Bu seçmen, 2000’li yıllarda CHP’ye oy veren, sonrasında CHP’nin politikalarından memnun olmadığı için İYİ Parti’ye yönelmiş seçmen… Dolayısıyla bu seçmen CHP’ye dönebilirdi. Bu da İYİ Parti’nin oy tabanını etkilerdi. Meral Hanım bu riski üstlenmedi. Çünkü genel başkan olarak partisini büyütmek istiyor. Partiyi ne kadar büyütürse kendi liderliği de o kadar kurumsallaşacak. Çünkü hedefi İYİ Parti’yi merkeze yerleştirmek… Dolayısıyla parti teşkilatının ve üst yönetiminin içindeki milliyetçi, ülkücü reflekslerden daha ziyade merkez parti olma stratejisini sokarak masaya geri döndü” diye konuştu.

İkna edilebilir

‘İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in 6’lı masaya dönmesine rağmen parti tabanındaki bazı kesimlerin Cumhurbaşkanı adaylığında Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklememesi söz konusu olur mu? Bu noktada tabana yönelik nasıl bir formül izlenmeli?’ sorularına yanıt veren Prof. Dr. Tosun, “Türkiye’de seçmen, hangi partinin seçmeni olursa olsun, politik bilinci yükselen bir seçmen… Özellikle İYİ Parti seçmeni, özerk oy kullanmaya yatkın olan bir seçmen… Yani kolay kolay; bir ailede babanın, bir hemşeri derneğinde dernek liderinin, bir cemaatte cemaat liderinin mobilize etmesiyle oy kullanmıyor. Buradaki özerklik, politik bilincin de yüksek olmasını ve tercihini ona göre yapmasında etkili oluyor. Zaten Türkiye’deki mevcut siyasal kutuplaşma nedeniyle, iktidar ve karşıtlığının şekillenmesinde bu kutuplaşma belirleyici oluyor. İkinci olarak da iktidarın ekonomi performansına ilişkin algı etkili oluyor. Üçüncü olarak da Türkiye’deki rejimin otoriter niteliği etkili oluyor. Seçmen de bir değişim talebi var. Bu değişim talebi, İYİ Parti seçmeninde de var. Bu değişim talebi, özerk oy kullanma motivasyonu yüksek iken, ‘Oy vermem’ diyebilecek seçmenin çok fazla olduğunu düşünmüyorum, özellikle değişim talebinin çok yüksek olduğu bu konjonktürde… Bunu, başta Meral Hanım olmak üzere genel başkanlar, kendi tabanlarına anlatacaklar. Neden iktidar olmaları gerektiğini açık olarak anlattıkları takdirde bu seçmenin ikna edilebileceğini düşünüyorum” açıklamalarında bulundu.

Doğru bir hamle

Seçimin kazanılması halinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın uygun zamanda ve tanımlanmış görevlerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanacağına ilişkin gelişmeyi yorumlayan Prof. Dr. Tosun, bu hamlenin seçim sürecini nasıl etkileyeceğini yönelik şöyle konuştu: “Kampanya sürecine daha önce belediye başkanı olarak katılacaklardı, şimdi potansiyel Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı sürece destek verecekler. Her iki belediye başkanının da popülaritesini ve seçmendeki karşılığını dikkate aldığımızda; sadece CHP seçmenini değil, Cumhur İttifakı’ndan ayrılan merkezcil eğilimli, ılımlı, milliyetçi, muhafazakâr seçmeni de çekmeleri ihtimali var. Dolayısıyla burada stratejik bir hamle yapılmıştır. Seçimde kazanma şansını arttırmak açısından doğru bir hamle… Sayın Akşener açısından bakıldığında da her iki ismi Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak sistem içinde konumlandırması, en azından parti içinde gelebilecek ‘Hiçbir talebimiz dikkate alınmadı’ yönündeki eleştirileri de sona erdirmiş oluyor. Mutabakat metninde bu konuya ilgili geçen maddedeki ‘uygun zaman’ ise yerel seçimlerin beklenmesi olabilir. Burada önemli olan sürecin; Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak informel biçimde bu isimlerle birlikte yürütülmesi, ilk fırsatta bu yürütmeye dahil edilecek olmaları ve bunun yaratacağı psikolojik etki…”

