YAĞIZ BARUT / İZ GAZETE - İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İzBBŞT) oyuncularını yakından tanımak, yaşam hikâyelerini öğrenmek ve tiyatro sanatının değerlerini topluma yansıtabilmek amacıyla başlattığımız söyleşi serisinin 18’inci konuğu, Tavşan Tavşanoğlu oyununda ‘Gerard’ karakterini canlandıran Candaş Yılancı oldu.

Müzik, spor ve aileden gelen sanatla bezenmiş bir çocukluk geçirdiğini belirten genç oyuncu Yılancı, ödeneksiz tiyatrolarda yer alması sebebiyle makyajdan kostüm ve dekora kadar bir tiyatrodaki tüm süreçlere ayrı ayrı emek verdiği belirtti. Yılancı, “Oyunların oynanacağı günün sabahında, depodan dekorları alarak sahneye taşımanın ve dekoru kurmanın, gün içerisinde iki çocuk oyunu oynamanın, akşam ise yetişkin oyunu oynadıktan sonra kurulan dekorları kamyonete yükleyip gecenin bir vakti depoya geri indirmenin ne demek olduğunu iyi bilirim” diye konuştu.

‘SOLİSTLİK DE YAPTIM’

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

İzmir'de 1988 yılında orta halli bir ailenin en küçük üyesi olarak dünyaya geldim. İlk, orta ve lise eğitimimi İzmir'de tamamladım. Geçmişe dönüp baktığımda güzel anılar biriktirdiğimi görüyorum. Ailenin en küçüğü olduğumdan akrabalarım tarafından yoğun ilgiye maruz kaldığım söylenebilir. O yüzden sevgi dolu, güvenilir bir ortamda yetiştim. Bu ortamda sanata dair izler hep vardı. Bu izlerin beni kaçınılmaz olarak etkilediğini biliyorum. Örneğin babamın elinde gitarı ile şarkılar söylediğini, annemin resimler, danslar ve taklitler yaptığını hatırlıyorum. Böylece benim müziğe ve oyunculuğa olan ilgimin kimlerden geldiği belli oluyor sanırım. İlk gençlik yıllarımda tiyatrodan daha çok müziğin ve sporun etkisinde olduğumu söyleyebilirim. Kafa dengi arkadaşlarımla müzik grupları kurarak barlarda ya da çeşitli şenliklerde rock konserlerine çıkardık. Solistlik yapmak ve davul çalmak bana müthiş heyecan verirdi. Bunun yanında lisanslı basketbol oynadığım bir dönem de oldu. Fakat daha sonra ağabeyimin içerisinde bulunduğu bir özel tiyatroya adım atarak oyunculuğu da denemek istedim. Zaten arkadaş çevremden oyunculuk yapmamla ilgili tavsiyeler alıyordum. Bazı oyunlarda hem müzisyenliğimi hem de oyunculuğumu kullanabilmem bana çok keyif verdi. Sahneye çıkıp bir meseleyi, konuyu tiyatro oyunu dahilinde anlatmak ve seyircinin bunu eş zamanlı olarak, karşılıklı etkileşimle alımlaması bana çok değerli geldi. O gün bu gündür işimi büyük keyif alarak yapmaya devam ediyorum.

Bugüne kadar tiyatroya dair yaşadığınız tecrübeleri nasıl görüyorsunuz?

Oyunculuğa ilk olarak özel tiyatrolarda başladım. Bu tiyatrolarda yaşadıklarımın bana çok şey kattığını düşünüyorum. Çocuk tiyatrosu oyunlarından tutun da yetişkin oyunlarına kadar defalarca sahneye çıkma imkânı yakaladım. Farklı türlerde yazılmış bu oyunlarda değişik roller alma fırsatım oldu. Bu çalışmalar kendi sınırlarımı keşfedebilmem açısından önemliydi. Bunun yanında özel tiyatrolarda ödenek sınırlı olduğundan ya da hiç olmadığından her sürece emek vermek zorundasınız. Dolayısıyla az önce saydığım tecrübelere ek olarak makyaj, kostüm ve dekor konusunda da deneyimler elde ettim. Yani oyunların oynanacağı günün sabahında, depodan dekorları alarak sahneye taşımanın ve kurmanın, gün içerisinde iki çocuk oyunu oynamanın, akşam ise yetişkin oyunu oynadıktan sonra kurulan dekorları kamyonete yükleyip gecenin bir vakti depoya geri indirmenin ne demek olduğunu iyi bilirim. Beni pratik yönden geliştiren tüm bu uygulamaları, Güzel Sanatlar Fakültesi'nde almış olduğum oyunculuk eğitimiyle harmanlayabilme fırsatı yakaladığım için ve yolculuğuma İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda devam ettiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Bütün bu süreçlerde üzerimde emeği olan herkese teşekkür ederim.

