İzmir’in türkülere konu olan rüzgârı, denizi ve kavakları... Ama en çok da ayrılığı anlatan nağmeleriyle hafızalarda yer eden bir ezgi: "İzmir’in Kavakları." Bugün pek çok kişi tarafından sadece bir halk türküsü olarak bilinse de bu türkü ardında hüzünlü bir aşk ve ayrılık hikâyesi taşıyor.
TÜRKÜNÜN PEK BİLİNMEYEN HİKAYESİ
Rivayete göre hikâye, 1900’lü yılların başında, İzmir’in tarihi Kemeraltı Çarşısı’nda geçiyor. Askerde olan genç bir adamla sevdiği kızın yaşadığı yasak aşk üzerine yazıldığı anlatılır. Genç kızın ailesi bu ilişkiye karşı çıkar. Aşıklar, Kemeraltı yakınlarında yer alan kavak ağaçlarının gölgesinde buluşurlar. Ancak kavaklar, kavuşmanın değil, vedaların şahidi olur.
İZMİR’İN KAVAKLARI DÖKÜLÜR YAPRAKLARI…
Türkünün sözlerinde geçen “dökülür yaprakları” dizesi, hem mevsimsel bir ayrılığı hem de iki sevgilinin zorla ayrılmasını simgeler. Genç adam askere gider, kız ise ailesi tarafından başka biriyle evlendirilir. Bu hüzünlü veda, zamanla dilden dile dolaşır, türküye dönüşür.
İZMİR TARİHİNE IŞIK TUTUYOR
Bugün “İzmir’in Kavakları” denildiğinde sadece bir aşk hikâyesi değil; İzmir’in tarihi, insanı, sıcaklığı ve hüznü de akıllara geliyor. Bu türkü, düğünlerde oyun havası olarak çalınsa da, aslında ayrılığı anlatıyor.
ARTIK KAVAKLARIN YERİNDE TAŞ SOKAKLAR VAR
Türküde adı geçen kavakların çoğu artık yok. Ancak türkü, o ağaçların yerine İzmir’in sokaklarına, belleğine kök salmış durumda. Bugün kavakların yerinde Kemeraltı’nın taş sokakları ve kentin betona teslim edilen silueti var. İzmir’den yükselen bu türkü, kentin sadece sesi değil; duygusu ve tarihi olmaya devam ediyor.



