ŞERMİN ÇOLAK/ İZ GAZETE- İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İzBBŞT) oyuncularını yakından tanımak, yaşam hikâyelerini öğrenmek ve tiyatro sanatının değerlerini topluma yansıtabilmek amacıyla başlattığımız söyleşi serisinin 23’üncü konuğu, ‘Benim Naçiz Vücudum oyununda ‘Miralay Rasim’i, Mor Şalvar oyununda ise ‘güvenlik görevlisi’ni canlandıran Özgür Molla oldu. Molla; tiyatro hayalinden hiçbir zaman vazgeçmediğini belirterek; “İş bende bitiyordu. Herkesin sanat dolu bir ortamın içine doğması mümkün olmuyor ama o ortamı kendi çabasıyla yaratmasına da kimse engel olamıyor. Tabii, zamana ihtiyaç var, bunu anlamak için sabra ihtiyaç var. En çok da şunu bilmeye ihtiyaç var; hayat geçiyor ve bize ait bir tane var. Kendi hayatımızın ustası olmak amacımız, en büyük ihtiyacımız, sadakat…” dedi.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

1992 İzmir doğumluyum. İlkokulu bir köy okulunda okudum. Çocukluk ve gençlik yıllarım da hep köyde geçti. Liseye kadar geçen zaman diliminde köyden dışarı pek çıkmadım. Ya içindesindir köyün ya içinde... Başka da bir seçenek yoktu. Ta ki İngilizce Öğretmenim Berivan Karadağ ile tanışana kadar. Tiyatro aşığı bir kadındı ve bana tiyatro sevgisini aşılayan da odur. Yıl sonu gösterisi hazırlarken çocuklar sahneyi görsünler tanısınlar düşüncesiyle bizi köyden çıkarıp şehir merkezine götürür ve orda ayarladığı sahnelerde prova yapmamızı sağlardı. ‘Dersi derste dinlemek, tiyatroyu da sahnede deneyimlemek gerek’ derdi. Vizyon sahibi müthiş bir kadındı. Tayini çıkınca gitti, o gidince de zaten benim için ilkokul bitti. Kafa olarak mezundum artık... Derken kısa bir süre sonra gerçek anlamda da mezun olunca tiyatrocu olma düşüncemin iyice alevlendiği lise yıllarım başladı. Liseyi Menemen’de okudum. Okul tiyatrosunda sahneye çıkmaya devam ettim ve aynı zamanda Menemen Belediye Tiyatrosu’nda birçok oyunda rol aldım. Güzel sanatlardan başka bir seçenek düşünmedim hiç ve buna önce kendimi, sonra da bütün çevremi inandırdım. Asla vazgeçmedim bu hayalimden. Hayallerine sadık bir insan oldum. İş bende bitiyordu. Herkesin sanat dolu bir ortamın içine doğması mümkün olmuyor ama o ortamı kendi çabasıyla yaratmasına da kimse engel olamıyor. Tabii, zamana ihtiyaç var, bunu anlamak için sabra ihtiyaç var. En çok da şunu bilmeye ihtiyaç var; hayat geçiyor ve bize ait bir tane var. Kendi hayatımızın ustası olmak amacımız, en büyük ihtiyacımız, sadakat…’

‘ÇOK GURUR VERİCİYDİ’

Geçmişte yer aldığınız bir kısa filmle ödüle layık görüldünüz. Çeşitli özel projelerde de izleyici sizi izleme fırsatı buldu. Bugüne kadar ne tür çalışmalarda ve tiyatrolarda yer aldınız?

‘7 Santimetre’ filmiyle çok güzel bir süreç yaşadık. Rol aldığım ilk kısa filmim olması bakımından da ayrıca kıymetlidir benim için. Bu filmdeki rolümle 17. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali’nde ‘Gelecek Vadeden Oyuncu’ ödülüne ve 14. Marmara İletişim Kısa Film Festivali’nde ise ‘En İyi Oyuncu’ ödülüne layık görüldüm. Film yurt içi ve yurt dışından birçok ödülle döndü. Altın Koza Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması’nda ‘En İyi Film’ ödülüne, Atıf Yılmaz ve 7. Lions Uluslararası Kısa Film yarışmalarında da birincilik ödülüne layık görüldü. Bunun yanı sıra uluslararası festivallerden sekiz ödülle dönen, ayrıca dünyada iTunes ve Apple TV gibi platformlarda yayınlanan ilk kısa film olma özelliğine sahip “Ah Bir Ataş Ver’ isimli kısa filmde rol adım. Ürettiğiniz işi izleyebilmek çok keyifli.

Bir dönem İzmir TRT’de ‘Efsaneler Hikayeler’ ve ‘Duy Sesimi’ adlı radyo tiyatrolarında yer aldım. Türkiye ile İtalya’nın ortak projesi olarak, Tiyatro 4 ve Teatro Dell’Argine’in Feel Freedoom (Özgür Hisset) adlı bir fiziksel tiyatro atölyesine katıldım. Bu atölyenin sonunda sahnelenen gösteride yer aldım. Tiyatro Motto adı altında oynadığımız ‘Ophelina’nın Hamleti’ oyunundaki Hamlet rolüyle Özdemir Nutku Tiyatro Ödülleri’nde ‘Yılın Genç Kuşak Erkek Oyuncusu’ ödülüne layık görüldüm. Yetenek sınavlarında karşılarında ter döktüğüm hocalarım Özdemir Nutku ve Hülya Nutku’nun karşısına böyle bir ödül alarak çıkmak çok gurur vericiydi. Saygı ve özlemle anıyorum.

‘İZMİR SEYİRCİSİ…’

İzmir Şehir Tiyatroları ile yollarınızın kesişmesi hakkında neler söylersiniz? İzmir ve İzmirli seyircinin hissettirdiklerini nasıl tanımlarsınız?

