“Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu/ Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki/ şayak kalpaklı adam/ nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden/ güzel, rahat günlere inanıyordu/ ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında/ birdenbire beş adım sağında onu gördü/ Paşalar onun arkasındaydılar/ O, saati sordu/ Paşalar üç dediler/ Sarışın bir kurda benziyordu/ Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı/ Yürüdü uçurumun başına kadar/ eğildi, durdu/ Bıraksalar ince, uzun bacakları üzerinde yaylanarak/ ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak/ Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı…” Bu her sözcü, ‘ölüme şarkı söyler gibi giden’ yüz binlerin ruhlarının yansımasıdır. Bu isimsiz kahramanlar şimdi Kuvay-i Milliye Destanı olarak tiyatro sahnesinde dile geliyor. Eseri sahneye koyan Ayşe Emel Mesci ile bu destanı ve büyük deha Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki bu isimsiz kahramanları konuşuyoruz.

OLAĞANÜSTÜ MÜCADELE

Kuvay-i Milliye Destanı nedir?

Milli Mücadelenin ilk adımı için Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta “1919 senesi Mayısının 19. günü Samsun’a çıktım” diye bir not düşer. Bu aydınlanmacı, büyük bir dehanın liderliğinde yapılan memleket savunmasının gerçek hikayesidir. Daha sonra Milli Mücadele Orduları 9 Eylül’de İzmir’e girince, Mustafa Kemal Paşa defterine bir not daha düşer. “15 Mayıs 1919 İzmir’in işgali. Ben aynı gün İstanbul’u terk ettim. O kara günde Karadeniz’deydim. Bugün Akdeniz’deyim. 3 sene 4 ay.” Kuvay-i Milliye Destanı işte bu 3 sene 4 ay boyunca yaşanan bir milletin olağanüstü kurtuluş mücadelesini anlatır.

‘ÖZGÜRLÜKÇÜ RUH!’

Nazım Hikmet’in kaleme aldığı Kuvay-i Milliye Destanı’nın konusu nedir?

Kuvay-i Milliye Destanı halkımızın özgürlükçü ruhunu yansıtır. Memleketi için canını feda eden insanların gerçek hikayesidir. Nazım Hikmet 3 yıl 4 ay süren Kurtuluş Savaşı mücadelesinin hikayesini şiirsel bir dille “toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar…” diye başlayarak anlatır. Nazım Hikmet bu destanı üç farklı cezaevinde yazıyor. Melih Cevdet Anday oyunda geçen, İstanbul baskınında İngilizler tarafından katledilen altı şehide ve Telgrafçı Manastırlı Hamdi’ye ait gerçek kayıtların bilgilerini Nazım Hikmet’e gönderiyor ve Nazım bu bilgileri destana ekliyor. Bu isimsiz kahramanların maceraları bir destana dönüşüyor. Bu destan, hiç kimseden, hiçbir şey beklemeksizin “şarkı söyler gibi ölebilen” insanların öyküsünü görünür kılıyor. Bu destanı izlerken, bu isimsiz insanlar için içimizde aynı acıyı hissediyoruz.

Destanda çok sayıda kahramanın adı geçiyor. Oyunda yer alan isimleri nasıl seçtiniz?

Nazım Hikmet’in kaleme aldığı destanı Ali Berktay oyunlaştırırken bir saatlik bir oyun fikriyle yola çıktı. Oyunun ritmini ayarlayarak ve hareket tekrarlarına yer verecek şekilde dramaturgi çalışması yaparak eseri oyunlaştırdı. Olayların akışına göre yapılan tarihi sıralamalarda, Kurtuluş Savaşının dönüm noktaları göz önüne alınarak karakterler seçildi. Mesela Gaziantep’in savunmasında adı geçen Karayılan, Eskişehir’de Kambur Kerim, Karadeniz’de Arhavilli İsmail, İstanbul’da Manastırlı Hamdi, Kartallı Kazım gibi kahramanlar oyunda yer aldılar. Bu isimlerin dışında bugün adı unutulmuş bütün isimsiz kahramanlarla birlikte İzmir’in Kurtuluş Savaşındaki önemi oyunun finalinde ortaya çıkıyor.

‘AEMA DİYORUM’

Kuvay-i Milliye Destanı bir dans tiyatrosu mu?

Bu eser, bir dans tiyatrosu değil. Ben bale kökenliyim. İstanbul Konservatuarının bale ve tiyatro bölümlerini bitirdim. Yıllarca bale ve tiyatro üzerine edindiğim birikimleri, Meyerhold tekniğinden yola çıkarak bir araya getirdim. Beden inşası ve gündelik dışı yaratım olarak tanımlanabilecek bir teknik geliştirdim. Bu bütün sanatların iç içe geçerek bir arada yumuşak bir şeklide eridiği yeni bir form. Bu forma AEMA Atölyesi diyorum.  Ayşe Emel Mesci Atölyesi isimlerinin baş harflerinden türetilmiş bir isim. Bunun içinde müzik, dans, fotoğraf, heykel, resim ve söz var. Burada önce düşünce, sonra hareket, hareketin duygusu ve söz geliyor. AEMA tekniği oyuncunun enstrümanı olan bedenini doğru biçimde kullanmasına dayanıyor. Niyet, denge ve uygulamayla oyuncuların her gün düzenli olarak sekiz saat çalışması gerekiyor. Aslında AEMA esprili bir şekilde Müjdat Gezen’in keşfidir. Müjdat Gezen Kuvay-i Milliye Destanı’nın ilk sahnelenişi izledi. Öğrencilerin yetişme tarzını çok beğendi. Klasik bir eğitim değil ama çocuklar çok gelişti. Bunun üzerine Müjdat Gezen “sana bir atölye açtım” dedi. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin giriş katına indik, bir baktık, bir tabela hazırlatmış, oraya AEMA yazdırmış. İşte AEMA böyle doğdu.       

