AYŞE SOYKIRAY / İZ GAZETE - 1971 yılında İstanbul’da doğan ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Oyunculuk Sanat Dalı mezunu olan Nebil Sayın, kariyerine ilk olarak 2011 yılında Muhteşem Yüzyıl dizisi ile adım attı. İçerde, Suskunlar, İntikam, Aşk Ekmek Hayaller ve Hayat Yokuşu dizilerinde rol alan Nebil Sayın; son olarak Show Tv ekranlarında yayınlanan; kadrosunda Dilan Çiçek Deniz, Aras Bulut İynemli, Perihan Savaş, Ercan Kesal, Rıza Kocaoğlu, Nebil Sayın gibi önemli isimlerin yer aldığı Çukur dizisinde Muhittin karakterini canlandırdı. Nebil Sayın şu sıralar ise İzmir’de sahnelenmekte olan ‘Maskeliler’ isimli tiyatro oyununda yer almakta. Yönetmenliğini Cengiz Toraman’ın yaptığı oyun, Filistinli üç erkek kardeş arasında geçen ve savaşın sebep olduğu yıkımı anlatan olaylar dizisini konu ediniyor. İsrailli yazar Ilan Hastor tarafından yazılan oyun; savaşın, kardeşler arasında dahi ayrışmaya sebebiyet verdiğine dikkat çekerek, şiddeti ve vahşeti bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Oyuncu kadrosunda, Çetin Ok, Mehmet Küçükgünaydın ve Nebil Sayın yer alıyor. Nebil Sayın ile birlikte, kariyeri ve oyunculuk sanatına dair merak edilenler üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte söyleşimiz:

Tiyatro bölümünden mezun oldunuz, ardından Muhteşem Yüzyıl, İntikam, Suskunlar, İçerde ve Çukur gibi ses getiren televizyon dizilerinde rol aldınız. Tüm bu projeler ile yolunuz nasıl kesişti?

16 yaşında bir merakla başladı ve o gün, bugündür hala devam ediyor. Oyunculuk aslında ekonomik açıdan garantisi olmayan bir iş olduğu için, bu 32 yıl içerisinde tüm işleri yaptım diyebilirim. Bulaşık, temizlik, garsonluk, barmenlik gibi birçok iş yaptım. Ama tüm bunların yanında ‘oynamak’ hayatımda hiç eksik olmadı. Tüm projelerin başlaması ise şöyle oldu; birçok insan bu iş için menajerlerle çalışır, ajanslarla anlaşır. Ben pek o işlerde ilgilenmedim. Aslında ben aynı zamanda tasarımcıyım, el yapımı deri eşya yapıyorum. Tesadüf yoluyla zaman içerisinde çevre genişledi. Ben menajerlerle çalışmayı pek sevmediğim için; bazı menajerlik şirketleri bana sözleşme yapmadan sunumumu yapmayı teklif ettiler. Ben de kabul ettim. Ondan sonra işler gelmeye başladı. Ardından televizyona uzun bir ara vermiştim. O nedenle 3,5 yıl önce İzmir’e yerleştim. Orada deri eşya filan yapmaya başladık ama çok kötü bir durumdaydık. Birkaç bölümlük dizi gelse, işi hızlandıracak ekipman alırım diye düşünüyordum. Elektriklerimiz kesilmişti ve öyle bir ortamda bulunurken bir film veya dizi gelse de oynasak diyorduk. Sonra o birkaç bölümlük dizi geldi ama bitmedi. Üç sezon devam etti ve öyle ilerledi.

‘BİR ÖNERMESİ OLAN KARAKTER, OYUNCUYA YÖN VERİR’

Önemli usta oyuncular ile rol aldınız. Çetin Tekindor, Mustafa Uğurlu, Ercan Kesal, Perihan Savaş gibi… Onlarla birlikte böyle değerli projelerde yer almanın size kattığı değerler olmalı…

Ercan abiyle bir araya gelmek çok güzeldi. Çetin hocayla özellikle ilk sahnemizi oynayacağımız zaman, birkaç saniyelik bir görünürüz, kısa bir diyalogumuz olur diye düşünüyordum ama eşe dosta haber vermiştim, ‘az sonra Çetin hoca ile sahnemiz’ var diye… Yıllar önce de Çetin hocayla birlikte seslendirme yapmışlığımız vardı. Bu nedenle seslendirme odalarında bir araya geliyorduk ama burada ilk defa oyuncu olarak bir araya geldik. Çok heyecan verici ve güzel bir şey. Tabi onlar gençler gibi değil, benimle birlikte oynarken sanki onlar benim öğrencimmiş gibi davranan insanlardı. Çünkü yeni jenerasyonlarda pek böyle şeyler yok. Bunu yaşamak çok özeldi.

