TUGAY CAN / İZ GAZETE - ‘Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi’ içinde bulunduğumuz yıl içerisinde yayınlanan son sezonunu bir kenara koyarsak, bir döneme damgasını vuran ve özellikle genç kitleye dokunuşu ile sadece bir dizi olmanın da ötesine geçen bir yapıt. Dizinin birinci ve ikinci sezonunda Reşat bey karakterine hayat veren Hasan Ünal’ın hikayesi de İzmirle de kesişmesi açısından bir hayli ilginç...

Almanya’da başlayan ve 35 yıl gibi bir süre Ankara’da Sakarya Caddesi’nde balıkçılık, ilaç firmasında yöneticilik, amatör tiyatroculuk, Behzat Ç. dizisinden İzmir Büyükşehir Belediye Meclis üyeliğine kadar uzanan bir hayat...

Hasan Ünal ile Ankara’dan, Behzat Ç. setinden İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’ne uzanan hikayesini konuştuk.

‘GERİDEN BAŞLADIM’

1984 yılında Türkiye’ye geldiklerinde kısa bir uyum süreci atlatmak durumunda kaldığını ifade eden Hasan Ünal, Türkiye’deki ilk yıllarını şöyle anlattı: “Birçok insanın deyişi ile Alamancıyız. 1984’ün başında Türkiye’ye kesin dönüş yaptık. Annem ve babam orada işçiydi. İlkokul beşinci sınıfa kadar eğitimimi Almanya’da aldım. Türkiye’ye gelince Türkçemin bozuk olması sebebiyle beni bir sınıf geriden başlatmışlardı. Bir yıl kaybım oldu. Bu tekrarın elbette bir faydası oldu. Almanya’daki müfredat ile buradaki müfredat çok farklı”

Ankara’da balıkçılıktan, özel bir ilaç firmasında yöneticiliğe ve amatör tiyatroculuğa kadar pek çok işin içine girip çıkan Ünal, Behzat Ç. dizisi ile tanışma ve dizide yer alma sürecini de gazetemiz ile paylaştı. Ünal, dizi takip eden biri olmadığını ancak Behzat Ç. karakterine hayat veren Erdal Beşikçioğlu’nun yakından takip etmesi sebebiyle diziyi izlemeye başladığını kaydetti. Ünal, “O dönemde Ankara’da pek çok dizi çekiliyordu. Bunlardan bir tanesi de Behzat Ç’ydi. Ben de ilk bölümden itibaren diziyi takip etmeye başladım.Çünkü başrol oyuncusu olan Erdal hocanın (Beşikçioğlu)öncesinde oynadığı bir dizi vardı. Vali! Oradaki oyunculuk performansından çok etkilenmiştim. Birçok insanının da idolüdür bu sebeple. Benim için büyük bir ustadır”

Diziye girişinin bir arkadaşı vasıtasıyla olduğunu ve dizide yer alan ‘Reşat bey’ karakteri için yolladığı ses kaydı ile gerçekleştiğini söyleyen Ünal, kısa bir süre kamera önü oyunculuk eğitimi aldığını kaydetti. Birinci ve ikinci sezonda dizide yer alan Ünal, dizi hakkındaki düşüncelerini şöyle ifade etti:

“Reşat bey karakteri aslında Emrah Serbes’in yazmış olduğu romanda detaylı olarak işlenen bir karakterdi. Birinci sezonda bir bölüm, ikinci sezonda ise sekiz bölüm olmak üzere Reşat bey karakterini canlandırdım. Amatör olarak tiyatro oyunculuğu yapmıştım. Ancak seyirci karşısındaki performans ile kamera karşısındaki performans çok ayrı. Bu konuda kısa da bir eğitim aldım.Benim için mükemmel bir tecrübe oldu. Çünkü Erdal Beşikçioğlu, Güven Kıraç, Nejat İşler, Ege Aydan gibi usta oyuncuların yanında yer aldım. Benim için hem bir öğreti oldu, hem de çok keyifli vakit geçirmeme sebep oldu. Ben üçüncü ve dördüncü sezonda yer almadım. Ancak bu durum senaristin kalemiyle alakalı”

‘GÖRÜLMEYE DEĞERDİ’

Yaşanan heyecanın görülmeye değer olduğunu ifade eden Ünal, dönemin Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ile aralarında geçen diyologu ise şu şekilde anlattı: “O gün orada yaşan heyecan inanılmazdı. ‘Behzat’a uzanan eller kırılsın’ sloganları atıldı. Bu olay ulusal televizyon kanallarında haber oldu. Hatta hiç unutmam sayın Bülent Tanık ile yan yana izliyorduk. Kendisi bana ‘Eskiden açıkhava sinemalarına gider, Yılmaz Güney filmlerini izlerdik. O filmleri izlerken gençlerin heyecanını biz yaşardık. Beni o günlere götürdü bu etkinlik’ dedi. Ardından sezon sonuna kadar o etkinlik Yüksel Caddesi’nde devam etti. Bir günde 3 bine yakın insan toplanmıştı. Sezon finalinde inanılmaz bir kalabalık vardı. O gün ise yaklaşık 6 bin kişi vardı. O dönemde karşı kamuoyunu çok başarılı bir şekilde kurduk. Bunda hem belediye olarak hem de bireysel olarak Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ile o dönem Çankaya Belediye Başkan Yardımcısı olan Buğra Gökçe’nin katkısı çok büyüktür”

‘DİZİNİN O BÖLÜMÜNÜ BÜLENT TANIK VE BUĞRA GÖKÇE İLE BİRLİKTE İZLEMİŞTİK’

