Geçinmek zor. Temel tüketim gıdaları başta olmak üzere hemen her üründeki fahiş fiyat artışı vatandaşa nefes aldırmıyor. İyice artan enflasyon baskısı, doğal gaz, elektrik, su ve market fiyatları alım gücünü zorluyor, yaşamayı zorlaştırıyor.

Yoksulluk sınırı, yeterli yaşam standardında yaşayabilmek amacı için gereken asgari gelir miktarına denir. TÜİK’in verilerine göre 2020'nin sonu itibarıyla Türkiye'de yoksulluk sınırı altında yaşayanların oranı %21,88 oldu, DİSK-AR ise bu oranı %29 olarak açıkladı. Türk-İş tarafından yayımlanan verilere göre de eylül ayında 4 kişilik ailenin açlık sınırı 3 bin 49 lira, yoksulluk sınırı 9 bin 931 lira oldu. İktidarın uyguladığı yanlış ekonomi politikaları yakamızı bırakmıyor. Saray ve çevresi sefa sürerken cefayı yine vatandaş çekiyor. İktidarın vatandaşa uygun gördüğü şey; yaşamak değil, sadece nefes almak.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilen Temmuz 2018’den bu yana, halkın en çok tükettiği temel ürünlerin fiyatı fahiş miktarda arttı. Sayılarla oynadığını bildiğimiz, gerçek fiyat artışlarını yansıtmayarak ekonomiyi iyiymiş, işsizlik azmış, her şey yolundaymış gibi göstermeye çalışan TÜİK bile artık gerçekleri gizleyemiyor. TÜİK verilerine göre 38 aylık dönemde mercimek fiyatı yüzde 141 artarken margarin yüzde 121 ve Ayçiçek yağı da yüzde 120 zamlandı. Bu dönemde sarımsak fiyatı yüzde 114, kuru fasulye yüzde 110, bulgur yüzde 100, makarna yüzde 97, yumurta yüzde 91, tavuk eti yüzde 89, süt yüzde 82 ve yoğurt yüzde 63 arttı. Vatandaş ne yiyecek, nasıl yiyecek?  

Yine TÜİK’e göre yurttaşların %20,3’ü evlerinin ısınma ihtiyacını karşılayamıyor. Elektrik ücreti son 38 ayda yüzde 99 artarken doğal gaz yüzde 90 zamlandı. Kömür fiyatlarındaki yükseliş ise yüzde 94. Buna rağmen doğalgaz şirketleri yeni bir zammın kaçınılmaz olduğunu söylüyor, yüzde 40-50 civarı bir artıştan söz ediyor. Doğalgaza gelecek zammı elektriğin takip edeceğini, sonra da her şeyin daha da çok zamlanacağını tahmin etmek zor değil. Fahiş konut fiyatları, kira artışları, araba fiyatlarındaki yükseliş… Dünyanın en pahalı yakıtı zaten bizde. Dolar ve avro tarihi rekorlar kırmaktan yoruldu.

Geçinme, beslenme, barınma, ulaşım gibi en temel insan ihtiyaçlarını vatandaşına sunamayan iktidar; ekonomi biliminin temel ilkelerine sırtını dönüyor, gelecek politikalarını bir kişinin inadı üzerine şekillendiriyor. İktidar mesela faizin sebep değil, yüksek enflasyon, ağır borç yükü, otoriter rejim gibi etmenlerin sonucu olduğunu bir türlü kabul etmek istemiyor. Türkiye yönetilmiyor, savruluyor…

Hepimiz daha iyisini hak ediyoruz. İktidarımızda her şey değişecek! Sadece ekonomik veriler düzelmeyecek, ekonomi ile doğrudan ilişkili demokrasi, hukukun üstünlüğü, gelir adaletsizliği gibi sosyal ve siyasal sorunları da çözeceğiz. Gerçekçi, şeffaf ve hesap verilebilir bir anlayışla, bilimsel yaklaşımlarla adım atacağız. Devlet içinde denge denetlemeyi sağlayacağız. Ekonominin düzelmesinin başka yolu yok ve iktidar kendi zenginliğine zeval gelmesin diye bu adımları atmaktan kaçınıyor. Bu adaletsiz, bu zalim düzeni değiştireceğiz! Güzel günler yakın. Az kaldı...

Editör: Haber Merkezi