Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in daha önce de gündeme getirdiği zorunlu eğitim süresi yeniden tartışma konusu oldu. Liselerin 4 yıldan 3 yıla düşürülmesi, 4+4+4 sisteminin değiştirilmesi ve ‘Yaş Modeli’ kapsamında 16 yaşını dolduran öğrencilerin diploma alabilmesi gibi düzenlemeler üzerinde duruluyor.
İzmir’de eğitimde yeni model tartışması: Zorunlu süre kısalırsa çocuk işçiliği artar
Gündeme gelen seçenekler arasında 3+1 (3 yıl zorunlu + 1 yıl hazırlık) ve 2+2 (2 yıl zorunlu + 2 yıl isteğe bağlı) modelleri bulunuyor. Değişikliklerin gerekçeleri arasında öğrencilerin devamsızlık oranlarının artması ve lise eğitimindeki kalite düşüşü gösteriliyor. Lise eğitim süresinin düşürülmesi ve 4+4+4 sisteminin değiştirilmesi tartışmaları devam ederken, konuya ilişkin konuşan Eğitim-İş İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Özgür Şen, çocukların eğitim hayatından uzaklaştırılmasıyla çocuk işçiliğinin ve erken evliliklerin önünün açılacağını söyledi.
‘Zorunlu eğitim temel güvence’
Çocukların her geçen gün eğitim hayatından uzaklaştığına dikkat çeken Şen, “Türkiye’de 12 yıl süren zorunlu eğitim, yalnızca bir anayasal hak değil; aynı zamanda çocuklarımızın sağlıklı bireyler olarak yetişmesinin temel güvencesidir. Ancak son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar, birçok öğrencinin eğitimden kopmasına neden olmaktadır. Özellikle MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) gibi uygulamalarla çocuklar, daha lise çağının başında çalışma hayatına yönlendirilmektedir. Eğitim dışındaki çocuk sayısı yüzde 38,4 oranında artarak 612 bin 814’e ulaşmıştı. TÜİK’e (Türkiye İstatistik Kurumu) göre kayıtlı çocuk işçi sayısı 869 bine ulaştı. 16-17 yaşındaki 9 bin 354 kız çocuğu ‘evlendirildi.’ Açık öğretime kayıtlı 327 bin 710 öğrenci ve Mesleki Eğitim Merkezleri’ne kayıtlı yaklaşık 500 binin üzerindeki öğrenciyle birlikte, bugün bir buçuk milyondan fazla çocuk örgün eğitim sisteminin dışına itildi” diye konuştu.
‘Kaygı verici’
Liselerde zorunlu eğitim süresinin azalmasının sosyoekonomik durumu daha fazla etkileyeceğini belirten Şen, “Bu tabloya ek olarak, son günlerde gündeme gelen ve liselerin son iki yılını isteğe bağlı hale getirmeyi öngören ‘2+2’ modeli yani lise eğitiminin 2 yıl zorunlu, 2 yıl isteğe bağlı olmasının düşünülmesi, bu veriler ışığında biz eğitimciler açısından kaygı vericidir. Çocuklarımızın okuldan uzaklaştığı bir dönemde bu tür bir düzenleme, sosyoekonomik durumu dezavantajlı öğrencilerin eğitim hayatlarını çok daha erken terk etmelerine zemin hazırlayacak. Eğitim yalnızca akademik bilgi kazanımı değildir; aynı zamanda çocuklarımızın kişisel gelişimi, sosyal becerileri, güvenli ve sağlıklı bir ortamda büyümesi açısından da hayati önemdedir. Okullar çocukları yalnızca geleceğe hazırlamaz, aynı zamanda onları erken yaşta işçileştirilmekten, evlendirilmekten ve sosyal risklerden korur” dedi.
‘Esnetilecek alan değil’
Nitelikli eğitim ve çocukların üstün yararının gözetilmesi gerekliliğini vurgulayan Şen, “Eğitim sisteminde yapılacak her değişikliğin amacı, çocukların daha nitelikli ve erişilebilir eğitime kavuşması olmalıdır. Zorunlu eğitimin kısaltılması ya da isteğe bağlı hale getirilmesi, uzun vadede eğitimde fırsat eşitliğini daha da zayıflatacak. Biz, her çocuğun eşit, ücretsiz, laik ve bilimsel bir eğitime ulaşması gerektiğini savunuyoruz. Eğitimde yapılacak her düzenlemenin çocuklarımızın üstün yararı gözetilerek, bilimsel veriler ışığında ve toplumsal uzlaşıyla şekillendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Çocuklarımızın geleceği, toplumsal kalkınmanın temelidir. Eğitim, tasarruf yapılacak ya da esnetilecek bir alan değil; tam tersine en güçlü şekilde korunması gereken bir toplumsal yatırımdır” açıklamasında bulundu.