20. YY başlarında, İzmir’de, Yunan’ların İzmir’i işgal edeceğini duyan Ahenk Gazetesi başyazarı Şevki Bey; “İki yüz bin Rum’un hatırı ve Venizelos Efendi’nin çocukça sevdası için 1.250.000 Türk ve Müslümanı Yunanistan’a bağlamak alçaklıktır! İzmir bizim ezeli sevdamızdır. Biz ondan vazgeçmeyiz. Yenilmiş isek de alçak değiliz. Elimizdeki süngü kırılmışsa da gönlümüzdeki namus cevheri, gayret nuru, kahramanlık ateşi silinmemiştir.” diye yazmıştı.
Nihayet 5 Adet Yunan zırhlısı Albay Zafiru’nun komutasında İzmir Körfezine girdiler. Gemilerin bacalarından çıkan kara dumanlar, kara bulutlar gibi İzmir’in özgür ufuklarını sarmış, işgal karabasan gibi İzmirlinin üstüne çökmüştü.
İşte o karanlıkta çakan bir kıvılcım, karanlığın dağılacağını, özgürlüğün onurlu aydınlığının geri geleceğini daha ilk günden müjdeliyordu.
O kıvılcım, gazeteciliğin sadece yazmaktan ibaret olmadığını, gerektiğinde düşüncelerin eyleme dönüşmesi gerektiğini bize gösteren Hasan Tahsin’in tabancasından çıkan ilk kurşunun kıvılcımıydı.
Hasan Tahsin o gün, yani 15 Mayıs 1919 günü ölümden ölümsüzlüğe geçti.
İzmir 9 Eylül 1922’de Yüzbaşı Şerafettin ve arkadaşlarının, Hükümet Konağında Bayrağımızı göndere çekmesi ile üstündeki kara bulutları dağıtıp, özgürlüğe ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlığına kavuştu.
Böyle olacağı o kadar belliydi ki...
Mustafa Kemal’in Çanakkale’de, “Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum” demesinden belliydi.
İstanbul’da; “Geldikleri gibi giderler!” demesinden belliydi.
Sakarya’da; “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır” demesinden belliydi.
“Ya İstiklal ya ölüm!” demesinden belliydi.
1 Eylül 1922’de; “Ordular! İlk Hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” demesinden belliydi.
Sonra ne mi oldu?
Onu da Nazım Hikmet anlatmış Kuvayi Milliye Destanı’nda:
“Sonra,
Sonra, 9 Eylülde İzmir’e girdik
ve Kayserili bir nefer
yanan şehrin kızıltısı içinde
gelip öfkeden, sevinçten,
Ümitten ağlıya ağlıya,
Güneyden Kuzeye,
Doğudan Batıya,
Türk halkıyla beraber seyretti
İzmir rıhtımından Akdeniz'i.
Ve biz de burada bitirdik destanımızı…”
Ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk,
1925 yılında İzmir’de yaptığı konuşmada; “Saygıdeğer İzmirliler, Siz bütün millet adına, bütün memleket adına sıkıntı çektiniz. Fakat bugün bu sıkıntının ödülüne sahipsiniz. Tebrik ederim. Bütün dünya duysun ki, Efendiler; artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır!” diyerek tüm dünyaya ilan etti bu büyük zaferimizi.
Evet; İzmir Kurtuluş Savaşı destanımızın başladığı ve bittiği şehir.
Evet; bu büyük kurtuluşun 100. yılı.
Evet; 9 Eylül 2022 geldi.
Evet; bizim şanla, şerefle kutlanacak bir 100’ümüz var.
30 Ağustos halkın genelini ilgilendirmez, diyenler.
Şehirlerin kurtuluşu kutlanmaz, diyenler.
Cumhuriyet Osmanlının reklam arasıdır, diyenler.
Atatürk ve İnönü’ye iki ayyaş, İzmir’e “Gavur İzmir!” diyenler.
Size soruyorum;
Sizin 9 Eylül’ü kutlayacak YÜZÜNÜZ var mı?
9 Eylül 2022;
İzmir’in, Türkiye’nin kurtuluşunun 100. Yılı Kutlu, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere; bu vatanın kurtarılmasında ve bugüne kadar korunmasında canını veren tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun!
İzmir’in dağlarında açılan çiçeklerin kokusu tüm yurda dağılsın!
Sevgi ve saygılarımla...