Türkiye genelinde yükselen gıda enflasyonu, İzmir’de yaşayan vatandaşların günlük yaşamını doğrudan etkiliyor. Market fiyatlarının sürekli değişmesi ve dışarıda yemek maliyetlerinin artması, sağlıklı beslenmeyi çoğu kişi için lüks bir seçenek haline getirdi.
İzmir’de de gıda enflasyonu vatandaşın cebini zorluyor: Sağlıklı beslenmek artık lüks
Türkiye’de gıda enflasyonu yükselmeye devam ederken, vatandaşlar temel ihtiyaç ürünlerine gelen art arda zamlar nedeniyle sağlıklı beslenmenin giderek imkansızlaştığını dile getirdi.
Yurttaşlar, hem market fiyatlarının kontrolsüzce yükselmesinden hem de dışarıda yemek yemenin maliyet ve hijyen açısından riskli hale gelmesinden şikayetçi. Günlük yaşamda dışarıda yemek yemenin de eskisi gibi bir seçenek olmadığını belirten vatandaşlar, hem yüksek fiyatlar hem de hijyen kaygıları nedeniyle bu durumun lüks olmaktan çıkıp adeta bir risk haline geldiğini ifade etti.
“MAKARNADAN DEVAM”
Vatandaşlardan Nazım Şabur, fiyatların her markette farklı olduğunu ve artık fişe bile bakmadığını söyleyerek, şöyle konuştu: "Türkiye gerçekliği bu. Alıştık artık. Fiyatlara olan tepkimiz hiçbir zaman değişmiyor. Bir şey alırken de pahalı mı, ucuz mu anlamıyoruz. Aldığımız bir ürün farklı marketlerde farklı fiyatlarda. Kasada sormuyorum bile yani. Fişe bile bakmıyorum. 'Herhalde o kadar olmuştur' diyorum. Bu da ayrı bir gerçeklik. Yani şöyle bir fobi oluştu bence artık. En sonki haberleri herkes biliyor. Kahve falan da içemiyorum. Bir Türk kahvesi bile içerken artık 'Ya içinde çamaşır suyu varsa?' diye korkuyorum. Her şeyi evden içiyorum. Belki daha sağlıklı evden beslenmek ama dışarıdan yeme lüksünü de kaybettik. Yani eskiden de çok sık tüketiyordum… Yani bir lüks oldu artık bunlar, biliyorsunuz hepimiz için. Ama elimizden geldiği kadar beslenmeye çalışıyoruz evet. Ama evet, baktığınızda her öğün bir et, balık, tavuk yiyor muyum? Hayır. Makarnadan devam."

“ETİN YANINA YAKLAŞILMIYOR”
Gül Korkmaz, haftalık market alışverişine 3 bin liranın altında bütçe ayıramadığını söyleyerek, gıda enflasyonunun her geçen gün arttığını vurguladı. Korkmaz, “Yorumlanacak bir şey kaldı mı Türkiye'de? Yani o kadar hayat şartları zorlaştı ki insanlar çok zor durumda. Orta kesimler daha düştü. Bilmiyorum, yani zor bir durumdayız gerçekten. Marketi haftalık 3 binden aşağı bütçe ayıramıyorum. En ufak bir şey… Gelen de iki poşet, üç poşet değil yani. Yani düşünün bir koli yumurta 200 lira olmuş. Ne yapabilirsin ki? Buna bir dur diyen olsa keşke. Tavuk… Balık çok nadir. Etin yanına yaklaşılmıyor maalesef. Arada pek fark yok. Pazar da aynı, marketler de aynı. Bilmiyorum. Gıda enflasyonu her geçen gün artıyor. Keşke artmasa diyorum ama… Ne yapıyorlar, nasıl yapıyorlar bilmiyorum da günlük artıyor. Yani kasaya gelesiye kadar artıyor. Öyle bir şey. Çok zor. Mesela daha önceleri kiloyla alıyorduk. Şimdi insan sayısı başına mesela bir elmayı ikiye bölen insanlar var. Ne bileyim artık yarım yarım yeniliyor” şeklinde konuştu.

