Türkiye’nin dört bir yanında “kuyu tipi” olarak adlandırılan S, Y ve R tipi yüksek güvenlikli cezaevlerinde, ağır tecrit uygulamalarına karşı çok sayıda mahpus süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi yapıyor. Türkiye’de 43 tane olduğu belirtilen bu cezaevlerinde tutulan mahpuslar, gökyüzünü görme, insan sesi duyma, dokunma gibi en temel duyusal ve sosyal ihtiyaçlardan dahi yoksun bırakılıyor. Açlık grevindeki mahpuslar, bu tecrit sisteminin sona ermesini ve bu tür hapishanelerin kapatılmasını, hasta mahpusların serbest bırakılmasını ve zorla sevk uygulamalarına son verilmesini talep ediyor.
“Açlık grevinden başka yolumuz kalmadı”
Son olarak Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ulaş İnci, 10 Ekim 2025 tarihi itibarıyla süresiz açlık grevine başladı. İnci, Adalet Bakanlığı’na yazdığı dilekçede, talepleri kabul edilene kadar açlık grevine devam edeceğini ifade etti. Dilekçede, “Haklı taleplerimiz için yazmadığımız dilekçe, atmadığımız slogan, yapmadığımız eylem kalmadı. Son noktada açlık grevi yapmaktan başka yolumuz kalmadı. Bunun sorumlusu sorunları çözmek yerine keyfi uygulamalara devam eden kurum idarecileridir. Temel insani haklarımızdan, yasal haklarımızdan taviz vermeyeceğiz ve bedeli ne olursa olsun bunları idarecilerin iki dudağı arasına bırakmayacağız. Tüm bu nedenlerle taleplerim kabul edilene kadar süresiz açlık grevine başlıyorum” ifadeleri yer aldı.

Cezaevinde hak ihlalleri ve özel baskı politikaları
Ulaş İnci’nin annesi Kader İnci, yaşadıklarını İz Gazete ile paylaştı. Diğer oğlu Hakan İnci’nin de Sincan F Tipi Cezaevi’nde olduğu bilgisini veren Kader İnci, “Hakan İnci, Grup Yorum emekçisi, Ulaş İnci de halkını seven, parasız eğitim isteyen, yazar bir çocuk. İkisi de cezaevinde. Ulaş yaklaşık iki sene önce komplo bir davayla tutuklandı. Şu anda Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunuyor. Oğlum 33 gündür süresiz açlık grevinde. Çünkü hapishane yönetiminin yaptığı hak ihlalleri var. Yasal olarak her hapishanede uygulanan haftalık 10 saat sohbet hakkı burada yok. Ağustos ayından beri avukatlarına, resmi kurumlara, Bakanlara, basın mensuplarına yazdığı mektupların hepsi engelleniyor, sansürleniyor. Eşim ve ben çalışıyoruz. Bunu da belgeledik. Çocuğumuzla telefon görüşmesi yapmamız için hafta sonuna alınmasını istedik ama kabul etmediler. Cezaevine gönderdiğimiz yasaklı olmayan kitap, dergi, broşür gibi şeylerde bile sınırlandırma var. Koğuş arkadaşlarıyla yan yanayken bilinçli bir şekilde uzaklaştırıldılar, sadece yan yana olmak istediler. Bu da kabul edilmedi. Uzun zamandır sağlıkları tehlikede. İstedikleri zaman hastaneye gidemiyorlar. Hastane sevklerinde hastane mahremiyetine uyulmuyor. Doktorun yanında bile çift kelepçeyle bir jandarma orada bekliyor. Bu yasal bir şey değil. Cezaevinde özel baskı politikaları uygulanıyor. Benim oğlum, tüm bu hak ihlallerine ve kuyu tipi hapishanelere karşı, diğer ölüm orucundaki arkadaşlarının talepleri kabul edilene kadar süresiz açlık grevinde” diye konuştu.
“Çocuğum son çare bedenini açlığa yatırdı!”
Kuyu tipi hapishanelerin insan haklarına aykırı olduğunun altını çizen Kader İnci, son iki aydır oğluyla görüştürülmediğini ifade etti. İnci, “Bu çocuklar seslerini duyurmak için slogan atıyorlar, kapı dövüyorlar. Bunun karşılığında süresiz bir görüş yasağı uygulanıyor. Ben 2 aydır oğlumla görüşemiyorum. Bu konuda da yasalara uyulmuyor. Biz sadece yasalara uyulmasını bekliyoruz. Tüm bunlara karşı çocuğum bedenini açlığa yatırdı. Çocuğumun taleplerinin kabul edilmesini, kuyu tipi hapishanelerde kalan arkadaşlarının sevk edilmesini ve kuyu tipi hapishanelerin kapatılmasını talep ediyorum. Bizler ayakta kalmak zorundayız. Çünkü biz ayakta kalırsak çocuklarımız ayakta kalır. Bir insanın en kıymetli şeyi canıdır. Bu çocuklar haklı ve ölümden korkmuyor. Haklı olduğumuz yerde biz ayaktayız, buradayız. Özel bir şey istemiyoruz, kazanılmış haklarımızı geri verin. Bu hapishaneler insan haklarına aykırı” dedi.
Son 1 yılda 68 mahkûm intihar etti
TAYAD’lı aileler son 1 yıl içinde kuyu tipi hapishanelerde tutuklu bulunan 68 kişinin intihar ettiği bilgisini verdi.