PANDEMİ DUVAR GİBİYDİ!

İzmir Şehir Tiyatroları ile yollarınız nasıl kesişti? Bir sezon boyunca bu sürecin içinde olmak size nasıl hissettirdi?

Okuldan mezun olunca, morale en fazla ihtiyacım olduğu dönemde salgın belirdi. Bu gerçekten de zor bir süreçti. Pandemi, mezun olduktan sonra gerçekleşmesini umduğum oyunculuk ve müzikle ilgili hayallerimin karşısında bir duvar gibi duruyordu. Tiyatro, sinema ve konser salonlarını dolduran seyircilerin epeyce azaldığı bir dönemden bahsediyoruz biliyorsunuz. Sevdiğim şehirden ve insanlardan ayrılarak geçimimi sağlayabilmek amacıyla şehir dışına gitme planları yapıyorken İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in, uzun yıllardır devam eden şehir tiyatrosu özlemine son vermek için çalışma içerisinde olduğunu öğrendim. Kendisiyle çalışmak için fırsat kolladığım Yücel Erten ve daha pek çok önemli ismin bu oluşumun içerisinde olduklarını okuduktan sonra, sınava girmek için çalışmalara başladım. Tabii bunun kolay olmayacağını tahmin ediyordum. Karşımda önemli jüri üyeleri olacaktı ve ben salgın yüzünden sahneden bir süre uzak kalmıştım. Yani hem oyunculuk hem de müzik alanlarında yeterlilik gerektiren elemeleri geçebilmek zorlu ve stresli bir süreçti. Sonuç itibarı ile bu sınavı aşmış birisi olarak çok yetenekli ve donanımlı bir ekibin içerisinde olduğumu bilmek hoş bir his. Bu ekibin içinde öğrendiklerimin ve yaşadıklarımın mesleki gelişimime katkısı oldukça fazla. Zaten sahneye koyacağımız oyunlara da bu motivasyonla hazırlanıyoruz.

BUGÜNÜN KARA KOMEDİSİ!

‘Tavşan Tavşanoğlu’ oyunu ile İzmir seyircisinin karşısına çıkıyorsunuz… Türk halkının bugün yaşadığı birçok sorunun benzeri buradaki bir ailenin başına geliyor adeta. Oyunla, siz ve diğer oyuncu ekip arkadaşlarınızın performansıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Oyunun yazarı Coline Serreau, dar gelirli ve beş çocuklu bir ailenin küçücük bir evde her türlü imkânsızlıklara rağmen umutlara tutunarak yaşamaya çalışmasını anlatıyor. Çeşitli zorluklar içerisinde yıpranan çocukların, damat adayının ve hatta üst komşunun sığınmak için bu eve gelmeleri işleri iyice zora sokuyor. Böyle zor bir durumda bile gönlü geniş annenin herkesi kabul ederek "Dört kişinin doyduğu yerde on bir kişi de doyar. Biraz az doyar ama olsun." diyerek evi geçindirmeye çalışmasını anlamlı buluyorum. Bunun yanında oyunda bahsedilen dönemdeki siyasi ve ekonomik çalkantıya rağmen televizyonlardan sürekli işlerin yolunda olduğuna dair yapılan açıklamalar, ülkemizde bu günlerde yaşadığımız kara komediyi hatırlatıyor. Hocamız sanıyorum ki böyle benzerlikler nedeniyle bu oyunu tercih etti ve çok başarılı bir şekilde de sahneye koydu. Bizler de ekip olarak ilk defa çalışıyor olmamıza rağmen hiç yabancılık çekmedik. Oyuncusundan dramaturguna, tasarımcısından müzisyenine kadar uyum içerisinde çalışarak iyi bir iş çıkardığımızı, keyifli ve güzel bir süreç yaşadığımızı düşünüyorum.

SEYİRCİMİZİ BEKLİYORUZ

Gelecek sezon için İzmirli tiyatroseverlere bir mesaj iletmek ister misiniz?

