Benim bir sevgilim vardı.

Böyle nasıl delikanlı, nasıl güven duygusu veren, sahiplenici...

Sen hiç merak etme derdi bana, bundan sonra ben varım hayatında.

Başına gelecek ne varsa artık benim yüküm, benim sorunum.

Bundan sonra gözüne yaş değdirenin gözünü üzerim.

Derdin benim derdim.

Sen hasta olursan iyileşene kadar başında beklerim.

Bu zamana kadar seni çok üzmüşler. Çok kırmışlar.

Hele şimdi bir denesinler, karşılarında beni bulacaklar.

Senin hayatın artık benim hayatım, başında nöbetteyim.

*

İnandım.

Ama nasıl bir inanmak!

Bu insan pek senlik değil galiba diyenlere karşı kılıç kalkan saldırdım, savundum.

Siz karışmayın dedim. Ben ona güveniyorum. O farklı, siz anlamazsınız. Çok ön yargılısınız...

Baksanıza bu zaman kadar beni onun kadar güldüren, eğlendiren oldu mu? Hem de nasıl güven dolu...

*

DERGİNİN TAMAMINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Sonra...

Sonra şey oldu, kadınlar hisseder ya hani...

Böyle bir tuhaflık hissettim.

Şeytan dürttü. O uyurken ilk kez telefonunu karıştırdım.

Amanınnnn! Bildiğin başka bir manitası varmış. Ona da aynı cümleler aynı vaatler.

Hiç sesimi çıkarmadım. Ertesi günü bekledim.

O evden çıkar çıkmaz o kadına ulaşıp dedim ki böyle böyle...

Ben varım, bu salak ikimizi de kandırıyor.

Kadın bana ne dedi biliyor musunuz?

Hayır yalan söylüyorsun, Maarem bana öyle bir şey yapmaz dedi!

Ve gerçekten buna o kadar emindi ki!

*

Kadını ikna etmem zor oldu. Çünkü adam o kadar profesyonel dolandırıcıydı ki!

Gönül dolandırıcısı...

Ağzı çok güzel laf yapıyordu.

Şimdi düşünüyorum da aslında çok yüzsüzdü.

Yalanını yakalayıp yüzüne vursam bunu o kıvrak zekasıyla espriye vurup ortamı sulandırır beni bir şekilde güldürmeyi eğlendirmeyi başarırdı.

Galiba aslında bildiğin soytarıydı.

*

Bu adamı hayatımdan çıkarmak çok zor oldu.

Yaptığı her hatada her seferinde o şeytan tüyü ve gülen yüzüyle beni ikna etti.

Şeytana pabucunu ters giydireceğine inanan benim bile 38 numara ayağımın 36 numara olduğuna inandırdı.

Bunlar böyledir kardeşim. Tek düşündükleri kendi narsist egolarıdır.

Seni tavlayıp ikna ettikten sonra başına gelecekleri düşünmezler.

Altı boş güvenlerinin enkazında ezilmen umurları değildir.

Bilirsin. İlla ki böyle bir soytarı senin hayatına da girmiştir.

*

Kişisel hikâyelerimizi gel bana, sabaha kadar anlatıp gülelim...

Ama bu karakter toplumu etkiliyorsa durum başka.

Gülecek, eğlenecek halimiz kalmadı.

*

İlk kez oy kullanacak canım kardeşim...

Biz ağır hasarlı bir enkazın altındayız...

Maddi manevi kayıplarımız açıklanandan fazla, zaten onu biliyoruz.

Ama sayı mı kovalayacağız, bu yaşadığımız başka bir savaş...

Ne ülke be!

Ne kavgamız bitiyor ne savaşımız ne kaybımız.

Anadolu’nun dört bir yanında yakılmış o türküler, ağıtlar boşuna değilmiş demek...

Koca ülkenin başında hep bir kara yazma!

*

Kötü...

En kötü...

Daha kötü...

Yok artık bu kadar da olmaz...

Dediğimiz ne varsa oldu mu?

Oldu.

Koskoca ülkenin üzerine vicdan fakiri, doymak bilmez açlıkla yüklenmiş zorba bulutlar çöktü ki hani elle tutulur, bıçakla kesilir.

Katı, leş kokulu bir kara bulut...

O buluttan üzerimize bilimi, eğitimi, aklı, liyakati, vicdanı yok sayan lav yağıyor.

Her türlü özgürlüğe ket vuran alev topları.

Ya Pompei halkı gibi kaskatı kesilip elimiz kolumuz bağlı kalacağız ya da inancına kimliğine bakmadan hepimiz sarmaş dolaş olacağız.

Halaylar çekip horon tepeceğiz.

*

Sen yine bir sonraki seçiminde kafana göre takıl...

Ama önce aşman gereken bir basamak var.

Seni özgür seçime taşıyacak bir basamak.

Gözünü seveyim kanma o gönül dolandırıcısı soytarılara!

Editör: Duygu Kaya