EMEL KADÖR
“Eleştirel söylem kültürünün karşısına dikilen güçlerle olan mücadelemi Sisyphos’un kayasına benzetebilirim” Leyla Erbil
Zihin Kuşları Leyla Erbil’in son eseri. Kurmaca yapıtları dışında okura direkt seslendiği eserlerinin yaslandığı toplumsal olaylar ve kişilerle ilgili bazı noktaları irdelediği denemelerden oluşuyor. Bir anlamda, bıkmadan, vazgeçmeden, inatla yazma halinin belgesi.
Borges’den Proust’a, Sait Faik’ten Tezer Özlü’ye, dostluktan, kavgaya, felsefeden, eleştiriye geniş bir yelpazede pek çok konuyu tartışıyor.
Leyla Erbil varoluş sorunsalıyla birlikte doğru bilinmeyen, unutulması istenen bireysel ya da toplumsal konuları yazmayı kendine ilke edinmiş çağının tanığı bir yazar. Bireyin varoluş sıkıntıları, çelişkiler, gizlenenler, görünmeyenler, iki yüzlülükler, çarpıtmalar, toplumsal belleğin zayıflığı onu hep rahatsız etmiş. Eserlerinin arka planına bakıldığında bu kaygısı çok net.
Kendi olmak, kendi için varlık, Leyla Erbil’in temel izleği. Selahattin Hilav’ın Zihin Kuşları Üzerine Çeşitlemeler adlı ufuk açıcı yazısına da yer verilmiş kitapta. Hilav, Leyla Erbil’in yaşadığı dönemde hırpalanma nedenini, eleştirmenlerin onun eserlerindeki Marx- Freud ilişkisine yeterince eğilmediklerine bağlıyor. Çünkü diyor Hilav “Felsefenin özü, hakikatin araştırılması ve özgürlüktür” Leyla Erbil’in de hayatı boyunca üzerinde en çok durduğu ve işlediği kavramlar bunlar.
KİTAP SAYFASININ TAMAMINI GÖRÜNTÜLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Marcel Proust’un Kayıp Zamanın İzinde yapıtında yedi kitap boyunca farklı biçimlerde yinenelen Vinteuil Sonatı’nın müzik literatüründe bir gerçekliği yok, ama yüz yıldır her okuyanı kendine çekiyor. Leyla Erbil de bu sonatın peşine düşüyor. Bu arayış sırasındaki duygularını içtenlikle anlatırken aşk, kadın doğası, yazarın inandırıcılığı, çeviri, dil konularında hem düşündürüyor hem de yüzümüzde bir tebessümle gezdiriyor bizi.
Sait Faik’i eleştirenleri yanıtlarken ondaki seyir halini ele alıyor uzun uzun. “O gezdiği, dolaştığı, bulunduğu her yerde bir seyir, bir görme halindedir. Göz’den geçip gelinen nokta yürektir.” yargısına varıyor Sait Faik’teki gözlemi anlatırken.
1998’lerdeki “medya” için “Korkutuyor beni medya.” diyor. Tröstleşmiş sermayenin temiz bir imaj yaratmak isteğiyle edebiyat ödüllerini kullandığına dikkat çekiyor. O günkü manzarayı neden-sonuç bağlamıyla ele alarak toplumun nasıl dönüştürüldüğünü açıkladığı deneme çok etkileyici bir durum saptaması ve eleştirisi içeriyor. 1998’deki medyayı yerden yere vuruyor. Bugünden geriye baktığımızda o eleştirilenlerin ilerisinde daha ürkütücü bir zamanın tanıklığıyla, Erbil o günden bugünleri yazmış, dedirtiyor…
O yıllarda Demir Özlü’nün başlattığı “Özgün Bir Türk Edebiyatı var mıdır?” tartışmasına da giriyor Leyla Erbil, her zamanki açık sözlülüğüyle.” Bence Türkçe yazılması anlamında bir Türk Edebiyatı, özgün yazarları olması anlamında da özgün bir edebiyatımız vardır.” görüşünü baştan ortaya koyuyor. Konuşmaktan yazmaktan bıkmadığı eski-yeni edebiyat, eleştiri, hakikat, taklit, çalıntı, ödül, özgünlük gibi konuları irdeliyor. Orhan Pamuk’u tartışıyor. Yazınını etkileyen yazar ve şairler ile edebiyat dışından Marx ve Freud’u da vefa duygusuyla anıyor. “Biz bir dünya görüşüne sahip olduk, bir formasyondan geçtik.” diyor tüm çağdaşları için.