Söylem birliği önemli

Mutabakat metnindeki; CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde; 6’lı masadaki diğer genel başkanların Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağına ilişkin maddeyi de değerlendiren Prof. Dr. Tosun, “Çoklu aktör ve partiye dayanan seçim ittifaklarının baştan başarısız olduğuna ilişkin bir argümanın bilimsel karşılığı yok. Dünya uygulamalarında, çok daha fazla sayıda partinin katılımının olduğu seçim ittifakları var ve başarılı olanlar var. Burada önemli olan kampanya sürecinde farklı partilerin liderlerinin söylem birliği içinde olmaları, seçmene tutarlı mesajlar vermeleri… Bu anlamda her partinin genel başkanı, öncelikle kendi seçmen tabanlarına seslenip, neden böyle bir modelle yola çıkıldığını ve iktidara geldikleri takdirde bu yapının hem iktisadi hem politik hem sosyo-kültürel anlamda neler yapabileceğini anlatıp seçmeni ikna etmeye çalışacak” ifadelerini kullandı.

Serbest bırakacaklar

Prof. Dr. Tosun, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın hitap ettiği seçmen kitlesinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyip desteklemeyeceği hakkında, “Emek ve Özgürlük İttifakı, milletvekili seçimlerinde kendi adaylarıyla süreci yönetecek, Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda da muhtemelen ortak aday çıkarmayıp seçmeni serbest bırakacaklar. Seçmeni serbest bırakmaları durumunda, yapılan akademik araştırmalar şunu gösteriyor; özellikle HDP seçmeni, öncelikli olarak kendi partisinin adayını destekler ama kendi partisi aday çıkarmadığı takdirde, yüzde 75’in üzerinde partisinin doğrudan ya da dolaylı olarak işaret ettiği adayı destekler” dedi.

Karşılık bulmayacaktır

Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP’nin desteğini alması ve HDP’nin Cumhur İttifakı tarafından terörize edilmesi, seçmen nezdinde nasıl bir etki yaratır?’ sorusuna yönelik ise şu açıklamaları yaptı: “Bu seçimin siyasal ajandasında, bu tür kimlik temelli tartışma konularının iktidar tarafından kullanılmak istense bile çok fazla karşılık bulmayacağını düşünüyorum. Çünkü özellikle belirli seçim konjonktürlerinde, siyasal hayatta ve toplumda öne çıkan bazı sorunlar var ve seçmen o sorunlar üzerinden politik parti tercihini yapıyor. Bu dönemin sorunları öncelikli olarak; ekonomik kriz, doğal afetlerle mücadele, demokratikleşme, uzlaşı ve bir arada yaşama… Bu tartışmaların öne çıkacağını, seçmenin tercihte bulunurken; iktidarın kampanyasında öne çıkaracağı meselelere değil, daha ziyade bu konuda umut veren partilere yöneleceğini düşünüyorum. Geçmiş seçimlerde, güvenlik ve bekâ kaygıları, birinci sırada yer alıp özellikle kararsız seçmenin tercihini şekillendirmiştir ama seçmenin böyle bir güvenlik algılayabilmesi için hem iç hem dış politikada somut olarak kendi güvenliğini tehdit eden birtakım gelişmelerin yaşanması gerekir. Bugün seçmen için öncelikli tehdit algısı, hissettiği ekonomik sorunlar, aynı zamanda daha özgür ve refahın olduğu bir ülkede yaşama isteği… Dolayısıyla geçmişteki strateji tayin edici olmaz diye düşünüyorum.”

Kazanma eğilimi yüksek

‘Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanması için anahtar faktörler neler?’ sorusunu cevaplayan Prof. Dr. Tosun, “Sonucu; seçime kadarki süre içinde partilerin ve adayların performansları, seçmeni ne ölçüde ikna edici oldukları ve seçmenlerin bunları alıp tercihe dönüştürüp dönüştürmeyeceği tayin edecek. Siyaset aynı zamanda aritmetik işidir. Seçmen eğilimleriyle ilgili mevcut veriler; Millet İttifakı’nın ortak adayda buluşması ve HDP seçmeninin destek vermesi durumunda kazanma eğiliminin yüksek olduğu yönünde… Ancak Türkiye’nin öncelikli sorunlarını veri alıp bu sorunları nasıl çözebilecekleri konusunda ikna edici söylem, politika ve vaatler önemli, ki Millet İttifakı’nın ortak politikalar mutabakat metninde bunlar önemli ölçüde var. Bundan sonrasında vaat ettiklerini seçmene anlatabilmeleri önemli… Refah ve özgürlük…. Seçmende bunlar belirleyici olacaktır, bunları kim vaat ediyorsa onun peşine takılacaktır” diye konuştu.

Editör: Duygu Kaya