Salgın süreci pek çok sanatçı için çok zor geçti. Salgının akabinde ortaya çıkan ekonomik kriz ise işleri daha da zorlaştırdı. Her türlü engele rağmen Şehir Tiyatroları kuruldu ve perdelerini açmaya devam ediyor. Yaşanan tüm sorunların seyircilerimizi de olumsuz etkilediğini biliyoruz. O yüzden onların iyi vakit geçirmelerini istediğimizden bu sezon da repertuvarımıza çok güzel oyunlar ekledik. Seyircilerimizi, salgının ve ekonomik krizin bunaltıcı havasından uzaklaşmaları için Kültürpark içerisindeki İzmir Şehir Tiyatroları İsmet İnönü Sahnesi ile İzmir Sanat'a bekliyoruz.



CANDAŞ YILANCI'NIN 'EN'LERİ

Tiyatroya dair en büyük hayaliniz nedir?

Tiyatroya ve dolayısıyla oyunculuğa bunca yıl gönlümü ve emeğimi verdim. Her daim kendime bir şeyler katarak ilerleme gayreti içerisinde oldum. Bu çalışmalarımı önemli ödüller alarak taçlandırmak isterim. Bunun yanında yaşım ilerlediğinde edindiğim birikimleri genç kuşaklara aktarabilmek için iyi eğitim veren ve oyunlar sahneye koyan bir tiyatro okulumun olması için elimden geleni yapacağım.

Bugüne kadar oynadıklarınız arasında en sevdiğiniz rol ya da oyun hangisi oldu?

Oyunculuk, farklı zamanlarda ve mekânlarda geçen oyunlarda, bambaşka karakterlere can verebilmenizi sağlayan bir meslektir. Bu monotonluktan uzak olan ve yaratıcı tarafı besleyen zenginlik, benim mesleğime dair en sevdiğim unsurların başında gelir. O nedenle şu ana kadar oynadığım her türlü oyundan ya da rolden farklı zevkler aldım bundan sonra da öyle olacağına eminim.

Oynamadığınız ancak oynamayı en çok isteyeceğiniz oyun hangisi?

Yerli ve yabancı yazarların yazdığı pek çok güzel eser olsa da Peter Shaffer'ın yazmış olduğu ‘Equus - Küheylan'ın benim hayatımdaki yeri başkadır. Bu oyunu daha önce çalıştım lâkin sahneye koyma fırsatı bulamadım. Yaşım cast için uyumsuz hale gelmeden oyunu baştan sona oynamak isterim.

Birlikte aynı sahneyi paylaşmak isteyeceğiniz oyuncu kimdir?

İzmir Şehir Tiyatroları ekibi içerisindeki arkadaşlarımla aynı sahneyi paylaşmaktan mutluyum lâkin benim bu mesleği seçmeme vesile olan ve feyz aldığım ustalar var elbette. Onlarla da karşılıklı oynama fırsatı yakalamak isterdim. Münir Özkul, Şener Şen, Ferhan Şensoy, Metin Akpınar, Müjdat Gezen, Haluk Bilginer, Bülent Emin Yarar, Yetkin Dikinciler, Levent Üzümcü ve daha birçok saygı duyduğum usta isimle aynı sahneyi paylaşabilmek müthiş olurdu.

Tiyatroya veya yaşama dair en çok ilham aldığınız isim kimdir?

Tiyatroya yeni başladığım zamanlarda, özel tiyatrolardan birindeyken prova yaptığımız kültür merkezinin salonunda, tiyatro ile ilgili panel düzenlenmişti. Paneldeki konuşmacılardan birisini ilgi ile dinlediğimi hatırlıyorum. Bu kişi sanat ve bilimin iç içe geçtiğini, eser yaratırken bu iki unsurun dışlanmaması gerektiğini belirtiyordu. Kısa bir süre sonra hayatımda değişim yaratan bu kişinin Prof. Dr. Özdemir Nutku olduğunu öğrendim. Kendisini tanımak ve anlamak için çaba gösterdim. Yazdığı kitapların çoğunu okumaya çalıştım. Bir süre sonra okulu kazanınca öğrencisi olma şansını yakaladım. Kendisi hiçbir zaman farkında olmamıştır belki ama bana sadece sanat ve tiyatro alanında değil, hayatı yaşama anlamında da örnek olmuştur. İzmir'e bir şehir tiyatrosu açılabilmesi için onun ve değerli eşi Hülya Nutku hocamın yıllarca süren çabaları önemlidir. Sahneye her çıktığımda onların bir yerlerden bizleri izlediğini hissediyorum. Öğrencileri olarak Şehir Tiyatrolarını yaşatmak adına sorumluluğumuz olduğunu biliyorum ve bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyorum. Değerli hocalarıma şükranlarımı ve saygılarımı sunarım.

Editör: Haber Merkezi