"CANIM ÇEKİYOR AMA ELİM VARMIYOR"
Müge Mutlu da her ay fiyatların daha da arttığını ifade ederek, şunları söyledi: “Ateş pahası bir tane. Market market geziyoruz. Hangisi indirimdeyse onları alıyoruz. Etin yanına yanaşılmıyor. Sebze desen öyle, meyve desen ona keza. Ben meyvesiz yaşayamazdım ama yaşamayı öğrenmeye çalışıyorum. O da bir facia yani. Canın çekiyor bir şeye ama elim varmıyor almaya. Artıyor. Her ay. Rafta gördüğünü “Öteki ay alayım, parayı denkleyeyim.” diyorsun. Gidiyorsun, üstüne koymuş. Her şeyde ama, gıdanın dışında diğer şeylerde de… Hepsi aynı".
Emekli İbrahim Köksal, maaşlarının büyük bölümünü gıdaya ayırdıklarını belirtti. Gıdada yönetim ve denetim eksikliğine dikkati çeken Köksal, şunları kaydetti:
"Emekliyiz, maaşımızın hepsini ayırıyoruz. Demek ki bizi sahiplenen bir yönetim yok. Başıboş. Market istediği gibi istediği fiyatı koyuyor, hepsi farklı farklı. Emekliler herhalde bir yerde isyan edecekler, iyi olacak o zaman. Sağlıklı beslenemiyoruz. İkimiz emekliyiz. Tamam, belli zamanlarda bir şeyleri alabiliyoruz ama tam her şey yeterince değil. Yani benim babam emekli olduğunda, ne bileyim, bütün ailesini topladı gitti Erzincan’ı gezmeye. Ben şimdi emekli olan birine baksam bırak Karşıyaka’ya zor geçecek artık. Bir şey yiyemez yani. Onun için, yani sebzeyi bir nispetle iki emekli olduğumuz için alabiliyoruz kıt kanaat. Eti, meti artık vazgeçtik. Denetimsizlik. Bu, kuvvetli bir maliye politikasının olmaması. Güzel bir ülkenin planlı bir kalkınma, planlı, düzenli bir şeyi yok. Sadece lafta; böyle birkaç kişi çıkıyor, yapıyor."

"DOĞAL ŞEYLER ÇOK PAHALI"
Faruk Çeteoğlu ise son yıllarda fiyatların tamamen kontrolsüz hale geldiğini söyleyerek, şöyle konuştu: “Valla bu yaşıma geldim, böyle bir şeyi şimdiye kadar görmedim. Hep enflasyonlar vardı ama bu idare edilebiliyordu; bir şekilde alım gücü tekrar yerine gelebiliyordu. Ama son 3–5 yıldır diyeyim, ipin ucu kaçtı. Yani bunu spekülatif de yapıyorlar, bunu biliyorum; manipüle ediyorlar fiyatları, onu biliyorum. Yani klasik şeyin, etik olmayan bir kapitalist sistemin içindeyiz. Nasıl beslendiğimizi ben de bilmiyorum. Yani bir şekilde gidiyoruz çünkü ipin ucu kaçtı. Bunu disipline edecek bir şey de yok; zihniyet veya mantalite de yok. Doğal şeyler zaten çok pahalı. O da bir sektör oldu aynı zamanda. Yani elinizi ne ye atsanız yakıyor şu anda. Ama ben şuna inanıyorum: Bu bir geçiş dönemi. Sonuçta her şey yerinde… “Su akar yolunu bulur.” derler ya. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyoruz. Size “doğru” diye atılan yemler, diyeyim, siz onu kaparsınız. Çünkü doktorlar üzerine de şey veriyor; gıda üzerine bir sürü insan çıkıyor televizyonlarda konuşuyor, hepsi birbiriyle çelişiyor. Eti unuttuk zaten. Etin ne olduğunu… Tavuğu da unuttuk çünkü içine antibiyotik basıyorlar. Balığı da unuttuk. Balığın en sağlıklısı açık deniz balığı. Bu körfezde veya yakın yerlerde “pil yiyin daha iyi.” diyorlar. Yani o kadar cıva ve şey tamamıyla bozuyor. O yüzden unuttum. Genelde konserve balığı, ton balığı… Çünkü o şeyden geldiyse, İskandinav ülkelerinden, nispeten daha sağlıklı.”




