Menemen'de, bir grup öğrencinin, ÇEDES kapsamında İzmir Müftü Yardımcısı Oğuzhan Kadıoğlu ve Menemen  Müftüsü Mehmet Seven tarafından Menemen gerici kalkışmasında ve Yedek Subay Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın şehit edilmesinde yer almış Nakşibendi Şeyhi Esat Erbili'nin türbesini ziyareti olayı ile ilgili, Menemen Cumhuriyet Meydanında çeşitli kurumların katılımıyla Veli Der İzmir 2 No'lu Şube ve Eğitim Sen Menemen Temsilciliği basın açıklaması yaptı. Basın açıklaması sonrası savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. 

Basın açıklamasını Veli Der İzmir 2 No'lu Şube adına Şube Başkanı Turgut Aydın ve Eğitim Sen Menemen Temsilciliği adına Temsilcilik Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Yanar gerçekleştirdi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: 

“Bugün eğitim alanında ülkenin değişik yerlerinden her gün yeni bir skandal haberiyle, tarikatların okullardaki gerici uygulamalarla karşı karşıya kalıyoruz. Geçmişte MEB’in, ‘Değerler Eğitimi’ adı altında, bugün de Diyanet İşleri Başkanlığı, çeşitli tarikatlar ve cemaatlerle imzalanan protokollerle ÇEDES projesi(Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Saygılıyım) vb. etkinlikler adı altında milli eğitimde bugün yaşamış olduğumuz bu tür gerici uygulamalar, geçen hafta ise Menemen’de yaşanan bu olayın arkasında esasen, 2012 yılında yasalaşan ve 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlayan 4+4+4 eğitim sisteminin eğitimdeki yarattığı kaosun ve tahribatın sonuçlarıdır.

Bugünkü siyasi iktidar AKP tarafından 2012’de yasalaştırılan ve mevcut eğitim sistemimizde köklü değişiklikler getiren 4+4+4 eğitim sistemine o dönem Eğitim Sen olarak itiraz etmiştik. İş bırakma dahil, uzun süreli eylemler, mitingler, basın açıklamaları, imza kampanyaları, broşürler vs ile caddelerde, alanlarda yazılı ve görsel medyada velileri ve halkı bilgilendirerek bu yasaya karşı itirazlarımızı anlatmıştık. Aradan geçen 12 yıllık süreç içerisinde bugün eğitim sistemimizde gelinen noktaya baktığımızda bu yasaya neden karşı çıktığımız ve mücadele ettiğimiz velilerimiz ve kamuoyunca daha iyi anlaşılmaktadır. 

AKP hükümetinin 2002’den bu yana eğitim politikalarına bakıldığında 4+4+4 eğitim sisteminin getirilmesindeki esas gaye; eğitimin ticarileştirilmesi ve dinselleştirilmesidir. 2002 yılında anaokulundan liseye kadar tüm eğitim kademelerindeki özel okul sayısı 1377 iken, devlet okulu sayısı 49178 idi. Yani devlet okullarının oranı % 97 iken, özel okulların oranı % 3 civarındaydı

MEB’in verilerine göre, 2022-2023 yılındaki devlet okulu sayısı 60734 iken, toplam özel okul sayısı ise 13501 olmuştur. Devlet okullarının sayısı 1,23 kat artmışken özel okulların sayısı 10 kat artmıştır. Yani devlet okullarının oranı % 81’e düşerken, özel okulların oranı % 19 olmuştur. Bu veriler eğitim sistemimizin AKP döneminde hızla nasıl ticarileştirildiğini ve paralı hale getirildiğini gösteriyor. Eğitim sisteminde sürekli yapılan değişikliklerle devlet okullarındaki eğitimi niteliksizleştirerek, böylelikle velilerin alternatif okul arayışına girmeleri sağlanmıştır. Özel okullara yönelmek için sebepler yaratılırken, özel okulların açılması ve ayakta kalması için her türlü yasal ve mali destek devlet tarafından karşılanmıştır. Sonuç olarak; Eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarılıp satın alınacak bir hizmete dönüştürülmüştür.  

Eğitimde bilimsel ilkelerden hızla uzaklaşıyorlar

Diğer taraftan 4+4+4 eğitim sistemiyle amaçlanan hedeflerden diğeri de AKP’nin ideolojik ve kültürel hegemonyasınını oluşturma çabasıdır. Eğitim sistemimiz bilimsel ve laik niteliklerinden uzaklaştırılarak, anaokullarından liseye kadar eğitimin tüm kademelerinde seçmeli dersler adı altında müfredat değişiklikleri yapılarak çocuklarımızın bedenen, ruhen ve sosyal yönden gelişimlerini sağlayan resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerin ders saatleri azaltılarak dini içerikli dersler getirilmiştir. Dini içerikli dersler artık zorunlu seçmeli dersler haline getirilmiştir. Yine Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yeni açıkladığı ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’  ile liselerde okutulan biyoloji dersi öğretim programında yaratılış teorisinin benimsendiği belirtiliyor. Eğitimde bilimsel ilkelerden hızla uzaklaşıyorlar. 