‘GENÇ OYUNCULARIN ENERJİLERİ YÜKSEK’

Usta oyuncuların yanında, yeni jenerasyonlardan son dönemlerde oyunculukları ile adından söz ettiren genç oyuncular; Çağatay Ulusoy, Aras Bulut İynemli, Dilan Çiçek Deniz ile ayni ekipte çalışmak nasıl bir duygu?

Yeni olmakla beraber ve bir çoğu oyuncu olarak gelmemesine rağmen bu işi hak etmek adına inanılmaz bir enerji ile çalışıyorlar. Sürekli kendilerini yenilemeye açık tutuyorlar. Bu dizilerde buluşmalar da güzel oldu. Çünkü ben de genç oyuncu arkadaşlarımdan bir şeyler öğrendim. Çok yoğun çaba sarf ediyorlar, enerjileri yüksek ve kendilerini geliştiriyorlar.

‘SENARYONUN KALİTESİ OYUNCUYA YANSIR’

Aslında bir çok projede yer aldınız gerek tiyatroda gerekse televizyonda. Ancak sanırım Türkiye sizi en çok İçerde dizisindeki ’Çoşkun’ karakteri ile kucakladı. Peki bu karakter nasıl ortaya çıktı?

Bu karakter kısa ömürlü 3, 4 bölümlük bir karakterdi. Fakat karakterin ciddi bir önermesi vardı. İçerde’nin senaryosu, diğer işlerden farklı olarak çok kaliteli bir senaryoydu. Senaryonun kalitesi oyuncuya her zaman yansır. Bir önermesi, bir davası olan karakter oyuncuya çok güzel yön verir, çok güzel bir oyun verir… Ben de bunu kullandım. Baktım devam ediyor senaristlerin de hoşuna gitti. Bu safer karakter için daha dişi senaryolar yazmaya başladılar. Bu nedenle oradaki şansı yakaladım. Daha sonra yaptığım işlerde de onu göremedim.

‘MASKELİLER OYUNU, SAVAŞIN BÜTÜN DEĞERLERİ YOK ETTİĞİNİ ANLATIYOR’

Biraz da oyununuz hakkında konuşmak istiyorum. ’Maskeliler’ oyunu izleyiciye nasıl bir mesaj aktarıyor?

Maskeliler oyunu bir savaşın, bir yangın yerinin olduğu bir coğrafya. Filistin’de 3 kardeşin hikayesini anlatan bir oyun. Savaşın hiçbir şeyi temiz bırakmadığı, bütün değerleri yok ettiğini bize anlatıyor. Olaya her açıdan bakılabiliyor. Filistinlilerin ya da İsraillerin açısından bakabiliyorsunuz, salt insan gözüyle gözlemleyebiliyorsunuz. Bugün ortalığın karışık olduğu her yerde, her ailenin içinde yaşandığını düşündüğümüz diyaloglar oyununun içerisinde mevcut. Yani aile ilişkilerini etkileyen faktörler işleniyor. Evrensel bir oyun. Kararı seyirciye bıraktıran bir içerikte.

Son olarak İzmir halkını ve İzmirli tiyatro severlerin tiyatroya karşı yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz. Yani İzmir seyircisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben geldiğimden beri çok memnunum. Oynadığımız oyunlardaki salonlarımız dolmuştu. Bir ilgi, merak var. Ancak İzmir’deki tiyatro sanatçısı arkadaşlarımdan aldığım görüşlere göre, onların bu konuda şikayetleri var. İstanbul’dan en vasat grup geldiğinde, kapısında kuyruk olunur ama İzmir’deki grupları İzmirliler izlemiyor diye şikayet ediyorlar. Ben bunu görmedim ama arkadaşlarımdan aldığım duyumlar bu yönde.

Peki son dönemlerde insanların tiyatroyu tercih etmeme nedenleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çok uyarıcı var. Tiyatronun da kendine yeni kanallar açması, yeni deneyimsel girişimlerde bulunması gerekiyor. Çünkü insanlar evlerinden televizyonlarının başından kalkıp, tiyatroya gidip bir saat sabit olarak salonda oturmayı tercih etmiyor. Ancak bu tiyatrosuz olmaz, tiyatro mutlaka var olacaktır. Bir şekilde bunun bir yolu bulunacaktır.

Editör: Haber Merkezi