‘SAATLERCE DENGE ÇALIŞTI’

Oyunda bir varilin üzerinde hareket eden bir oyuncuyu izliyoruz. Oyunda denge unsurunun ön plana çıktığı bu sahneden bahsedebilir miyiz?

Özgün oyunda İngiliz torpidosunun batırdığı Karadenizli gemi kaptanı Arhavilli İsmal’i oynuyor. Varilin üzerinde hareket ederek, sandalla dalgalı bir denizde verdiği mücadeleyi anlatıyor. Kutsal emanet dediği makineli tüfeği teslim etmeye giderken sandalın kürekleri kırılıyor. Bu muazzam mücadeleyi yansıtabilmek, varilin üzerinde durabilmek ve üzerinde hareket edebilmek için Özgün her gün saatlerce denge çalıştı. Aynı oyuncu, İstanbul’un işgal edildiği gün Ankara’ya telgraf çekmeye çalışan Manastırlı Hamdi’yi de oynuyor. Telgraf sahnesinde step yapıyor. Telgrafı step yaparak ayaklarıyla çekiyor aynı zamanda söylüyor.

‘BASİT AMA KULLANIŞLI’

Oyunun dekor tasarımı hakkında neler söylenebilir?

Oyunda dekor halatlar, variller gibi basit ama kullanışlı parçalardan oluşuyor. Mesela İstanbul’un işgalini anlatırken oyuncular gemi halatlarını kullanıyorlar. Bu parçaları seyircilerin hayal gücünü harekete geçirecek, anlatılan konuyla ilgili olarak çağrışım yapacak malzemelerden seçtik. Mesela gemici halatı işgal kuvvetleri tarafından özgürlükleri kısıtlanan İstanbul halkının hissettiği kıstırılmışlığı, çaresizliği ve acıyı anlatıyor. Özgürlüğünü kaybeden insanların hissettiği o tutsaklık hissini vermek istedik. Bu hayal gücünü hareket ettiren parçaları seçerken sahnedeki şiiri tamamlayacak, anlamı güçlendirecek, konuyu birbirine bağlayacak malzemeler olmasına dikkat ettik. Mesela Karadenizli Arhavilli İsmail’i anlatırken sahnede kullanılan siyah kumaş şeritler dalgalı denizi anlatıyor. Siyah kumaşların hareket ettirilmesiyle İsmail’in giderek büyüyen dalgalarla olan mücadelesi anlatılıyor. Buradaki siyah şeritler anlamı güçlendiriyor. Oyunu sahneye koyarken ilk önce oyunun resmini kafamın içinde görmeliyim. Kafamdaki resmi tamamlayan parçaları seçerek dekoru oluşturuyoruz. Bu malzemelerin hiç biri dekor anlamında somut parçalar değil. Oyunda tek somut parça Nazım’ın daktilosudur.

‘TAZELİĞİNİ HEP KORUYOR’

Kuvay- ı Milliye Destanı neden bu kadar önemli?

Kuvay-i Milliye Destanı farklı kuşakları birleştirme gücüne sahip ölümsüz bir eser. Aydınlanmacı, devrimci büyük bir dehanın liderliğinde memleket savunmasını anlattığı için bu eser çok önemlidir. Bu destanı sahneye koyarken öğrencilerimle beraber aynı gönül ferahlığıyla “ya İstiklal, ya ölüm”  diyebiliyoruz. Destanda yer alan “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” duygusu hepimizi birleştiriyor. Yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, bu destan zaman ve mekandan bağımsız olarak insanlara ulaşıyor, onları birleştiriyor, onları tek bir yürek ve tek bir yumruk haline getiriyor. Kuvay-i Milliye Destanı halkımızın özgürlükçü ruhunu temsil ettiği için destan hiç eskimiyor, şimdi yazılmışçasına tazeliğini koruyor. Mustafa Kemal Atatürk gibi bir dehanın liderliğinde memleket savunmasını anlattığı için bu destan çok önemlidir. SEVAL DENİZ KARAHALİLOĞLU

‘BİÇİM ÖZÜ BELİRLER’

Oyunda neden bütün oyuncular siyah kostümler giyiyor?

Provalarda oyuncuların gündelik kostümlerinden ve kendilerinden soyunacakları kıyafetleri çıkarıp sahne kostümlerini giymelerini istedim. Bunda renk mecburiyeti vardı. Renklerin dili vardır. Renkler ifadeyi güçlendirir ya da azaltır. Oyuncuların nötr olmasını istedim. Giydikleri siyah kostümler dışında oyuncuların sadece elleri ve yüzleri beyazdır. Oyuncuların rahat edebilecekleri ve harekete katılabilecekleri renk siyahtır. Eser çok sayıda bölümden oluşuyor. Oyuncular sürekli sahnedeler ve değişim halindeler. Hiç kuliste kalmıyorlar. Enerjiden ve oyundan kopmadan karakterden karaktere çok kısa sürede geçmeleri gerekiyor. Siyah zemin üzerine giyilen parça kostümlerin kullanılmasıyla karakter değişimi daha kolay ve daha çabuk oluyor. Biçim özü belirler. Bu nedenle provalarda, işliklerde ve oyunda karaktere hızlı bir biçimde girebilmek için nötr kostümler gereklidir. Bunun için siyah kostüm idealdir.    

Editör: Haber Merkezi