Özellikle Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bir soru önergesine karşı Meclisteki yaptığı konuşmada cemaat ve tarikatlari sivil toplum örgütü olarak gördüklerini ve onlarla protokol imzalayıp birlikte iş yaptıkları için gurur duyduğunu söylemesinin ardından eğitimdeki gerici uygulamalar hız kazanmıştır. Her gün ülkenin değişik yerlerindeki okullarda müftülüklerin, ilçe milli eğitim müdürlüklerinin, okul yöneticilerinin ya da öğretmenlerin bu tür gerici uygulama ve etkinliklere dair haberler duyuyoruz ya da yaşıyoruz. Isparta’da bir okulda öğrencilerin eline gerçek bıçak verilerek maketten yapılan küçükbaş hayvanı kesmeleri istenerek hayvan kesme eğitimi verildi. Yozgat’ta bir okulda, Filistin’li bir gencin elleri kelepçeli şekilde öldürülürken gülümsemesi ve bunun sosyal medyada paylaşılmasının ardından okuldaki öğrencilere elleri kelepçeliymiş gibi yaptırılarak kameraya bakarak olayı canlandırmaları istenmiş ve ‘kızlarımızın onurlu duruş eylemi’ ifadesiyle sosyal medyada paylaşılmıştır. Yine aynı okulda öğrencilerin kafasına takke takılarak şiirler ve marşlar okutulmuştur. Yine ÇEDES projesi kapsamında Kars'taki bir okulda, öğrencilere "sabır" konusunu anlatmak için mezar maketi kuruldu. Öğrencilerden, mezar maketinin önünde yaşamını yitiren anneleri için ağıt yakmaları istendi. Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün 28.02.2024 tarihinde okullara gönderdiği resmi yazıda İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İzmir Müftülüğünün ilgi yazıları gereği, 12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü ile 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü Etkinlikleri konulu yazılarında; ‘’Gençlere yönelik yürütülen dini, sosyal ve kültürel içerikli çalışmaların sürekli hale getirilmesi, toplumda milli ve manevi değerlerimize yönelik farkındalık oluşturulması amacıyla resim ve şiir yarışması düzenleneceği‘’ belirtilmektedir. 

Eğitimde gerici uygulamaların önü açılıyor

Bu da gösteriyor ki artık önemli günler ya da olaylar bahane gösterilerek il müftülükleri aracılığıyla ortaklaşa çalışmalar yapılarak çeşitli etkinlikler adı altında okullarımızda dini faaliyetler ve etkinlikler yapılabilecektir. Milli Eğitim Bakanlığı tarikat ve cemaatlere protokoller imzalayarak yerellerde bu tür gerici uygulamaların önünü açmıştır. 

Geçtiğimiz günlerde de Menemen İlçemizdeki okullarda öğrenim gören bazı öğrencilerimiz İzmir İl Müftülüğü tarafından, 1930 yılında gerçekleşen Menemen gerici kalkışmaya ve kalkışmada Yedek Subay Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın şehit edilmesi olayına adı karışmış, bundan dolayı idam cezasına çarptırılmış, yaşı nedeniyle müebbet hapse mahkum olmuş Nakşibendi Şeyhi Esat Erbili’nin türbesine götürülmüş ve burada İzmir İl Müftü Yardımcısı Oğuzhan Kadıoğlu, ayaklanmadan yargılanıp ceza almış Esad Erbili hakkında övgüyle bahsetmiştir. 

Eğitim Sen olarak bu olayla ilgili şu soruların cevabını istiyoruz:

  1. Menemen İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ve etkinliğe katılan öğrencilerin okul müdürlerinin bu etkinlikten bilgileri var mıdır? 
  2. İzmir İl Müftülüğü bu öğrencilere nasıl ulaşabilmiştir? 
  3. İzmir İl Müftülüğü bu öğrencileri hangi protokol kapsamında ya da hangi gerekçeye dayanarak götürmüştür?
  4. Öğrencilerin ailelerinden yazılı izin alınmış mıdır? 

Geçtiğimiz hafta başka illerde de öğrenciler benzer türbe ziyaretlerine götürülmüştür. Öğrencilerimizin gerici şeyhlerin mezarlarına, türbelerine götürülmesi asla kabul edilemez. Bu tür gerici faaliyetler ve etkinlikler Cumhuriyetimizin niteliklerini, ilkelerini ve kazanımlarını yok saymaktır, karşı duruştur.
Sonuç olarak eğitimde hızla bir dinselleştirme çabaları var. Eğitim dinselleştirilerek biatçı bir toplum yetiştirme çabası var. Laik, bilimsel eğitime karşı açılan bu savaşa karşı bizler bu ülkenin aydın, yurtsever, devrimci öğretmenleri ve Eğitim Sen olarak, mücadele etmeye devam edeceğiz, çocuklarımızı cemaatlere, tarikatlara teslim etmeyeceğiz. Eğitimdeki bu gerici kuşatmaya ve karanlığa teslim olmayacağız! Bilimsel ve laik eğitimi savunmaya devam edeceğiz!” 

Editör: Esra Seyirden