Ben hep İzmir'deydim. Üniversiteyi de burada okudum. Yolum sadece çok kısa bir süreliğine İstanbul ile kesişti, o kadar. İstanbul’da kaldığım süreçte de 81 ili dolaşma fikri ile yola çıkan PTT Çocuk Tiyatrosu’nda çalıştım ve sürekli turneye çıktığımız için yerleşik düzene geçemedim bir türlü. Proje tamamlanmadan sona ermiş olsa da hemen hemen Türkiye’nin yarısı görme fırsatım oldu. Ama İzmir’de hissettiğim kadar hiçbir yerde iyi hissetmedim kendimi. Sınav açılacağını duyunca da tereddüt etmeden hazırlanmaya başladım. Hiç hız kesmeden üretime devam eden Şehir Tiyatrosu’nun bir parçası olmaya hak kazanmaktan ve İzmir seyircisinin emeği daha görünür kılan yoğun ilgisinden dolayı çok mutluyum.

Geçtiğimiz sezon ‘Mor Şalvar’ adlı oyunda bankadaki güvenlik görevlisi olan Güven’i canlandırdınız. Oyun ilk sezon seyirciden büyük teveccüh gördü. Yeni sezonda da şu ana kadar tüm gösterimleri kapalı gişeydi. Mor Şalvar’ın anlattığı öyküyü İzmir nasıl karşıladı sizce?

Tek perdelik bir oyun olmasına rağmen sanki ilk sezon ilk perdeyi yeni sezonda da ikinciyi perdeyi oynuyormuşçasına bir seyirci devamlılığı var. İlgi hiç azalmadı. Oyunun seyirciyle iletişim kurmasını kolaylaştıran bir dili var. Sorunlar da güncel olunca seyirci bu sorunların aktarım şeklini merak ediyor ve değerli buluyor. Komedi unsurları da yerinde ve dozunda olunca paylaşılan dertler seyirciye samimi bir şekilde ulaşıyor.

‘GÜCÜM SAHNE ARKADAŞLARIM’

Mor Şalvar’da oyunun bir kısmında akış gereği elleriniz ve hatta ağzınız bağlı bir şekilde oynamanız gerekiyor. Bir tiyatrocu için belki de en zor durumlardan biri olsa gerek, kendinizi ifade edecek en önemli unsurları kullanamıyorsunuz. Hem bu role hem de oyuna; dolayısıyla anlattığı hikayeye dair neler söylemek istersiniz?

Oturduğunuz yerde elleriniz, ayaklarınız ve hele bir de ağzınız bağlıyken yapabileceğiniz tek şey sahnede olup bir tane gözleriniz ile ve enerjinizle eşlik etmek. Zaten sahnede dolaşan bir enerji var. Çok da güzel bir enerji. Sağlam bir ekip olduğunuz zaman da sahne arkadaşlarınız eliniz ayağınız gözünüz ve kulağınız oluyor zaten bir süre sonra...Bu oyunda benim ifade gücüm sahne arkadaşlarım, onların hayata tutunma gücü ve baştan yazmak istedikleri hikayeleri...

Bu rolün yanında yeni sezonda ise ‘Benim Naçiz Vücudum oyununda ‘Miralay Rasim’ olarak izleyici karşısındasınız. Oyun izleyiciden büyük beğeni topluyor; duygulananlar, gözleri dolanlar. Bu hikayenin bir parçası olmak size nasıl hissettiriyor?

Sayın Genel Sanat Yönetmenimiz ve Hocamız Yücel Erten’in yazıp yönettiği ‘Benim Naçiz Vücudum’ oyunu 1926 Haziran’ında İzmir’de Gazi Mustafa Kemal’e karşı düzenlenen suikast girişimini ve aydınlığa kurşun sıkmak isteyen suikastçilerin kendi kurşunlarına hedef olup ne denli hazin bir sonla karşılaştıklarını gözler önüne seren bir oyun. Böyle bir oyunda yer alıp seyircinin gözündeki Atatürk hayranlığına yakından şahit olmak ve hissetmek gurur verici. Burası İzmir, Atatürk dendiği zaman sokakları dolduran insanların gözleri yaşla dolar. Muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızdaki asil kanda mevcut olduğunun bilinci genç yaşlı fark etmeksizin her zihinde yer etmiştir bu şehirde.
 

Özgür Molla’nın EN’LERİ:

Tiyatroya dair en büyük hayaliniz nedir?

Kendime ait bir sahnemin olması.

Bugüne kadar oynadıklarınız arasında en sevdiğiniz rol ya da oyun hangisi oldu?

Çevirisini Sayın Genel Sanat Yönetmenimiz Yücel Erten’in yaptığı ‘Mutlu Son’ oyunundaki Bill Cracker rolü ve Ophelia’nın Hamlet’i oyunundaki Hamlet rolü.

Oynamadığınız ancak oynamayı en çok isteyeceğiniz oyun hangisi?

George Orwel ‘Hayvan Çiftliği’ ve Philip Ridley ‘Cam Yapraklar’...

Birlikte oynamayı en çok isteyeceğiniz oyuncu kimdir? ‘Keşke bu isimle aynı sahnede olsam’ dediğiniz kişi kimdir?

Bir oyuncuyla değil de tiyatro yapmam konusunda beni çok doğru bir şekilde yönlendirip bana herkesten çok inanan İngilizce Öğrenim Berivan Karadağ ile aynı sahneye çıkmak isterdim.

Tiyatroya veya yaşama dair en çok ilham aldığınız isim kimdir?

Disiplinli ve omurgalı her insan benim için ilham kaynağı olabilir. Bu ikisine çok saygı duyarım.

Editör: Haber Merkezi