Ünal’ın, 2012 yılında özellikle iktidar partisinin milletvekilleri tarafından Behzat Ç. dizisine yönelik karalama kampanyasına karşı dönemin Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ve şimdilerde İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği görevini yürüten o yıllarda da Çankaya Belediye Başkan Yardımcısı olan Buğra Gökçe’nin de desteğiyle Yüksel Caddesi’nde dev ekranda Behzat Ç. dizisinin gösterilmesine yönelik çalışması ve yaşanan heyecanın hikayesi dinlenmeye değer:

“Behzat Ç. muhalif bir diziydi. Özellikle emniyetteki FETÖ yapılanmasına göndermelerde bulunuyordu. Dolayısıyla bundan kaynaklı bazı politikacılar tarafından bu dizi ‘Türk aile yapısına uymamaktadır’ gibi ifadeler ile ciddi bir karalama kampanyasına maruz kaldı. Diziyi yayından kaldırmak için çok ciddi bir kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. Bunun karşısına da benim gurur duyduğum ve keyif aldığım bir olaydır, anlatmak isterim dizinin Ankara’da çok ciddi bir izleyici kitlesi var. O dönemde Çankaya Belediye Başkanı olan Bülent Tanık’a ulaştım. Dizinin Kızılay’da Yüksel Caddesi’nde bir ekran kurularak gençler tarafından yerlere serilecek minderlerin üstünde izlenmesi için çalışma gerçekleştirdik”

‘DEV EKRANDA İZLENDİ’

“Bu aynı zamanda bir protestoydu” diyen Ünal, “Hiç unutmuyorum günlerden Cumartesiydi.O dönem belediye başkan yardımcısı da Buğra Gökçe’ydi.Sayın Buğra Gökçe ile de görüştük. O dönem Buğra beyin çok büyük katkısı olmuştur.Biz gerekli izinleri kanaldan alarak, belediyede hukuk departmanında gerekli görüşmeleri yaparak karar aldı ve Pazar günü Yüksel Caddesi’nde dev ekranda Behzat Ç. dizisi izlendi. İşin duyurusunu da oyuncuların facebook sayfasını kontrol eden kişiler ile iletişim kurarak gerçekleştirdim. Bu olayı anlattım. Herkes çok heyecanlandı. Pazar günü diziyi yaklaşık 3 bin genç ile beraber Yüksel Caddesi’nde yerlere oturarak izledik.Herkesin elinde Behzat’ın içtiği biradan vardı.

Diziyi izlemeye eşim ve oğlum ile gidiyorduk. Biz de ikişer üçer bira alalım dedik. Bir büfeye girdim. Behzat’ın dizide içtiği bira markası kasa kasa satmış, son dört birayı da biz aldık. Dizinin o bölümünü Bülent Tanık, Buğra Gökçe ve ben birlikte izlemiştik” ifadelerini kullandı.

‘YENİ BİR TECRÜBE’

27 yıldan bu yana bağlama çaldığını kaydeden evli ve iki çocuk babası Hasan Ünal, politikaya işi sebebiyle ancak 2018 yılında dahil olabildiğini ifade etti. Ünal, meclis üyeliği sürecini ise şu şekilde anlattı:

“Menemen Belediye Başkanı olan Serdar Aksoy ile yaklaşık 30 yıllık arkadaşız. Serdar Aksoy aday adaylığını açıkladığı tarihten bu yana kendisiyle yoğun bir şekilde mesai yapıp 2019 Şubat’a kadar geldik. 2019 Şubat’ta aday gösterilmesiyle birlikte ben de çalıştığım sektörden ayrılarak İzmir’e geldim. Serdar Aksoy Menemen Belediye Başkanı oldu. Ben de kontenjan birinci sıradan Menemen’den Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi oldum. Açıkçası benim için yeni bir dönem ve yeni bir tecrübe”

Ünal sözlerini şöyle noktaladı:

“Ben bugunkü AKP’nin gidişatını eski Anavatan Partisi’nin çökme sürecine çok benzetiyorum. Her ampulün mutlaka bir ömrü vardır ve günü geldiğinde mutlaka patlayacaktır. Artık ledler ve daha farklı ışıklandırma sistemleri var.

Türkiye çok daha renkli çok daha ışık yayan bir sürece girmek üzere. Partimiz Kemal Kılıçdaroğlu’nun satranç tadındaki hamleleriyle yerel seçimlerde büyük bir zafere ulaştı. Bu zafer önümüzdeki günlerde daha farklı biçimlerde taçlandırılacaktır diye düşünüyorum.”

‘İZMİR YÜZÜNÜ AVRUPA’YA DÖNDÜ’

İzmir için de yeni bir dönemin başladığını kaydeden Ünal, şöyle konuştu: “Benim için yeni bir dönem ancak İzmir’de de yeni bir dönem. Birçok belediye oyuncu değiştirdi. Bunun içinde en kritik olan İzmir Büyükşehir Belediyesi. Tunç bey ile beraber İzmir yüzünü tamamen Avrupa’ya döndü. Avrupa’daki STK’lar ile Tunç beyin çok iyi diyalogları var. Bu hem şu an hem de gelecek açısından bu çok olumlu bir nokta. Bunu her açıdan düşünebilirsiniz. Hem yatırımsal hem de kültür sanat açısından mesela. Tunç beyin bu konuda geçmişte de önemli deneyimleri söz konusu. Örneğin EXPO Genel Sekreterliği görevini yürütmüştü. Yine belediye başkanlığının ilk yıllarında yerel kalkınma modeli olan Cittaslow hareketini Türkiye’ye taşıdı. 2014 yılında ise SODEM (Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği) Yönetim Kurulu’na seçilmişti. Bunlar dolayısıyla Soyer, İzmir açısından şans diye düşünüyorum.”

Editör: Haber Merkezi