Zihin Kuşları’nda onu etkileyen hâlâ ve hep düşünülmeye, üzerinde konuşulmaya gereksinim olduğunu düşündüğü toplumsal bellekteki önemli olayları, kendisine yöneltilen suçlamaları bir de deneme türü kalıpları içinde ele almış.
“İroni, absürt, kara mizahı gölge bir yansıma olarak kullandım. Bu da bir eğlence işte. Okuru, satış rakamlarını, beğenilip beğenilmeyeceğini, eleştirmenlerin hoşnutluğunu hiç düşünmedim. Önemli olan kendi bahçemizi yeşertmektir. Eleştirel söylem kültürünün karşısına dikilen güçlerle olan mücadelemi Sisyphos’un kayasına benzetebilirim.”
İyi ki yaşamış, son derece geniş bir bakış açısıyla, entelektüel birikimiyle, derinleştirici uslubuyla iyi ki yazmış Leyla Erbil. Ölümünün 10. yılında eserleriyle okurun zihninde kuşlar uçurmaya devam ediyor.
Hikayelerin büyüsü
Obsesif
Kapıyı ikinci çekmecedeki anahtarın yanına koyup gitmiş. Yerinde göremeyince telaşlandım her yeri aradım. Açık kalan kapılardan nefret ettiğimi biliyor. Odanın kapısı açıkken uyuyamadığımı da. Ondan da, çekip gitmelerinden de bıktım. Her gidişinde ardında bıraktığı yaratıcı boşluklarından da. İkinci çekmecede kapatmam gereken bir kapı duruyor ve ben şuracıkta uyuyakalıyorum. Bütünboşluklarıncanıcehenneme.
Elif ERDOĞAN
Dokuzdan Küpe Çiçeği
Yazarın büyüsü
Hiçbir rutin ya da ritüelim yok yazma konusunda. Çoğunlukla zihnimde şekillenen öyküleri oturup bir solukta yazıyorum. Hatırı sayılır bir kısmı da zihnimde bir şey belirmeden bir kelimenin, bir nesnenin peşine takılıp yazdığım öyküler. Dosyayı açıp yazmalar sıklaştıkça ben de her gün bir şeyler yazmak konusunda ısrarcı oldum, süreç böyle gelişti. Dokuzdan Küpe Çiçeği adı daha önce yazdığım bir çocuk hikâyesinden geliyor, bu hikâyeyi tam olarak istediğim yere çekemedim ama bir kitap ismi olarak bu dosyaya çok yakıştırdım.
Elif ERDOĞAN
Uykudan önce
Bu sayıda tanıtacağımız kitabımız dışlanan bir kuşun hikayesini anlatan ‘Seyrederim Dünyayı’
“Seyrederim Dünyayı” Filiz Özdem’in kelimeleriyle Ayşe İnan’ın resimlerini buluşturan harika bir kitap.
Alakarga çok güzel bir kuş ama sesi öyle kötü ki, onu kimse yanında istemiyor.
Bunun üzerine Alakarga havalanıyor, dünyadaki yerini ararken doğayı seyre dalıyor.
Bu hayranlık verici manzara karşısında sessizliğe bürünüyor, gözleri şenleniyor.
Seyrederim Dünyayı
Filiz ÖZDEM
YKY
Aforizmalar
Günahları köklerinden sökün: Hayat aniden solar.
E. M. CIORAN
Birine şöyle demek güzeldir: Seni hep seveceğim. Ama insan bir de gerçekten böyle yaparsa!
E. CANETTI
Aşkın iki büyük trajedisi vardır: İlki kavuşamamak, ikincisiyse kavuşmaktır.
O. WILDE
Yazalım albayım. İşte kalem, işte ıstırap albayım.
O. ATAY
Anlatılana dek aslında hiçbir şey olmamıştı.
V. WOOLF
Benim kötülüklerim kötülük yapmak için değildir. Sonuçsuz kalmış olan iyilikleri duyumsamamdandır.
F. FERRUHZAD